hesabın var mı? giriş yap

  • çocukluğumdan beri haykırmak istiyordum, kısmet bugüneymiş: (bkz: sezen aksu)
    zamanın ötesi garantilendi tabi ki.

    şaşınlık ve mutluluk editi: samimi bir şekilde zamanın ötesi + kıl kıl mesajlar beklerken tam tersi oldu, destek yağıyor valla. abartmak gerekirse, bir tabuyu daha yıktık sanki? demek ki bu ülkede de güzel şeyler olabiliyor. şu an ağlıyorum biliyor musunuz?

  • akp milletvekili aydın ünal'ın beyanı.

    "diğer partilerde göremeyeceğiniz bir değişim sürecini yaşıyoruz. biz 21 ay boyunca hiçbir şeyi konuşmadık. sayın cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki meseleler konuşulmaz. aile içindeki mahrem konular ama çok kolay geçmiş bir süre değildi. bu sorunlar ortalığa dökülmeden çözüme kavuşuyor. sütliman bir süreç yaşamadık. sayın başbakanımız da ifade etti,

    sayın cumhurbaşkanımız "güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan" demişti. ama böyle olduğu zaman türkiye'nin iyi idare edilmediğini gördük. güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü başbakanın iyi sonuçlar doğurmadığını gördük. ikisini itham etmek mümkün değil.

    cumhurbaşkanı ve başbakan ilişkileri hep sorunluydu. birbirlerini çok iyi tanıyan iki isim buna rağmen görüş ayrılıkları ortaya koydu. çok yumuşak bir geçiş gerçekleşti. bu süreç cumhurbaşkanımız tarafından yönetilmiş bir süreç değildir.

    bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak.

    fiili olarak oluşan durum bundan sonra da devam edecek. türkiye açısından daha sağlıklı olacak."

    "aramızdan tam biatçı, kişiliksiz ve karaktersiz bir arkadaşı başbakan olarak göreve getireceğiz" demiş kısaca.

    (bkz: yakışır)

  • bugünkü yazısında şu ifadeleri kullanmış

    --- spoiler ---

    üç bakanın sel felaketinin vurduğu
    giresun’un dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlarla görüşmek için iş makinesinin kepçesinde gittikleri bir görüntü var.

    ilk gördüğümde bana “işte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. hani nâzım hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. işte özlediğimiz devlet bu. bravo üç bakana. bize bunu yaşattıkları için içişleri bakanı süleyman soylu’ya, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’ye, çevre ve şehircilik bakanı murat kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. bana “özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “giresun dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.

    --- spoiler ---

  • al işte bitiyor. şimdi git, yeni biriyle tanışmaya çalış, olmasın, çok çalış ve bir şekilde tanış. ona daha önce anlattığın komik anıları bir daha anlat, çok sevdiğin anıları bir daha anlat. kendini çok düzgün onun hayatına saygılı biri gibi göster, samimiyet duvarı yıkılana kadar sofra adabına uygun yemek yemeye dikkat et. "dur fazla arayıp sormayayım da eskisinde olduğu gibi yüz göz olmayayım" diye düşün, sonra çok ara, hep ara, cebi kapalıysa kıllanıp evden ara. ilişkinin başında kıllandığın adam isimlerini, ilk kavgada yüzüne çarp, onu bütün arkadaşlarından soğutmaya çalış, kendi arkadaşlarının ne kadar süper insanlar olduğunu anlat. dayanamasın, ayrılmak istesin, debelen dur, yeniden süper bir ilişkiniz olacağını anlatarak bir sürü söz ver. insan olduğun için tutama, yeniden kavga çıksın. ayrılmaya karar versin. kim uğraşacak. yok artık valla ben gelemem bu kadar külfete.

    (bkz: bilemem ilgilenmem de)
    (bkz: umut sarıkaya)

  • bu gündem yoğunluğu konusunun evreleri var:

    1) yazının icadı
    2) matbaa
    3) günlük gazeteler
    4) radyo
    5) devlet televizyonu
    6) 24 saat haber yayını yapan özel tv'ler
    8) internet üzerinden yayın yapan düşük bütçeli ekipler
    9) sosyal medya (bugün)
    10) ai destekli sosyal medya algoritmaları (yarın)
    11) vr destekli yayınlar (ertesi gün)
    12) beyin ölümü (3 vakte kadar)

    bence sosyal medya büyük bir kırılma noktası oldu. bunu hala tam kavrayamadık. insanın mevcut tüm zayıflıklarının, komplekslerinin, algı yetersizliklerinin etkisini yüzlerce kat arttıran bir yapıya sahip. facebook'un fake news filtresi gibi çabalarla bu gidişat yavaşlatılabilir ama geriye döndürülemez.

    tabii bunlara ek olarak, türkiye gündemi de son 5 senede aşırı hızlandı. sadece algı değil, reel gündem de değiştiğinden biz çiftkatlı yoruluyoruz.

    ***

    ben de sürekli uymuyorum ama %90 izlediğim yol şu:

    1) türkçe gazete, tv, haber takip etmiyorum. sıfıra yakın bilgi, sıfırın altında kaliteli düşünce, maksimum sinir harbi. her yayın, iktidarla olan organik ilişkisi -veya bunun eksikliği- üzerinden tanımlanıyor. medyanın normu bu değil. türkiye dışına çıkmadan anlamak zor bunu.

