hesabın var mı? giriş yap

  • yıllar önce otomobili uzun yolda sürerken birdenbire arabanın anahtarını evde unuttum aq diyerek tüm ceplerimi karıştırdım.

    bulamayınca sağa çektim o an dank etti. anahtarın kontakta olduğu. 1-2 dakika güldüm kendime sanırım, anahtarı olmadan arabayı acaba nasıl sürüyordun şapşik diye.

  • bu sıkıntıyı çözebilecek şeylerden biri de çizgi roman okumaktır (hatta ingilizce öğrenme konusunda da ingilizce çizgi roman okuyabilirsiniz, müthiş işe yarıyor).

    çizgi roman, hem az metin içermesi hem de kare kare akıcı görselliğiyle sizleri okumanın güzelliğine tekrar döndürebilir. grafik roman da denilen, kendi içinde başlayıp biten ve biraz da hacimli versiyonlarını okursanız bu, dolu dolu bir okuma olacaktır rahatlıkla.

    bu önermemi doğrulayan ve bence en az sağlam bir klasik etkisi yaratan birkaç çizgi roman önerisi de vereyim: sıradan zaferler, maus, güçsüz düşmezsen hayat güzeldir, blankets, güngezgini, blacksad, watchmen, sandman ve daha nicesi... çizgi roman, okumanın harikulade bir yolu.

  • sene 2019...askerden geleli neredeyse bir sene olmuş. net bir şekilde hayatımın en kötü gününü yaşıyorum.
    neredeyse 1 senedir işsizim, önceki akşam 6 senelik kız arkadaşımdan ayrılmışım, yalnız yaşıyorum zaten memlekete dönsem babam kapıdan içeri koymaz, gidecek yerim yok, kiralar faturalar birikmiş, o da yetmezmiş gibi aynı günün sabahı kyk borcum dolayısıyla hesabıma e-bloke konmuş 3-5 gün yetecek az buz bir param da bankada kalmış.
    doktora bittikten sonra askere gittim geldiğimde iş bulamayınca bir arkadaşın çalıştığı otoparkta fiş kesip sonrasında bir maketin el broşürlerini dağıtıyorum ama nasıl bir talihse bu işler bile çok görülmüş olacak ki bana birkaç gün öncesinde bu iki işten de "gelme" diye haber almışım. babam bana küsmüş "madem işsiz kalacaktın ne diye senelerce yüksek lisansıdır doktorasıdır koşturdun durdun" diyip duruyor. annem "utandığımdan konu komşu seni sorunca kendi işini yapıyor diyorum" demiş. girdiğim bir iki tane iş görüşmesinden haber yok kaç aydır, cepte para yok, gittiğim tüm kapılar yüzüme kapanmış, ortamlarda dalga konusu olmuşum resmen. üstüne gelen ayrılık, haciz şoku falan derken mental olarak çökmüş değil resmen enkaz altında kalmışım.
    öyle bir psikolojide bilen bilir duvarlar insanın üstüne üstüne gelir. çıktım evden haliyle, evinsiz evinsiz gezerken bir esnaf bir arkadaşın dükkana girdim. biraz sohbet muhabbet tabi çocuk biliyor halimi yakın arkadaşım (hoş o da batık işleri çok kötü ama) yalandan rencide olmayayım diye "hatırlar mısın fi tarihinde sana şu kadar borcum vardı" diyerek cebindeki 400 liranın 200 lirasını bana veriyor zorla.
    alıp çıkıyorum o parayı, yol üstünde bir banka oturup muhtemelen bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm çok sevdiğim caddenin manzarasını, geleni geçeni izliyorum. neyse bank çift taraflı bankın arkasına üniversite öğrencisi olduğunu anladığım gençten bir çocuk telefonla konuşa konuşa gelip oturdu. istemeden kulak misafiri oldum haliyle. arıyor sürekli birilerini "abi elektriğimiz kesik, babamın maaş 3-4 güne yatacak varsa 150-200 lira gönderebilir misin?" diyor her aradığına. anladığım kadarıyla kimse yardım etmiyor. sesi giderek çatallaşıyor 3. 4. aramadan sonra sanırım ev arkadaşını arıyor "ben de bulamadım ya valla kaldık öyle nap'caz şimdi?" diyor.
    "ulan" diyorum kendi kendime "zaten batmışsın, muhtemelen bu kahırla geceyi çıkaramazsın, kahırdan gitmesen kendine kıyacaksın hem kıymasan ne 200 lira ile mi bitecek tüm dertlerin?" diyorum.
    sonra gencin yanına gidip rencide olmasın diye "kusura bakma istemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına, benim bir ahdim vardı bir iş kovalıyordum dünya bankası projesinde, olursa 3 tane öğrenciye yemek ısmarlayacağım diye, az önce telefon geldi o bahsettiğim işe kabul edilmişim, sen de sanırım zor durumdasın al şu 200 lirayı borcunu öde açtır elektriğini" diyorum. çocuk "abi olmaz falan" diye ısrar etse de ahdim var gibisinden bir şeyler sallayıp zorla veriyorum parayı çocuğa. gözlerinin içi parlıyor tabi garibin, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hesabı bilirim o çaresizliği ve sonrasında hiç beklemediğin anda gelen umudu.
    neyse biraz daha oturayım derken aradan yarım saat geçmeden bir telefon geliyor. dünya bankasının türkiye'de ortak iş yaptığı aracı kurumdan arayan bir kadın "görüştüğümüz danışmanlar arasında sizi tercih ettik gelin sözleşme imzalayalım" diyor.
    tabi o günden sonra hayatım bambaşka bir yöne evriliyor bu proje sayesinde birçok fırsat geliyor önüme.
    o sıra içime mi doğdu, olmasını istediğim için az da olsa kendimi mutlu edeyim diye mi dedim dünya bankası projesine kabul edildim yoksa tamamen tesaddüf müydü anlamadım ama bu anım aklıma geldikçe hep tebessüm ettirir bu hoş tesadüf içeren anı.
    edit: yazım

