hesabın var mı? giriş yap

  • neredeyse tamamının nedeni çocukluk yaşantılarıdır ama burada asıl söz etmek istediğim konu psikiyatrik hastalıkların hikayeleri.

    bir çocuk düşünün, 3 yaşında olsun. annesi temel bakım ihtiyaçlarını karşılayan, yani yediren, içiren, giydiren ancak soğuk, mesafeli bir kadın. çocuk annesinin yanına gidip kucağına çıkmak istediğinde onu kucağına almıyor mesela. öpmek istediğinde bunu sırnaşıklık olarak görüyor. çocuğun babasının öfke kontrol sorunları var. çocuk bir yaramazlık yaptığında bağırıyor, tokat atıyor. bu sevgisizlik ve şiddet sürerken çocuğun ruhsal zedelenmesini onarmak için yardım alabileceği bir yetişkin figür yok. çocuk içine dönüyor. fanteziler kurmaya başlıyor. fantezilerde çok güçlü, çok güzel, çok sevilen bir çocuk olarak hayal ediyor kendisini. ebeveynlerinin onu uğrattığı hayalkırıklığı süreğen hale geldikçe bu çocuğun fantezi dünyası daha da yerleşik hale geliyor, bilinçdışında bu büyüklenmeci, fanusun oluşturduğu narsistik bir fanus oluşuyor.

    duygusal yoksunlukla başa çıkmak için kurgulanmış bu büyüklenmeci hayal o zaman için çocuğu dağılmaktan korur. yani çocuğun hayatın getirdiklerine karşı defansıdır. ama kendini bir bütün olara tutabilmek için oluşturduğu bu zırh, bu narsistik yapı yetişkinlikte işlevsiz ve hatta zararlı hale gelir. dünyayla gerçek ve özgün bir bağ kurmasını, sevgi ilişkisi kurmasını imkansızlaştırır.

    bir başka çocuk düşünelim. annesiyle babası sık sık şiddetli kavgalar eden. çocuk her gün acaba bugün kavga ederler mi endişesi yaşıyor. kavga etmesinler diye uslu çocuk olmaya, sessiz durmaya çalışıyor. kavga başlayınca kaçıp saklandığı birkaç yeri var evde. oraya ses az gidiyor çünkü, kavga sesi az gelince daha az korkuyor. sonra çocuk büyüdükçe anlamlandıramadığı ama onu korkutan bazı şeyler yaşıyor. mesela aynı zamanda komşusu olan bir yakını, bir amca onu yalnız buldukça onun vücudunun bazı yerlerine dokunuyor, annesinin babasının öptüğü gibi değil de dudağından öpüyor. kötü hissediyor ama annesine babasına söyleyemiyor. yine kavga ederler diye korkuyor. annesi babası da onun ne kadar ürkek, ne kadar korkak davrandığını, neden hep o amcadan kaçtığını fark edemiyor, kendi çatışmalarında kaybolmuş anneyle baba. bu çocuk sürekli kötü bir şey olacak endişesi yaşıyor, gardını alıyor dünyaya karşı. çünkü onu kendinden başka koruyacak kimse olmadığını ve insanların ve dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu düşünüyor. ve yaşadığı ortam düşünülünce pek haksız da değil aslında. kendini koruması gerek, o zaman gardı yüksek olmalı.

    bu çocuk büyürken kendini dış dünyadan korumasını sağlayan kaygısı onunla birlikte kalır. büyüyüp yetişkin olduğunda omuzları hep gergin ve yukarıda, hep kötü bir şeyler olacağından endişelenen bir kadın haline gelir. kaygısı hem içsel huzurunu hem de dünyayla kurduğu ilişkiyi bozar, bir zamanlar onu koruyan zırh onun ağırlığı haline gelmiştir artık.

    bir psikiyatrik hastalık, bir semptom kümesi bir erişkinin hikayesinin içindeyken çok anlamsız, gereksiz ve sorun yaratan bir olgu olarak karşımıza çıkar ama şunu hatırlamak gerekir, gördüğümüz o 'şey' bir zamanlar bir şeyin devası olarak bulunmuş bir stratejidir, bir defanstır, bir çözümdür.

    psikiyatrik hastalıkların 'esas sebebi' nedir sorusunun cevabı işte bu nedenle özgündür. her semptomun ve her hastalığın bir hikayesi vardır, insana dair hiçbir şey köksüz değildir. ve bir hastalık, bir semptom, ardında koskocaman bir hayat hikayesi barındırabilir.

  • kedim yavrusunu erken doğurdu çünkü kendisi de bir çocuktu doğum yaptığında. 4-5 aylıkken hamile kaldı ve tam gelişemediği için doğuramadı. gecenin bir yarısında doğum yaptığı için veterinere de gidemedik. aldım kucağıma başını seve seve doğurmasına yardımcı oldum, ılık suyla temizledim hep üşümesin diye. 2 yavru doğurdu birisi öldü, diğeri de tam gelişemediği için ellerimle besledim yavrusunu. çocuğum olsa bu kadar ilgilenirdim. ben kendime neden baba demeyim ? o benim evladım gibi çünkü.

    edit: nohut ve kızı angel :)

    yerim sizi

    edit: güncel halleri :)

    yerim sizi

    edit : maalesef ikisi de melek oldu.

  • bir gerçek. hayatın farklı farklı alanlarında kendisine sunulandan memnun olmayıp daha fazlasını isteyen insanları tatmin etmek adına çaba içine giren tiplere rastlanır.

    elinde olandan, sahip olduklarından mutluluk duyan; bunlar onun için yeterli olan insan ise çantada keklik, kolay lokma olarak görülür ve pek önemsenmez.

    bunu en basitinden iş yerinde çay servisi yapan insanın getirdiği çaya bunda toz zerresi var, bunun rengi açık, bu 100 derece suyla demlendiği için çay yanmış * diyerek burun kıvıran tiplere çaycı kusursuz çay yollamaya özen gösterirken, siz önünüze getirilen her şeye gülümseyerek teşekkür ettiğinizde bir süre sonra kirli bardakla karşılaşmanızla, lekeli çay tabakları almanızla örneklendirebiliriz.

    aynı şekilde ufak bir arabayla memnun olan çocuğa daha fazla oyuncak alınmazken, iki oynayıp bırakan kırıp döken çocuklara neredeyse oyuncak fabrikası kurulur.

  • rize iyidere belediye başkanının açıklaması tamamı şu şekilde;

    "beyinkanaması geçiren ve 20 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra sağlığına kavuşan rize iyidere belediye başkanı ahmet mete, muhtarlara verdiği iftar yemeğinde, “öbür dünyaya gittim geldim; dedeleriniz 10 ağustos’ta başbakan erdoğan’a oy vermenizi istedi” dedi."

    haber

    insan evladının bambaşka bir canlı olduğuna delalettir. sen öbür tarafa gitmemişsin dostum bonzun yan etkileri hep bunlar. ufak çaplı bir badtrip diyelim...

    gerçek...