hesabın var mı? giriş yap

  • tespit degil bu yapmak istedigim,
    sairlik kim ben kimim?
    kursam cumleleri devrik devrik,
    anlatim bozuklugundan yarragi yerik.

  • - alo, rüya yorum hattı mı?..
    - evet buyrun?..
    - ben rüyamda maç yapıyodum...
    - evet?..
    - maçta tam gol atacakken beni düşürdüler ama hakem penaltı vermedi...
    - hatalı...
    - formamdan çektiler...
    - tamamen hakem hatası..
    - çok teşekkür ederim..
    - rica ederim..

  • geç? kime göre neye göre geç sen bana onu söyle hele.

    haftanın 2 günü hastanede nöbetçi olan bir sağlıkçıyım belki. belki gece çalışan bir özel güvenlik işçisiyim. barmenim, ikinci öğretim okuyan bir öğrenciyim belki.
    gecenin bir saatinde rahatsızlanan akrabamın, arkadaşımın yanına sırf cebimde taksi parası olmadığı için gidemedim belki hatta.
    hepsini geçtim, sikimin keyfine göre barlarda demleniyorum, sürtüyorum sana ne lan?
    kamu hizmetlerini senin mesai saatlerine, komşu/akraba gezmelerine göre mi ayarlamak zorundayız? normal olmanın kıstası senin uyku düzenine göre mi belirleniyor a benim kınalı cahilim?

    işini gücünü yahut keyfini geceye göre düzenlemiş bir insan elbet otobüs seferi isteyecek o ''geç'' saatlerde.

  • 10 saniye. 400 metrelik bir binadan atladığınızda, yere düşene dek geçecek olan zaman.

    o gün dünya ticaret merkezi'ne gitmişsiniz. büyük ihtimalle iyi bir işte çalışıyorsunuz. geleceğe dair hayaller kurarak evden çıkmışsınız. büyük ihtimalle o sabah, o gün öleceğinizi düşünmüyorsunuz.

    camın kenarındasınız. içeride boğucu bir duman var. aşağı inme şansınız yok. itfaiyenin gelme imkanı yok. helikopterle kurtarılma imkanınız yok.

    o gün öleceğinizi biliyorsunuz artık.

    aşağıdaki insanlara bakıyorsunuz. yalnızca size bakan noktalar görüyorsunuz, o kadar küçükler. 400 metre aşağıdaki insanlar yaşayacak.

    10 saniye. rüzgar yüzünüze vuracak, kulaklarınızda basınç oluşacak. üşüyeceksiniz. muhtemelen yere düştüğünüz an, canınızın yandığını fark edene kadar ölmüş olacaksınız.

    atlamasanız dumandan zehirlenecek, yanacak ya da betonların arasında kalacaksınız.

    ------

    bu korkunç bir psikoloji. ilk olarak "neden ben" dersiniz, kabullenemezsiniz.

    "onca insan varken, hatta karşıdaki binadaki insanlar yaşayacakken neden ben?"

    rüyadaymışsınız gibi gelir. sanki o anı yaşayan siz değilsinizdir. sonra havadaki zehir, ciğerlerinize dolduğu an gerçekle yüzleşirsiniz. o anda, oradasınızdır, karar vermek zorundasınızdır ve hayat size yalnızca bir seçenek sunmuştur; 10 saniye.

    evimde, bilgisayarın karşısında o insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. sadece düşünmek bile içimi ürpertiyor. beni korkutan şey ölüm değil, bu hayatın bir gerçeği. sadece çok kısıtlı bir an içinde ölüm şeklinize karar vermek zorunda kalma psikolojisi bu. doğduğunuzdan o yana, sizinle birlikte olan yaşama içgüdünüzü kaybediyorsunuz bir anda.

    yapabileceğim en iyi şey, hayatta olmayan sevdiklerime 10 saniye içinde kavuşabileceğimi düşünmek olurdu herhalde. gözlerimi kapardım ve kendimi boşluğa bırakırdım.

    edit: doğrudan benim yazıma atfedilmiş olmasa da, yine de "amerikalılar ölünce duygu sömürüsü, ıraklılar ölünce bir şey yok" gibi düşünenlere birkaç şey söylemem gerek. çaresiz insanların ölümle yüzyüze gelmesi ile ölen insanların nüfus kağıdında yazan vatandaşlıkların bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. hala bu konuda bile nasıl rövanş edebiyatı yapılabileceğini aklım almıyor.

