hesabın var mı? giriş yap

  • izlanda'lilarin sevdigi bir yiyecek degildir efendim. sadece cok eski bir yiyecek ve genc nüfus bunu agzina surmez. yaslilar arada 1 tane atar agzina, o da küp seker buyuklugundedir zaten. sadece denemis olmak icin yedim bir tane, lanet olsun oyle eski yiyecege.

  • - merhaba hüsam bey..
    - merabe doktor.. benim so
    - sorununuz panik atak..
    - ha.. evet.. gece
    - geceleri çarpıntı oluyo..
    - evet.. ka
    - karınız sizi aldatıyo..
    - ha
    - hasan bey'le aldatıyo..
    - ana
    - anama küfretme skerim sülaleni..
    - ib
    - babandır..

  • kendisiyle ilgili anlayamadığım 1-2 şey var. sormak istiyorum.

    1- kendisi hakkında neden sürekli olarak "kimse fenerbahçe'den büyük değil" cümlesi kuruluyor? alex'in fenerbahçe'de oynadığı dönemde ya da sonrasında "ben > fenerbahçe" şeklinde bi beyanı mı oldu?

    2-kendisi hakkında neden sürekli "fenerbahçe'ye zarar veriyor, susmalı" cümlesi kuruluyor? alex'in sevilla maçındaki imza polemiği fenerbahçe'ye ne gibi bi zarar verdi? hisseler mi düştü, futbolcular maça çıkarken ya bizim de primlerimiz verilmezse falan mı diyor? bu zarar tam olarak nedir biri net olarak ifade ederse sevinirim.

    3-yaptığı açıklamalar kimi neden rahatsız ediyor? aziz yıldırım ve aykut kocaman'ı anlayabiliyorum çünkü ikisini de doğrudan yalancılıkla suçluyor da taraftara ne oluyor? fenerbahçe taraftarı alex'in söylediklerinden neden rahatsızlık duyuyor bunu gerçekten çok merak ediyorum. bunlardan sözlükte de var bi açıklasınlar.

    4-alex'ten soğuyoruz ne demek? soğuyorsan senin problemin alex ne yapsın yani sen soğuma diye üzerine battaniye mi örtsün, doğru bildiği şeyleri söylemekten mi vazgeçsin? o zaman ısınır mısınız?

  • sabahın köründe uyandım aniden.
    içimde tuhaf bir his. hava o kadar karanlık ve rüzgarlı ki saatimden şüphe ettim. kalktım dışarıya baktım, cadde bomboş. karşı durakta bekleyen 4 kişinin üzerinde siyah, 3 kişinin beyaz kıyafetler. başka da kimse yok. belli, renksiz bir gün olacak.

    o kadar karanlık ki marketlerin ışıkları açık. rüzgardan uçuşan anlamsız nesneler var. aklıma, american beauty’deki uçuşan poşet sahnesi geliyor.

    bu kez şimşek bile yok. nereden eseceğini kestiremeyeceğin hırçın bir rüzgar. camlar kapılar çarpıyor evde. sanki yolunu kaybetmiş gibi rüzgar, şehre ait değilmiş gibi. sonra aniden düşmeye başlıyor iri iri damlalar ve birden boşanıyor yağmur. fırtına, usul usul geldi.

    tam da karanlık bir pazar sabahına ait bir şey değil mi bu müzik?