hesabın var mı? giriş yap

  • kötü dediğimiz "bağzı" şarkıların aslında çok da kötü olmadığını ya da o kadar da berbat sözlere sahip olmadığını gösteren kişi ya da grup ama inşallah kişidir. grup olunca dağılıyolar falan sonra...

    özellikle dondurma gibisin baya güzel şarkıymış;

    kafesi parçalayıp attım özgürce sevebilmek için seni..

    iyi söz valla.

    edit: he bi de bence tanıdık biri çıkacak. sesi, eğer sesine efekt eklemiyorsa, çok tanıdık geliyor. tanıdık değilse de... bilmiyorum.

  • the golden age albümünü bugün baştan sona tekrardan dinledim. albümü uzun senelerdir biliyor olmama rağmen şarkıların bağlantılarına hiç dikkat etmemiştim. aslında, albüm baştan sona üzücü bir hayat hikayesini anlatıyormuş ve ben hiç fark etmemişim.

    1- the golden age: hikaye, değeri bilinmeyen ve yakında bitecek olan bir çocukluk dönemi , "the golden age" olarak isimlendirilerek başlıyor.

    "did you ever feel
    we're falling as we grow?"

    2- run boy run: daha önce de belirtildiği gibi altın çağ biter ve çocuk hayata atılır. şimdi ise çocuk, içinde bulunduğu bu yolda karşılaşacağı zorluklar için uyarılır.

    "run, boy, run! this world is not made for you
    run, boy, run! they’re trying to catch you"

    3- the great escape: artık çocuğun yanında bir yoldaş vardır. üstelik kaçmışlardır. yani özgürlerdir. ama yine de hayatın bilinmezliğinden dolayı bir korku içerisindedirler. görüş açıları genişlemiş olsa da ne olacağını bilmiyorlardır.

    "tell me that we'll always be together"

    4- boat song: bütün bilinmezliklere rağmen bir yolculuğa çıkılır. korkuyorlardır ama korkudan daha üstün olan bir şey bu yolun kapısını açmıştır.

    "we packed our bags and said farewell
    untied our knot and raised the sail"

    5- i love you: korkudan daha üstün olan bir şey? aşk? evet evet aşk. ama tek taraflı olanından. sevgisinin karşılığını bulamayan çocuğun çaresizliği artık dayanılmaz bir hâl alır.

    "whatever i feel for you
    you only seem to care about you
    is there any chance you could see me, too?
    'cause i love you"

    6- the shore: karşılıksız aşk hikayesi güzel gitmiyordur. aşkla çıkılan yol yarıda kalmıştır ve çocuk ne yapacağını bilmiyordur.

    "i wonder what i am made for
    if i'm not meant to be with you"

    7- ghost lights: her şeye rağmen çocuk pes etmiyor ve yapacakları konusunda kararlı bir şekilde ilerliyordur.

    "no matter what it takes, i’ll try to save the ghost lights
    how ever hard i pray to remake you mine
    i will never feel down"

    8- shadows

    9- stabat mater: karşılıksız aşk hikayesi kötü devam ederken çocuk savaşa katılmaya karar verir. bunun doğru bir karar olup olmadığını sorgularken aslında artık geri dönmek için çok geç olduğunu fark eder.

    "now the wind ventures to other plains
    hey, when will i see you again if i go?"

    10- conquest of spaces: "uzayların fethi" tabiri aslında çocukla sevdiği arasındaki mesafeyi anlatan bir metafor. savaşa giden çocuk artık olması gerektiğinden çok daha uzaktadır. ama içinde hâlâ tek bir istek vardır.

    "i'm ready to start the conquest of spaces
    expanding between you and me"

    11- falling

    12- where i live: seçimlerinin hayatını nasıl etkilediğini anlayan çocuk, kendi gözünden hayatı anlatır. içinde ukte kalmış şeyler vardır ama artık her şey için çok geçtir.

