hesabın var mı? giriş yap

  • 7 numara doneminin ogrenci evini, gecim sorunlarini, universiteli cogunlugun dertlerini ve sevinclerini, gelecek hayallerini tebessum ettirerek anlatan donem dizisidir. guldurmek gibi bir derdi olmamistir ama espriler yayinlandigi donem icin incedir.
    gunumuz dizilerindeki gibi bagirarak konusan abartili oyunculuklar yoktur. oyuncular nisana gider gibi giyinip suslenmemistir. ozetle hayatın kendisi gibidir. dizi bu yuzden sevilmistir.

  • bundan sonra sizden başka yerden iskender yemem. sizin gibi firmaların da ayaklı reklam tabelası olurum gerekirse.

    akp sermayesine karşı öyle bir kinim var ki çevremdeki herkes uyuz olur bu huyuma. bütün firmaların, holdinglerin, şirketlerin sus pus olduğu yerde bu reklamı çektiğiniz, çekebildiğiniz için teşekkür ederim.

  • geçenlerde gittigim mekan 3500 liraya dana aldim.

    dedim nusret'çim etimi kendim getirdim. bana bu danayı hemen kes pişir.

    adeta etin envai çeşidine doyduk, dananın taşaklarını ise nusret bize özel hazırlattı taşak sushi yapmış, sonuçta 3500 tllik hayvan.

    edit: 3500 liralık hesabıyla artizlenen bir yazar vardı bundan 4-5 entry üstte.. onunla billur geçiyorduk ki, uçuvermiş o yazı.

    edit2: ilk debe'ye giren entrymin nusr-et'le ilgili olması da komik olmuş...

  • bunu başka bir yere yazmıştım, buraya da göndermek istedim.

    beyaz yakayı çok net bir şekilde ikiye ayırmak lazım. genelde operasyonel işlerde çalışan, işi özel bir kabiliyet gerektirmeyen, dolayısıyla da kolay replace edilebilecek insanlar birinci grupta. bu gruptaki birinin zaten ay sonunu getirmek dışında yapabileceği pek bir şey yok artık, hele ki günümüz türkiye şartlarında alım gücü bu kadar düşmüşken, yaşam bu orta sınıf için git gide daha çok güçleşiyor. özellikle de geçmişte alışkın olduğu lükslerinden de uzaklaşmak zorunda kalınca çok ciddi bir sıkışmışlık bunalımına giriyor insanlar haklı olarak. ınstagram etkisi, mal mal insanların acayip zengin olması, kadınların beklentilerinin yükselmesi etc bunlar hep psikolojisini bozuyor herkesin. bu noktada olan arkadaşlara ikinci gruba pivot etmelerini önermekten başka çaremiz yok, o da yaş, istek ve çalışkanlıkla alakalı bir şey.

    ikinci grupta nispeten daha niche alanlarda çalışan, globalde geçerliliği olan (globalde de para eden) spesifik kabiliyetlere sahip olan, yaptığı işin aynısını yurtdışındaki x bi ülkeye gidip de bugün yapabilecek, çalıştıkları şirketlerde ya profit-center'larının kalbinde, ya da cost-center olsa bile operasyonun kritik noktalarında çalışan insanlar var. bu arkadaşlar birinci grubun yaşadığı daralmadan etkilenmedikleri gibi, genelde döviz kazandıkları için mevcut pozisyonlarını daha da sağlamlaştırdılar, üstelik beyin göçü sebebiyle bu adamlar daha da kıymete bindi.

    aramızda da ikinci gruba ait insanlar var, benim de bir sürü tanıdığım arkadaşım var bu alanda. ikinci gruba aitsen zaten world is my playground modunda yaşamaya devam ediyorsun ve dünyanın her yerinde para edecek bir yetenek setine sahip olmuşsun demek. şu anda uluslararası bir şirkette 90 bin dolar nete imza atsan (ki senior bir çalışan için avrupa standartlarında aman aman bi para değil), aylık yaklaşık 45 bin lira yapıyor. aylık 45 bin lira demek, eğer çar çur etmez de düzgün yatırım yaparsan aşağı yukarı 2 senede bu ülkede kalan hayatını garanti altına aldın demek. bu tarz işler var, amma velakin atıyorum türkiye'de 3 kişilik bi kadro var o alanda çalışan. o 3 kişinin ya yurtdışına gitmesini, ya emekli olmasını, ya da ölmesini falan bekliyorsun. ama var.

    kariyer planlamasındaki en büyük problemimiz, insanların "iş alanı geniş" alanlara odaklanması. misal inşaat mühendisi olmak istiyor adam çünkü çok inşaat yapılıyor. genele gidiyoruz hep memur kafasıyla. kpss'de ne kadar çok alana başvurabilirsen o kadar iyi diye bakılıyor (ki yıl 2020 olacak, bir torpil olmadan kpss'ye bel bağlamaya ben inanılmaz bir pollyannacılık olarak bakıyorum) lakin dünya, genel işlerin ya otomatikleştirildiği ya da değersizleştiği, spesifik işlerin ise standarda göre çok daha fazla kazandırdığı bir noktaya geldi. herkes yapabiliyorsa zaten bir para etmiyor o iş, inşaat o yüzden patladı. o yüzden spesifikleşmek lazım. inşaat diyorsan atıyorum gökdelen inşası üzerine bir şey yap. yılda 1 gökdelen inşa edilsin ama o projede de seni çağırsınlar, gibi. (inşaat bilmediğim bir alan olduğu için saçma bir örnek vermiş olabilirim)

    buna örnek vermek gerekirse de: misal bir sürü sap danışmanı var piyasada, ama türkiye'de hiç "sap security professional" görmedim. linkedin'de aratınca dünya çapında sadece 116 kişi çıkıyor, muhtemelen kafayı ve parayı kırmış 116 tane manyak. her yıl yapılan yüzlerce milyon dolarlık sap işinin içerisinde, güvenlik için 3 milyon dolarlık iş dönse, sizce türkiye'de bir bu danışmanlara ne kadar para vermeleri gerekir? binlerce sap danışmanı içerisinde farklılaşmak için böyle bir argüman fena olmaz mıydı?

    https://www.linkedin.com/…results/people/?keywords="sap security professional"&origin=faceted_search

    https://training.sap.com/…tem-security-architect-g/

  • esasında türkçe dili için grafik roman gibi bir ifade ayrımına gerek yoktur. biz zaten bu sanat dalını en başında resimli roman, sonra da çizgi roman şeklinde isimlendirerek sorunu -farkında olmadan da olsa- kökten çözmüşüz. çünkü çizgi roman esasında bu sanat dalının adıdır türkçede. comic, fumetti, manga, grafik roman gibi şeyler ise formatın adıdır. amerikalılar 1900'lerin başında bu sanat dalına comic (komik şeyler) deme gafletinde bulundukları için ve daha sonra da bu sanat formu ilerledikçe bunun yetişkinlere hitap eden örneklerini komik diye isimlendirmek absürt kaçacağı için yeni bir ifade arayışına gitmişler ve graphic novel, yani grafik roman ismini ortaya çıkartmışlardır.

    evet grafik roman bu yazdığım diğer türler gibi belli bir ekole bağlı kalmaz, genellikle çok sayfalı ve yetişkinlere daha çok hitap ettiği sürece her ekol grafik roman formatında yayınlanabilir. esasında anlam ayrımı çok da kesin olan bir şey değildir.