hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    siyasetci allah'a hesap veririm diyerek kacamaz, allah'a hepimiz hesap verecegiz. sen halka da hesap vereceksin
    --- spoiler ---

    gol ustune gol bir yayin. nagehan'in surati eksidi yayin boyunca.

  • "neden ?"

    aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...

    "neden ?"

    hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?

    işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.

    nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
    yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?

    yine denedin ve yine mi olmadı ?
    kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
    seni sadece “sen” olduğun için seven,
    gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
    umutsuz musun ?
    ya da ;
    mutsuz musun ?
    artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?

    eğer öyleyse ,
    ben” gibi olmuşsun.
    ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
    “ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.

    gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
    ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
    ne kadar zor tekrar güvenmek..
    ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
    ama daha kötüsü..
    belki de en kötüsü..

    ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
    bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..

  • atlas jetin ceo'su operasyon sırasında basın mensuplarından rica ederek uçaktaki insanlarla cep telefonlarıyla konuşmamaları için uyarı yapmışlardı. az önce cnn turk te izlediğim ve yerlere yattığım bir telefon görüşmesi oldu.

    m: uçaktaki yolcu
    s: cnn spikeri

    s: mahmut bey uçakta kaç kişisiniz efendim?
    m: 10 kişi kaldık operasyon devam ediyor.

    s: neden uçağı kaçırmışlar efendim?
    m: amerikaya bir tepki için kaçırmışlar.

    konuşmalar böyle devam etmektedir, kopmamı sağlayan konuşmalar başlıyor..

    m: şimdi kapatmak istiyorum ailemle görüşeceğim.
    s: mahmut bey aileniz sizi cnn türk ekranlarından izliyordur, onları ararsınız ama tüm türkiye orada neler oluyor merak ediyor.

    m: burda birşey yok hepimiz oturduk sigara içiyoruz. ailemi aramak istiyorum.
    s: mahmut bey rejiden gelen bir habere göre aileniz sizi izliyormuş merak etmeyin. başka bir yolcuya telefonu uzatabilirmisiniz?

    bu arada operasyon hala devam etmektedir.

    m: yolcuların hepsi aileleri ile konuşuyor, ben de konuşmak istiyorum.
    s: mahmut bey o zaman bir hostese verin efendim onlarla görüşelim.

    m: hostesler uçağı kaçıranların yanındalar veremem. kapatıyorum efendim ailemi arayacağım...!!!

    s: mahmut bey, mahmut bey....

    (bkz: koyun can derdinde kasap et derdinde)

  • --- spoiler ---

    rickon'un zik zak çizerek koşmayı akıl edemediği bölüm olmuştur. zaten normal şartlar altında da bu akılla pek fazla yaşamazdı.

    --- spoiler ---

  • "ne güzel yazmişsin jokond abla ellerine sağlık" diye mesaj geldi geçenlerde.
    ulan karı, kız yerine konulurken bile yavru, fıstık olamadık bir türlü. abla diyor yahu!

  • benim gibi çocuklar yaptığında abukluk değil gerizekalılık oluyor sanırım.

    peluş bir eşeğim vardı. babaannem getirmişti alamanya'dan. çok severdim. ama oyuncağın gözleri yapıştırmaydı ve bir süre sonra mıncırmaya dayanamadığı için teker teker düştü gözleri. gözsüz kaldı hayvan.
    her gece diğer tüm oyuncak bebekleri yatağımda yan yana yatırırdım ve o eşeğe hep en güzel yeri verirdim. sonra da başlardım diğer tüm oyuncaklarımı dövmeye. "o kör! neden kötü davranıyorsunuz ona. özürlü o özürlü " diye. "engelli" deseymişim keşke.

  • ben bir sabah erkenden işe gidecektim. erken dediğim saat 05:00. çay içmeden güne başlayamadığım için babama sabaha şu saatte çay koyar mısın dedim. kendisi de zaten gün ağarmadan çayını koyar kahvaltısını yapardı. adam 02:30’da kaldırdı beni aq.dedim baba saat kaç? kalk dedi erken kalkan yol alır. zifiri karanlıkta beni işe gönderdiydi o gün. demem o ki her sene çıkan bu haberler bana inandırıcı gelmese de bu olayı yaşayanlar varsa aşırı sorumsuz kişiler. bi sik olmaz bunlardan.

    edit: inşaatta çalışıyordum arkadaşlar. o gün başka ilçeye gideceğimiz için biraz erken kalkmak hasıl olmuştu.