  • bir başlığa entry yazasım geldiğinde aklımdan geçen kelimeleri mutlaka "başlık içinde ara" tır önceden yazan olmuşsa şukelamı veririm. bazen bir de bakıyorum ki aklımdan geçenler teee 2005'te yazılmış ve üstelik ben yazmışım. 3000'e yakın entry'mi tek tek hatırlayamayacak kadar yaşlandığıma mı üzülsem bilemedim. bunca yıl içinde fikirlerimin hiç değişmemiş olmasına üzülsem mi sevinsem mi onu da bilemedim. bilmiş bi insan değilimdir zaten.

  • --- spoiler ---

    hayatımın en ağır imtihanıyla imtihan ediliyorum. bütün kardeşlerimden duâ ricâ ediyorum. yayın yapabilecek durumda değilim. hakkınızı helâl edin.
    --- kaynak ---

    umarım iyileşir ölmezsin fatih bey. cumhuriyet'e ve atatürk'e ettiğin hakaretler bini geçti. bunun hesabını vermeden ölemezsin.

  • dün itibariyle, eve gelen 895 liralık elektrik faturasına itiraz etmek için elektrik idaresine gittiğimde, "895 liranın az olduğunun ben de farkındayım, biz onu 1.895 yapalım, konuyu komple kapatalım" noktasına geleceğimi hiç düşünmezdim.

    fatura itiraz bölümüne çıktığımda görevli arkadaşa tesisat numarasını verdim ve kendisi ekrandan bilgileri kontrol etmeye başladı,

    - bu fatura haricinde yeni faturanız da çıkmış. (hafiften gülüyor)
    - o ne kadar?
    - 106.000 lira, ahahahaaa.
    - ne, 106.000 mi? ahahahah.
    - evet, 106.000, puahahahah.
    - ahahahahhah.

    manyak gibi güldük böyle karşılıklı, benim niye delirdiğim belliydi de, memur arkadaşın durumu daha karmaşıktı. iş stresinden ziyade facebook'taki "eğlenerek para kazanmak artık çok kolay" reklamlarından buralara düşmüş gibiydi, memurluğu da hobi olarak yapıyordu belli ki. ama ne olursa olsun dışarıdan bakıldığında mutlu bir çifttik biz.

    eve dönerken, bu duruma neyin sebep olabileceğini uzun uzun düşündüm, aklıma elektrik mühendisliğinden yeni mezun olmuş arkadaşı aramak geldi, aradım ve durumu anlattım, biraz düşündükten sonra "100'lük ampul çok yakıyor olabilir abi" dedi, akabinde ikimiz de sustuk karşılıklı, uzun bir sessizlikten sonra sesi titreyerek "abi okulda bir şey öğretmiyorlar bize" dedi, eğitim sistemine lanet ederek kapattım telefonu. temizlikçi kadın, mutfaktaki prizde elektrik kaçağı var dediğinde, tüm şehrin elektriği tünel kazıp benim evdeki prizden kaçıp gitmiş olabilir miydi? aklımı kaçırmak üzereydim.

    nihayetinde 106.000 lira ödenecek bir para değildi ama eve döndüğümde son bir umut, kışlık montların ceplerini karıştırırken buldum kendimi, sonuç hüsrandı. görünen o ki şartlar beni en istemediğim sona doğru itiyordu, elektriği iade etmek...

    napıyoduk lan, saçı kazağa mı sürtüyoduk?

    http://t1308.hizliresim.com/1d/j/rk45p.jpg

  • az önce yorganı tepesine kadar çekip uyuyan annemin yanına gittim, hemen yorganı kalkırıp, kocaman yatağına yattım, göğsüne, çocukluğumdaki gibi, kalp atışlarını dinledim. duymak istedim. o da sarıldı, gülüştük. anneannemi hatırladık sonra, sadece sessizce kapadık gözlerimizi... hala atan kalbini duydukça ağladım birazcık huzurla.

    uzun zamandır, bu kadar güzel bir şey hissetmemiştim. ne diye büyüyüp, yok yere başka omuzlara vuruyorsak kendimizi?

    ve annenin hayatta olması bu dünyadaki bence en güzel/anlamlı şey gibi...

