hesabın var mı? giriş yap

  • ölünce tahta bilal geçerdi allah korusun.

    -bilal baban öldü tahta sen geçeceksin.
    +tahta mı?
    -tahta tabi zoruna mı gitti?
    +anlamadım.

  • 3 kere baştan sona bitirdiğim, dünyada en çok kıskandığım karakterin dizisi.

    "kim ne der korkusu sıfır bir insan olmak
    mesleğinde en iyisi olmak
    kimseye ileride işime yarar mı diye yalakalık yapmamak"
    bütün bunlar house'un çizilen karakteri ama bunun dışında bir özelliği ise ayrı bir hayranlık konusu

    ilk olarak cameron, "beni neden işe aldın" diye sorar. uzun süre kızı süründürür ve sonunda açıkça söyler "çünkü güzelsin". cameron hemen triplere girse de baktı ki saçmalıyor daha da açıklar. "güzelsin, istesen zengin bir koca bulurdun, vücudunu sergiler dünya para kazanırdın, hayat boyu insanlar peşinde koşabilirdi ama sen bu güzelliğine rağmen okuyup doktor oldun" bu repliği ezberden öyle yazdım ama ana fikir bu.

    bu açıdan bakınca foreman ve chase için de mutlaka benzer bir fikri olduğu açık.

    foreman siyahi, sabıkası olan, okulunu dereceyle bitirmiş bir adam. house, ırkçı değil ancak karşısındaki insanın bir şeyleri başarmış olmasına saygı duymuyor, başarmaması için bir sürü olumlu olumsuz sebep arıyor ve bu sebeplerin onu tatmin etmesi gerekiyor.

    chase, babası çok zengin ve yakışıklı bir doktor. yine onun da doktor olması için bir neden yok. ömür boyu kız peşinde ferrari binecek bir adam. bunun yerine doktor olmayı tercih etmiş ve house, bu sebepleri tatmin edici buluyor.

    bütün insanlık olarak hep şunu hayal ediyoruz "ay inşallah ihtiyacı olana gider". house ise ihtiyacı olana değil ihtiyacı olmadığı halde onu isteyene imkan veriyor. bu fikir kimin fikriyse büyük hayranlık duyuyorum.

  • kanun dışı davranışlarına rağmen, tuco bizim asıl kahramanımızdır. elbette gerçek bir kahraman değildir. kendini feda edeceği bir durum varsa feda etmeyecektir mesela. ve tabiki paylaşılacak bir altın varsa ilk fırsatta hepsini kendisine almak için aradan sıyrılmaya çalışan biri kahraman olamaz.

    filmdeki diğer iki kişiyi birbirinden (blondie'yi angel eyes'tan) nihai olarak ayıran şey, iki kovboyun tuco ile etkileşimleri arasındaki farktır. angel eyes sadece para için değil, zevk için de öldüren biridir ve tuco'yu meta (satılacak mal) olarak görür. tuco'nun ölümüne dövülmesini izlemenin tadını çıkardıktan sonra tuco'yu bir ödül karşılığında satar. adamıyla beraber tuco'yu parayı tahsile gönderir.

    benzer şekilde blondie, kanun kaçağı tuco'yu "yakaladığı" ve onu ödül için teslim ettiği bir ödül avı dolandırıcılığında tuco ile takım olmuştur. tuco burada yine metadır ama blondie işin sonunda ödülü tuco ile paylaşır. işler bozulduğu zaman blondie tuco'yu çölde serbest bıraktığında, kasabaya dönüş yolculuğu için "senin gücünde bir adam idare edebilir" diye akıl bile verir. blondie'nin acımasızlığı bu kadardır. kim iktidara gelirse gelsin tuco sadece gücü korumak ve hedefe ulaşmak için kullanılan biridir.

    blondie ve angel eyes'ı kategorize ederken durumu tuco'nun bakış açısından görürüz. hangisi onu satarken daha insaflıysa o "iyi"dir. ama sonuçta tuco insanları kafasında yargılarken başarısız olan biridir. kendisini satan blondie'nin peşine düşmüştür ama yine kendisini satan angel eyes'in peşine düşmemiştir.

    film, tuco'nun camları kırarak üç ödül avcısından bir şekilde kaçmasıyla başlar ve onun bir ipte asılı kalmasıyla biter. ama sonunda bu dünyanın acımasızlığı tuco'nun elini kolunu bağlasa da altınların yarısı tuco'nundur.

    meta olarak kullanılan, bir av köpeği gibi yüzlerce mezar arasında altınların olduğu mezarı arayan (aramaya gönderilen), bulunca yine bir köpek gibi mezarı elleriyle eşeleyen, iktidar kimin elinde olursa olsun her türlü ezilen, işçi emekçi ve şark kurnazı tuco için bu hayat ne kadar acımasız görünse de ölmesi için henüz çok erkendir. daha kazılacak bir çok mezar ve yapılacak bir çok seçim vardır. filmin sonunda görülmez ama eminim tuco altınları yükledikten sonra havaya birkaç el ateş bile etmiştir.

