hesabın var mı? giriş yap

  • çin’de, ken, “yumruk, kavrama, kuvvet” gibi anlamlara sahiptir. öte yandan, oyuncularin ellerini tercih ettigi sekillere sokmalarina göre kazanani veya kaybedeni belli olan bir oyundur. asirlar boyunca, birçok ken oyunu oynanmissa da, japonya’ya yayilan “janken”in atasinin “honken” (orjinal ken) oldugu yaygin düsüncesi hakimdir. 1640 yillarinda nagasaki’de ortaya çikmis oldugu için bazen, “nagasakiken” veya “kiyouken” (nagasaki’nin eski ismi kiyou’dur) olarak da bilinir; buradan da "edo" bölgesine yayilmistir, burasi, günümüzdeki tokyo bölgesidir.

    honken, iki kisi arasinda oynanir ve oyuncular, ayni anda 0 ila 5’e kadar bir sayiya karsilik gelen adette parmak uzatirlar ve ayni zamanda, toplam parmak sayisini tahmin etmeye çalisirlardi. parmaklarin sayisini dogru olarak bilen kisi, oyunu kazanirdi.

    baslangiçta bu oyun, sadece içki içilen mekanlarda, randevu evlerinde ve sadece yetiskinler arasinda oynanirdi. bir içki oyunuydu ve kaybeden, içkileri ismarlardi.

    daha sonralari çesitli kenler türedi; bunlar arasinda, strip-ken’den, blindfold* ken’e kadar, el hareketlerine bagli birçok ken mevcuttu. janken versiyonu, “sansukumi” düsüncesinden türemektedir: buna göre, yilan sülükten, sülük kurbagadan, kurbaga yilandan korkar. bu nedenle, üçünün de hareket edememesi için, üçü de gözünü bir digerinden ayirmaz – bu iliski, tas, kagit ve makas arasindaki iliskinin bir benzeridir. bu fikir, honken’e ve diger ken oyunlarina uygulanmaya baslandiktan sonra, janken benzeri baska oyunlar türemistir. edo döneminin ken oyunlari arasinda, “shouyaken” ve “mushiken” gibi oyunlar da yer almaktaydi.

    shouyaken versiyonundaki semboller, yasli adam, tüfek ve tilki idi. yasli adam seçenegini göstermek için, oyuncu dik oturuyor ve kollarini kavusturuyordu. tüfek seçenegini göstermek için, oyuncu, iki eli ile tüfek tutma hareketi yapiyordu. tilki için ise, her iki yumruk da, açili olarak yukarida tutuluyordu – yani, hareketler, tüm vücut ile yapiliyordu. oyunun kurallarina göre, yasli adam tüfegi, tüfek tilkiyi ve tilki yasli adami yeniyordu.

    mushiken de, yilan, kurbaga ve sülük ile oynaniyordu. yilan (bas parmak) kurbagayi (isaret parmagi) yeniyor, kurbaga sülügü (yüzük parmagi), sülük de yilani yeniyordu. mushiken daha ziyade bir çocuk oyunu iken, shouyaken, aksamlari dans ve sarkilardan sonra oynanan bir yetiskin oyunu idi. bundan sonra da birçok janken ortaya çikti, ama günümüz versiyonu, pek degisiklige ugramadan kaldi. diger ülkelerde de farkli ya da benzer sekillerde oynanmaya devam etmektedir.

    örnegin kore’de 'kai bai bo' denir ki, “kai” makas, “bai” tas ve “bo” kumas ya da kagittir ve hareketler, japonya’daki ile aynidir. hareketlerin ayni oldugu bir yer de tayland’dir.

    hindistan, endonezya ve bali’de, janken, fil, insan ve karincalarla oynanir ve fil insani, insan da karincayi yenmektedir.

