hesabın var mı? giriş yap

  • terörle mücadele yöntemi olarak bankları kaldırmak(?)

    caddeleri komple kapatırsak hiç terör eylemi olmaz o vakit. banklarla sınırlı kalmasın.

  • "corgim var, biraz sesli ama sevimli hayvanlar. geceleri tutturdu mu havlıyorlar da ama bir insanı uyandırma ihtimalleri pek az."

    benim sese uyanma eşiğim seni ilgilendirmez, psikolojik tedavi gören bir insan mesela bir kez uyandı mı geriuyumayabilir ve toparlaması haftalarını alabilir. senin sahte köpek sevgin yüzünden eziyet çekmek zorunda değil.

    hasta olan var, bebeği olan var, sadece sessiz uyumak isteyen var. ayrıca o hayvanları 4 duvar hapisaneye kapatınca elinize ne geçiyor anlamıyorum.

    bir de hayvan düşmanı pislik deniyor. apartman ortak yaşam alanıdır arkadaşım. müstakil evinde istersen 100 tane köpek sok evine.

    bir de devam ediyor bak ne yazmış:

    "ben de bunu öğrendiğimden beri sabah yürüyüşlerinde köpeğimin dışkılarını poşete koyup bunun paspasına atıyorum."

    ne acayip insanlarsınız. ben gece havlama duymak istemiyorum, nasıl kendi çocuğumu sıklıkla uyarıp sustuyorsam sen de köpeğini ya susturursun ya da yapamıyorsan taşınırsın müstakil eve.

    not: evcil hayvansız günüm geçmedi bu hayatta, müstakil evde yaşıyorum.

  • feminizmi yasam bicimi haline getirirsiniz... kısacık saclarınız yoksa da maskülen hareketleriniz, kadınsı tavırlara karşı gıcığınız vardır...

    bir erkekle yemege cıktıgınızda hesabınızın onun tarafından ödenmesi sizi deli eder. "saat gec oldu evine bırakayım seni" cümlesini duydugunuzda siniriniz tepenize cıkar. kücük kız cocugu muamelesi görmekten nefret edersiniz. size göre, siz diger kadınlardan farklısınızdır... cünkü digerleri, diger kadınlar, onlar, gece gec saatlerde eve bırakılmaktan hoslanırlar. hatta "odana gir pencereden bana el salla" diyen bi erkek beyaz atlı prensleridir.

    birgün karsınıza o cıktığınga hayatınızdaki tüm kavramlar tepetaklak oluverir. cok da tenha olmayan bir sokaktan geçerken "tekin degil buralar, istersen koluma gir" dediginde hayatınızda ilk defa bir erkegin sizi koruyan tavrı hoşunuza gider. sizi taksiye bindirdiginde taksinin plakasını alması sizi rahatsız etmedigi gibi icinizi garip bir güven duygusu kaplar. eskiden eve sağsalim gittiğini haber vermek, erkek arkadasa, hatta erkek egemen topluma hesap veriyor olmak kategorisine girerken artık sırf onun sesini duymak icin bile yapılabilecek birseydir.

    kısacası, siz de artık o hep elestirdiginiz sıradan kadınlardan, sıradan insanlardan oldugunuzu fark edersiniz. sadece acıga cıkması biraz uzun zaman almıstır. sadece bu kadar sevebileceginiz biri gec cıkmıstır karsınıza...

    gün olup, kırık kalbinizi elinize alıp cekip gitseniz bile ona tesekkürü borc bilirsiniz.
    "saol sevgilim, bana sıradan biri oldugumu fark ettirdigin icin..."

