hesabın var mı? giriş yap

  • erkekler arasında bir problem tartışılmış ve konu uzlaşarak kapanmışsa bir daha sen şu tarihte bana böyle yapmıstın veya bunu söylemiştin diye asla yeniden eski defterler açılmaz .problem çözülmemişse barışılmaz çözülmüş ve barışılmışsa asla tekrar gündeme gelemez.
    kadınlardan ayıran en önemli kural bu sanırım.

  • çin'in afrika ve kuzey amerika'da finansman sıkıntısı çeken üçüncü dünya ülkelerine kasıtlı olarak aşırı kredi verip, onları borç tuzağına düşürüp, ekonomik veya siyasi tavizler alma durumudur.

    çin cari fazla verdiği için 1,5 trilyon dolarlık bütçe fazlasını, imf ve dünya bankası'ndan finansal destek alamayan üçüncü dünya ülkelerine güncel politika faizinin üzerinde kısa vadeli kredi olarak vermektedir. bu krediler genelde o ülkelerde çinli müteahhitlerin yönettiği büyük projelerinin finansında kullanılmak üzere verilmektedir. çin, bu ülkelere proje bedellerinin üzerinde kredi finansmanı sağlar.

    ancak, bu ülkeler genelde yolsuzluğun ve rüşvet oranlarının yüksek olduğu ülkelerdir. doğal olarak, çin'den alınan kredilerin tamamı bu projelere gitmez veya projelerin maliyetleri yapım aşamasında şişirilir. borçlu ülke bir süre sonra borcunu ödemekte zorlanır. çin, bu borçlara karşı borçlu ülkelerle bir takım ekonomik ve siyasal imtiyaz anlaşmaları yapar ve yeni kredi desteği verir. karşılığında yeraltı ve yerüstü maden çıkarma imtiyazları, çin'in -o ülkede- askeri üs kurma, dış politikada çin yanlı kararlara destek verme talebinde bulunur.

    sri lanka'da hambantota limanı ve havaalanı projelerinin finansmanını çin sağlamış, -sri lanka'nın ödeme güçlüğü yaşaması üzerine- çin donanmasına limanın askeri üs olarak kullanma imtiyazı verilmiştir. -ülkesinde halihazırda amerika'nın üssü bulunan- cibuti de çin'e borçları karşılığında askeri üs imtiyazı tanımıştır. tacikistan ise elektrik santrali karşılığında çin'e altın madeni işletmesini vermiş, ödeyemediği borcuna karşılık 1000 kilometrekarelik toprağı çin'e devretmiştir. benzer şekilde afrika, kuzey amerika ve asya'da bir çok ülke, çin'in borç tuzağına düşmüş veya düşmek üzeredir.

  • tayyip'in edebini aşacak kadar ne hareket yaptıklarını merak ettiğim kadınlardır. gerçekten merak edilesi bir hareket yapmış olmalılar.

  • "cognitive dissonance" diye gecer psikoloji literaturunde. bilissel psikoloji ile sosyal psikolojinin gelistirdikleri bir kuramdir. insan beyni, insanin tutumlari ile davranislarinin uyumlu olmasini ister. insanin tutumu, bir nesneyi, olayi sevmesi sevmemesi, begenmesi gibi duygulari kapsarken, davranisi ise insanin eylemini belirtir. simdi ekonomistlerin savundugu gorusun aksine insan rasyonel bir varlik degildir. yani, her eylemini neden sonuc iliskisi icerisinde yapmayabilir. sosyal psikoloji zaten insanin bu cok da rasyonel olmayan eylemlerini inceler. konformite yani uyum, asch deneyleri, zimbardo, milgram deneyleri insanin cok da rasyonel olmadigini gosteren populer orneklerdendir. her neyse, bilissel uyumsuzluk teorisinin ne anlattigini ozetlemeden once iki deney ornegi soyleyeyim.

    1. deneklere cok gereksiz bir is yaptirilir. duvarda 100lerce vida vardir ve denek onlari teker teker vidalamak durumundadir. 1 saat kadar surer bu eylem. sonunda da psikologlar bir deney anketi yaptirirlar. ve denek deneyin bittigini sanar ama deney daha yeni baslamistir. denek salondan cikarken, psikologlar asistan ogrencinin su anda orda olmadigini (o gun hasta oldugunu, ya da simdi yemekte oldugunu) soylerler ve mumkunse bir sonraki denegi iceri cagirmasini ve mumkunse denegin performansini yuksek tutmasi icin "az once ben de deneyden ciktim cok eglenceliydi" demesini isterler. bazi deneklere bunu yapmasi icin $10 verirler bazilarina ise hic para vermezler. denek gider, bir sonraki denege "ah ne guzel ne eglenceli bir deneydi" diye bir yalan soyler ve onu cagirir. kapian cikarken de ona deneyden ne kadar zevk aligina dair gercekten bir anket yaparlar. ve sonuc sasirticidir. bu is icin 10$ alanlar deneyin bok gibi oldugunu, cok sikici oldugunu soylerler. ancak bu isi bedava yapanlar "gercekten de fena degildi, eglendim derler". psikologlarin akli karisir.

