hesabın var mı? giriş yap

  • gidecek başka zaman dilimi bulamamış mı? gelmeseydi, zahmet etmeseydi. biz zaten 19 gün sonra gelecektik. *

  • (pazartesi)
    - anneeeaaa alikerem benim oyunumu aldi serviste, geri isteyince de vurduuu
    - oglum, yarin guzelce iste, baskasinin malini almak hirsizliktir diye anlat, isterse paylasacagini da soyle, eminim geri verir.

    (sali)
    - aneeaaaa alikereme soyledim, paylasirim da dedim, bu sefer tekme atti
    - oglucum, sen uzulme, eminim alikerem'le ortada bir yol bulursunuz, anlasirsiniz, oyunu aldin mi?
    - alamadim, kafani servis kapisina takar suruklene suruklene okula kadar gidersin dedi (ne manyak cocukmus lan bu da, alt tarafi 8 yasinda).
    - tamam, kendi aranizda cozemiyorsaniz servis ablasindan yardim isteyin o zaman.

    (carsamba)
    - anneeeaaa alikerem kolumu isirdi, gozume de yumruk atti, oyunu da alamadim. bi daha istersem tenefuste beni lise binasinin bahcesine goturup dovecekmis, oyle dedi.
    - yarin git sen de ona vur o zaman

    (persembe)
    - anne, oyunumu aldim.
    - hmm... iyi oglum. (irdelemiycem, allahim naaptim ben?)

    (persembe saat 19:30, telefon calar)
    - aloo, ben alikerem'in annesi bilmemne, oglunuz alikerem'i dovmus. (ahanda!)
    - allah allah, cok ilginc. ne olmus, neden kavga etmisler?
    - bilmiyorum valla, anlatmadi alikerem.
    - bi sorun bakalim.
    (on dakika sonra)
    - alo, sizin oglan durup dururken vurmus, servise biner binmez yumruk atmis.
    - hanfendi, ben aralarinda halletsinler diye uc gundur ugrasiyorum (olayi bildigim kadariyla anlatirim), oglunuzla uzlasmasmaya calistigina eminim oglumun, ama sonunda boyle halletmisler iste.
    - nesi hallolmus? kaba kuvvetle mi hallolurmus. ne bicim annesiniz siz, ne bicim cocuk yetistiriyorsunuz? mudure sikayet edecegim oglunuzu.
    - buyrun edin. bu arada, alikerem kac yasindaydi pardon?
    - 8
    - benimki 6 oldu, cuma gunu. (ne diyorum ben? bu ben olamam? ama nasi da dovmus kendinden buyuk cocugu) iyi aksamlar (nezaketin batsin zkurmus, kari suratina kapadi telefonu)

    (cuma)
    - anneee mudurun odasina gittim yine
    - (bilmezden gel zkurmus, sakin ol) aaa neden?
    - bilmiyorum ki, birinin koltugunu tekmelemisim galiba serviste
    - hmm, alikerem'e vurdun diye olmasin?
    - yok ya, vurmadim bile, oyunumu ver yoksa seni bayiltana kadar doverim dedim, odu koptu.
    - aaa baak koca bir karga gecti disarda. (naaptim ben, naaptim?)

  • öğrencilik zamanları… izmir'de bir otobüse binersin, otobüste fazla insan yoktur. kentkartı basarsın ve "bakiyeniz yetersiz" diye acı bir ses duyarsın. otobüsten inip de yükleyecek paran yoktur aslında cebinde yada birinden isteyecek yüz de yoktur belki de... ama gitmen gereken bir yer vardır sonuçta. sonra şoför öğrenci olduğunu ve bir şeylerin ters gittiğini üç saniye içinde anlar. "-tamam, tamam geç hadi" der. geçer ve yerine oturursun. ama bu olaydan sonra şimdi bile bakiyesi yetersiz birini görünce o gün aklıma gelir uzatırım kentkartımı insanlara, para falanda almam.

  • "alone" kelimesinin bilinen en eski formu, yani "all an", ta eski ingilizceye dayanıyor. o zamanlarda ve hala "tamamen" anlamındaki "all" ile "tek" anlamındaki "an" kelimelerinin birleşimi olan ve görüldüğü gibi "tamamen tek" manasına gelen bu tamlamanın yazı dilindeki karşılığı nesilden nesile değişerek sırasıyla "all ana" ve "all ane" hallerini alıp 1300'lerde, yani orta ingilizcede ise iyice daralarak "alone" halini almış. ki söz konusu bu evrim burada da sonlanmamış. 1400'lerin sonlarında kelime daha da daralıp "lone" halini almış. "lonely" kelimesinin ingilizce kelime hazinesine dahil oluşu ise 1600'lerde gerçekleşmiş.

    yüzlerce yıla yayılan bu süreçte değişen yalnızca kelimelerin formları da olmamış elbette. büyük britanya adasının istilalar ve felaketlerle dövülen kıyılarındaki değişim rüzgarından anlamlar da nasibini almış.

