hesabın var mı? giriş yap

  • sınavın ilk dakikaları:

    şimdi diyelim ki bundan 50 aldım... yani bi kaç şey de geveledim yüz üzerinden 50 alırım herhalde... neyse şimdi bu midterm'ün ağırlığı yüzde 30 olsa, ödevleri birilerinden bulsam evirip çevirip patchwork çalışması yapıp versem, onlardan da yüzde 20 gelse... geçer miyim? geçerim ya...

    10-15 dakika arası:

    şimdi diyelim ki ben bundan 20 aldım... yani adımı yazdım, sabahın köründe kalktım geldim sınava, bunlara bile puan verilmesi lazım. hem boş kağıt vermiyorum ki canım, yazdım bi şeyler, aa... bu midterm'üm ağırlığı yüzde 30 değil de 25 olsa, ödebvlere özensem, misler gibi teslim etsem... geçer miyim? geçerim canım, artık daha neler!

    20-30 dakika arası:

    şimdi diyelim ki ben bundan 10 filan aldım... ödevleri de verdim, finaline de deliler gibi çalıştım. gitsem hocaya da ağlasam, "hocam midterm zamanı çok hastaydım, çok iyi geçmedi sınavım filan desem... geçirir mi? geçirir herhalde yav.

    30+ dakika - sınavı teslim ederken:

    kağıdı ilk veren kişi olmaktan da nefret ediyorum, şimdi salak asistan can sıkıntısından benim kağıdımı okuyup eğlenecek.uf boş kağıt verseydim bari, hiç değilse rezil olmazdım. şimdi ben bu sınavdan 0 alsam... aman be yaz okulunda açılmıyo mu bu ders!

  • gunumuzden 13.000 yil once, buzul caginin sonundaki erimelerle olusmus gecici gol.

    ayrintilara gecmeden once, genel bilgi vermesi acisindan (bkz: nuh tufani/@cench) okunabilir.

    agassiz ismi, 1879 yilinda golun buzul erimeleri sonucunda olustugunu gosteren ve hazirladigi haritalarda dogal sinirlarini ayrintilariyla belirten louis agassiz'den geliyor

    30.000 yil once kuzey amerikayi tamamen kaplayan buzullar, buzul caginin sona ermesiyle erimeye basladilar. guneyden kuzeye dogru ilerleyen erime etraftaki yukseltilerin arasinda birikerek dogal bir baraj golu olusturdu. baraj ise kuzeydeki dev buzullardi. (resmin kaynagi)

    gunumuzden 13.000 yil once, biriken sular monitoba, bati ontario, kuzey minnesota, kuzey dakota'nin dogusu ve saskatchewan'i buyuk olcude doldurmustu. bu haliyle 440.000 kilometre kareye ulasan gol, hazar denizinden bile buyuktu.

    tarih boyunca bircok kere sizintilar ve dogal baraj yikilmalari yasandi ama en buyuk olay gunumuzden 8.400 yil once hudson korfezi'ni kaplayan buzulun erimesiyle gerceklesti. yapilan hesaplara gore, bu erime sonucu goldeki butun su okyanuslara akti ve deniz seviyesini bir seferde 1-3 metre arasinda yukseltti. bu yukselmenin bir seneden kisa surede tamamlandigi tahmin ediliyor.

    erime olayinin kuresel etkileri hesaplanamayacak kadar buyuk. okyanusa karisan tatli su nedeniyle kuresel iklimin degistigi, okyanus akintilarinin dengesizlestigi ve deniz seviyesindeki yukselmenin, bati kulturlerinde buyuk tufan olarak yorumlanan olaya neden oldugu dusunuluyor.

    http://en.wikipedia.org/wiki/lake_agassiz

    ayrintili bir calisma icin, google earth community'deki konu basligi incelenebilir.

  • insanın içini yakan haber. bebeğin öldüğüne mi yanayım, kadının 9 gün tek başına bıraktığı bebeği gelip sağ bulacağını düşünüyor olmasına ve beslemeye kalkmasına mı yanayım, bu bariz şekilde akli dengeden yoksun insanın güzel yurdumda öğretmen (!) olarak çocuklarla çalışıyor olmasına mı yanayım, neye yanayım?

    akli dengesinin bozuk olduğu gün gibi aşikar bence bu kızın, kendisine edilecek laf yok bence. yazık ne çevresindekiler anlamış ne ailesi. kalabalıklar içinde yalnız olmak böyle bir şey demek ki... zavallı günahsız bebek...