  • sultangazi'nin tüm kahvehanelerine girip "ulen bu nasıl albüm?! siz king gizzard & the lizard wizard'ın daşaklarını yiyin daşaklarını" demek istiyorum. lakin grubun adını söylerken teklerim, söyleyemem, belki rezil olurum diye endişe ettiğimden bunu yapamıyorum. yoksa yaparım. işin özeti; nasıl öveceğimi bilemiyorum. öylesi güzel, öylesi tadından yenmez bir albüm olmuş.

  • 1- ona prensesmiş gibi davran (yapıldı)
    2- onu öv (yapıldı)
    3- onu ihmal etme/ gormezden gelme (yapıldı)
    4- aramalarina ve mesajlarina don (yapıldı)
    5- onu koru ve ona saygi duy (yapıldı)

    (bkz: çok sev) (köpek gibi sevildi)

    sonuç: aldatılarak terk edildim. (bkz: konu kilit)

    edit: işbu başlıktaki ilk girdi aşağıdaki gibi idi. daha sonradan silinmiş. yukarıdaki bu tablo ise bu girdiye istinaden yazılmıştır.

    1- ona prensesmiş gibi davran
    2- onu öv
    3- onu ihmal etme/ gormezden gelme
    4- aramalarina ve mesajlarina don
    5- onu koru ve ona saygi duy

    (bkz: çok sev)

  • -osmanlı’da fal ve falcılar *

    -islamiyet’in etkisiyle türkler’in şamanist inançları ve gelenekleri islami sınırlar içerisinde ya terk edilmiş ya da biraz yumuşatılarak kabul edilebilir hale getirilmiştir. binlerce yıllık anadolu kültürü içerisine türkler kendi kültürüyle gelmiş ve burada ki kültürle kaynaşmıştır.

    -böylesi kültürel zenginlik içerisinde, dini inançların yanında gelenek ve anane olarak fal da bulunuyordu. fal, halk arasında olduğu kadar sarayda da yaygınlaşmıştı. bir işe başlarken, ava veya sefere gitmeden önce fala bakmak bir adet haline gelmişti. çok bilinen fal çeşitleri şunlardır:

    -kemik falı: genelde iki çeşittir. kürek kemiği falı, kemiklerin üzerindeki çizgilere bakılarak gelecekten haber alınırdı. aşık kemiği falı, kemikler yere yuvarlanır veya havaya atılır. kemiğin yönüne göre yorum yapılırdı.
    -yıldız falı: gezegenlerin ve yıldızların hareketlerinden anlam çıkarma. bu fal astronomi çalışmalarının da ilerlemesini sağlamıştır. osmanlı sarayında bu iş için müneccim denilen görevliler vardı.
    -remil: kum üzerine çizilen nokta ve çizgilere bakarak yorum yapmaktır.
    -kur’an falı: kur’ân açılarak bakılan faldır. abdest alınıp, dualar okunur. kapalı gözlerle kur’an açılır. gelen sayfadan 7 sayfa öncesi açılır ve burada ilk göze çarpan ayet okunur. daha başka yöntemler de bulunmaktadır ve bunun için özel hazırlanmış fal cetvelleri bulunmaktadır.

    -kitap falı: bazı kitaplar rasgele açılır ve çıkan metin yorumlanır. genelde mevlâna’nın mesnevisi, sâdi’nin gülistan’ı bu fal için çok kullanılmıştır.

    -osmanlı falları içinde, ayrı bir uzmanlık gerektirmeyen tek fal, kitap fallarıdır. niyet tutularak açılan bir kitabın sayfasındaki belli harf ya da sözcüklerin yorumlanmasıyla yapılır.

    -kur’an falına örnek olarak fatih sultan mehmet’in hikayesini anlatabiliriz. varna savaşı dönüşü fatih’in hocası molla hüsrev, fatih için kur’an falı bakmıştır. tahttan indirildiği için üzgün olan fatih’in şansı ve geleceği açtığı falı hayra yormuş ve yakında yine padişah olacağını söylemiştir. hatta bu olay üzerine yazılmış bir dörtlük vardır.

    -mart 1578'de osmanlı askeri iran sınırında yenilir. asker devam edememiş, bağdat'a çekilmiş, çokça da kayıp verilmiştir. istanbul’dan lala mustafa paşa seferle ilgilenmesi için gönderilir. paşa iran’a yaptığı yolculukta yol üzerinde konya'da mevlana türbesini ziyaret eder. o sırada mesnevi'den fal açtırır. çıkan falda kaf harfi kaf dağı'na, kafkaslara yorulur ve seferin başarılı geçeceğine yorumlanır.