    "no matter how wise i was, i feel wrong
    to forget that i never followed
    that man that i adored"

    13- iron: çocuk, katıldığı savaşta masumluğunu kaybetmiştir. kaybolmuşluğunu ve ölümü nasıl beklediğini anlatır.

    "i'm frozen to the bones, i am
    a soldier on my own, i don't know the way"

    14- the other side: artık ölüm kapıdadır. çocuk, ölümü kucaklar. çünkü aklında hâlâ tek bir kişi vardır.

    "it's like a cold hand on my shoulder
    i'll see you on the other side"

    "hayat" aslında bu albümde çok basit bir şekilde açıklanmış. hepimiz kendi irademizle belki de bir şeylerden kaçabilmek, uzaklaşabilmek için kararlar veriyoruz. ama bazen verdiğimiz kararlar, bizi geri dönülemez bambaşka bir yola sokuyor. ve sonunda tamamen farklı insanlara dönüşüyoruz.

    bu albümün yeri bende her zaman ayrı olmuştur. ama bugün, normalde olduğundan daha bir farklı duygulandırdı.

    "but the golden age is over"

  • gün geçmiyor ki yeni bir gariplik yaşanmasın!

    dün akşam fox tv'de maymunlar cehennemi başlangıç filmi gösteriliyordu. maymun ekrana gelince farkettim ki, bizim ufak fırlama ekrana kilitlenmiş, tüyler kirpi gibi olmuş, gözler kamyon sellektörü gibi açılmış. hatta maymuna yakın çekim yapılan sahnede birden öyle gerildi, gözleri öylesine büyüdü ki, lan benim görmediğim ne görüyor demeye başladım. ama asıl gariplik sonrasında yaşandı.

    maymuna yakın çekim yapılırken bizim gergin kedi, kafasını kaldırıp bana bakmaya başladı. bir bana bakıyor bir maymuna. bir bana bir ona. ben zannetti zaar. dellendim. kerataya bak lan!

  • başlığı açan kişinin genç, heyecanlı, fıkır fıkır fikir ve merak insanı olduğunu beyinsel aktivitesinin çabaları sonucunda oluşturduğu bu sayfadan anlıyoruz. böyle kişileri severim ve bu kişiyi de kutlarım ki böyle bir başlık açmış. altına da kahveye bu toprak insanlarının 500 yıl önce kavuştuğunu belirterek, kahvenin bilinmediği dönemlerdeki kahve ile ilişkili anılan rengin nasıl ifade edildiğini söylemiş. pek de güzel etmiş. sonrasında bazı kişiler de şöyle veya böyle akıl oyunları sayılabilecek yanıtlar ile mevzuyu süslemişler. eh onlar da pek iyi yapmışlar. ancak gel gelelim konunun maksada eren kısmına değinen çıkmamış. niye? çünkü araştırma kısmı sınıfta kalmış diye düşünüp konuya ilişkin mevzuya ait bilgiyi kısaca sunalım:

    kahvenin osmanlı'ya gelişi en yaygın ve kabul gören kısmıyla; kanuni sultan süleyman (1520–1566) döneminde yemen valisi özdemir paşa vasıtasıyla imparatorluk başkentine geldiğidir. bir başka görüşe göre ise 1555 yılında halepli iki tüccarın taht-ül kale (tahtakale) semtinde açtıkları kahvehane sayesinde osmanlılar kahveyle tanışmıştır. yani kahve ile osmanlının tanışması 16. yüzyıldadır.

    (bkz: http://www.turkkahvesidernegi.org/…-kahve/195/674/0)

    16. yüzyıldan önceki tarihi vesikalar incelendiğinde sözkonusu renge "fındıki" denildiğini görüyoruz. bu kelime köken itibarıyla farsça olup fındık kabuğu rengi demektir.

    (bkz: https://tr.wiktionary.org/wiki/fındıki)

    fındık kabuğu rengi neden kahvenin bilinmesinden sonra sonra değişti? en evvel işte onu bence konuşmak gerekir.