  • babamı da kaybettiğimiz oyun. koskoca beyin cerrahı adam. arabaya biniyoruz "pokestop varsa söyle sağa çekicem" diyo. geçen gün yazlığa gittiler, gece on bir gibi "napıyosunuz?" diye aradım "iyi altı kişi çıktık sahilde pokemon topluyoruz" diyo. bak altı kişi. yaş ortalaması 50 falan bu arada. sözde biz oynuyoruz diye ne olduğunu anlamak için indirdi benim levelı falan geçmiş şu an. dışarı bi çıkıyo bi daha görebilene aşkolsun. akşam yiyecek bi şeyler almaya diye çıktı bir saatten fazla bekledik. pokemon iyi pokemon güzel de evde çocuklar aç.

  • bişey itiraf edicem.

    şimdi ben bu duyuruları her okuduğumda elimde olmadan bu çiftin ayrı ayrı başlıklarını inceliyorum "ulan acaba sözlükte nasıl tanışmışlar?" diye..

    kızın başlığına giriyorum önce, çocuğun ilk entrysini arayıp buluyorum hemen:

    bazen sonuç tamamen hayal kırıklığı oluyor tabi..
    sweetgirl
    1.hayatımın anlamı..ekşisözlüğe hoşgeldin bebişim!! (saykogitarist, 21.08.2003)

    al işte dünyanın en sıkıcı çifti bu..zaten çıkıyorlarmış sözlükten önce de..:((

    ama şöyle çiftler de olabiliyo:

    sweetgirl:
    5.entrylerinden anladığım kadarıyla bağımsız sinemayla ilgilenen yazar..(saykogitarist, 21.08.2003)
    8. gerçekten çok güzel tespitleri olan yazar..(saykogitarist, 24.09.2003)
    16.çukumel zirvesinde tanıştığım yazar, yanında erkek arkadaşı olduğu için fazla muhabbet edemesek de hoş sohbet bir insan izlenimi bıraktı bende..(saykogitarist, 11.10.2003)
    22. şu bunaltıcı final döneminde msn sohbetiyle beni neşelendirmeyi başarmış badim.(saykogitarist, 2.12.2003)
    27.bu zor günleri en kısa zamanda atlatacak olandır. sana erkek mi yok be süper badişim benimm:d:d(saykogitarist, 26.12.2003)
    32.küçük sırrımızı sonsuza dek saklı tutacak olan badim..(saykogitarist, 01.01.2004)
    36.biber kavanozum ;))) (aha bu noktadan sonra kopuyor zaten)
    45.düpdüpdübeleğim..
    60.pompiş yapmayı özlediğim..
    70.yumiyumum..
    75.hayatımı birleştireceğim insan!..

    ahanda böyle işte..
    ilişkilerini taa en başından itibaren tekrar yaşıyorum o entrylerde..çocuk kıza ilk nasıl yavşamış, kız ne tepki vermiş? sözlükte tanıştıktan ne kadar sonra buluşmuşlar? ne kadar sonra çıkmaya başlamışlar? ne zaman erkek/kız arkadaş yerine sevgililiğe terfi etmişler? sırf birbirlerine yazdıkları entrylerden o ana kadar ki ilişkilerinin soyağacını çıkarmaya çalışıyorum manyaklar gibi..

    edit: olm anında msj doldu "abi ben de aynısını yapıyom ehehe" diye..tek manyak benim sanıyordum ama buralar hep manyak doluymuş sevineyim mi üzüleyim mi kestiremedim..

  • bu çağda döviz talebini düşürmek için bu uygulamayı akıl eden yetkili kişiyi kutlamak istiyorum.

    geçmişte işe yaramadığı gibi bugün de işe yaramayacak olan kırtasiye yüküdür bu kambiyo vergisi.
    şimdi bankalar ve döviz büfeleri %01 (binde 1) oranında kgv kesmek için bir sürü sistemsel geliştirme yapacaklar, aylık beyannameler düzenleyip vergiyi tahakkuk ettirecekler ve vergi dairesine yatıracaklar.
    bankalar yatıracak elbette ama kimi dövizciler yatırmayacak, sarraflar beyan etmeyecek. kdv'yi yatırmayan bunu mu yatırır?
    maliye inceleme yapacak. vergi cezaları kesilecek. ödenmeyecek. af çıkacak. yine ödenmeyecek vs.
    bir de kayıt dışı döviz satanlar türeyecek. büyük tutarlarda kgv'yi dolanmak için off shore imkanları araştırılacak. uyanık olduğunu sanan yatırımcı viop'a yönelecek ve daha kolay kazıklanacak merkez eliyle.
    bir 8-10 yıl sonra oran yine sıfırlanacak ve bu vergi yine kaldırılacak.

