hesabın var mı? giriş yap

  • dunya tarihinde bir astronota karsi belediye secimi kazanmis tek insan onemli tabi ahah.

  • dünyanın en asap bozucu şeylerinden biri. ilk sorulduğunda babamın mesleğini söyleme gafletinde bulunmuştum "pikocu" diye. sonra muhabbet "pikocu ne?", "nasıl yani terzi mi?", "overlokçu mu oluyor o?", "hele bir anlat şunu" diye öyle uzamış ve ben anlatmayı başaramadıkça o kadar canımı sıkmış, beni sınıfta öyle rahatsız edici derecede ilgi odağı haline getirmişti ki sonraki senelerde "emekli", "serbest meslek" diye geçiştirmeye başlamıştım. onlarda bile öğretmen tatmin olmazsa "nasıl serbest meslek? öyle geziyo mu yani?" diye dalga geçebiliyordu. sonunda bir sene "bilmiyorum" bile dedim artık dayanamayıp. "bilmiyor musun? babanın yaptığı işi bilmiyor musun?" raddesine gelmişti ama o kadar sıkılmıştım ki gönül rahatlığıyla "bilmiyorum" demeye başlamıştım. o beni rahatlatmıştı.

    işin ironik tarafı 14 yıldır ekşi sözlük'te pikoyu ve pikoculuğu anlatan yegane entry'ler bana ait.

    edit: "terzi diyeydin ya" demişler. terzi demeyi denedim, "terzi gibi" dediğim oldu ama düz "terzi" diye sallamayı içime sindiremedim. veteriner babayı doktor diye tarif etmek gibi olacaktı. sanki babamın mesleğinden utanıyormuşum da yalan söylemeye ihtiyacım varmış gibi hissedecektim. o yüzden "terzi" demedim "terzi gibi" dedim ama o daha çok probleme yol açtı.

  • 1941-1943 yılları arasında alman ordularının sovyet işgali esnasında sivil halka yaptıklarının intikamıyla yanıp tutuşan rus askerlerinin 21 ekim 1944'te erişebildikleri ilk alman toprağı olan doğu prusya'nın en doğusundaki nemmersdorf kasabasında yaptıkları ilk katliamdır. yılın sonunda uluslararası bir heyetin incelemesiyle de tescillenen katliam hem ruslar hem de almanlar tarafından bir miktar abartılarak anlatılsa da gerçekliği aşikardır. büyük bir kısmı rus askerlerinin kasabalarına yerleşmelerinden hemen önce yollara düşen çevre kasabaların insanları olmak üzere 60 civarı sivil vatandaş hayatını kaybetmiştir. ikinci dünya savaşı esnasındaki özellikle de alman birliklerinin yarattığı terör günlerinde yapılan katliamlardaki kayıp sayısına oranla bu sayı çok önemsiz gibi dursa da katliamın önemi öldürülen kişi sayısında değil kızıl ordu'nun ilerlemesi ve berlin'e kadar girmesi halinde almanları nelerin beklediğinin bir işareti olmasıdır. katliamı tamamen reddetmeyen rus liderlerin ana amacı da bu tehdit unsurunda gizlidir.