    -kitap falının belki de kolay olması sebebiyle ilgi gördüğünü söylemiştim. bu arada falın da bir bilim olduğu düşünülüyordu. “ilm-i fal” olarak tabir edilen fal için nasıl ve neye bakılacağı, yorum işaretleri ve semboller, kullanılması gereken formüller vardı. bu bilgilerin toplandığı “falname” adında kitaplar hazırlanmıştır.

    -en bilinen falname, kalender paşa tarafından hazırlanan minyatürlerle süslenmiş olandır (1614-16). hz.adem ile havva’dan, yunus peygambere, hz.isa ve meryem'e, cennet ve cehennem tasvirlerinden, vakvak ağacı ve hipokrat’a kadar farklı sayfalar vardır. falname açılmadan önce abdest alınır, 3 ihlas ve 1 fatiha suresi okunur. bir dilek ya da niyet edilen iş düşünülerek falname rasgele açılır. gelen sayfaya göre yorum yapılır.

    -fal konusu gezginlerin günlüklerine de girmiştir. gezgin lubenau (1587-1589) tahtakale’de çok sayıda falcı olduğunu söylemiştir. çark şeklinde fal düzenekleri olduğu, üzerindeki kağıt parçalarından birinin seçilerek kişinin falına bakılırmış.

    -evliya çelebi’de istanbul esnafını sayarken “falcı” esnafı diye bir gruptan bahseder. özellikle hoca mehmet çelebi’nin dükkanında baktığı fal hakkında bilgi verir. kişi önce dilek tutar ve resimli bir fal kitabından rasgele bir sayfa açar. sonrasında hoca mehmet çelebi açılan sayfaya göre kişiye şiir söyleyerek falını açıklarmış.

    -bunların dışında “bakıcı” denilen kadınlar sokaklarda dolaşarak boncuk, deniz kabukları, baklalarla fal bakarmış. çoğunluğu rum bir kısmı ise kıpti kadınlar bugünki kahve falı gibi gördüğü şekillere göre yorum yaparak para kazanırdı.

    entry videosu
    tarih ve genel kültür içerikli videolar hazırlıyorum. amacım güzel vakit geçirirken bir şeyler öğrenmek/öğretmek. youtube kanalıma bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

    kaynakça
    • hanifi vural, fal bakma geleneği ve bir fâl-ı kur’ân.
    • ayşe duvarcı, halk kültürü uygulamalarından biri olan fal geleneğinin değerlendirilmesi
    • joseph hammer, büyük osmanlı tarihi cilt 7.
    • mehmet zeki pakalın, osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü ı.
    • sennur sezer, osmanlı'da fal ve falnameler
    • abdülaziz bey, osmanlı adet merasim ve tabirleri
    http://rivayetederlerki.blogspot.com/…urlu-fal.html

  • yanlış balığı yediyseniz lezzetsiz olma ihtimali yüksektir . bazı balıklar fiziksel yapıları itibariyle birbirlerine çok benzerler fakat lezzetleri ve dolayısı ile ekonomik değerleri çok farklıdır. balıkçılar aşağıda listelediğim balıkları birbirinin yerine satmayı çok severler. sadece balıkçılar değil hatta bazı süpermarket zincirleri bile bu yöntemi uygulayabiliyor. tezgaha gelip lezzetsiz balık yememeniz için size karşılaştırmalı olarak birkaç ipucu vereceğim ;

    ***lidaki - isparoz***

    lidaki çipuranın juvenile yani genç birey boyudur. yetişkin çipuraya göre daha kılçıklıdır ama çok lezzetlidir. özetle ufak çipura diyebiliriz. isparoz ise her yerde çok sık karşılaşılan eti biraz lezzetsiz ve bol kılçıklıdır. kıyıdan olta balıkçılığına merak saranlar genelde ilk olarak isparoz tutarlar. isparoz büyükse ki buna eşek isparozu denir biraz modifiye ile mevsiminde lezzetli hale gelebilir. genelde isparozu boklu kebap tabir edilen yöntemle pişirirler.aslında lidaki ve isparoz birbirine boy pos harici pek benzemez.isparoz kuyruğundaki siyah nokta ve kafa yapısı itibari ile lidakiden kolayca ayırt edilebilir. isparoz daha yuvarlak yapılı bir balıktır. ayrıca lidakinin göğüs yüzgecinin dibinde yani solungacının üstünde siyah bir leke bulunur.