  • güney kutup dairesi icerisinde yer alan antarktika'da ramazan 2015 boyunca gunes dogmadigi icin yasanan iptal.

    onceki yillardan farkli olarak bu seferki ramazan'da 21 haziran da var. 21 haziran'da guney kutup dairesi icindeki heryerde 24 saatlik gece yasanacak. yani olay sadece kutup noktasi degil. bu yil koskoca kitanin tamami 24 saatlik geceyi yasayacak.

    diger gunlerde de sadece guney kutup dairesi'ne yakin ufak bir kesimde birkac dakikalik bir aydinlik yasanacak. kutup noktasi ise 23 eylul'e kadar gunes gormeyecek zaten.

    (bkz: kimse de demiyor ki aga bu nedir)
    (bkz: din kurarken dikkat edilmesi gereken hususlar)
    (bkz: 1997 yılında norveç'te yaşanan efsanevi ramazan)
    (bkz: antarktika türkiye istasyonu)

    düzenleme: yok mekke'ye göre oruç tutulur yok en yakın yerleşim birimi baz alınır falan diyenler allah'a şirk koştuklarının farkında değiller sanırım.

    allah'ın kuran'da bakara 187'de emrettiği:

    diyanet meali: şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için.

    geleneksel meal: fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin, için. sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün.

    uluslararası ingilizce meal: and eat and drink until the white thread of dawn becomes distinct to you from the black thread [of night]. then complete the fast until the sunset.

    allah'ın emri açık ve net. sen bu emre uymam kafama göre, 45.enleme göre, en yakın yerleşim birimi olan arjantin'in güneyindeki bir kente göre, mekke'ye göre oruç tutarım diyorsan kuran'ı reddediyorsun ya da kuran'ın hatalı olduğunu kabul ediyorsun demektir. kaldıki en yakın yerleşim birimi bildiğin komik bir çözüm. murmansk gibi 350 bin kişilik bir şehirde 24 saat gündüz yaşanacak. ona yakın bir köyde 23 saat 59 dakika gündüz, 1 dakika gece olacak. o zaman 1 dakikada mı iftar ve sahur yapılıp namaz kılınacak ve ardından 23 saat 59 dakikalık oruç tutulacak? mekke'ye göre yapacaklarsa ingiltere'de, hollanda'da vs. 22-23 saat oruç tutanların suçu ne?

    ayrıca 'bunlar bin kere açıklandı, cahiller sizi' deyip birbiriyle çelişen bin farklı çözüm öne sürüyorsunuz. biraz tutarlı olun.

    not: ateist değilim.

    (bkz: suudi arabistan'da 2020 haccı'nın iptal olması)

  • pilota "sanane be, sen işine bak" diyen arkadaşlar, siz daha otobüs içerisinde nefes almak için zıplamak zorunda kaldığınızda hala arkalara ilerleyin diyen otobüs şoförüne gıkınızı çıkartamıyorsunuz, o uçaktaki her açıdan tek yetkili adama mı akıl vereceksiniz?

    bunu türkiye'de değil de bir amerikan havalimanında yapsan, anında tutuklanırsın. bak uçaktan indirilirsin falan demiyorum, tutuklanırsın. amerikan vatandaşıysan 5 yıl uçuş yasağı yersin, vatandaşı değilsen sınırdışı edilirsin ve vizen iptal edilir.

    uçak lan bu uçak, dingonun ahırı değil. deplasman uçağı falan da değil, bildiğin tarifeli uçak. ne hostes senin bağırmanı dinlemek zorunda ne de diğer yolcular. ben uçakta tezahurat yapmak istiyorum diyorsan kiralarsın kendi özel uçağını, istersen uçakta halay çekersin.

  • bir türlü kıvamını tutturamadığım tatlıdır.

    sanırım benim cihazlarda bir sorun var aq

  • tüm görüşmelerinde "nereyi imzalıyoruz" diye sormaktan başka birşey yapmadığı için olabilir. adam "anayasaya aykırı ama ben imzalayayım siz bilahare düzeltirsiniz" dedi ya la geçen gün. bunun neyini dinleyeceksin? konuyu anlamıyor ki yorum yapsın.