    bunların özü işlem vergileridir. devlete gelir kazandırmayı amaçlamazlar, o işleme bir maliyet ekleyerek kişileri caydırma amacı taşırlar. oranlar çok yüksek olursa amacından sapar, oranlar düşük olursa büyük oyunclar hariç kimseye etkisi olmaz. büyük oyunuclar zaten bu verginin etrafından dolaşmayı en iyi bilenlerdir. sonra niye portföy yatırımı gelmiyor diye ağlarız çıkışı böyle zorlaştırısak.

    maliye ve ekonomi bakanımıza bu çokomelli akılları her kim veriyorsa bilsin ki içimizdeki irlandalı o kişidir muhtemelen.

  • geleneksel bir adamım sanıyorum. çocukken evde pide veya lahmacun içi hazırlanırdı. babamla pideciye giderdik. babam sosyal becerisi yüksek biriydi ve pideci ustaların onu hemen tanımaları, sohbet etmeleri ve bana ilgi göstermeleri hoşuma giderdi. pidelerimizi alır, eve dönerdik ve evde ayranı, turşusu, salatası ile muhteşem bir sofra bizi beklerdi. dumanı tüten pideleri yerdik. o günler zihnimde baya yer etmiş. seneler sonra ben de bu geleneği devam ettiriyorum baba olarak. hemen hemen her pazar içimizi hazırlar, oğlumla pide yaptırmaya gideriz. ustalarla sohbet eder, hamurun açılışından pişmesine kadar tüm aşamaları oğluma yakından gösteririm. ikimiz için de anlamlı bir rutine dönüştü artık. evde de o yıllardaki gibi ayran, turşu ve salata bizi bekler. dediğim gibi geleneksel bir babayım ve çocukken iyi hissettiğim anlara dair aklımda ne kalmışsa oğluma da yaşatmaya çalışıyorum. çünkü bir çocuğa gelecekte iyi hatırlayacağı hoş anılar bırakmanın kıymetini en çok kendimden biliyorum.

  • 1. batman ve spiderman arasındaki en önemli fark birisinin mütevazi bir öğrenci (spiderman), diğerinin bihruz bey misali ukelâ bir mirasyedi olmasıdır. spiderman delikanlı gibi hiçbir alet edevata gerek kalmaksızın muhtaçların yardımına koşarken, batman artisti bmw sponsorlu araçlarla göz boyamak ister; kadın peşinde koşar. oysa spiderman öyle midir? aşkını içine gömen bir anadolu çocuğudur tabiri caizse

    2. spiderman örümcekimsi bir yarı mutanttır, batman ise taklitçidir, kolpacının, korsancının tekidir. atletik vücudu ve kas gücü dışında hiçbir olağanüstülüğü yoktur. belki de bu nedenle sadece geceleri takılmaktadır.

    3. birini örümcek sokmuştur ama ötekini yarasa sokmamıştır. ya da sokduysa bile bu gerçek bizden gizlenmiştir. (bkz: yarasa neresiyle sokar sorunsalı)

    4. batman ingiltere kökenlidir, tetikçidir (endüstri devrimi üretimi allahsızın tekidir yani). spiderman ise amerikancıdır, mandacıdır, narkotikçidir (ne de olsa kimya öğrencisi falan gibi birşeydi).

  • sağol kardeşim kaptım 6 tane. +1

    ------------------------------------------------------------------------------------------------
    amd fx-8320 @ 5 ghz / xigmatek red scorpion // ga-990xa-ud3 rev3.0 // gskıll ripjawsx 2*4gb 1866mhz // powercolor r9 270x turbo duo // ıntel® ssd 335 series 240 gb / 2*toshiba 1tb 64mb 7200rpm / 2,5" 1tb expansion usb3.0 / 3,5" seagate 2tb new expansion usb 3.0 // seasonic m12ıı 80+ plus bronze 750w // akasa freedom xone // acer t272hlbmıdz

    -------------------------------------------------------------------------------------------------

    converse in benim gözümde normal fiyatına satıldığı indirimdir.

  • pek ünlü olmadığı dönemlerde bodrumda müge anlı ile voleybol oynamışlığım vardır.

    sağa sola kaçan topları gidip bulur gelirdi. o zamandan belliymiş.