hesabın var mı? giriş yap

  • bunu yazan kendi çapında çapkın bir arkadaş;

    "rehberim silindi numaralarınızı mesaj atarsanız sevinirim :)"

    hemen altına da sevgilisi;

    "yollamazsanızda ben sevinirim."

  • benim baba tarafim sizlerin "beyaz turk" diyebileceginiz bir aile ve annemin ailesi ise biraz "anadolu comari" ile iliskilendirilebilecek bir aile. kucukken ben annemin babasi olan dedemin namaz kildigini gorurdum ve ozamanlar icki ictigini gordugum babamin babasi olan dedemden daha ahlakli ve dindar oldugunu dusunuyordum. buyudugumde ise dayim ve hergun namaz kilan dedem dolandiriciliktan hapisteydi.

    obur "beyaz turk" dedem ise mahallenin bildigi en guvenilir insandi. insanlar tatile gittiklerinde evlerinin arabalarinin anahtarlarini dedeme emanet edip giderlerdi. hicbir zaman yalanla dolanla isi olmaz, kandirilsada kandirmazdi. kendisi vefat ettiginde ise babaannemin evine onlarca mektup gelmisti. hepsinde adini bilmedigimiz insanlar dedemin onlara burs verip okuttugunu soyluyordu. onun vesilesi ile onlarca insan hayallerine kavusmus ve okumus ama o bunu hickimseye (babaanneme dahil) bahsetmemisti. ben bu insanin ahlakini istiyorum, "anadolu comarlari"ninkini degil.

  • afgan güzellemesi okudunuz.

    ülkemde sistematik olarak demografik darbe yapılıyor, sorun sadece afgan mülteci sorunu değil. bu ülke kendi vatandaşlarına iş fırsatı yaratamazken bu insanlar kayıt dışı istihdam ediliyor. ülkenin dili bozuluyor, istanbul'da her yer arapça tabelalarla doldu. suç oranları daha da arttı. bizim kendi sorunlarımız bize fazla gelirken bir de bunların sorunlarıyla uğraşıyoruz. o yüzden;

    (bkz: ülkemde afgan istemiyorum)

  • sıra aksaray'a da gelecek kaygısının dile vurmuş hali.

    şimdiden yolunu yapıyor, ben çıkmam, ben iade etmem, siz de etmeyin diye.
    arabada dur diyecek ki iade sırası saraya gelmesin şapşikler.

  • fed'in faizleri 2018 yılından beri ilk kez yüzde 0,25 veya 25 baz puan arttırdığı toplantı.

    ayrıntıya girelim:

    1* geçtiğimiz yıl bu yıl için faiz artışı bile hesaplanmazken, özellikle 2021'in ikinci yarısında bir anda kafasını kaldıran enflasyon sonrası bütün hesaplar şaştı. bunun en temel nedenlerinden biri, aslında mahfi eğilmez'in blogunda vaktiyle yazdığı gibi, dünyaya yayılan paranın, sıkılaşma söylemiyle birlikte gelişmiş ülkelere geri dönmesi ve böylelikle enflasyonu azdırmasıdır.

    2* o nedenle para basılmaya mart 2020 itibarıyla kallavi bir şekilde başlanmışsa da, bunun enflasyonist etkileri 2021'nin ikinci çeyreğiyle 2022'nin ilk aylarına denk gelir.

    3* geçtiğimiz sene 2022 projeksiyonları için, bırakın sıkılaşmayı, faiz artışı için "aralık 2022'de belki bir faiz artışı olabilir" deniliyorken, rusya-ukrayna savaşı öncesine kadar bugünkü toplantıda 50 baz puan artışı fiyatlanıyordu. ancak savaşın yarattığı belirsizlikler bunu tekrar 25'e düşürdü.

    4* şu an amerika'da son 40 yılın en şiddetli enflasyonu var. bununla en temel mücadele para politikasında ve para arzının kontrol alınmasında yatar (bkz: paul volcker). bunun olabilmesi için de merkez bankaları siyasetten bağımsız yapılandırılır ki, sonrasında el alemin rakı sofrasına meze olmasın. putin gibi bir diktatör bile merkez bankasına karışmadığını beyan edip "karışırsam sonra sonumuz türkiye gibi olur" demektedir. bunları çok konuştuk.

