ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yılmaz morgül
-
bu adam benim 10 sene evvel askerlik yaptığım yerin ordan geçerdi arada sırada.
her seferinde de istisnasız şekilde bize dönüp merhaba çocuuuuklaaaaaaaar derdi. güzel adamdır yılmaz morgül.
o kulübe önünden kimler kimler geçti gitti bi dönüp bakmadı. bi süleyman seba bir de yılmaz morgül durup bizlere selam vermiştir her seferinde.
o günden beridir severim kendisini. hal ve hareektleri komik biri o doğru. iyi insan olmasına engel değil. insanları iyi ve kötü olarak ayırın arkadaşlar. başka kritere gerek yok.
dünün en beğenilen entry'leri
-
artık bir ekşi sözlük klasiği olan aramaya inanmadan yazma ve ciddiyetsiz şukelalarla debe 2. olan entrymiz
#48580665
ardından başlıkta 'limit' kelimesini arayınca daha öncesinde bu bilginin tam olarak 152 kere yazılmış olduğu ortaya çıkıyor.
hiç unutmam 4 yıl önce zamanın meşhur bir esprisini aynı başlıkta 2. kez yazdığım için (trabzon'da 2 kişilik uçak mezarlığa düşmüş, kurtarma çalışmaları sonucunda 40 ceset çıkarılmış) sözlükte geçen haftanın en kötülenmiş entry'lerine girmiştim. şimdi ise 152. kez yazınca debe'de 2. olabiliyorsun.
burası ekşi sözlük, burada artık kalite yok!
afrodizyak etkisi yapan şarkılar
üniversiteli gençlerin yüzde 60'ı cünüp geziyor
-
(bkz: say lan)
eser yenenler
-
yarın tüm pişkinliğiyle "zaten ekşi sözlük yazarları rererörörö" şeklinde tweet atacak olan kişi.
oyuncu değil. komik değil. sempatik de değil. bi aralar 12-16 yaş arası kız çocuklarının severek gösterilerini izlediği biriydi sadece.
allah değil de acun "yürü ya kulum" dedi kendisine bu sefer.
30 ocak 2021 deprem vergisinin %10'a çıkarılması
-
ülkemizde kaç çeşit vergi var, bilen var mı?
google'da arasak binlerce buluruz. kazandığımızın %70'i vergiye gidiyor diye tahmin ediyorum.
benliğimin oluştuğu 4 yaşımdan beri anlamadığım şey; kazanırken ödenen vergi; harcarken neden tekrar ödeniyor?
kılıçdaroğlu'nun lüks karavanı
-
ya arkadaş gerçekten başka şeyler bulun, çünkü ağır saçmalıyorsunuz.
bu otobüsten bozma karavana bugünün şartlarına göre lüks demek komik ama hadi diyelim ki lüks. adalet yürüyüşü denilen olay etap etap gerçekleşiyor zaten. her etabın sonunda belli bir bölgede dinleniliyor ve ertesi sabah tekrar yola devam ediliyor. bu dinlenme sürecinde, bu adamın içinde bulunduğu karavanın lüksünden size ne? ölüm yürüyüşüne çıktığını falan mı ilan etti, ben mi duymadım?
her şeyi geçin, şu anki siyaset ortamında, mütevazi bir hayat sürdüğü herkesçe bilinen kılıçdaroğlu'na bu tarz sözler söylemek zaten saçmalığın daniskası...
ankete katılmadı diye 1055 tl ceza kesmek
-
kapıya gelen gerçekten dolandırıcıymış demek ki.
masa da masaymış ha
-
edip cansever'in siiri..
adam yaşama sevinci içinde
masaya anahtarlarını koydu
bakır kaseye çiçekleri koydu
sütünü yumurtasını koydu
pencereden gelen ışığı koydu
bisiklet sesini çıkrık sesini
ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
adam masaya
aklında olup bitenleri koydu
ne yapmak istiyordu hayatta
işte onu koydu
üç ker üç dokuz ederdi
adam koydu masaya dokuzu
pencere yanındaydı gökyüzü yanında
uzandı masaya sonsuzu koydu
bir bira içmek istiyordu kaç gündür
masaya biranın dökülüşünü koydu
uykusunu koydu uyanıklığını koydu
tokluğunu açlığını koydu.
masa da masaymış ha
bana mısın demedi bu kadar yüke
bir iki sallandu durdu
adam ha babam koyuyordu.
annenin moonwalk ile odaya girmesi
-
bu durumda "anne are you ok?"* diye sorulursa kendisiyle verimli bir şekilde iletişim kurulabilir.
yalnızlığın ağır geldiği anlar
-
yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
şikayet etmez oldum zaman içinde.
ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..
annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...
bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.
geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-
ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.
(bkz: yalnızlığa alışmak)
otuzluk ablalarından genç sözlük kızlarına öğütler
-
okumadiginiz seyler, bilmediginiz konular hakkinda bos bos yorumlar yapmayin.
virgulden sonra bosluk tusunu kullanmayi ogrenin.