hesabın var mı? giriş yap

  • hergece is tutcaklar ya lazim tabi ebeveyne banyo. lan ebeveyn olmus adamsin yakisio mu." aha bu da bizim banyo. hanimla sevisip sevisip yikanioz" .

    11 yıl sonra edit: lazımmış lan, insan üşeniyo valla uykunun ortasında çişe gitmeye, böyle rahat yakınca, gençlik cehaleti işte konuşmuşuk.

    11 yıl sonraki edit'ten 11 yıl sonra bir daha edit: anladım ki bu banyonun esas varlık sebebi, çoluk çocuktan bir fırsat, koca evde size huzurla sıçma molası verdirebilecek, sıra beklemeden diş fırçalayabileceğiniz bir sığınma noktası olmasıdır. bu da böyle bir kenarda dursun, 2032 de hayatta olursam bir daha editlerim.

  • yazılan filmlere bakarsak ben de sinefilim . yazılanların çoğu bilinen filmler ama olsun ben de bilinen mikemmel bir türkan şoray -kadir inanır klasiğiyle listeye katkı sağlayayım .
    istisnasız beni ağlatan tek film unvanını da sırtlanmaktadır ona göre her ortamda izlememeniz tavsiye edilir (bkz: dönüş)

  • 1968 yılında kampüste vakit geçirmekte olan 22 yaşındaki genç sinema tutkunu, bir grup arkadaşıyla birlikte, 'stanley kubrick'in yeni gösterime girmiş olan '2001: a space odyssey' filmini izlemeyi kararlaştırır. film yeni vizyona girmiştir ve müthiş sükse yapmıştır. her ne kadar bizim genç sinema tutkunumuz için 'beyaz perde' ile ilgili her şey, tutku derecesinde 'hayat'ı temsil ediyor olsa da 'kubrick'in bu zaman ötesi yapıtını izlemekte nedense geç kalmıştır ...

    1968, sosyal dinamiklerin genç kitlelerce dalgalandırıldığı, özellikle amerikan toplumu düşünüldüğünde (sınırsız) özgür düşüncenin, savaş karşıtlığının beraberinde getirdiği 'başkaldırı' ve 'sivil itaatsizlik' rüzgarlarının kuvvetle estiği yıldır ... uyuşturucu, üniversite gençliği arasında yaygındır ve yazımıza konu olan genç karakterimizin arkadaş çevresinde de 'drug movie' mottosu türemiştir ....

    'drug movie' = 'cigara'yı tellendirirsiniz (veya artık keyif verici madde her ne ise) ve uyuşturucunun beyninizdeki etkisini arttırmak için 'kafa yapan', 'derin temalı' bir filmi sinemada izleyerek deyim yerindeyse 'uçuşun' ve (mümkünse) filmin keyfini ziyadesiyle çıkartırsınız ....

    yukarıdaki kısa özetten de anlayacağınız üzere genç karakterimizin filmi izlemeye beraber gittiği diğer arkadaşları bir miktar uçmaktadırlar ve film onlar için 'drug movie' kategorisindedir. öte yandan genç kardeşimiz ise hayatı boyunca hiç uyuşturucu kullanmamıştır ... yıllar yıllar sonra '2001: a space odyssey'i' izleyip salondan çıkışını şöyle anlatmaktadır : "... her ne kadar diğer arkadaşlarımın hepsi 'madde' kullanarak salona girmiş olsalar da filmin çıkışında gerçekten uyuşturucu etkisi altında olan ve deyim yerindeyse 'uçan' bendim ... çünkü kafa yapan, uyuşturucu gibi çarpan, filmin kendisiydi..."

    sinema salonundan çarpılmış halde çıkan, aynı yıl üniversiteyi terk ederek kendini tümüyle sinemaya adayacak olan genç 'steven spielberg', gelecekteki on yıllar içerisinde imza atacağı çoğu yapıtına, 'stanley kubrick' sinemasından izler serpiştireceğinden ve hatta 'kubrick' ile sıkı dostluk kuracağından o an için habersizdir ...

    '2001: a space odyssey'i 1968 yılında yine sinemada izlemiş olan bir de 7 yaşlarında küçük bir kahramanımız var. kız kardeşinin doğum gününde, ailecek filmi izlemeye gelmişlerdir ... dehşet büyük bir sinema salonunda, babasının omuzlarında filmi sonuna kadar izleyen küçüğümüzü de derinden etkilemiştir 'kubrick'in harikası ... eve dönerler ama küçük oğlan, filmin etkisi altında, bahçede yalnız başına, yağan karın ardından göklerdeki yıldızlara bakar ve o küçük aklıyla hayatın anlamını, gelecekte ne olacağını sorgular ... sorgular ama elbette, gelecekte bir gün, kendi kullanacağı helikopteriyle, artık dostu olan ünlü yönetmen stanley kubrick'in arazisine iniş yapıp beraber yemek yiyeceği ve vakit geçireceği aklından bile geçemez ... hatta hem 'spielberg' hem de 'kubrick' ile çalışmış tek aktör ünvanına sahip olacağı da küçük 'tom cruise' için o esnada henüz çok çok uzakta olan bir gerçekliktir ...

    kaynak :

    remembering stanley kubrick
    remembering stanley kubrick

  • eve gelen bir koli üzerinde adım, soyadım ve evlilik soyadımı gören 9 yaşındaki ege şaşırır...

    ege: anne, senin amerikalı arkadaşın fazladan bir soyadı yazmış yanlışlıkla.
    romica: fazladan değil, o benim evlenmeden önceki soyadım.
    ege: nasıl yani?
    romica: evlenince babanın soyadını kullanmaya başladım.
    ege: neden?
    romica: yasalar gereği öyle oldu.
    ege: ama o yasa değişmiş, şimdi kızlar soyadını kullanabilirmişsin...
    romica: ama son on yılda yaptığım her şeyi babanın soyadıyla yaptım, o yüzden değiştiremem.
    ege: babamla evlenmeden önce yaptığın her şeyi de kendi soyadınla yapmıştın ve değiştirdin ama!
    romica: öyle oldu maalesef...
    ege: garip...
    romica: ?
    ege: hep senin kadar tuhaf biriyle evlenmek istediğimi düşünürdüm...
    romica: eee?
    ege: ne bileyim soyadını değiştirmişsin, çok... ezik... evlenmek için soyadından vazgeçecek biriyle asla evlenmezdim!
    romica: ezdin oğlum beni cidden :)
    ege: eee? niye sırıtıyorsun o zaman?
    romica: hiiiç, hoşuma gitti :)
    ege: öfff, hala çok tuhafsın...

  • kendisi, 10 aylık hapis cezası, sicil kaydının temizlenmesi ve milletvekili seçilebilmek için aihm’e üç kez başvurmuş olan cumhurbaşkanı erdoğan tarafından söylenmiş söz.

    kaynak

  • son 1 ayda sözlüğe giriş yapmış 8284 kadın sözlük kullanıcısının yazarlığı onaylandı. yazarlık onayı bekleme derdinin tamamen son bulacağı günlere doğru elele! (hedef 2023)