    beş çocuğun bir masaya dillerinden çivilenmesi, ölü-diri fark etmeksizin yaşayan her kadına tecavüz edilmesi gibi barbarlıkların yanı sıra rus askerlerinin henüz kız çocuklarına tecavüz etmeye başlamamaları açısından da dikkat çekici olan katliamın çeşitli sonuçları savaşın genelinin gidişatını da değiştirmiştir. bu katliamın en önemli sonucu amerikan ve ingiliz ordularından benzer zulümler görmeyen batı almanya vatandaşlarının sovyet eline geçmektense bu iki ülke tarafından işgal edilmeyi yeğlemelerine ve savaş uğraşısına gerekli ciddiyeti göstermemelerine sebep olmasıdır. nemmersdorf'tan gelen ve bizzat goebbels tarafından yayılan propaganda metinleri ve katliam fotoğrafları batıda reich'ın liderleri için ters tepmiştir. katliamın bir başka sonucu, alman halkının kendi işgal ordularının başka ülkelerde yarattığı terörün ahlaki yanı bir kenara ne kadar yanlış bir yol olduğunu nihayet anlamalarına sebep olmasıdır. stuttgart halkı kendi nazi liderlerine "ettiğimizi çekiyoruz" şeklinde özetlenebilecek geribildirimler iletmiştir. katliamın üçüncü sonucu, savaştan yılmış olan doğu prusya halkı ve diğer doğu alman vatandaşlarının işgal durumunda başlarına gelecek olanları görüp savaşa dört elle sarılmalarıdır. batıda amerikan ve ingiliz ordularına karşı halkın gösterdiği cılız dirence karşılık doğu'da alman halkı gerçek bir ölüm kalım savaşına girmiştir. bu durum rusların doğu prusya'yı beklenenden çok daha geç zaptetmesinin sebeplerinden biridir. nemmersdorf'un bir başka sonucu ise başta adolf hitler olmak üzere nazi klanının derebeylerine alman ailelerinin de parçalanabileceği, dehşeti yaşayabileceği, tecavüz, çivileme, ikiye bölme, deşme gibi zulümlerle karşı karşıya olabileceğini ilk kez yaşatmasıdır. klan, beklendiği gibi bu katliamı kendi moskova ve baltık terörünün yarattığı nefrete değil rus ordusunun asyalı barbarlar oluşuna yorarak teslim yerine son kurşuna kadar savaş yoluna gitmiştir. bu da nemmersdorf gibi nicelik olarak küçük bir katliamın devasa bir doğu almanya kırımına doğru büyümesinin önünü açmış ve şiddetin en kıyıcısını nisan 1945'te berlin halkı da yaşamıştır.

  • yazım kurallarını iyi bilmezseniz, "ulan dürzü, karı mı sattım..." yazacağınıza " ulan dürzü karımı sattım..." yazabilirsiniz.

  • kuantum dünyasının en ilginç sorularından birisi ve kuantum dünyasının klasik fizikle çözülemeyeceğini gösteren en bariz örneklerden birisi. uzun uzun, basitçe açıklamaya çalışacağım.

    konudan anlayanlar ve okumaya durumu olmayanlar için kabaca özet;

    elektrostatik potansiyel enerji elektron çekirdeğe yaklaştıkça kinetik enerjiye dönüşür, bu kinetik enerji momentumun artmasına sebep olur, artan momentum da elektronun çekirdek hariç her yerde var olabileceği bir dalga fonksiyonunda hareket etmesine sebep olur. bir elektronun çekirdeğe temas edebilmesi için sonsuz enerji gerekir, ki kütleli cisimler için sonsuz enerjiye sahip olmanın tek yolu ışık hızında ilerlemektir ve bu da kütleli her cisim için imkansızdır. bir de tabi elektronların da bütün kuantum "parçacıkları" gibi aslında bir ihtimal dalgası olması sorunsalı var, hiç bir zaman belirli bir konum ve momentumu olan bir parçacık olamazlar, bu yüzden de zaten fiziksel anlamda asla "çekirdeğe düşen bir bilye" gibi bir durumdan bahsedemeyiz.

    konuya pek hakim olmayıp imkanı olanlar için daha detaylı açıklama;

    elektronların negatif yüklü, çekirdekteki protonların ise pozitif yüklü oldukları herkesin bildiği bir gerçektir, aynı şekilde aynı yöndeki yükler birbirlerini iterken zıt kutuplu yükler birbirlerini çekerler. bunun yanısıra kütleye sahip cisimler de etraflarındaki uzayı bükmeleri sebebiyle adına kütleçekimi dediğimiz bir etki sayesinde birbirlerini çekerler, daha doğrusu uzaydaki eylemsizlikleri konumlarının birbirine yaklaşmalarına sebep olur. uzayda hiç bir yerçekimsel veya elektromanyetik alana tabi tutulmayan ve birbirlerinden 1 cm uzaklığa yerleştirilen iki beyzbol topu 4 gün sonra birbirine yapışır, buna sebep olan şey birbirlerine uyguladıkları kütle çekimidir. elektronlar ve protonlar da kütleden muaf değillerdir ve genelde ihmal edilecek kadar önemsiz görülse de mikrosistemler de yerçekiminden muaf değillerdir, sadece etkisi ihmal edilecek düzeyde sonsuz küçük bir değerdir.

