hesabın var mı? giriş yap

  • "ülkenin yarısı akp'ye oy vermiş ama 20 gönüllü doktor arasında sadece tek akpli bendim, kefen giymeye gelince varsınız ama bırakın savaşmayı iş hastanede 14 gün hizmet vermeye geldi mi fıssınız " minvalinde konuşarak akp'nin tabanına ağır eleştiri (özeleştiri)getirmiş doktordur.

  • haşmet babaoğlu okuma yazması olan hiç kimseyi çıldırtamaz...

    haşmet babaoğlu gizli gizli elindeki şarap kadehini yudumlarken bu salak kelimeleri bir araya getirdiği için sözüm ona muhafazakar avantasıyla kafasını güzel yapar.

    helalinden kazanan, eğilip bükülmeyen, yaşamak istediği hayatı dilediği gibi yaşayan kimseler anca bu deli saçması şeylere yazık sırıtmasıyla bakar. ve asla okumaz. okuyacak değeri vermez.

  • düşünsene; atanmış iç işleri bakanı, seçilmiş ibb başkanı'na milyonlar önünde durduk yere ahmak diyor.

    gazetecinin sorusu üzerine; ibb başkanı “dünyanın en salakça nedenleriyle” iptal edilen ibb seçimlerinde kararı alan zihniyete, otoriteye söylemiştir, kendisine söylenen hakareti iade ederek.

    üstteki yazar gelmiş burada; yok ysk üyelerine söyledi, yok yüksek merciyi küçülttü falan ağlıyor. oğlum siz gerçekleri bile bile nasıl böyle kaşarlıklar yapıyorsunuz?!

    ysk üyelerinden bir adet dava başvurusu yok. kendiniz çalıp, kendiniz oynuyorsunuz.

    aklınızı ya yemişsiniz ya da satmışsınız birilerine.

  • yanlış. doğrusu, insanların doğal tabiat alanını yok edip oraya havaalanı yapmasıdır. o hayvanlar zaten hep oradaydı.

  • galatasaray'ın maçlarını kaçırmaksızın izliyorum, bununla birlikte maç özetleri ve yorumların olduğu programlar ile yazılı ve görsel medyada galatasaray'ı sürekli takip etmemle kız arkadaşımın kendisinden daha çok takımıma vakit ayırdığımı iddia ederek bana yönelttiği soru.

    durdu ve ciddi ciddi 'ben mi galatasaray mı?' dedi.

    -ilk yarı sen ikinci yarı galatasaray

    dedim. güzelim ilişki yarıda kaldı. daha sonra da kendi evine giderek aşkımızı tatil etti, alt bitti.

  • artık kullanmadığım bir spor aletini 800 liraya ilana koydum. elemanın biri “abim, canım abim 500 olsun hemen gelip alayım” diye mesaj attı. ben, o fiyata olmaz ama 750 olsun dedim. arkadaş başladı yok sakatlık geçiren birine alacaklarmış arkadaşlarıyla da, parayı çıkaramıyorlarmış da, sevaba girermişim de. neyse o biraz çıktı ben biraz indim anlaştık.

    abim gelecek almaya dedi. numaramı istedi. sözde abisi aradı beni aletin ebatlarını sordu. sedan arabaya sığar mı? yoksa babamın arabasıyla geleyim dedi, sığar dedim. buluşma yerine c serisi mercedes ile geldi. abi bakalım sığmazsa pederin x5 i alıp geleyim dedi. neyse bir şekilde sığdırdık, aldı gitti. ben de salaklığıma gülüp el salladım arkasından.

  • başlığın en beğenilen entrysini debe'de görünce genelleme yapmanın pek doğru olmadığını yazmak için biraz içimi dökeyim istedim.

    annem akciğer kanseri olduğunu öğrendiği vakit babamla evliliklerinin 36. yılıydı. doktor bizimle konuştu, nispeten şanslısınız dedi. kaburga kemiğinin üzerinde yoğunlaşmış, iki kemiği alıp tedavi etmeyi deneyeceğiz. ameliyat başarılı geçer umarım dedi. babam bir yandan gözünden akan yaşları sildi bir yandan da şükürler olsun diye sevindi. yaklaşık 12 saat sürdü ameliyat. hatta doktor bey ameliyattan çıkınca bayıldı o derece zordu. annem yavaş yavaş iyileşti. o süreçte babam resmen bebek gibi baktı. doğru düzgün internet kullanmayı bilmeyen adam yemek sitelerinin kurdu oldu. her gün sevdiği yemekleri yapıyordu kendisi. yoğun işi vardı ama gelir gelmez mutfağa dalıyordu. ulan bugün size bir musakka yapacağım var ya böyle bir şey yemediniz hayatınızda diye geyik muhabbetini başlatırdı. evdeki herkes bilirdi ama ses etmezdi, o musakka bizim için değil annem içindi. günler güzel geçmeye başladı çünkü annemin sağlığı yerine gelmiş, yüzünün rengi yerinde, pikniğe gidiyoruz, eğleniyoruz vs rüya gibi.