  • eğer iki dairede de kendisi oturuyorsa kesinlikle haklıdır

    fakat bir diğer daire kirada ise iki yeri gasp etmeye hakkı yoktur

  • yaklaşık 10 saat kadar oldu aşıyı olalı. herhangi bir yan etki, ağrı, acı olmadı. aşılar bize bilimin sunduğu en büyük nimetlerden biri. %10 bile fazla koruma ihtimali olsa yine de olurdum. aynı oy vermek gibi sırası gelen herkesin aşıyı olması hepimizin ülkeye, topluma ve insanlığa borcu.

  • olay yerine adam öldürme ya da ölüyü yok etme maksatlı değil, bizzat tecavüz amacıyla gittiğine inandığım adam.

    (bkz: suphi altındöken/#49195515) entry'mde de belirttiğim gibi bu adamların ilk tecavüzü değil. fatih gökçe denen adamın hatıralar ve yaşananlar adında toplu tecavüz görüntülerini izlemesi daha önce toplu tecavüz gerçekleştirdiğinin kanıtıdır. burada yaptığı paylaşımda ise gerçekleştirdiği ve hiçbir zaman enselenmediği tecavüzlerin dalgasını geçip, toplu tecavüzlerini gerçekleştirdiği arkadaşlarına facebook üzerinden selam çakmıştır.

    suphi altındöken'in değiştirdiği ifadesinde arkadaşı ve babası kız ölmeden olay yerindedirler. burada avukatın katkısı büyük çünkü gelecek otopsi raporunda kızın ölüm saati netlik kazanacak ve suphi'nin tutarsız ifadesi başını yakacaktı.

    suphi kız henüz sağken ve muhtemelen başına geleceklerden habersizken babasına ve fatih'e toplu tecavüz için yer bildirdi. daha olay yerine varamadan özgecan'la suphi arasında arbede çıktı. kız yaralandı. tecavüz olmadığını iddia ettiklerine göre tecavüzü gerçekleştiremediler. ama olay yerindeyken özgecan sağdı ve bu olaydan onu öldürmeden sıyrılamayacaklarını anladılar. ve tecavüz edemeden kızın ellerini kesip, öldürdüler ve ceseti yaktılar.

    ilk tecavüzleri olmadığına eminim, ve bu ilk cinayetleri olmayabilir.

    civardaki, adamın seyahat ettiği illerdeki bütün kayıplar, bütün tecavüzler, bütün cinayetler incelenmeli, geçmişe dönük araştırmalar yapılmalı, tecavüze uğrayıp da korkudan susan bütün kadınlar ve çocuklar medya yoluyla anlatmaya teşvik edilmeli. bu işin altından çok pis kokular alıyorum. bu adamların bütün arkadaşları da gözaltına alınıp sorgulanmalı.