    kütle çekimden önce elektrostatik çekimden bahsetmek isterim, çünkü ele aldığımız parçacıklar için bu durumda çok daha büyük önem arz ediyor. elektrik alanın yönü, alanı var eden yükün yönüne bağlıdır. birbirlerine göreceli olarak simetrik ve kutupludur elektrik alan. bizim kabul ettiğimiz haliyle negatif yük dışarıya doğru bir akıyla, pozitif yük ise kendine doğru yani içeriye doğru bir akıyla elektrik alan uygular. ama tersini de varsayabilirsiniz, bu tersinebilir* bir süreçtir ve referans alınan parçacığa bağlı görelilik ilkeleriyle yönleri değişebilir. zıt yüklerin birbirlerine olan çekimleri özel göreliliğe dayanmaktadır, zıt kutuptaki elektrik alanlar birbirlerini yok edip uzay için daha düşük enerjili bir denge durumuna gelmek istediklerini düşünebilirsiniz.

    klasik fiziğe göre elektron ve protonların arasındaki elektrostatik çekim kuvveti elektronun çekirdeğe düşmesi gerektiğini söyler. yani, aslında böyle bir iddia olmamasına rağmen mantıken böyle olması gerekir. fiziğin en temel kanunlarından birisi enerjinin korunumudur, bunun en basit türlerinden birisi potansiyel enerjinin kinetin enerjiye çevrimidir. yine klasik fizikten aşina olduğumuz bir durum, yerçekiminde bunu gözlemleyebiliriz. belirli bir yüksekliğe sahip bütün cisimlerin potansiyel enerjiye sahip olması, ve bu cisimlerin serbest bırakılması halinde aşağı doğru düşmeleri, düşerken hız kazanıyor olmaları potansiyel enerjinin kinetik enerjiye dönüşmesinin çok basit bir örneğidir. birbirine mesafeyle duran elektriksel yükler için de benzer bir durum söz konusudur. mesafeye bağlı olarak bütün yükler potansiyel enerjiye sahiptir ve birbirlerini iterken/çekerken yaptıkları hareketle kinetik enerji kazanırlar, bu kinetik enerji de potansiyel enerjilerinden gelir. iki yük birbirlerinden çok uzak olduklarında hunharca bir potansiyel enerji barındırırlar, birbirlerine yaklaşırken bu enerjinin bir kısmı harekete katılıp kinetik enerjiye dönüşürken bir kısmı da elektromanyetik enerji* olarak yayılır.

    bir atomu var eden şey çekirdeğin pozitif elektrik alanında süzülen negatif elektonlardır. bu sistemi var eden pozitif alanın kaynağı çekirdek olduğundan, matematiksel olarak elektronun çekirdekte bulunabilmesi için sonsuz kinetik ve negatif sonsuz potansiyel enerji gerekir. bir elektronun çekirdekten uzaklığı ile sahip olduğu enerjinin fonksiyonu çıkarıldığında, belirli bir en düşük enerji seviyesinden**, yani denge halindeki mesafeden daha çok çekirdeğe yaklaşabilmesi için mümkün olmayacak derecelerde enerji gerekmektedir, çünkü fonksiyonun limiti sonsuza yaklaşmaktadır.

    mesela bu grafikte kırmızı çizgi kinetik, mavi çizgi potansiyel, yeşil çizgi ise elektronun toplam enerjisini temsil eder.

    bir elektronun çekirdeğe düşmemesinin en temel sebebi budur. en azından elektrostatik çekim söz konusu olduğunda bu etkiden bahsedebiliriz. bir de yerçekimi var ki, ihmal edilir ve önemsenmeyecek kadar küçük bir etkiye sahiptir. doğadaki 4 temel kuvvetin birbirlerine göre şiddetleri şöyle karşılaştırılabilir;

    güçlü nükleer kuvvet: 100 birim, çekirdekteki bütün pozitif yükün birbirini itmesine karşı çıkıp çekirdeği bir arada tutan kuvvet.

    elektromanyetizma: 1 birim, mıknatıslardan yüklü parçacıklar arasındaki kuvvete kadar elektromanyetik kuvvet etkileşimi.

    zayıf nükleer kuvvet: 0.0000000001 (e-10, 10 üzeri eksi 10), radyoaktif bozunumdan nükleer füzyon ve fisyona kadar bir takım atomaltı olayların gerçekleştiği etkileşimde söz konusu olan kuvvet. çekirdekten kopup gelen ne kadar parçacık varsa zayıf nükleer kuvveti tecrübe eder.