    isparoz
    https://eksiup.com/p/u3257889z5ye

    lidaki
    https://eksiup.com/p/5n257894twva

    ek not : ayrıca karagöz diye isparoz da satılmaktadır. karagöz isparoza göre daha lezzetlidir ve ekonomik değeri yüksektir. karagöz'ün ayırt edici özelliği solungaçların hemen bitiminde ve kuyruğun dibindeki iki tane geniş siyah şerittir. bazı karagözlerde balığa ismini veren ve tam gözünün üzerinden geçen üçüncü siyah şerit bulunurken bazılarında bulunmayabilir. karagözün de ufağı çok kılçıklıdır , alınacaksa büyüğünün alınmasında fayda var.

    karagöz
    https://eksiup.com/p/ag259444p4rq

    not 2 : tavsiye olarak iri boyda mırmır alabilirsiniz. başka balıkla karıştırılmaz , kültürü yoktur , deniz balığıdır . aynı tayfadan bir balıktır ve eti çok lezzetlidir. uzun gövde yapısı , kürek gibi ağzı ve dikey şeritleriyle kolayca ayırt edilebilir.

    mırmır
    https://eksiup.com/p/x6259662covn
    https://eksiup.com/p/zg259665p5ea

    ***somon - kart alabalık ***
    (karadeniz somonu diye satıyorlar)

    aslında burada fark zaten çok açık. somon genelde dilimlenmiş şekilde satılır ve eti koyu turuncudur. çiftliklerdeki kartlaşmış alabalıkların eti ise daha açık turuncudur ve genelde bütün balık olarak satılırlar. ayrıca alabalığın burun yapısı biraz daha yuvarlaktır ve üzerindeki benekler daha belirgindir.

    somon
    https://eksiup.com/p/mf2579069ohs

    karadeniz somonu diye satılan alabalık
    https://eksiup.com/p/sw257920avzo

    ***uskumru - kolyoz***

    uskumru ve kolyozu ayırt etmek biraz daha zor. kolyoz'un eti uskumruya nazaran daha yağsız ve tahta gibidir. en temel ayırma yöntemimiz gözlere ve çizgilere bakmak. kolyozun gözleri daha iri ve patlak , ayrıca çizgileri uskumruya göre daha karışık şekilde ilerliyor. uskumru daha sevimli dururken kolyoz daha bıçkın bir ifadeye sahip.

    https://eksiup.com/p/w725792547yf

    ***sardalye - tirsi***

    balık tezgahlarında en sık gördüğüm aldatmaca bu iki balık arasındadır. tirsi kart sardalye gibidir. çok kılçıklıdır , kolay kolay yenmez , eti de daha kurudur. tirsinin en belirleyici özelliği parlak ve iri pullarıdır. ayrıca eni biraz daha geniştir. rengi açık yeşile çalar. sardalye daha koyu renklidir ve daha ufaktır. balık 10 cm geçiyorsa yüksek ihtimal tirsidir. burada boy çok önemli sakın sardalye diye aman bunlar daha iri deyip tirsi almayın. tirsi modifiye sardalye gibi durmakta.

    sardalye
    https://eksiup.com/p/2f257941vukm

    tirsi
    https://eksiup.com/p/yf257936mi63
    https://eksiup.com/p/fn259458rhdy

    ***palamut - tombik***

    palamut ve tombik de birbirine çok benzer fakat palamut mevsiminde yağlı ve güzel olabilecekken tombik her daim saman gibidir. tombik yanlış hatırlamıyorsam orkinos (ton) balığının sularımızda bulunan bir türü fakat orkinos kadar ekonomik değeri yok. palamutun en kolay ayırt edici özelliği vücuda hafif paralel düzenli çizgileridir. tombiği'in üst kısmı uskumrunun çizgilerini andırır. ayrıca ikisinin kafa yapısı da farklıdır. palamut'un kafa yapısı daha uzundur ve sırt yüzgeci büyüktür.

    palamut
    https://eksiup.com/p/vf257963bhaz

    tombik
    https://eksiup.com/p/nz257976uxri

    ***levrek- eşkina***

    levrek ile eşkina arasında en kolay ayırt edici unsur renkleri ve vücut biçimleri. levrek kısmen daha ince uzun ve açık renklidir. eşkinayı kaya levreği diye de satıyorlar. tezgahlarda minekop , kaya levreği , eşkina birbirine karışmış durumda . siz levreği ezberleyin gerisini boş verin. yine önceden söylediğim gibi diğer balıklar da (özellikle eşkina) çok lezzetli olabilmekte ama biraz uzmanlık istemekte. minekobu kültür levreğine tercih edecek insan da çoktur. bana kalırsa en temel ayırt edici unsur sırt biçimleri. levreğin sırtı daha düz iken diğerleri daha eğimli ve dik.