    "bu dünyada iki tür insan vardır tuco. mezarı kazanlar ve silahı dolu olanlar"

  • bir gün netten tanıştığım bir arkadaşımla istanbul film festivali'ne gitmek için plan yaptık. messenger üzerinden telefonlarımızı aldık. film günü için sözleştik.

    ertesi gün taksimde buluşmadan bir saat önce son durum nedir diye aradım, telefonu meşguldü. herhalde işi vardır dedim, yola çıktım. taksim'e gelirken yine aradım yine meşgul, ardından üç dört defa daha ard arda aradım hep meşgul. 5-6 aramadan sonra ekildiğime kanaat getirdim. içimden de ertesi gün msn'de atacağım nutuku planlamaya başladım. sorumluluktan girdim, insana saygıdan çıktım, aklıma geldikçe sinirlendim, sinirlendikçe tasarladığım cümleler sertleşti.

    bir yandan da sinema salonuna yürüyorum. o arada tanımadığım bir numara aradı, "naber napıyorsun ben geldim sinemaya" diye. bir anda dumur oldum kafamdaki tüm kurgu iptal oldu. sonra aradığım numarayı tekrar kontrol ettim. meğer msn'de görüp kaydettiğim numara kendi numarammış.

    bazen böyle mallıklar yapıp üstüne sinirlenebiliyorum kusuruma bakmayın :/

  • hayatnda bn yokmusm gibi davranyosn bn artk bu ilskiyi kurtrmya clsmktan skldm. cok yorldm cabalmaktn snn hcbisy umrunda dgl. artk istedgn yerden atlayabilrsn flx.. ii gclr..

  • suçluyu adalete teslim ederek 4 yıl yediğin ülke. merak ediyorum, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmadan kolluk kuvvetlerine nasıl teslim edebilirsin?

  • son yılların belki de en heyecanlı ve en çok beklenen dünya satranç şampiyonası.

    her ne kadar magnus carlsen'ın bilgisayar keskinliğindeki oyunu onu favori olarak gösterse de son dönemdeki performansının ciddi anlamda düşündürücü olduğu da bir gerçek. carlsen'ın oyunundaki düşüş karjakin ile oynadığı son dünya satranç şampiyonası ile başladı aslında. minimal avantajları bilgisayar keskinliğinde oynayarak avantajını adım adım büyüten oyun yerini bariz kazanç şanslarını bile değerlendiremeyip beraberliğe razı olan oyun anlayışına bıraktı. hatırlanacağı üzere karjakin ile oynadığı ilk iki partide bariz kazanç şansı olmasına rağmen bunu kazanca çevirememiş ve beraberliğe razı olmuştu. ancak bu kadar bariz hatalar carlsen'da çok alışık olduğumuz şeyler değil. zaten bu ilk iki parti sonrasında oyun seviyesinde ciddi bir düşüş yaşamış ve ünvanını da tie break'te korumuştu.

    şampiyona sonrasındaki süreçte ise çok inişli çıkışlı bir performansı vardı. hatta 2016 öncesi gördüğümüz o dominant performansı tamamen yok oldu diyebilirim. bunun birkaç sebebi olabilir. sanıyorum ki satranç dışındaki hayatı performansını olumsuz etkilemeye başladı.

    caruana ise 2018'i muhteşem geçirdi. hatta bu performansının sinyallerini 2017 yılında vermişti. caruana da carlsen gibi bilgisayar keskinliğinde oyanayabilen bir satranççı ama oyun ortası ve oyun sonunda carlsen'dan biraz daha geride diyebiliriz. bunun haricinde kendisi çalışma delisi bir kişi. açılış konusunda carlsen'dan daha iyi olduğunu düşünüyorum. bu yüzden carlsen ile yapacağı karşılaşmalarda fark yaratabileceği alanın açılışlar olduğu fikrindeyim.

    bir diğer konuysa iki satranççının da yardımcıları. ikisi de yardımcılarını sanıyorum ki saklıyorlar. hatta carlsen'ın kendi hesabından yayımladığı son videosunda sadece peter heine nielsen ve laurent fressinet görünüyor ve ekipteki diğer kişiler buzlanmış. caruana'nın ekibine ilişkin ise benim bulabildiğim bir bilgi yok. ekiplerinde yer alan kişilerin uzman olduğu alanlar oyuncuların genel stratejileri konusunda fikir verir ancak bu konudaki bilgi yetersiliği, yorum yapmayı engelliyor.

    bu karşılaşmanın kaderini caruana'dan ziyade carlsen'ın performansı belirleyecek. eğer carlsen kendi oyun seviyesini yakalayabilirse caruana'nın pek bir şansının kalacağını düşünmüyorum. bunun haricinde çok heyecanlı bir serinin bizi beklediğini düşünüyorum. hatta bu seri karjakin ile yapılan maçlardan çok daha eğlenceli olacak bence.

  • travisin ayna karşısında kendi kendine konuştuğu sahnede unutulmaz bir sahnedir.buradaki 'are you talking to me?' ironisi travisle kimsenin konuşmaması,travisin aynada aslında silahı kendi kendine doğrultuyor olmasıdır.