    kütle çekimi: 0.00000000000000000000000000000000000000001 (e-40, 10 üzeri eksi 40), bildiğiniz yerçekimi veya kütle çekimine sebep olan kuvvet.

    sanırım neden elektron-çekirdek etkileşiminde kütle çekiminin ihmal edildiği buradan anlaşılıyordur. elektromanyetik etkiye kıyasla kütle çekimi o kadar önemsiz kalıyor ki, matematiksel olarak denkleme dahil etmenin bir anlamı bile yok. burada birimden kastedilen şey, bu alanların kuvvetlerinin birbirlerine kıyasla ne kadar güçlü olduğudur. elektrostatik etkileşimle kütle çekim birbirlerinden farklıdır, her ne kadar ters kare yasasına* dayanmaları benzer olsa da, elektronların çekirdeğin etrafında gerçekleştirdiği hareketi gezegenlerin yıldızların etrafında gerçekleştirdiği harekete benzetemeyiz, aralarında dağlar kadar fark var.

    bir de heisenberg belirsizlik ilkesi söz konusu. bir parçacık için konum ne kadar kesinse momentum o kadar belirsizdir. konumdaki deviasyonla momentumdaki deviasyonun çarpımı belirli bir değerden büyük olmak zorundadır. aynı durum enerji-zaman için de geçerli ama kafa karıştırmamak adına konum-momentumdan devam edelim. bu belirsizlikten yola çıkınca, hiç bir kuantum parçacığı için belirli bir konuma sahip çok küçük toplarmış gibi davranamıyoruz. elektronlar da bu sorundan kaçamıyorlar. varoluşlarından kaynaklı enerjileri bu duruma sebep oluyor zaten, ve diğer bütün kuantum parçacıkları gibi elektronlar da belirli dalga fonksiyonlarında varolabilen ihtimallerden oluşuyorlar. bir elektron çekirdeğe yaklaştıkça potansiyel enerji kaybeder ve kinetik enerji kazanır demiştik. bu süreçte kazandığı kinetik enerji bu parçacığa momentum kazandırır. ve momentumu arttıkça konumundaki belirsizlik azaltır. momentum uzayında genişleyen elektron konum uzayında küçülse de çekirdek de çok küçüktür, o kadar momentuma ve kinetik enerjiye sahip bir parçacığın dalga fonksiyonunun içine sığamayacağı kadar küçüktür. o kadar enerjik bir elektronun yapacağı hareket, hiç bir şekilde çekirdeğin içerisine kısıtlanamaz. bu sebepten ötürü de çekirdek kadar küçük bir alanda var olması mümkün değildir. sahip olduğu kinetik enerjiden ötürü elektronun hareket edeceği hacim çekirdekten çok daha büyük olur. yani daha doğrusu, konumundaki belirsizlik çekirdeğin hacminden fazla olur ve çekirdeğe sıkıştırılamaz. bu bağlamda da çekirdekte varolamaz. zaten çekirdeğe temas edebilmesi için sonsuz enerji gerekiyor. kütleli bir parçacığın sonsuz enerjiye sahip olabileceği tek durum ışık hızında hareket etmesidir. ki kütlenin tanımı uzaydaki hareketin zorluğu olduğundan, elektron gibi kütleli bir parçacık için bu durum imkansızdır. ama sonsuz enerjiye sahip olabilseydi, eminim ki çekirdekte var olabilecek bir hareket gerçekleştirebilirdi. bir elektronu ışık hızında çekirdeğe fırlatmadan bunu bilemeyiz, ki bu da imkansız olduğundan, bir elektronun çekirdeğe düşmesi imkansızdır. ve tabi bir elektron her ne kadar bir nokta gibi düşünülse de wave-particle duality'den yola çıkarak elektronların aslında bir dalga olduğunu da unutmamak gerekir, bu anlamda fiziksel formuyla çekirdeğe düşen bir nokta olamazlar.