  • hem slim hem fat versiyonunu kullanmış birisi olarak slim'in fat'e göre daha üstün olduğunu düşünüyorum. kendi gözümden artı ve eksilerini yazayım:

    fat versiyon oled ekran kullanıyor. slim'in lcd ekranına göre daha canlı ve renkleri daha derin gösteriyor. slim'in ekranı ufak bir düzenlemeyle biraz daha canlı oluyor ama oled kadar değil tabii ki. fakat bence fark abartılacak kadar değil. şahsen slim'e geçtikten sonra hiç oled'i aramadım.

    slim versiyonun pil ömrü fat'e göre daha uzun. fat ile ortalama 5 saat, slim ile ortalama 6 saat civarı oyun oynanabiliyor.

    fat versiyonda ps, start ve select butonları çok küçük ve kasanın üzerinde çıkıntıları yok. bu üç tuşa basmak resmen işkence. slim'de bu tuşları çok güzel düzenlemişler. boyutu büyütülmüş ve hafif dışarı doğru çıkarılmış. hem rahat basılıyor hem tuş hissiyatı güzel.

    fat versiyonun kendine özgü bir şarj/veri kablosu var. cihazı sadece o kabloyla bilgisayara bağlayabiliyor ve şarj edebiliyorsunuz. slim kasa ise micro usb kullanıyor. hem kabloya ulaşmak kolay, hem de eğer micro usb girişi olan telefonunuz veya başka bir cihazınız varsa yanınızda ekstra vita şarj kablosu taşımak zorunda değilsiniz.

    fat versiyonun dahili hafızası yok. bu yüzden hafıza kartı takmadan cfw/henkaku kurmak mümkün değil. slim versiyon 1 gb dahili hafıza ile geliyor.

    fat kasanın hoparlörü bayağı başarısız. bir kafede en yüksek seste bile hoparlörü duymak için kulağa yakınlaştırmak gerekiyor. slim'in hoparlörü çok daha iyi.

    bu göreceli fakat fat versiyon alırken ele daha iyi oturur diye düşünmüştüm ama slim kasa ele daha rahat oturuyor ve daha rahat kullanılıyor.

    tabii sonuçta tercih meselesi. bunların tümü oled ekrana tercih edilebilir veya bu artılar herkes için artı olmayabilir veya önemli olmayabilir.

  • ülkenin en şımarık kenti ve nüfusu trabzon. sloganları "bize her yer trabzon". onların bayrakları her yerde dalgalanacak, her gittikleri yerde trabzon'daymış gibi davranacaklar ama karşı taraftan aynı talep gelse neredeyse silah çekip vuracaklar. trabzon'a istanbul takımlarından birinin bayrağı asılsa şehir olarak cinnet geçirecekler ama istanbul'un köprülerine bayrakları asılacak. hayat onlara güzel. işine gelince bizans, bayrağın asılacak olunca "istanbul'un köprüleri". biri de demiş ki lige renk menk katan, şanlı trabzon. şanlı manlı değil, rezilsiniz.

    edit: mesaj atıp küfreden, hakaret eden, "zaa kudur" diye yazan trabzonlu arkadaşlara teşekkürler. tespitlerimi haklı çıkarmış oldular. istanbul'da elbette diledikleri gibi davranabilirler. trabzon'da aynı özgürlüğü bulamayacak olmak problem.

  • geçen sene yeni yıl projeleri ile uğraşırken şirketin 450,000 satırdan ibaret bir yıllık muhasebe kayıtlarını tek bir hamlede sildim.
    ne yapalım ne edelim derken günlük yedekten bilgileri geri almaya karar verdim; bu sefer de bilgileri 2000 yılı kayıtlarının üzerine alıp onları da temizledim. birileri durdurmasaydı 1995'e kadar tüm kayıtları silip şirketi de ateşe verecektim; olmadı.

  • gelsin destekliyorum.
    ayda 3-5 bin lira kazanan akp seçmeni 1.000 lirasını sadece elektriğe versin de görsün.
    üstüne 1.000 lira da doğalgaza verdi mi tadından yenmez.
    benzin de 20 lira olsun, sigara da 40 lira olsun.
    partinin oyu %30'larda dolanıyor.
    başka türlü ineceği yok.
    başka türlü huzur ve refah bulacağımız yok.