    2) hangi dilde olursa olsun, son dakika haberlerine kesinlikle bakmıyorum (en azından mossad maaşımı kestiğinden beri). ne gereği var? haber platformları birbiriyle yarışmak için saçmalıyorlar. 1-2 gün gecikmeyle öğrenin ama damıtılmış olsun, bağlama otursun, sakin kafayla yazılmış olsun.

    3) haber için sosyal medya takibi, sadece deprem, gösteri, vb acil durumlar için değerli. onun dışında tam bir confirmation bias cehennemi. sosyal medyayı hobiler, ilgi alanları için takip ediyorum. hatta daha da iyisi, iyi bilmediğiniz konulardaki seçkin yayınları, kişileri takip için güzel.

    4) 30-60 saniyelik, bol efektli haber videolarını görünce kapıyorum. dikkat kıtlığı çeken bu vine neslini daha da dikkat kıtı yapan şeyler bunlar. biz amerikan başkanı, apple ceo'su, elon musk filan değiliz ki kardeşim, zamanımız o kadar değerli değil. 10 tane kısa video izleyeceğine, 10 tane tweet okuyacağına, bir tane derinlikli yazı oku, podcast dinle.

    5) sabah uyanınca ilk işim, gece yatarken son işim telefona bakmak olmamalı. bazen elim gidiyor, farkedip kendimi zorla durduruyorum. bilgisayara da eklentiler kurdum, mesela çalışırken 5 saat boyunca sosyal medya sitelerini engelliyor. kendi kendimle savaş halindeyim resmen. elbette sonunda bu savaşı kazanamayacağız. dediğim gibi vr/ar teknolojileri hayatımıza entegre olunca pek şansımız yok. ama en azından mağlubiyeti geciktirebiliriz.

  • recep tayyip erdogan universitesi tarih bolumu ogretim gorevlisi yrd.doc.dr. oktay yavuz'un yaptigi arastirma sonucu ortaya cikan inanilmaz benzerlik. turk milletinin gelmis gecmis en buyuk iki lideri arasindaki bu benzerliklere sasmamak gerekir aslinda:

    erdogan'in belediye baskani seçildiği yıl 1994.
    kanuni'nin bas sehzade seçildiği yıl 1494

    erdogan'in boyu 1.86
    kanuni'nin de boyu 1.86

    erdogan'in kilosu 84
    kanuni'nin de kilosu 84

    erdogan'in kan grubu ab rh-
    kanuni'nin kan grubu da ab rh-

    erdogan'in basbakan olduğu yıl 2003.
    kanuni'nin padisah olduğu yıl 1503.

    erdogan'in sag kolunun adi suleyman (suleyman soylu)
    kanuni'nin sag kolunun adi erdogan idi. (merkepli erdogan pasa)

    kanuni'den once padisah olan yavuz'un doğum yılı 1448'di.
    erdogan'dan once basbakan olan abdullah gul'un doğum yılı 1948.

    kanuni de ata binmekten hoslanmazdi.
    kanuni'nin de biyiklari tirtila benziyordu
    her iki liderin de basurdan muzdarip oldugu biliniyor.
    kanuninin de sesi hastalaninca arap baciya benziyordu.
    kanuni'nin de ogullarindan biri super zekaliydi.

    ve son olarak...

    erdogan'in en sevdigi saray dolmabahce
    kanuni'nin en sevdigi yemek dolma!

  • sabah sabah beni hüzünlendiren fotoğraf.

    çok kar yağdığı için evde mahsur kalmıştık o günlerde. sonra "amaaan nolcak ya" diyerek çocukluk arkadaşımla beraber barcelona pastanesine gidip çilekli tart almıştık, kaç kere düşme tehlikesi geçirdiğimizi, gülme krizlerimizi eve gelip kutuyu açınca tartların tepetaklak halini hatırladım.

    sonra da istiklal caddesinin 90'lı yıllardaki halini hatırladım. içim buruldu, üzüldüm yine...

  • yav sineği sıkıp yağ çıkarma derdindeler. neymiş masraf oluyormuş.

    ülkenin ammına koymak isteyen cengize şlap diye 50 milyon 50 milyon para yağdır. suriye 360 milyar tl yağdır. oraya yağdır buraya yağdır.

    tabelaya gelince: yav masraf oluyordu.

    ne kadar da israfla mücadele eden bir hükümet.

  • oğlum üç buçuk yaşında, otizm spektrumu içinde bir çocuk. henüz konuşmuyor. bana babacığım diyerek sarılacağı günü görebilmek en büyük hayalim. birçok babanın farkında bile olmadığı, basit, küçücük bir şey benim hayalim evet.

    geçen gece eve dönerken, evlerden birinin balkonunda küçük bir kız babasına heyecanla bir şeyler anlatıyordu. babası hiddetli bir ses tonuyla "ceren sus artık allah belanı versin" diye bağırdı. o an içimden bir şeyler kopup gitti. buz gibi oldum.

    debe editi: otizmin farkında olalım. erken fark edilen ve eğitime yönlendirilen çocuklar birçok alanda başarılı olabilirler. otizm bir hastalık değil, farklılıktır.

    (bkz: #52401653)

    https://www.youtube.com/watch?v=m31gxcg8qiw