    levrek
    https://eksiup.com/p/hm257991gpmq

    eşkina
    https://eksiup.com/p/45257995jb2o

    ***çipura - sarpa***
    (mevsim çipura diye satıyorlar)

    iki balık birbirinden tamamen farklı. bazen tezgahlarda üzerinde çipura yazısını görünce şaşırıyorum. elmayı armut diye satmak gibi bir şey bu. sarpa da aslında lezzetli bir balık ama tabi her zaman olduğu gibi belli kurallara uymak lazım . bunları burada anlatmayacağım , merak eden ilgili başlığa girer bakar. sadece en kolay ayırt edici unsuru söyleyeyim. sarpada enine uzunlamasına sarı çizgiler bulunur ve vücut yapısı çipuraya göre daha uzunlamasınadır. ağız yapıları da çok farklıdır. sarpanın ağzı beslenme biçimine uygun olarak daha yukarıdadır. yine burada belirtmeden geçmeyeceğim bir unsur olarak çipura kültür olarak yetişebilirken sarpa deniz balığıdır. yani hormonlu çipura yiyeceğime sarpa yerim diyenler de olabilir.

    çipura
    https://eksiup.com/p/bx2580242e6z

    sarpa
    https://eksiup.com/p/op258034pbti

    ***barbun - tekir***

    barbun ve tekir arasındaki en önemli fark kafa yapısıdır. barbun'un kafası küt şeklindedir. tekir genelde ufak olarak satılır kafa kısmı daha sivridir. banko barbun alayım derseniz 15 cm üstü küt burunlu olanlar %99 barbundur.ayrıca tekire dikkatli bakarsanız vücuduna paralel olarak uzanan kırmızımsı şeritler mevcuttur. barbunya balığının vücudu daha az pullu gibidir ve kırmızı beyaz karışık desenler içerebilir , tekirdeki gibi uzun dorsal çizgileri yoktur veya belli belirsizdir. genel olarak tekir daha hızlı yüzmeye yönelik bir vücudu varmış gibi durur. gözü barbuna göre daha geride olarak ağzına uzaktır. bir de üzerinde sarı şerit buşunan daha kısa bıyıklı ve uzun kafa yapısına sahip paşa barbunu mevcut. bu balık barbun kadar pahalı değildir fakat oldukça lezzetlidir. uygun fiyata bulduktan sonra her üç balık da lezzetli olarak tüketilebilir. genel olarak barbun üçü arasında en pahalı ve talep edilendir.

    https://eksiup.com/p/3b2580462ido

    barbun (küt kafa - lekesiz sırt yüzgeci )
    https://eksiup.com/p/qv259680k54n

    tekir ( uzun kafa yapısı , gözler daha geride , vücutta belirgin paralel çizgiler)
    https://eksiup.com/p/gq259681jfus

    paşa barbunu
    https://eksiup.com/p/x6259677nie4

    ***mezgit - panga***

    mezgit ve panga uzaktan yakından akraba olan balıklar değiller. panga ithal olarak (vietnam-tayland) ülkemize gelen bir tatlı su balığı. uzak doğuda kültür olarak yetişiyor ve çok popüler ama eti mezgit kadar lezzetli değil. panga etinin çok sağlıksız olduğu yönünde iddialar mevcut çünkü kültür olarak yetiştirildiği nehrin sularının çok kirli olduğu hatta uzak doğuda bile sadece fakir halkın yediği söyleniyor. tabi bol hormonla takviye edilme ihtimali de düşük değil. panga balığı ayrıca akvaryumlarda evcil olarak beslenen bir hayvan. akvaryumcularda köpek balığı diye satılıyor. aslında mezgiti de pek sevmem ama olsun. burada ayırt edici pek unsur yok . panga etini çok büyük filetolar halinde satıyorlar. fiyat çok ucuzsa kıllanabilir satıcıya sorabilirsiniz. özellikle restoranlar bu konuda çok hile hurda yapıyor. mezeyle , sosla pangayı mezgit diye iteliyorlar. hatta şu an iddia ederim mezgit fileto diye restoranlarda pişmiş şekilde servis edilen balıkların en az yüzde yetmişi panga. internette okuduğum bazı yorumlarda bazı restoranların pangayı mezgitle aynı balık arasında fark yok diye bile bile sattığını gördüm.