    5* şu aşamada ise sıkılaşmanın ilk adımı atıldı. zaten bekliyorduk. bunu müstakbel toplantılardaki 0.25'ler izleyecek. ayrıca fed'in faiz artışına ilişkin basın açıklamasında, doğrudan rusya-ukrayna savaşına atıf yapıldığı ve bunun fiyatlar üzerinde yukarıya doğru baskı oluşturacağı açıkça yazılmış; ve bilanço daraltımına da gelecek toplantıda başlayacaklarının sinyalini vermişler.

    6* karar bullard hariç oyçokluğuyla alınmış. bullard 0,50 puan arttırılması yönünde oy kullanmış. aslında savaş çıkmasaydı zaten böyle olacaktı.

    7* mevcut senaryoda, fed her toplantı 0,25 faiz arttırsa bile, abd doları'nda ciddi bir negatif reel faizden bahsediyor olacağız, hatta bahsediyoruz. abd'de, özellikle rusya-ukrayna savaşının fiyatlanması sonrası bir dalga daha enflasyon artışı gelebilir ve çift haneli enflasyon görülebilir. dolar'ın enflasyonu demek, tüm dünyanın enflasyonu, yani tüm dünyanın problemi demektir. amerika bununla bir birim mücadele ediyorsa, gariban ekonomilere sahip ülkelerin en az 5 birim mücadele etmesi demektir.

    8* netice itibarıyla ekonomiler döner dolaşır "itibarlı para" üzerinden şekillenirler. bir ülkenin parasına itibar edilebilmesi için, merkez bankasının bağımsız olması ve oradaki çalışanların "işlerini iyi yapacaklarına dair güvenin" tesis edilmesi gerekir. bu yüzden dolar, euro, isviçre frankı, japon yeni gibi paralar teknik olarak para kavramının tüm fonksiyonlarını taşırlar.

    9* neyse, ufukta fırtına var ve içinden geçeceğiz. çünkü dolar amerikalıların parası ve diğerlerinin problemi. bir nevi 2018'in başı gibi diyebiliriz. fed'in bu gibi sıkılaşma adımları ve iletişimi, özellikle türkiye gibi kırılgan ülkelerin ekonomilerinde, tıpkı deprem öncesi tektonik levhaların enerji biriktirmesine benzer. sonrasında bir olay olur, misal anayasa kitapçığı fırlatılması, yahut trump tiviti, veya nas; sonrasında da kur patlar ve şok yaşanır; arkasından bugün yaşadığımız gibi kallavi bir enflasyon dalgası gelir ve ekonomi dolar bazında küçülürken yerleşikler de fakirleşir. baktığınız zaman hep aynı terane. reinhart ve rogoff boşuna "this time is different" adında kitap yazmamıştır..

    10* o nedenle fırtınayı şimdiden görüyorsak, ona göre de kendi çatımızı şimdiden onarmamız gerekir. öyle değil mi?

    değil diyorsan at fava bekle.

    *

    (bkz: dolar bizim paramız ama sizin probleminiz/@dragonlady)

    (bkz: 23 şubat 2022 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: kontrollü enflasyon/@dragonlady)

    (bkz: 2020 ekonomik krizi/@dragonlady)