    "all an", "all ana", "all ane", "alone" ve "lone" kelimelerinin anlamı ortak: "tamamen tek", "bir başına". kullanım alanları ise öznenin ya da nesnenin durumunu bu duruma yeni özne ya da nesneler eklemeksizin bildirmekle sınırlı. "lonely" kelimesi ise yalnızca nitelediği özne ya da nesneyi salt nitelemekle kalmıyor, aynı zamanda nitelediğinin üçüncü bir etken tarafından nitelendiğini de belirtiyor. yani, bir örnekle, «i am alone» cümlesi öznenin "bir başınalık" haline işaret ederken, «i am lonely» cümlesi öznenin "bir başına bırakılmışlık" haline işaret ediyor. bu minvalde «i am lonely» diyen bir kimse, sebebi üçüncü kişi ya da kişilerde saklı bir eylemin edilgen nesnesi olduğunu ilan etmiş oluyor. ki bu izahat, "lonely" kelimesini "alone" kelimesine nazaran daha bir hüzünlü, daha bir içten, daha bir hisli kılan nedenleri de açıklıyor. özü itibariyle bir durum bildirisi olan «i am lonely» ifadesi, doğru kulaklarla buluşması halinde bir yardım çığlığı halini alabiliyor.

    kelimenin bu bağlamsal niteliğine dair önemli tarihlerden bir diğeri de 23 temmuz 2004. bu tarihin dokuz gün öncesinde, 14 temmuz 2004'te, lonely mahlasını seçen bir kimse lounge.moviecodec.com'un forumuna giriyor ve saat sabah 9.49'da "i am lonely will anyone speak to me"* başlıklı şu gönderiyi paylaşıyor:

    «please will anyone speak to about anything to me»
    yani,
    «lütfen biri benimle herhangi bir şey hakkında konuşabilir mi»

    "i am lonely" cümlesinin google sunucularına ilk kez giriş yaptığı bu günün dokuz gün sonrasında, 23 temmuz 2004 tarihinde ise insanoğlunun google kullanım alışkanlıklarındaki kırılmanın muhtemel başlangıcı olan hadise gerçekleşiyor. wetfeet2000 mahlaslı biri saat sabaha karşı 02.10'da google'a «i am lonely» yazıp aratıyor ve karşısına çıkan ilk gönderi, yukarıdaki gönderinin ta kendisi oluyor. google'a «i am lonely» yazıp aratan ve kendisini bir codec sitesinin forumunda bulanların sayısı aynı gün saat 04.50'de kendini gösteren rhombus'ın, 29 temmuz'da paul'un, 4 ağustos'ta keefy'nin girişiyle daha artmaya başlıyor. bizzat benim de tüm bu olaydan habersizce yaptığım bir "i am lonely" aramasının sonucunda karşılaştığım ve bugün dahi hala süren 44.562 gönderili bir çılgınlık halini alan bu hadiseyi bu başlık altında anmamın nedeni ise paul'un 5 ağustos 2004 tarihli şu gönderisinde gizli:

    «obv. we’re not as lonely as we think. well, at least, we’re not "alone" in being lonely...»
    yani,
    «belli ki sandığımız kadar da yalnız değiliz. yani, en azından, yalnız olmakta "yalnız" değiliz...»

    evet, "alone" ile "lonely" arasındaki fark bu gönderide gizli işte. daha önce şu entry'mde de ifade ettiğim gibi, yalnızlık insanın standardı ve sabitidir ve tedavisi mümkün olmayan bu hastalığın acısı yalnızca diğer yalnızların birlikteliği sayesinde unutulabilir. bu halin adı da "yalnız olmakta yalnız olmamak"tır işte. yalnız bırakılmışların beraberliğinde yalnızlığın ortadan kalkmasıdır. insan hala "lonely"dir olabildiğince ama "alone" değildir artık ki bu da onu yolda tutmaya yeter de artar bile.

    bir de kulakta the beatles'ın "eleanor rigby"si oldu mu bir de bakmışsın yalnızlıkta kalabalıklaşmış bu hayat keyifli bir hal alıvermiş.

  • aslında meksika'nın abd karşısında pek varlık göstermesini beklemiyordu almanya, fakat yıllar önce kaiser wilhelm tarafından hazırlanan boston'u işgal planı'nın devreye sokulmasına kadar uygulanacak ufak bir abd'nin başına çorap örme taktiğiydi. diğer yandan japonya'nın da pasifik adalarına yapacağı saldırıların abd'yi avrupa'dan uzak tutacağı hesaplanmıştı.

  • ahilikte çıraklıktan itibaren ciddi bir eğitim verilir ancak belli şartları tamamlayarak kıdem alan yamaklar zamanla çırak, genel olarak 1001 gün eğitim süresi olan çıraklar ise önce kalfalığa daha sonra kalfalıktan ustalığa geçip o bölgede izin verilen sayıda bulunan dükkan sayısını geçmemek şartıyla dükkan açabilirlerdi. örneğin o bölgede 10 fırıncıya izin verildiyse kalfalar bir ustanın işi bırakması sonrası ancak usta olup dükkan açabilirlerdi.
    ahilik teşkilatı sadece bir esnaf odası veya meslek kazandırılan bir kurs gibi değil aynı zamanda ahlaki kuralların aşılandığı hatta ata binme, kılıç kullanma gibi askeri eğitimlerinde verildiği bir teşkilat olmasıyla bir eğitim ve en önemlisi öğretim yuvası özelliği göstermiştir. özellikle bölgede bulunan düzenin bozulması durumunda merkezi hükümet olaylara hakim olana kadar asayişi sağlayan bir yapıları da vardı. örneğin ankara savaşı(1402) sonrası tokat ahilerinden ahi bayezid’in oğlu hacı ivaz paşa bursa’nın savunmasını üslenerek karamanoğlu mehmet bey’e karşı bir ay şehri savunmuştur.