    pangayla ilgili şöyle bir yazı buldum. alıp almamak size kalmış ;

    https://www.facebook.com/…k/posts/1605483796341510/

    mezgit
    https://eksiup.com/p/os258158bj6w

    panga
    https://eksiup.com/p/m4258073crmb

    ***sazan - israil sazanı - havuz balığı***

    sazanı da çok sevmesem de israil sazanı ve havuz balığı çok daha leş. bu balıklar ülkemizde istilacı türler. en kolay ayırt etme yöntemi renkleri. bu balıklar sazandan çok evde beslenen japon balıklarına benziyorlar. sazanların pulları çok daha belirgin ve bıyıkları daha büyük. ayrıca sazanın rengi daha koyu ve zeytin yeşiline çalıyor. aynalı sazan zaten üzerindeki çok parlak iri aynalı pullarından ayırt edilebiliyor.

    https://eksiup.com/p/se2581667zo8

    havuz balığı
    https://eksiup.com/p/qs258990ews7

    ***hamsi - istavrit yavrusu - gümüş balığı- muhtelif küçük balıklar***

    hamsi tezgahlarında yapılan bir diğer üç kağıt da ağlardaki gereksiz küçük balıkları hamsilerin arasında itelemek. hamsi satın alırken tezgaha iyi bakın. hepsi aynıysa sorun yok , arada değişik küçük küçük balıklar hatta hamsiden iri balıklar varsa o tezgahtan uzak durun. emin olun sizin göremediğiniz tezgahın arkası daha kötüdür. hamsi yemesi kolay bir balıktır diğerleri size bol bol kılçık ayıklattıracaktır.

    ideal hamsi tezgahı
    https://eksiup.com/p/xs258137u4fr

    *** mercan ve benzeri balıklar***

    burada aslında pek hile hurda yok. mercanın benzerleri ve akrabaları bile genellikle lezzetli ve değerli . kırma mercan , patlakgöz , antenli mercan , çizgili mercan , mandagöz... diye uzar gider. bir tek mandagöz ve kırma mercanın etini normal mercana göre lezzetsiz buluyorum. zaten bunlar tezgahta daha ucuza satılmakta. şuraya sadece normal mercan resmi bırakayım siz diğerlerini arayıp bulursunuz çünkü çok çeşit var , siz yine de gidip gopezi mercan diye almayın :)

    mercan
    https://eksiup.com/p/jz258151eabm

    aslında bu balıkların hepsi mevsimine ve tutulduğu bölgeye göre lezzetli olabilmekte ama genel anlamda ikinci kısımlara yazdığım balıkların ekonomik değeri daha düşüktür. benim balıkta lezzetli olarak belirleyici noktam modifiye edilmeden yağda ya da mangalda kızartılıp löp löp yenilebilen balıklardır. yanına zilyon tane baharat , sebze v.s. ek maddelerle pişirilen balık balıklıktan çıkıyor. tabi bunlar benim şahsi görüşlerim. ayrıca illaha deniz balığı kültür balığına göre lezzetli olacak diye bir şey yok. bazı deniz balıkları gerçekten tahta gibi keza bazı ithal balıklar örneğin norveç uskumrusu yerlisine göre bazı seneler çok daha lezzetli olabilmekte. resimlerden "oha bunlar hiç birbirine benzemiyor , insan bunları nasıl karıştırır" demeyin çünkü balıklar sudan çıkıp tezgaha düştüklerinde renklerinin çoğunu kaybedip, pullarını döker ve yüzgeçleri kapandığı için farklı bir balık gibi gözükebilirler.

    not : iş çıkışı aceleyle yazdım , hatam varsa dürtebilirsiniz.

    edit : balıkçı ve su ürünleri mezunu değilim. ortaokul ve lise çağlarında derslerim kötü gelince ailem beni bir kaç yaz tatilinde yazlık yerine ceza olarak bir akrabamızın yanında balık hali ve havuzlarda(çipura-levrek) çalışmam için sürgün etmişti. yaşıtlarım sahilde ateş başında akdeniz akşamlarını söylerken ben işten gelip üzerimdeki balık pullarını temizleyip yatıp uyuyordum.