hesabın var mı? giriş yap

  • efendi gibi gitmişsin atm de sıraya girmişsin. ikinci sıradasın. önündeki kişi rahatsız olmadan işlemini yapsın diye hafif geride duruyorsun. arkadan tırreğin birisi gelip sana sırada olup olmadığını sormadan ikinizin arasına giriyor. uyarınca da haklıymış gibi seninle kavga ediyor. bu adam cahil değil cahil oğlu cahildir. medeniyetten nasibini almamıştır.

  • -eğer limonlu ya da sade kek yapıyorsanız mutlaka nişasta kullanın. mesela tarifinizde 3 su bardağı un varsa bunun 2 bardağını un, 1 bardağını nişasta olarak koyun. nişasta keke ekstra güzel bir doku kazandırıyor.
    -çikolatalı ya da kakaolu kek yapıyorsanız içi hafif nemli bir kek elde etmeniz önemli. bunun için denemelerime göre keke su katmak etkili bir yöntem oluyor. likit malzemelerinizi 1 çay bardağı su, 1 çay bardağı yağ, 1 çay bardağı süt şeklinde uygularsanız daha iyi bir sonuç almanız muhtemel.
    -havuçlu cevizli kek yaparken mutlaka havuçların suyunu sıkın ve un miktarını doğru ayarlayın. yine denemelerime göre toplamda 1 su bardağı likit malzeme kullandıysanız 2.5 su bardağı un yeterli oluyor. ama havuçlarınız çok suluysa 1-2 yemek kaşığı daha un ekleyebilirsiniz.
    -ıslak kek yaparken püf nokta ise kesinlikle az un kullanmak. ne kadar az un kullanırsanız kekiniz sosunu döktüğünüzde o kadar ıslak olur. bu kek tipi için de 1.5 su bardağı un ideal oluyor bence.
    -malzemelerin oda ısısında olması, yumurta ile şekerin güzelce çırpılması, toz malzemelerin elenerek eklenmesi, ilk yarım saat fırın kapağını açmamak, fırını önceden ısıtmak, 170 derecede pişirmek gibi hepimizin bildiği püf noktaları da ekleyip entrymi sonlandırarak kek yemeye gidiyorum.

  • ne kadar şerefsiz varsa toplanmış buraya. cahil olursun, görmemiş olursun, aklın yatmaz salak olursun böyle bir başlık açarsın anlarım da, olmadığını varsayarsak malsın kardeşim. malın önde gidenisin. başlıktaki fikrin zehirli tomurcuğu dahi zihninden geçmişse değil aynı ülkede aynı platformda olmaktan bile rahatsızlık duyduğum insansın. kız kardeşin, eşin, kız çocuğun, evindeki dişi sinek bile senin gibilerden uzak dursun.

    iki sene ablamlarla yaşadım. ablam evlenip izmire yerleşti. ben de üniversiteyi kazanıp orada okumaya gittim. ablam memur, öğretmen. yazın malum tatil onlara. bende parlak, emsal öğrenci. her sene yaz okulundayım. ablam 1 ay istanbula yanımıza gelir kalmaya. bende o bir ay boyunca eniştemle aynı evde kalırım. kolamızı cipsimizi alır filmimizi açar tvde izleriz. baaaak hem de yazın, hem de o sıcakta, baaak hem de şortlarla falan!
    tanımı da yapim her ihtimale karşı: sıcaklarda şortla da evli ablasında yatıya kalabilen kızdır.

  • "daha çok anlat” dedim.
    “hoşuna gidiyor mu?”
    “çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
    “bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
    “gider gibi yaparız."

    (bkz: şeker portakalı)

  • genelde heteroseksüel aşk filmlerinde kendimi kahramanların yerine koyardım, onlarla sevinip üzülürdüm. film bittiğinde eğer iyi filmse etkisini hissederdim günler boyunca. bu film bana şunu öğretti ki bir aşk filminden etkilenmek, içinde bir sızı duymak, gençliğinin o temiz deli aşklarını tekrar hatırlamak için illa bir kızla erkeğin aşkları olması gerekmiyormuş. yönetmen her halükarda sana bu duyguları hissettirebiliyormuş. çok iyi film.