    aradan 1.5 yıl geçti. öksürük başladı. kontrole gittik, hastalığın akciğerde nüksettiğini öğrendik, en ileri evre. öğrendiğimiz gün kuzenin düğünü var. annem çok neşeli, herkes orada, düğünden önceki gün herkes öyle eğleniyor ki kendi arasında, kardeşimle ben hariç. sadece ikimiz biliyoruz annemin herkese veda gecesi olduğunu, böyle bir kalabalığın bir sonraki buluşmasının cenazesinde olacağını. düğün bitiyor, ertesi gün biz söylüyoruz lisan-ı münasiple mevcut durumu. doktor bize "gerçekçi olacağım şansı varsa altı ay yaşar" dediği zaman yaşadığım hissi kimse yaşamaz umarım, altı ay da yaşayamadı zaten. biz bunu anneme söylemedik tabii. ama kendisi anlamıştı. kimsenin umudu yoktu. tek kişi hariç, babam. bebek gibi baktı yine ona. kemoterapi çok ağırdı. yerinden kalkacak dermanı olmuyordu iki gözümün çiçeğinin. babam altını temizlemeye varana kadar her şeyi hiçbirimize bırakmadan kendisi yaptı. bir akşam fenalaştı, evindeki son akşamı oldu. bir saha getiremedik yanımıza.

    8 yıl bitti. hala ilk gün gibi. bu süreçte babam hala çocuk gibi hassas. biz dahil olmak üzere herkes "uygun biriyle" evlenmesinin iyi olacağını söyledi ama o hâlâ yanaşmıyor buna. tek kelime: istemiyorum.

    babamın ağzından cafcaflı sözler duymazdık biz. öyle romantizm falan çok uzak şeylerdi. 12 yaşından beri dişiyle tırnağıyla hayat mücadelesi verip bir yerlere gelmişti. çocuk olamamak böyle bir etki bıraktı belki üstünde. annem hep derdi sizi de dışarıya çıktığınız zaman pencereden bakıp aslan oğlum benim diye uğurluyor diye ama biz bunu hiç duymadık kendisinden. seviyorum, aşığım kelimeleri dökülmedi hiç ağzından ama bir daha yüzünü asla göremeyeceği annemin adının her geçtiğinde gözlerine bakarım. o yemyeşil gözler hemen buğulanır, hemen lafı değiştirmeye çalışır.

    neyse çok uzattım. belki istisnadır, belki azdır bunu yapan ama yok değil kardeşim işte. gözümle gördüm ben, birebir yaşadım.

  • bence cüppeli haklı. kıdem tazminatını cahil hocaya soran bir işçiye o kıdem tazminatı haramdır. zıkkımdır. ama kıdem tazminatı hakkı için yıllarca mücadele etmiş bilinçli bir işçi için anasının ak sütü gibi helaldir.

  • bütün italya'nın birbiriyle flört etmesi..

    ya da ben çok gerikafalı acayip bağnaz filan olduğum için bana öyle geldi..

    yaya geçidinden karşıya geçen kadına, otobüs şöförü yol verdi diye, teyze adama öpücük attı..
    bildiğin teyze, bildiğin otobüs şöförü ve bildiğin öpücük..

    süpermarket kasasında, kasiyer çocukla bi kadın 15 dakika gülüşe oynaşa fingirdeşe konuşurlarken, biz de arkasında 20 kişi ip gibi dizilip sıranın bize gelmesini bekledik.. kimse de sesini çıkarmadı.. ben de misafirim diye sesimi çıkarmadım..
    neden kimse sesini çıkartmadı peki?!
    çünkü sıra kime geldiyse o da kasiyer çocukla gülüştü.. fingirdeşti..

    makarna yemek için girdiğim self-servis bi lokantada, makarna tezgahının arkasındaki çocuğa "hangisini önerirsin?" dedim..
    "hiç biri senin kadar güzel değil :)" dedi..
    makarnamı aldım, okşanmış gururumla arkamı döndüm masaya gidicem, benden sonra gelen 110 kiloluk, 50 yaşlarında adama da aynısını söyledi..

    yani; otobüs şöförü teyzeye, teyze kasiyer çocuğa, kasiyer çocuk adama sonra hepsi uşağa..
    böyle bi ortam..
    aklım gitti bi haftada..

    bütün ülke ihtiraslı bi aşk yaşıyo valla..