hesabın var mı? giriş yap

  • bu fotoğraf ile ilgili dikkat etmemiz gereken noktalardan biri de şu:

    elon'un fotoğrafında açıklama olarak "atatürk anıtkabir" yazıyor.

    "ataturk anitkabir" değil. yazıyla iletişim kurulan şu sözlükte bile i yerine ı, ı yerine i, ü yerine u harflerinin kullanımını görüyoruz.

    elbette elon musk'ın sosyal medya hesaplarını yöneten insanlar vardır ve elon bunu kendisi yazmamıştır ama kalkıp da "bizim klavyemiz ingilizce" diye bahane üretmemiş kimse.

    klavye ingilizce olsa bile ingilizce'de kullanılmayan bazı harfleri içerebiliyorlar. en olmadı yeni klavye dilleri eklenebiliyor. kullanmak isteyen için böyle seçenekler var.

    bakın artık de, da ve soru eklerini geçtim, insanlar doğru harfi bile kullanmıyorlar.

  • bir yerde taksiciler vs mordor olsa mordor tarafını seçerim. taksiciler vs thanos olsa thanosun köpeği olur, şıklatacağı parmaklara manikür yaparım. net.

  • balkanlar, tarihiyle, kültürüyle, siyasetiyle ve en çok da müzikleriyle hüznün coğrafyasıdır. kimi şarkılar vardır, dinlerken öyle hareketli, öyle kıpır kıpır gelir ki “kim bilir nasıl eğlenceli bir hadiseden bahsediyor” diye düşünür insan. o anlatılan aslında bir köy yangınıdır. sonra başka bir şarkıda ritmin hızına yetişemez insanın kulağı ama anlatılan bir terk ediliştir. tabii bu hep böyle değil; kimi zaman da insanın içine işleyen, sözlerini anlamasa dahi hikayesini kendi yazmış gibi anlayabileceği balkan türküleri, balkan şarkıları vardır. jovano jovanke bunlardan biridir.

    jovano jovanke bir makedon/ya türküsüdür ama her güzel şey gibi paylaşılamaz. bulgarlar “bizimdir” der, makedonlar buna karşı çıkar. hatta “% 110 makedon türküsüdür” derler. bulgarlar sahiplenedursun bu türkü pırıl pırıl bir makedon ezgisidir. ancak bilindiği gibi balkanlarda tüm kültürel öğeler geçişkendir, balkan ruhu sınır tanımaz bir özgürlükle bütün ülkelerin üzerinde eşit uçar. türkünün sözlerine biraz dikkat edince aslında makedonca olduğu zaten bellidir. bulgarlar bile bu türküyü makedonca söylerler.

    enstrümantal, erkek vokal, kadın vokal, koro, müziksiz sadece kadınlardan oluşan koro, rock, jazz, sadece akordeon, sadece klarnet gibi sayısız versiyonu vardır. vaska ilieva, aleksandar sarievski, nikola badev, leb i sol gibi makedon müziğinin bütün önemli isim ve grupları bu türküyü yorumlamıştır. ayrıca nigel kennedy’nin east meets east albümünde de yakıcı bir yorumu vardır. minnesota accordion orchestra’nın enstümantal yorumu da fena değildir. balkan ezgilerini koro olarak söyleyen kadınlardan oluşan muhteşem svitanje grubu da güzel şekilde yorumlar. resmi sitelerinde bu türkünün linki de vardır:
    http://www.svitanje.org/…es/yovano_yovanke_clip.mp3

    kanada, abd, avustralya gibi ülkelerde yaşayan makedon diasporasının bütün müzik grupları bu türküyü bir şekilde yorumlamış böylece başka kültürlerde de tanınmasını sağlamışlardır.

    lakin gelin görün ki en güzel en etkileyici versiyonu nazarımda bulgar sanatçı slavi trifonov’a aittir. üstelik bir de klibi vardır. klip ve şarkı birinci dünya savaşı’nda ölen bulgar askerlerine adanmıştır. hatta youtube’ta yer alan klibin yorumlarında makedon ve bulgar arkadaşlar “şarkı asıl bizim” tartışmasına girmişlerdir.
    http://www.youtube.com/watch?v=byns6ybp_w0

    bu da bizim mahallenin göçmen gençlerinin alkollü ve de detone ama samimi bir versiyonudur. mekan karşıyaka bostanlı sahil:
    http://www.youtube.com/watch?v=ka0-uauv2i0

    ara edit: aynı gençler daha az detone bir kayıt yapmışlar, yine bostanlı'da: http://www.youtube.com/watch?v=kjxy4qkk2ei

    bu da sözlerinin tercümesidir.

    jovano jovanke
    kraj vardarot sediş, mori ........... vardar'ın kıyısında oturuyorsun canım
    belo platno beliş......................... beyaz keten ağartıyorsun
    se na gore gledaş...................... ve yükseklere bakıyorsun*
    srce moje jovano........................ canım benim jovano
    --------
    jas te tebe te çekam, mori.......... ben seni bekliyorum oysa
    doma da mi dojdesh................... eve gelmeni bekliyorum
    a ti ne doagaş, dusho ………...... ama sen gelmiyorsun
    srce moje jovano…………….......... canım benim jovano
    --------
    tvojata majka, mori ……….......... senin annen canım
    tebe ne te puşta ……………......... bir türlü salmıyor seni
    kaj mene da dojdeş, duşo ….... yanıma gelmeyesin diye hayatım
    srce moje jovano ………….......... canım benim jovano

  • atatürk'ün türkiye cumhuriyeti'ni yıkmak için, akın akın milyonlarca ortadoğu kaçkınını doldurarak ümmetçilik oynanıyor. iç savaş, dış savaş ne ararsanız olacak.

    allahın belasıdır.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)