    çin’de, canton bölgesinde, bu oyunun daha farkli bir versiyonu vardir. buradaki semboller, tanri, tavuk, tabanca, tilki ve karincadir. tanri bas parmak, tavuk isaret parmagi, tabanca orta parmak, tilki yüzük parmagi ve karinca serçe parmak ile gösterilir. aralarindaki iliski de su sekildedir: tavuk, tanriya kurban edildigi için kaybeder. tabanca, ölümlere yol açtigi için kaybeder. karinca, tanri heykelini yedigi için kazanir. tabanca tavugu yener. tilki de tavugu yener. tavuk karincayi yener. tabanca tilkiyi yener. öte yandan, tanri ve tilki, tabanca ve karinca, tilki ile karinca birbirlerini dikkate almazlar, dolayisiyla berabere kalirlar. bu kurallara göre, en güçlü olan tanri ve tabanca, en zayif olan da tavuktur.

    malezya versiyonunda da buna benzer bir durum vardir. bu oyunda, tabanca, su hariç herseyi yener ve kus da, su hariç herseye yenilir. tas, kusu ve tahtayi yener, tabanca ve suya yenilir. tahta, kusu ve suyu yener, tas ve tabancaya yenilir. su, tasi ve tabancayi yener. kus, tahtaya yenilir. her sembolün gücü ayni olmadigi için, bu oyunlar, diger versiyonlara göre biraz daha farklidir.

    bu oyunun asya ülkelerinde uygulamada kullanimi, avrupa ve amerika’da yazi tura atma ile esdegerdir, ancak, burada kullanilan prensip, alternatif seçenekler ihtiva etmez, ve/veya arasinda ikilik* düzene tabidir.

  • kykc mecidiyeköy'de bir alışveriş merkezinin en üst katındaki kahvecinin terasında kız arkadaşıyla birlikte oturmaktadır.

    k: kykc
    g: garson
    a: kaba adam.

    k: afedersiniz beyfendi, biz iki türk kahvesi alabilir miyiz?
    g: (hiç bir ses çıkarmaz. bakışlarıyla duyduğunu ifade eder.)

    yaklaşık 20 dk. sonra...

    k: beyfendi bizim iki türk kahvesi vardı.
    g: (gene ses yok, haa tamam hatırladım tarzı bi bakış.)

    2 dk .sonra kahveler gelir.

    k: beyfendi kusura bakmayın ama bu kahveler soğuk lütfen değiştirir misiniz?
    g: (her zaman ki gibi sessiz modda. kahveleri alır. bsg bakışı atar.)

    5 dk. sonra kahveler gelir. tabi ki tam sıcak değildir. ama en azından soğuk da değildir.
    yaklaşık yarım saat sonra içeriye kykc'den yaşça daha genç olduğu her halinden anlaşılan biri gelir ve yakın bir masaya oturur.

    a: garson bana bir kahve getir. orta olsun.
    g: tabi efendim hemen getiriyorum. başka bir şey ister misiniz efendim. (o yarım saattir gıkı çıkayan adam bülbül amk.)
    a: yok sadece kahve.

    3 dk. geçmeden kahve gelir. adam yudumlar kahveyi ve ta bizim masadan, tüten dumanı gözüken kahve için;

    a: garson bu ne be böyle, buz gibi kahve getirmişsin bana.
    g: çok özür dilerim efendim. hemen değiştiriyorum.

    2 dk. sürmez kahve gelir.

    g: kusurumuza bakmayın efendim. bu kahve bizim ikramımızdır.
    a: tamam olmasın bir daha.

    konuşmayı işiten kykc ile sevgilisi bir süre bakışır.
    sahne biter.

    not: allah benim belamı versin.