    2. uc, berkeley'de ogrenciler polise karsi gosteri yaparlar. gostericiler arasindaki ogrencilerden yaklasik bir 50 kisi toplanir. rastgele secilen bu ogrencilerden "polis neden hakliydi" diye bir makale yazmalari istenir. ogrencilerden bazilarina bu makaleyi yazmalari icin $30 gibi bir para verilir, bir kismina ise hicbisey verilmez. makale yazdiktan sonra da tekrar yaptiklari eylemler hakkindaki gorusleri sorulur. sonuclar sasirticidir. bu is icin $30 alanlar, "ne polisi abi, ogrenci hakli tabiki. polis serefsizlik yapti" derken bu isi bedava yapanlar "ya polis de hakliydi be abi" derler...

    bu iki ornekteki ortak noktalar sunlar. deneklerin davranislari ile tutumlari arasinda bir uyumsuzluk var. denekler ya sikici bir is yapip "hic sikici degildi- cok eglenceliydi" dedirttiriliyorlar ya da polise karsi olumsuz tutumlari varken polisin lehine bir makale yaziyorlar. yani tutumlari ile davranislari farkli. ama ne demstik, beyin bunlarin uyumlu olmasini istiyor. kendi kendine soruyor: "ulan benim tutumun yaptigimin tam tersiydi, ben niye boyle bir sacmalik yaptim ki" diye (tabi insan cok da rasyonel bir varlik degil demistik). iste bu is icin para alanlar bu uyumsuzlugu aciklayabiliyorlar: "ama karsiliginda deli gibi para aldim" diyebiliyorlar ve bu uyumsuzlugu asabiliyorlar. ancak bu isleri yapmak icin bir bahanesi olmayanlarda bu bilissel uyumsuzluk devam ediyor. ve davranisi degistiremedikleri icin tutumlarini degistiriyorlar. yani gercekten sevmedikleri bir isin aslinda cok da kotu olmadigini, ya da polisin hakli oldugunu dusunuyorlar.

    bu devrimsel bir teori aslinda çünkü hayata dair cok onemli dersler veriyor. amatör ruhun neden daha ruhlu oldugunu ama islerin profesyonellesince ve para karsiligi yapilinca neden anlam ve zevk kaybina yaradigini, egitimdeki notlandirma sisteminin eksikligini ve ogrenmedeki odul-ceza sisteminin yanlislarini gosteriyor. kültürler-arasi da pek bir farklilik gostermiyor.

    bilissel uyumsuzluk teorisi genel olarak bu temelde olusurdu. (bkz: bir ukte doldurayim dedim)

  • zengin ülkelere yapılan tavsiyedir. en fakir 80 ülke bunu gerçekleştiremez demiş zaten. üstelik çok da temel bi noktaya parmak basmış. çuvaldızı kendi ülkesine de batırmış ama haberi okumadan başlığa tespit kasan aşırı zeki ekşi yazarları olayı nerelerinden anlamışlar belli.

  • hakkari'de ev beğeniyorsun, ev sahibiyle görüşmeye gidiyorsun:

    "hoca, senin o eve maaşın yetmez. doktora kiraya verecem."

    1200 lira kira istiyormuş. yakıt parası da hariç. 700 liradan aşağı ev yok. sırf eşya almayım diye 700 liraya öğretmenevinde kalıyorum, su günde toplamda 3 saat akıyor. elektrik günde garanti 3-4 saat kesilir. gündüz kesilmese gece kesilir mutlaka. bir interneti var, o da çekerse kullanırsın. verdiğimiz paranın içinde başka ne yemek var ne bir şey. yemekhanesinde niyeyse öğlen 12'de çıkıyor yemek; herkes çalışıyor o saatte. milli eğitim personeline yemek fişi veriyorlar, gelip öğle yemeklerini orda yiyorlar.

    mutfağım olmadığı için, ızgaralık falan bir şeylerle idare ediyorum. banvit ürünleri bir markete haftada bir gün, sınırlı sayıda geliyor ordan o gün gidip alıyorum. dışarıdan yesem 10-15 liradan aşağı çıkamıyorum-ki alternatif de yok yiyecek.

    buradaki doktora, polise, askere, akademisyene burada görev yaptığı için geliştirme yardımı adında bir teşvik veriliyor. malesef ki öğretmene tek kuruş fark verilmiyor.

    bu mesleğin kutsallığı da, bu insanların kendi yararını düşünmeyip sırf eğitim aşkıyla buralarda çalışıp didinmesinden geliyordu. şimdi onu da öğretmenin bok yerine konulması, 15 yaşında ergenlerin ağzına sakız edilmesiyle yerle bir ettiler. madem öyle; madem benim yararıma olan tek bir şey yok; burada 1000 liraya oturacağıma gider beşiktaş'ta otururum. siz de "doğu'da öğretmen durmuyor" diye yırtınır durursunuz.