  • diyalektik materyalist felsefede insanin dogayla iliskisini kuran, insani insan yapan surectir.

    insanoglu yeryuzune ayakbastigi anda dogayla belirli ve kacinilmaz bir iliskiye girer. hayatta kalmak icin ya toplayacak, ya avlanacak ya da dogayi daha buyuk capta donusturerek hayvan evcillestirip tarimsal aktivitede bulunacaktir. bu ekonomik aktivitelere girmeden hayatta kalmasi mumkun degildir. bu anlamda insan emek uzerinden hayatta kalma bicimlerini uretir. sadece bununla da sinirli kalmaz. emek zorunlu olarak hammadesini dogadan alir onu donusturur ve kullanim degeri olusturur. bu surec icerisinde hem kullanim degerini, hem kendisini, hem de dogayi uretir. bu su demektir ki insanin nasil bir insan olacagini emek sureci belirler.

    avci-toplayici toplumlarin genelde esitlikci yapida olmalarinin sebebi dogayla girdikleri belirli bir iliski yuzundendir. onu buyuk capta donusturmez, sadece ondan besin toplarlar. bu anlamda emekle arti deger uretmezler, dolayisiyla zenginlik birikimi ya yoktur, ya da cok sinirlidir. bu belirli emek surecinin sonunda genelde, kollektif olarak toplayan veya avlanan insan gruplari, bu surecin meyvelerini de kollektif olarak tuketirler.

    gelgelelim arti deger uretiminin mumkun oldugu tarim toplumuna 12000 sene evvel gecmemizle beraber bu defa dogayla farkli bir iliskiye girilir. insan bu kez dogayi daha genis capta donusturmeye baslar. besin kaynagini kendisinin uretmesiyle beraber, arti-deger uretimi mumkun olmus, bu arti degerin kullanilis bicimi de degisik toplumsal yapilara yol vermistir. bahse konu olan donusum de tamamen emek uzerinden gerceklesir. ornegin insan ozel mulkiyeti sivri zakasinda aniden beliren bir ampulle degil, tarimsal uretim biciminin icinde belirli bir zorunluluk sonucu akil etmistir. toprak islenecekse, belirli bir surecte ona "bakmayi" da gerektirir, dolayisiyla insan surekli dolanmak yerine kicini koymayi daha uygun bulmustur.

    emegin diyalektik materyalist felsefede anahtar oneme sahip olmasinin temeli de budur. emek sosyal bir kavramdir ve bir surece tekabul eder. bu surecte insan nasil bir insan olacagini, ve nasil bir dogada yasayacagini belirler.

    antropolojik bir ornek vermek gerekirse, insan emegiyle hayvani avlar, besinini ureterek hayatta kalir, yine emegiyle postundan giysi ureterek kendisini soguktan korur. bu uzun surecin sonuna bakildiginda insanin vucut tuylerinin buyuk kismini ardinda biraktigi gorulur. insan artik ayni insan degildir, kendisini emegi uzerinden farkli bir bicimde uretmistir. dolayisiyla biyolojiye ve "insan dogasi"na atfedilen bir cok ozellik de emek surecinde sosyal olarak uretilmistir.

    peki insan emegiyle hayatta kalma bicimlerini, kendisini ve toplumsal yapisini uretirken doga el degmemis bicimde hayatina devam mi eder? iste burda doganin uretilmesi tezi devreye girer. emek sureci sadece insani toplumsal yapiyi ve hayatta kalma bicimlerini uretmekle kalmaz, dogayi da uretir. bu da kisaca su demektir ki, farkli uretim bicimleri ve iliskileri surec icerisinde dogayi da degisik bicimlerde uretirler. her ekonomik uretimin hammadesi dogadan gelmek zorunda oldugu icin her uretim dogayi icerir. ister agactan elma toplansin, ister genis capli tarim yapilsin, ister nukleer santral kurulsun, bu uretim bicimlerinin belirledigi emek surecinin sonunda doga artik ayni doga degildir, yeniden uretilmistir.

    (bkz: production of nature)

    marx'in derdinin imaninin emek olmasinin sebebi de budur.

    emek en basit anlamiyla dogayla kurulan insan iliskisinin mumkunluk kosulu ve zeminidir.