  • 11 haziran günü ankara'dan çanakkale'ye sefer yapan otobüs şoförü ve muavin tarafından gerçekleştirilen insanlık dışı olay.
    yeğenim kamil koç'un kızılay üzerinde bulunan bilet satış noktasından çanakkale'ye gitmek üzere bilet almaya gidiyor. bilet satışı esnasında görevliye kedileriyle yolculuk yapmasının herhangi bir sorun teşkil edip etmeyeceğini soruyor. görevli taşıma kabında bulundukları sürece hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini belirtiyor ve bilet satışını gerçekleştiriyor.
    yolculuk günü önlem almak üzere biri hamile olan kedilere veteriner kontrolünde sakinleştirici ilaç da verilerek seyahate başlanıyor.
    ilerleyen vakitlerde kedilerin otobüs içinde huzursuz olması ve zaman zaman miyavlaması nedeniyle yedek şoförün uyuyamadığını öne sürerek yeğenimi ve kedileri apar topar tüm ricalarina ve hatta yerini değiştirmeyi en arkaya geçmeyi teklif etmesine ve hiçbir yolculunun şikayetçi olmamasına rağmen muavin ve şoför gecenin 1'inde normalde durmadıkları bir mola noktasında otobüsten zorla indiriyorlar.
    bu hengame içinde hamile kedi düşük yapıyor ve 4 tane bebek ölüyor.
    çocuk gecenin köründe hiçbir vesaitin olmadığı bir noktada ortada kalakalıyor.
    ne bilet parası iade ediliyor ne de mağduriyetini giderecek herhangi bir şey yapılıyor.
    kamil koç parasını aldığı yolcuyu usulüne uygun bir şekilde taşıdığı kedileriyle beraber gece yarısı otobüsten zorla indiriyor, indirebiliyor.
    türkiye'deki insan hakları, hayvan hakları, hukuk, yasa, adalet ve şirketlerin kalitesini anlatacak kelimeler bir kez daha kifayetsiz kalıyor.
    böylesi bir seyahat şirketinin yaşattığı bu vahim ve yasal da olmayan bu rezaleti tüm sosyal medyada teşhir edip adli olarak da hakkımızı arayacağız.

    ekleme1 - kedinin düşük yapmasına takılanlar hatta eğlenen arkadaşlar için bilgilendirmedir: hayvan sarsılıp sallandığı için düşük yapmış olabilir, hengame içinde strese girdiği için, verilen sakinleştirici sebebiyle, sadece rastlantı nedeniyle hatta tüm şaklabanlığınızla sizin de aklınıza geldiği üzere ''üzüntüden'' düşük yapmış olabilir. bu durum olayın ana sorunu olduğu için değil, ayrıca yaşanan üzücü bir olay olduğu için yazılmıştı.

    ekleme2- super zekalı sozlukculer icin bilgilendirme: ''usulüne uygun'' sizin için ne anlama geliyor bilemedim tabi zira hayvanlar zaten ''bagaj bölümünde taşınmaktaydı''. zekanızın ayrı, okuma yetinizin ayrı gözünden öperim. ha bir de o alerjinizin tabi...

    ekleme3- kediler bagaj bölümündeyse çocuk neden yer değiştirmek istedi diyenler için geliyor: şoför arka koltukta uyumaya çalışıyor, kediler arka koltuğun alt kısmındaki bagaj bölümünde olduğundan sesi şoförün uyumasına mani olduğu için çocuk "abi sen gel benim yerime otur ben arka koltuğa geçerim" diye teklif ediyor.

    son durum: yazıdan birkaç gün sonra yeğenim kamil koç müşteri temsilcilerinden biri tarafından aranıp firma adına özürlerini iletmiş bulunmaktadır. ayrıca bilet ücretinin iadesinin yapılacağı ve olayın yaşandığı seferdeki tüm görevli ekibin yazılı ihtar aldığı bilgisini vermiştir. olaydan bir gün sonra müşteri hizmetlerine şikayetimizi yapmıştık ve haftalar sonra da olsa bir geri dönüş alabildik.
    bu başlık altına destekleyen ya da eleştiren entryleriyle dikkat çekmemize bir nebze de olsa yardımcı olan herkese teşekkür ederiz.
    amma ve lakin günün sonunda kamil koç ve hizmet şekliyle ilgili hissiyatımda şahsen zerre değişiklik olmamış durumda. arz ederim...