  • afyon'da "kudret" adlı yerel gazeteyi çıkarmakta olan cüneyt mollaoğlu, 1950 yılının mayıs ayında bir trene binerek eskişehir'e doğru yola çıkar... cumhuriyet'in ilk yıllarından beri çalışan bir trenin kompartımanında, cüneyt bey'in yanına kütahya garı'nda bir kız çocuğu oturur. cüneyt bey cebinden gazetesini çıkarır, okumaya başlar; kız çocuğunun gözü de gazete sayfalarındadır.. akrabası sinirlenerek dirseğiyle dürter, "evladım ayıptır başkasının gazetesi okunmaz, yapma etme.." ama çocuk gazeteyi okumaya devam eder, üstelik bununla da kalmaz, cüneyt bey'e dönüp "siz bitirdikten sonra gazetenizi ben okuyabilir miyim?" diye de sorar..
    çocuğa refakat eden akrabası çok bozulur bu duruma, kızın kulağına eğilip, "sen ne terbiyesiz bir kızsın, tanımadığın bir adamın gazetesi alınır mı?" der. konuşulanları duyan cüneyt bey gülümseyerek gazetesini çocuğa verir ve ardından "okumayı seviyor musun?" diye sorar. tarlalar arasından akıp giden trende bir sohbet başlar, gazeteci ve kız çocuğu arasında..
    cüneyt bey anlar ki yol arkadaşı, okumayı çok seven, kitaplara ilgi duyan bir çocuktur. sohbet esnasında çocuk ona masallar yazdığını söyler, bu daha da hoşuna gider cüneyt bey'in. "peki," der, "yazdığın masallardan birini bana gönderir misin? eğer uygun görürsem gazetede basarım. ama masalını mutlaka daktiloyla yazıp göndermen gerekir."
    bu sözler çok heyecanlandırır kız çocuğunu, masalının bir gazetede basıldığı düşüncesi günlerce süsler hayallerini.. ama daktilo, ulaşılması zor bir araçtır o günlerde; her yerde bulunmaz, ancak devlet dairelerinde, okullarda vardır. kız çocuğu, "nereden, nasıl daktilo bulacağım?" diye düşünürken bir gün kütahya'da, adliye önünde çalışmakta olan arzuhalcileri görür. arzuhalciler, okuma yazma bilmeyen insanların devlet dairelerindeki işlerine dilekçe yazan, daktiloyla geçinen emekçi insanlardır. küçük kız arzuhalcilerin yanına gider ve "benim bir masalım var, el yazısı, onu size getirsem bana daktiloda yazar mısınız?" diye sorar. "tamam," der arzuhalci, "ama 2 lira alırım."
    2 lira o zaman büyük bir para, hele ki bir çocuk için.. ama kararlıdır kız çocuğu; haftalar boyunca harçlıklarını saklar, almak istediği karamelaları, bisküvileri yemez, içmek istediği gazozları içmez ve o parayı biriktirip yazdığı hikâyeyi arzuhalciye daktilo ettirerek gazeteye gönderir. yayımlanan ilk öyküsü budur.. ki yıllar sonra bu ülkenin çocuk edebiyatının en ünlü, en saygın ismi olacaktır. o kız çocuğunun adı, çok sevilen kitaplarının kapağında "gülten dayıoğlu" yazmaktadır..
    gülten dayıoğlu, "kudret" gazetesinde yayımlanan ilk öyküsünü kaybeder. gazeteye başvurup arşivinden öyküsünü bulmak ister ancak gazete binasının yandığını öğrenir. ne gariptir ki dayıoğlu, gazetede yayımlanan ilk öyküsünde bir baca temizleyicisini anlatmıştır.
    gülten dayıoğlu ailesiyle beraber istanbul'a gelir ve ortaokula başlar. türkçe öğretmeni onun edebiyata olan ilgisini kısa sürede keşfeder. bir gün, türkçe dersindeyken müfettiş gelir sınıfa. öğretmen ders anlatırken müfettiş, gülten dayıoğlu'nun yanına oturur. ders bittiğinde, sınıftaki çocuklar teneffüse çıkarken, öğretmen gülten dayıoğlu'nu müfettişle tanıştırmak için durdurur. "biliyor musunuz müfettiş bey, bu çocuk edebiyatla çok ilgili ve inanıyorum ki ileride çok büyük bir yazar olacak."
    müfettiş, çocuğa bakar ve şöyle söyler: "madem edebiyatı bu kadar seviyor, o zaman bu çocuğu kütüphanede görevlendirelim."
    gülten dayıoğlu o müfettiş sayesinde kütüphanede görevlendirilir ve raflardaki kitapları tek tek okumaya başlar. o gün derse giren müfettiş, reşat nuri güntekin'dir...

    sunay akın

  • çalışmak için sabah 7:10'da uyanıp 20 dakikada hazırlanıp 8:30 mesaisine kıl payı yetişiyorum.
    akşam ofisten 18:30 çıkış eve varmam 19:30'u buluyor iş için harcanan süre 12 saat.
    7 saat uyku = 19
    kalan 5 saat yemek hazırla, çocukların ihtiyaçları vb. akşam bir filmi izlemek için 3 gün harcıyorum resmen.
    hayatımı bu 5 saate sığdırmaya çalışıyorum.
    neredeyse haftanın 3-4 günü bu döngüyü sorguluyorum o otoparkın içinde.
    güzel günler göreceğim, güneşli günler umuduyla 20 yıl oldu