  • istihbarat teşkiltları arasında yarışma yapılıyormuş. finale kgb(şimdi fsb), cia, mossad ve mit kalmış.
    demişlerki ormana bir zürafa sakladık kim önce getirirse o birinci olacak. cia gitmiş 2 saat sonra zürafa ile gelmiş, kgb gitmiş 1,5 saat sonra gelmiş, mossad gitmiş 1 saat sonra zürafa ile gelmiş. mit gitmiş yarım saat sonra fil ile gelmişler ama filin kafa göz yarılmış.
    - adamlar yahu bu fil demişler.
    fil hemen atılmış:
    - abi valla ben zürafayım

  • bir oksimorondur. laptop gibi bir sıkışık ve minik bir kasa tipinde güçlü bir grafik kartı ve işlemcinin ısı çıkışını yeterince hızlı ve daimi olarak sağlayabilmek mümkün değildir. yani evet mümkündür ama fanları ve beraberinde kasayı büyütmeniz ve deli gibi gürültü çıkarmayı göze almanız gerekir. bu sefer laptop'ı anlamlı yapan taşınabilirlik ve sessizlik gibi unsurları kaybedersiniz. elinizdeki yaratık laptop olmaktan çıkar ucube bir masaüstü olur.

    masaüstü form faktöründeki gaming pc'lerin ısrarla var olma sebebi bir kitlenin masasını elektrikçi vitrini gibi zevksiz renklendirme tutkusu değil, büyük kasaların termodinamik mucizeler olmasıdır. eskisi gibi pc'lere 3 tane hard disk, dvd sürücü, 5.25" floppy takmalık bir durum da yok ki genişleme yuvaları falan gerektiğinden büyük kasa isteyelim. ekran kartını ve anakarta ssd'yi takıp geçiyoruz, geri kalan her şey usb'den. bugün gaming pc kasalarının hacminin önemli bir kısmı soğutmaya adanmıştır: fanlar, heatsinkler, su soğutma boruları, pompalar, hava akım boşlukları vesaire. dana gibi ekran kartınızın da çoğu fanlardan ve heatsink'lerden oluşuyor fark ettiyseniz.

    laptop'lar gerekli soğutma gücünü sağlayamadıklarından yüksek güç gerektiren işlerin yol açtığı ısınmalarda thermal throttling yapmak zorunda kalırlar. yapmazlarsa yanıp kül olurlar çünkü. bu sıradan uygulamaları kullanırken sizi rahatsız etmez ama bir oyunu keyifle oynamayı imkansız hale getirir. takılmanın en çok rahatsız ettiği tecrübelerden biri oyun (diğerleri film izlemek ve müzik dinlemek). en ufak takılma tüm keyfinizin içine eder.

    lakin gaming laptop'ın başaramadığını başarmış başka bir form faktörü var: elde tutulan portatif oyun konsolları; mesela steam deck. bunu nasıl başarmışlar? ısı üretimini azaltarak: ekran ufacık, o yüzden çözünürlüğü düşük tutup grafik ayarlarını da o çözünürlüğe göre ayarlayıp toplam ısı oluşumunu tutarlı şekilde konforlu tahliye edebilecekleri seviyede tutabiliyorlar. siz ufak ekranda gözünüz görmediğinden grafikler güzelmiş gibi geliyor. bunu laptop gibi bir form faktörde gözlerinizi kanatmadan yapmak mümkün değil.

    o yüzden gaming laptop olmaz. o size yutturulmuş bir kazık olur. ha, bir gün olur belki, ne bileyim bir işlemci devrimi, teknolojik bir sıçrayış gerçekleştiririz, onu da başarırız. ama bugün maalesef.

    gaming laptop almayı bırakın. siz aldıkça adamlar da "aha kerizler alıyo biz de üretelim" deyip basıyorlar. lütfen bırakın almayı da bitsin şu saçmalık. hazır saçmalıkları bırakıyorken şu "madem rgb ledli kasam var, o zaman paramın tam karşılığını almak için hem red, hem green, hem blue'ya %100 abanayım" denen estetik yoksunu göz kanatan çirkin aydınlatmalardan da kendinizi kurtarın. bunu beceremiyorsanız gerekirse ışık falan basmayın. napacaksınız kasanın içini görüp. niye dikkatinizi dağıtıyorsunuz, retinanıza boşuna foton basıyorsunuz, beyninizi yoruyorsunuz?