hesabın var mı? giriş yap

  • öyle bir rezil ülkedeyiz ki öyle rezil bir durumdayız ki bir patlama sesi duyunca şehirlerimizde aklımıza kazadan önce terörist saldırı geliyor.

    öyle bir rezil öyle aşağılık bir dönemdeyiz ki, patlama tarihi ile seçim tarihi arasında ne kadar az bir zaman varsa, iktidarın bilgisi dahili ile doğru orantılıdır diyoruz.

    ve ne aşağılık ne acıdır ki bunun gerçek olduğunu da biliyoruz.

    o zamanki başbakan davutoğlu diyor ki; bildiklerimi konuşsam insan içine çıkamazlar. e be kansız o zaman başbakan sendin. senden habersiz, erdoğan'dan habersiz mi oldu onlar?

    reziller alçaklar.

  • -namazla boyun ağrılarımdan kurtuldum doktor.
    +hmm. röntgeninize göre boynunuz yok ağrımaması lazım zaten.
    -nasıl yani?
    +gitmiş. omurganız komple yok :(

  • 6. yüzyılda inşaa edildiği vakit en büyük kilise olan yapı. kubbesi o kadar geniştir ki, birkaç kere çökmüştür. ayasofya’nın kendisi ise 3 kere inşa edilmiştir. antik dönemden kalan en iyi kalan büyük yapılardan biridir( inşaası 537 yılında bitmiştir).

    1453’te camiye dönüştürüldüğünde, kuşkusuzki tarihin en güzel camilerinden biri olmuştur. zaten bunu osmanlı mimarisindeki etkisinden de anlayabilirsiniz. klasik osmanlı mimarisinin temelinde ayasofya vardır: küçük kubbelerin büyük devasa bir kubbeyi desteklediği camiler.

    camiye dönüştürüldüğünde içindeki mozaiklere dokunulmamıştır bile. mozaiklerin üstü 18.inci yüzyıldan sonra kapatılmıştır.

    ayasofya herhangi bir dine ait olmak için fazla güzel bir yapı. istanbul, “city of world’s desire” olarak bilinir. ayasofya da istanbul’un kalbidir. ayasofya’nın müzeye çevrilmesi olabilecek en doğru karardı. böylece sembolik gücü bu kadar yüksek olan bir yapı sadece müslümanların veya ortodoksların mirası değil bütün insanlığın mirası haline geldi.

    ama ben bunları neden anlatıyorum ki ? tarihin, sanatın bir değeri mi kaldı ki ? ahh...

  • şimdi burda osursam, kokusunun 3 farklı camiye ulaşabileceği kadar çok ve sık aralıklarla inşaa edilmiş camiler barındıran bir ülkede, sakildir, showdur.
    ibadet değildir.

    sıçmak için yol kenarlarını değil tuvaletleri kullanıyoruz değil mi?
    eğitim almak için okulları..
    ibadet için de aynısı geçerlidir adap bakımından.. bu kadar bolluk varken...

    edit: "orda düz ayak cami yok, kocatepe te yokuşun tepesi, yaşlılar nasıl çıksın" dendi mesajla.
    buyrun, düz ayak camiler.. hepsi 2 sokak, 3 sokak arayla
    https://www.google.com/…a3aae50d:0x1ce03f0f3e9d7dbb

    edit2: aynı yerde kendi inancım gereği "nüdist şamanist" ayin yapmam mümkün değilse, kimse ibadet özgürlüğünden filan bahsetmesin. ibadetten, inançtan, kutsaldan anladığınız tek şey sünni islam amk!

    öyle olunca onun adı "özgürlük" olmuyor

  • nispeten az bilinen 10 film:

    la ardilla roja (kırmızı sincap).

    olağanüstü bir bulmaca çözmekle eşdeğer kalibredeki bu muhteşem ispanyol filmini lynch filmlerini sevenlere özellikle öneriyorum.

    mute witness (tilki oyunu).

    seyirciyle kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan, bol şaşırtmacalı, sürprizlerle dolu bir film.

    magic (büyü).

    anthony hopkins'in harikalar yarattığı film budur işte, kuzuların sessizliği değil!

    nobi (fires on the plain/ovadaki alevler).

    japon sinemasının en iyi savaş filmlerini seçseydik bu film ilk beşe rahatlıkla girerdi.

    heli.

    şiddetin enine boyuna araştırıldığı natüralist bir hikâye.

    imprint (damga).

    bir korku antolojisinin en sıradışı filmi. japonların manyaklığa varan, hastalığa teğet geçen hayal gücünün bir başka örneği. bütün grotesk mizansenine karşılık patolojik bir araştırma denebilir.

    the trip.

    bir devrin anatomisini çıkartan kült filmlerden.

    hanyo (hizmetçi).

    japon sinemasına epey kıyak geçtik bu ankette ama tıpkı yukarıdaki filmler gibi nispeten az bilindiği için yazmak istedim. uzak doğu'dan seslenen sıkı bir kara film izlemek isteyenler için.

    seconds (saniyeler).

    varoluşçu bir bilim kurgu, yabancılaşma üzerine grotesk bir hikâye.

    ve son film, o da bizden olsun:

    geçmiş zaman elbiseleri.

    welles etkisinin apaçık hissedildiği bir başka metin erksan filmi. mekân-insan ilişkisi, rüya-zaman estetiği, karakterleri izole eden kadraj tercihleri, mekânı ele geçiren usta işi alan derinliği...