hesabın var mı? giriş yap

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.

  • teaser'ı düşen, sonbaharda netflix'te yayınlanacak jonathan larson'un orijinal tiyatro oyunundan uyarlanan lin-manuel miranda filmi. andrew garfield, alexandra shipp, vanessa hudgens, bradley whitford, judith light, joanna adler filmin kadrosunda yer alan oyuncular. uyarlamayı tony ödüllü steven levenson yaparken, lin-manuel miranda filmi yönetti.

    konusu: 1990 yılında geçen tick, tick…boom!, new york'ta yaşayan hevesli müzikal bestecisi jon'un hikâyesini anlatıyor. jon, garsonluk yaparken bir yandan da sıradaki muhteşem amerikan müzikali olmasını ve bu sayede nihayet büyük çıkışını yapmasını sağlamasını umduğusuperbia'yı yazmaktadır. aynı zamanda, jon'un kariyeriyle ilgili tutkuları için kendi hayatını askıya almaktan bıkmış olan kız arkadaşı susan'ın baskısı altındadır. bu sırada en yakın dostu ve ev arkadaşı, madison avenue'daki yüksek maaşlı bir reklamcılık işi için yaratıcı hayallerinden vazgeçmiştir ve evden taşınmak üzeredir. jon, 30. doğum günü yaklaşırken kaygı ve endişe doludur. acaba hayalleri, ödediği bunca bedele değecek midir?

    https://www.youtube.com/watch?v=kajxfrshqfw

  • koca bir ülkeyi batırıp 100 yıl sürecek çıkmazlara sokan birisinin siyasi rakibini ssk'yı batırmakla suçlaması da ne bileyim, biraz garip.

  • bilecik = dalak

    - dalağı aldırdım abi
    - dalak ney lan? normalde nerde ki o? bi eksikliğini hissediyor musun?

    iğrenç bir ankete alet oluyormuşum hissi var ama yazmadan edemedim.

  • amerikadayım o zaman. tatil için eve gelecem, kardan dolayı uçak ertesi sabahın körüne erteledi. telefonda anneme söyledikten sonra yattım uyudum.
    o zamanlar modemler dial up, hattım da tek. kabloyu bi telefona bağlıyorum, bi modeme, öyle bağlanıyorum. gece de yatmadan azcık internette takılmışım, sonra da unutmuşum, telefon kablosunu modeme takılı bırakmışım.cep telefonunun da şarjı bitmesin mi?
    neyse ben sabah saatin alarmıyla kalktım, hazırlanıyorum filan, kapı çaldı. alla alla dedim, sabah 7 mi ne zira.
    uyku mahmurluğuyla açtım, karşımda bir kadın, türkçe olarak "anneniz sizi aramış ulaşamamış, uçağınız varmış, sizi uyandırmamı istedi."
    ????
    kimsin ya sen? neden türkçe konuşuyorsun? annem seni nerden tanıyor? neler oluyor? ben nerdeyim? yoksa ben aslında türkiye'ye gittim de kar-mar hepsi rüya mıydı? ya da manyak mısınız?
    meğer neymiş, sonra çözüldü: evimin hemen yanında bir türk restoranı vardı, annem bana ulaşamayınca ağır uyuduğumu da bildiğinden uçağı kaçırırım korkusuyla gitmiş internetten o restoranı bulmuş, aramış, rica etmiş, kadınceyiz de kırmamış gelmiş.
    ama yuh yani. ben o an aşırı dumur olmuştum, sanırım bi daha o kadar dumur olmadım hatta.

  • hadi üçünden birini tutmasını anlarım, "şirin buluyordur" diyip geçerim...
    başka vasıfları üstün çıkıyorsa kişinin iki tanesini bile tutmasını kabul edebilirim.

    ama hem coyote varken road runner'ı,
    hem tom varken jerry'i,
    bir de sylvester varken tweety'i tutuyorsa bir insan, orda sınırımı çizerim.

    "tamam kardeşim," diye düşünürüm, "pratik zekaya, azme, yeteneğe, doğallığa prim vermiyormuşsun sen." diye de eklerim.

    zira tom da, sylvester da, coyote de yemek için istemektedir karşı tarafı. bu kadar normal, bu kadar doğaları gereğidir yani.

    anında uzaklaşırım sonra oradan;
    hollywood tarafından eziyet üstüne eziyet gören tüm kıvrak zekalı çizgi karakterler adına sigaramı yakar, dalarım uzaklara...
    tom'un jerryi doyasıya yediği, coyote'nin her dahiyane kapanının çalıştığı bir dünya düşlerim.

  • geçen gün sirkeci'de bir mekanda 6 tl'lik bişeyler atıştırdıktan sonra hesabı ödemek için kasaya geldim ve 10 tl uzattım.

    -abi 1 liran var mı?
    +maalesef
    -artık 4 tane 1 liran var abi. afiyet olsun, yine bekleriz.

    seviyorum lan böyle yaratıcı, anlık espri yapan esnafları.