hesabın var mı? giriş yap

  • kızılmaması gereken çiftler.

    genciz, otobüsün en arka sırasına oturan kişilerin karizmatik olduğunu düşündüğümüz ve her fırsatta bu sırayı arkadaşlarımızla beraber işgal ettiğimiz yıllar...daha ses tonumuzu da ayarlayamıyoruz. yaptığımız her espri yüksek ton ve pitch'ten çıkıyor. bazen grupta bir kaç kız oluyor, yüzyüze konuşacak kadar samimi olmadığımız için diğer bir sap arkadaşımıza esprilerimizi baya bi yüksek sesle yapıyoruz ki kız da duysun gülümsesin. hafif bi gülümsesin hemen yavşamaya başlayacağız.

    tabi bu yüksek sesle yaptığımız ve çok komik olduğunu düşündüğümüz esprilerin olgun kişiler tarafından beğenilme olasılığı çok düşük. hadi diyelim beğenilme ihtimali var, yine de adamın tek derdi o olmayabilir. kim bilir kafasında ne fırtınalar kopuyor, nasıl baş ağrısı çekiyor o sıralar. arkasına dönüp hafif bir kızgınlıkla uyarıyor bizi.
    eğer insanlara biraz saygılı bir grupsak sus pus devam ediyoruz yolculuğa, ya da sesimizi kısıyoruz. ama gücünü ergenliğinden alan bir arkadaşımız varsa yanımızda "sanane be, babanın otobüsü mü" diye çemkiriyor belki babası yaşındaki adama. ortam geriliyor.

    işte bazen gücümü ergenliğimden aldığım yıllar aklıma geliyor, bu çemkirmeyi de yaptığımı hatırlıyorum. şimdi utanıyorum. insanların tek derdinin gruptaki kızların dikkatini çekmek olmadığını, çok daha kritik meselelerin insanın kafasını meşgul ettiğini, yolculuğun bunları düşünmek için önemli bir fırsat olduğunu, o yaşlarda yaptığım esprilerin gerçekten de komik olmadığını anlıyorum.

    demem o ki, konuşmadan oturan bu çiftler de yaşayacaklarını yaşamışlar, eleklerini asmışlardır. nezih bi ortamda bir saat oturup beraber kafa dinlemek en önemli ihtiyaçlarından biri olabilir. zamanla onları anlayacak duruma da geliriz belki. yani belki diyorum bak, kesin bir şey demedim.

  • bugün kendisinden haberim olan ve oldukça hayran kaldığım kişi.
    gerçekten de "yeni einstein" olarak dünyanın en iyi üniversitesi olan harvard tarafından ilan edilmiş. 14 yaşında bir uçak yaparak uçurmayı başarmış. 14 yaşında!
    o nasıl bir çalışma? o nasıl bir azim? o nasıl bir sabır? o nasıl bir kararlılık? o nasıl bir adanmışlık?

    bugün en büyük şirketler tarafından kapısının çalındığı, en dolgun maaşlarla çalıştırılmak istendiği belirtiliyor.
    onun ise amacı ilk önce kendi sorularına cevap bulmak gibi.

    inşallah ileride türk kadınlarından da böyle multi başarı sahibi olanlarını görürüz.
    gerçekten büyük iş.

  • 80 tl'lik fondöteni sürmeyip 300 tl'lik givenchy parfümü sıkmazsa bir boka benzemediğinin farkında.

    özgüven problemi yaşayan kadın beyanı.

    edit: ayrıca biz ne yapıyoruz amk buluşmaya gelirken, taşşaklarımıza ernet mi asıyoruz?

  • tunç soyer şükretsin de akp gidici, tüm ülke muhalifleri topyekun gelecek seçimi bekliyor, beyefendi arada kaynıyor böylece pek ses eden yok. bu güzelim kente, bu güzelim kent insanına(kent insanı derken aklı başında olanlardan bahsediyorum; istilacı göçmenler, vasıfsız nüfus hariç tabii ki) bu belediye hiç yakışıyor mu? akp gittikten sonra sıra böyle başarısız yöneticilere gelir umarım.

    maalesef egenin incisi olabilecekken, vasıfsız insan deposu haline getirilen gecekondu şehri.

    edit: bu entrynin debeyi girmesi mi çok saçma, yoksa milletin aktroll yaftası yapıştırması mı karar veremedim.

  • kendini çok takdir eden, seven bir insan değilimdir ben. ama bir kadın olarak, bugün, benim kendimi en güçlü hissettiğim gün.

    duvara çiviyi de ben çakıyorum bu evde, kızımın bisiklet zincirini de ben tamir ediyorum. korktuğunda arkama saklanıyor çocuğum. kötü rüyalar gördüğünde "anne öldürürsün canavarları değil mi?" diye bana soruyor. aile resminde evin reisi diye ortaya çizdiği de benim, sene sonu gösterilerinde, piyano resitallerinde, özel günlerinde çift kişilik koltukları dolduran da... iki kişilik seveniyim onun. saçının tek bir telini korumak için dünyayı ters düz edeniyim..

    "anasının kaderi kızına" derler.. çok yakar canımı bu söz.. ama doğru mu sanki? babalar gününde, kendi babasızlığıma yandığım gibi, biraz da kızımınkine yanıyorum ben şimdi..

    çocuğunu deliler gibi sevip gözünden sakınan, onu korktuğu o canavarlardan, kötülüklerden, dünyanın pisliğinden korumayı nefes alışı gibi doğal sayan, her ihtiyaç duyduğunda yanında olan, evladına "babam hep benim yanımda, sağımda, solumda, arkamda"
    dedirtebilen baba gibi babaların günü zaten kutlu olsun ama...

    bir de benim gibi hem annelik hem babalık yapan; çoğu zaman kendini yetersiz, yorgun, bitkin hisseden, çocuğundaki baba eksikliğini kendi benliğinden koparttığı parçalarla tamamlamaya çalışan tüm kadınların da babalar günü kutlu olsun...