    elektronun çekirdeğe düşmesi halinde olacakları da düşünürsek, bir proton ile bir elektronu topladığınız zaman yükler olarak birbirlerini nötrlerler. bu iki parçacığın birleşimi nötron parçacığı oluşturmalıdır, bu işleme pozitron/elektron emisyonu denilir. elektronun yükü ile protonun elektriksel yükü eşittir, 1.6x10^-19 coulomb'luk yük barındırır her biri, tabi zıt işaretlerde, kısaca 1e diyelim. 1e + (-1e) = 0, yani iki parçacık bir araya geldiklerinde elektriksel yük olarak birbirlerini sıfırlarlar. ama yükün yanısıra kütlenin de korunması gerekiyor. bir protonun kütlesi 1.6726 x 10^-27 kg iken bir elektronun kütlesi 0.00091 x 10^-27 kg. bir nötronun kütlesi ise 1.6749 x 10^-27 kg. buradan görülebiliyor ki, bir elektron ile bir protonun kütlelerini topladığınız zaman, bir nötronun kütlesine yaklaşamıyor bile. yani bir elektronun çekirdeğe düşüp bir protonla birleşerek bir nötron oluşturabilmesi için sisteme kütle veya enerji sağlamak gerekiyor. yani bir elektronun bir protonu nötrona çevirebilmesi için, önce çekirdeğe yaklaşabilecek elektromanyetik kuvveti sağlaması, sonra da bir protonu nötrona çevirebilecek kadar zayıf nükleer kuvveti sağlaması gerekir. elektronlar güçlü nükleer kuvvetten etkilenmezler. bir de tabi bu işlemi gerçekleştirebilmeleri için ilgili nötrinonun da mevcut olması gerekir ki, nötrino sadece işleri karıştıran bir detaydır, yoksa zaten elektron çekirdeğe temas edemiyor. bir proton ve nötron birbirlerine dönüşebilirler. bu esnada bir elektron/pozitron ve ilgili nötrino yayınımı yapılır. bu dönüşüm zayıf nükleer kuvvet ile gerçekleşir. nötrinoların kütlesiz olmadıkları biliniyor, ama elektron/pozitron emisyonu için gereken fazladan kütleyi sağlamak için nötrinolardan başka bir parçacık gerekip gerekmediğinden tam olarak emin değiliz, gerekiyorsa da henüz keşfedemedik. ve tabi bir nötrinonun kütlesi de tam olarak henüz ölçülemediğinden bu bir soru işaretidir.

  • belki askerlik yerine sosyal hizmet seçeneğini getirebilecek karardır. tabi insanların sosyal hizmetten ne anladığı da önemli, çünkü "askerlik yapmayan şerefsizler iki katı süreyle lağım kazsınlar da görelim" mantığı ülkemize hiç birşey getirmeyecektir.

    şu soruyu sormak lazım:
    "bir doktorun, avukatın, mühendisin, sanatçının mesleğini yapması millete hizmet değildir de, ordu evinde subaylara garsonluk yapması mı millete hizmettir?"

  • ismi yadırganan film. ilk film gibi bunun da ismi arabesk bulunuyor. iyi de behzat'ın kendisi zaten arabesk? adam araba arkasında yazı görüp sevdiği kadına sms atıyor, filmin ismi de "rise of the dark machines" olmayacak elbette.

    aslında ingilizce düşününce; "007: london burns" diye film çekseler salyanız aka aka izlersiniz sofistike ibneler sizi...

  • kız gözünden:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet made you a new offer
    accept[x] reject[]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    you agreed terms with ahmet
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    metin made you a new offer!
    accept[] reject[x]

    1 hafta sonra

    you made an offer to mustafa
    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    basri made you a new offer
    accept[] reject[x]

    1 hafta sonra:
    mustafa agreed terms with you, sign?
    confirm[x] reject[] delay[]
    ali set to sign for you
    confirm[] reject[x] delay[]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[x] delay[]
    hasan made you a new offer!
    accept[] reject[] negotiate[x]

  • telefon numarasını bilen biri falan varsa arasın faşist kelimesinin ne demek olduğunu anlatsın kendisine.

    o zaman o salonda olan herkes kendisinin içtiği gibi sigara içsin bakalım o duman kimlere nerelere ulaşıyor... en büyük özelliği gevezelik olan tatlı su solcusu, umarım faşistten başka kelimeler kullanmayı da öğrenir ayrıca orada onun saçma sapan laflarını alkışlayan ve gerektiği kadar ağzının payını veremeyen öğrencilere de yazıklar olsun...

    zöge: insanların böyle bir konuda bu adama nasıl hak verebildiklerini anlayamıyorum, onu geçtim hak versinler tamam ama o üslubu nasıl savunuyorlar orası gerçekten inanılmaz.

    edit: bir zamanlar zamanının ötesindeydi artık değil, istismar ediyor gibi olmayayım.