  • çok ulvi nedenleri olabilecek erkektir tabi, ancak kafası basmayan erkek de olabilir.

    bundan yıllar yıllar önce, develer tellal, messenger sosyal medya iken, bir hatun vardı lise arkadaşım buradan görüştüğümüz. üniversitede ilk senemdi. bir gece vakti muhabbet ederken bana buradan bir şarkı gönderdi. evet bizim zamanımızda internete takım elbiseyle oturulur, msn'den mp3 gönderilir ve 45 dakikada alınırdı sevgili ekşiciler. gece geç vakit, bütün millet uyuyor. dediğim gibi, internet adabı nedir, emeğe saygı, rep nedir bilen nesildeniz. sırf bu yüzden, ayıp olmasın diye açtım dinledim şarkıyı kısık sesle. dolayısıyla dinlediğimden pek bir şey anlamadım ölümsüz eserleriyle gönül tellerimizi titreten bir grup alman panzerine ait şarkıdan. kız beğenip beğenmediğimi sordu. "iyiymiş" dedim, ben de sana bir şarkı göndereyim o zaman diyerek http://inciswf.com/1293107129.swf tadında bir country şarkısı gönderdim. bir de utanmadan beğenip beğenmediğini sordum, "iyi" dedi. biraz sonra da gittim yattım, dediğim gibi geceydi ve yağmur çiseliyordu.

    bu son görüşmemiz oldu, bir daha hiç online göremedim kendisini.

    bu meş'um geceden 4 yıl sonra nereden estiyse, o şarkının sözlerine bakmak aklıma geldi. ha şarkıyı da sevdim, dinliyorum ara ara. anam, bildiğin ilan-ı aşk. o anda benim cevaben gönderdiğim şarkının sözleri beynimde dolanmaya başladı. tezat ortadaydı. hikayenin başka bir yazının konusu olan diğer parçalarıyla şarkının sözleri de tam bir uyum içindeydi. yapacak bir şey yoktu, köprünün altından çok sular akmıştı. mallığımın kurbanı olmuştum, ne kader, ne talih, kimseyi suçlayacak durumda değildim.

    sevgilisi olmadığı halde reddeden erkek bazen sadece bir sevgilisi olmadığı halde reddeden erkek değildir. sizin çok açık olarak verdiğinizi düşündüğünüz sinyalleri yorumlayacak zekadan yoksun bir erkektir. bu ibret vesikasını bitirirken, buradan o kıza sesleniyorum. reddedilmedin raad ol. yok öyle bi şey.

  • 2002 dünya kupasından kısa bir süre sonra... marmara üniversitesi iletişim fakültesi'nde düzenlenen medya okur yazarlığı konferansına katıldı şenol güneş. üstelik davetli falan da değildi. davetlilerden biriyle telefonda konuşurken "aaa çok yakınlardayım, ben de geleyim" deyip gelmiş. konuklar arasında gazanfer bilge'den tutun da mehmet demirkol'a, yok yok. programda olmamasına karşın koskoca şenol güneş gelmiş diye ona da söz verdiler. salon inliyor. boru mu; adam türkiye'yi dünya üçüncüsü yapmış. kürsüye çıktı ve konuşmasına şöyle başladı:
    "bir konuşma hazırlayamadım kusura bakmayın. buraya gelmem tamamen tesadüf. gerçi burada bulunan spor basınının değerli temsilcilerine göre benim her yaptığım tesadüf..."

  • ilk dikkat çeken nesne tabiki evden getirdiğimiz sandviç/ekmek arasını hangi nesne ile kapladığımızdan belli olur.

    nasıl mı? şöyle ki, eğer getirdiğimiz şeyi gazete kağıdına sarmıssak bu ekmek arası bilmem ne olur, yok eger, getirdiğimiz şeyi jeletinli aluminyum folyo ile kapladıysak o zaman bu sandviç olur. normalde ikisi de beslenme saatinda karın doyurmaya yarayan yiyecektir ama aradaki ince farki olusturan nesne aluminyum folyodor. daha bi filmsel yiyecek moduna sokar ekmek arasını. halbuse o da ekmek arası bu da ekmek arası, ama arada super bir fark olusturur gorsel olarak.

    işte bu durum, zengin ile fakir arasındaki statuyu gosteren durumdur. folyo sahibi çocuk zengin, gazete kagıdı sahibi cocuk fakirdir.

    onemli not: eger gazete o günün gazetesi ise, cocugumuz orta hallidir. yok eğer gazetenin spor sayfasinda hami mandiralinin shalkeye gittiğinden bahsediyorsa durum fecidir...