ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
25 eylül 2023 bilecik trafiği
-
bilecik'te bu fotoğraftaki kadar kişi yaşıyor zaten, ne yaptınız hepiniz aynı sokağa mı girdiniz.
sigara içen insan aptaldır
-
4 gün önce sigarayı bırakmış biri olarak katıldığım beyan. yalnız geri başlarsam çok pis söverim, nick altına yardırırım haberin olsun.
edit: sensin aptal taam mı
doğum gününden 9 ay 10 gün öncesi
-
tohum günü olarak da kutlanabilir.
sahibinden'deki tasarımı ile çığır açan daire
-
banyosunda dahi avize bulunan dairedir. bakarken ruhum sıkıldı, buram buram avamlık, zevksizlik.
aldatmayan erkek
-
hamileyken ilişkiye girilmiyor zanneden malları gösteren başlık. yaş ortalaması git gide düşüyor canım sözlükte.
zengin sayılmanın asgari şartı
-
benim için tek şartı vardır:
acelesi olmamak.
hiçbir şart altında, hiçbir gün, hiçbir zaman acele etmek zorunda olmamaktır. (doğal afet vs gibi kaçış durumları hariç)
acele kadar insanı fakir gösteren hiçbir şey yoktur.
9 ekim 2014 kılıçdaroğlu'nun tükürdüğünü yalaması
-
kılıçdaroğlu'nun bugünkü konuşmasından bu sonucu çıkaran kim varsa, ilkokula yeniden başlamasını, temiz bir sayfayla tekrar denemesini tavsiye ediyorum.
15 mayıs 2014 halk arenası
-
29 yaşındaki oğlunu faciada kaybetmiş, kendisi de madenden emekli bir babanın konuşmasıyla başladı. kurtarma çalışmalarına deniz gezmiş tişörtüyle katılmasına izin verilmeyen bir başkasıyla devam etti.
kınık'tan canlı yapılan ve izlenmesi gereken yayındır.
önemli noktalar:
-"o 283 kişi yalan, oradan ancak 100 kişi sağ çıkar. ben yalnızca bir saat durabildim ve 9 ceset çıkardık. 283 değil 683'tür o."
-internette dolaşan haberlere bir doğrulama daha: "mesai saati bittikten sonra ölmüş gibi gösteriliyor herkes. tazminattan kaçınmak için işçilerin ölüm saati 16.30 gösterilmiş."
-"sendika işçinin değil patronun sendikası."
-"hepsi ölüydü, çıkarırken yüzlerine maske takıp battaniye örttüler ve sağ dediler."
-"muhalefet istemiyoruz burada diyerek elimize zarf verip bunları atın dediler." (seçimlerden söz ediyor)
-"çıkmak için 2-2.5 km yol yürümem gerektiğini bildiğim için hiç hareket etmeden beklemeye çalıştım, yanımdaki herkes bayıldı."
-"ailemden 11 kişiyi kaybettim. 2'si kardeşim."
kaçıranlar için:
1.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=aoipzabywem
2.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=n8icmmg_cje
3.bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=5mncj1gwl6u
pipi
-
ağa'nın oğlu kız beğenecekmiş. el değmemiş saf kız arıyormuş. tüm kızları sırayla odasına alıp şalvarını indiriyor, akabinde soruyormuş:
delikanlı - bu ne?
1. kız - s.k
d - sıradakiii
2. - s.k
d - sıradakiii
...
nihayet
n. kız - pipi
d - zevcem budur, nikah hazırlıkları başlasın.
gerdek gecesi gelmiş çatmış, odaya girilmiş.
delikanlı indirmiş şalvarı, heybetine güvendiği aletinin ismini sormuş.
d - bu ne?
kız - pipi
d - ne !?
k - pipi
d - ne pipisi yaw, evlendik artık. s.k bu !
k- o-hoo sen s.k görmemişsin...
(bkz: sozlukte fıkra anlatmak)
the lost daughter
-
hani kadına şiddet olaylarında "her şeyden önce kadınlar annedir, annelerimizdir" falan deniliyor ya işte bu konuya hassas bir dokunuş yapan, maggie gyllenhaal filmi.
baba olmanın her erkeğin harcı olmadığını bir şekilde kabullenmişiz de konu anneye gelince nedense işler değişiyor. eski kuşağın geleneğini sürdüren; öpmeyen, sarılmayan, gülüp şakalaşmayan, sevgisini asla göstermeyen ya da başı sıkışınca çekip giden babalara aşinayız mesela. ama buradaki yorumlarda da film ile ilgili en çok annenin, çocuğun yaralanan parmağını öpmemesi yadırganıyor. bu hareket doğrudur demiyorum ancak net bir şekilde kınayamıyorum da çünkü gerçekten her kadın "anne" olmaya uygun değildir.
belki bizim annelerimiz de kendi içlerinde bu savaşı vermiştir. çocuklarını ölesiye seviyor olmak da anneliği tam anlamıyla benimsemiş olmak anlamına gelmiyor çünkü. çoğu anne bunu asla dillendiremezken birçok kadın ise özgür bir şekilde çocuk sahibi olmamayı 'seçebiliyor'. zaten filmin verdiği mesaj tamamen bu; anne olup olmamayı seçebilme özgürlüğünün bazı tabuların yerini alması. bu konunun yazar ve yönetmen bağlamında tamamen kadın perspektifinden sunulmuş olması filmin her noktasında kendisini hissettiriyor. o şahane oyunculuğunu oscar'la taçlandırmış olan olivia colman'ın canlandırdığı karakter leda; eğitimli, tek başına tatile çıkabilen, lafı fazla uzatan adamı kibarca susturup yemeğine devam edebilen, tehditlere boyun eğmeyen, geçmişiyle yüzleşirken yaşadıklarından pişmanlık duymayan ve kendisinin kabullenemediği annelik kavramını benimseyebilmiş ya da bununla mücadele eden kadınlara da saygı duyan yani kesinlikle sıradan olmayan bir kadın.
sonuç olarak filme genel olarak baktığımızda leda'nın üzerinde nispeten fazla durulmuşken diğer tüm konu ve karakterler derinleşmeden darmadağın ve yüzeysel kalmış. biraz şunu gösterelim biraz da şunu anlatalım derken süre uzayınca "kestik" deyip bitirmişler sanırım. karakter gelişimi ve olay örgüsü üzerinde biraz daha oynanıp vurucu bir iş çıkarılabilirdi bu kadroyla. yine de yönetmenin ilk deneyimi oluşu ve konu baz alındığında fena olmamış diyebilirim.
medeniyetsizlik göstergesi küçük detaylar
türkiye'nin en hoşgörülü şehri
-
neredeyse türkiye'nin tamamını gezmiş, babamın tayinleri nedeniyle pek çok şehrinde yaşamış biri olarak diyorum ki:
kesinlikle eskişehir.
tarihteki muazzam ayarlar
-
amerikalı astronotlar uzaya gittiklerinde, ellerindeki tükenmez kalemin mürekkebinin yerçekimsiz ortam dolayısıyla aşağıya doğru akmadığını ve haliyle kalemi kullanamadıklarını merkezlerine bildirirler. bilimadamları yüksek maliyetli, son derece teknolojik, uzayda bile yazabilen bir kalem icad ederler.
ruslar kurşun kalem kullanır.
edit: vsop sağolsun bilgilendirdi. kolpaymış hikaye.