ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
boşanacaklara tavsiyeler
-
matkap kullanmayı öğrenin çok zor oluyor sonra! mesela ben son iki saattir komşuların pazarını piç ediyordum, bu matkabın modları varmış... butonu çekiç üzerine getirince darbeli moda geçiyormuş. perde duvar üzerinde 2 saatte 2 cm derinliğe ulaşabildim, 1. haftanın sonunda rafları çakabileceğimi umut ediyorum.
bir de dübel, tornavida, pense falan nedir öğrenin. ay pis bunlar, toz tutuyor diye bütün alet edevatı adamla beraber yollamayın.
not: 19 litrelik damacanayı mutfağa taşımak için halterci olmanıza gerek yok, yan yatırıp yuvarlayın. sebile takarken koparmadan ziyade, silkme işe yarıyor, sakın unutmayın.
sarılmaya ihtiyaç duymak
-
yunan mitolojisine göre, zeus'un sorumlu olduğu durum. şöyle sevdiğim bir hikayesi var:
tanrıların kralı, göklerin hakimi zeus'un yarattığı insanlar eskiden dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüze sahip, sırtlarından birbirlerine yapışmış şekilde ve her insan çift olarak yaşar şekildeymiş. bu insanlar çifter çifter mutlu şekilde yaşamlarını sürdürürken, keyiflerine düşkünlükten dolayı tanrıları zeus'a şükretmeyi unutunca zeus insanları uyarmış. kendisini unutan halka krallığına yakışan bir ceza vermek isteyen zeus, onların huzurunu toplamak için kolları sıvamış. bakanların gözlerini kör edecek kadar parlak olan bıçağıyla insanları ikiye bölen zeus, onların ruhlarını da ikiye bölmüş. artık her insandan iki tane varmış, yani birbirinin eşi olmayan ama birbirinin eşi olan parçalar her tarafa dağılmış.
böylece insanlar parçalarından eksik yaşamakla lanetlenmiş ve bütün hayatlarını sarıla sarıla diğer yarılarını bulmak için harcamaya başlamışlar.
6 temmuz 2020 alkol zammı
-
bugün almanya'dan türkiye'ye seyahat eden bir tanıdığım (alman) elinde 2 tane 70'lik yeni rakı ile (12.99 € notuyla) story paylaşmış.
yani almanya'dan türkiye'ye türk arkadaşlarını görmeye gelen bir alman, türkiye'ye gelirken hediye olarak türkiye'de üretilen, türkiye'nin yerli ve milli içkisi rakı hediye getiriyor. şaka gibi!
çünkü türkiye'den asgari ücreti neredeyse 4 kat, kişi başı geliri 5 kat olan ülkede rakı fiyatı türkiye'den daha ucuz. rakı fabrikasının yanında yaşayan adam rakıya 3 bin km ötedeki adamdan %70 daha fazla para veriyor, hem de o adamdan kat be kat daha fakirken.
kırklareli üniversitesi logosu
-
türkiye'de yaşamaktan nefret etme sebeplerinden bir tanesi.
mardin artuklu üniversitesi logosu'nun önünde diz çöküp tövbe isteyeceği logo.
çin'de bulunan kumarhaneler ve eğlence bölgesi macau'nun logosunun birebir kopyası.
evet yanlış okumadınız çin'de bulunan kumarhaneleriyle meşhur bir eyaletin logosunu çalmıştır kırklareli üniversitesi.
kırklareli üniversitesi logosu
macau bölgesi logosu
rezilliğin daha detaylı bilgisi için edit:
kırklareli üniversitesi web sayfası
macau hakkında genel bilgiler
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: milli oluşumu dinlemek isteyenler buyursun
entry: lisenin ilk senesi bitmiş . . . (burada lisedeki kızlardan vs bahsediyor milli olma hikayesini anlatacak.)
@2 ulan ben de siyasi anlamda bir milli oluşumdan bahsediceksin sandım amk
yaran olaylar
-
2000 lerin başında geçiyor olay.arkadaşım fefe binbir güclükle lada tavria diye bir araba aldı. ama anlatamam yarabbin nasıl dandik bir araba, böyle birsey olamaz, her gün ve her saniye arıza yapıp yolda kalıyor. tamirciler bıktı bizimle ilgilenmiyor. satmaya çalışıyoruz, kimse almıyor...
neyse bir gün -artık hangi hastalikli beynin fikriyse- bu arabayla pikniğe gitmeye kalktık. haliyle yolda bozuldu ama bizde endişe yaratmıyor artık bu durumlar, ite dürte getirdik bir agaç altına. mangalı yaktık, biraları ictık akşam eve dönuş saati geldi.eee her zamanki gibi bas bas çalışmaz, bir de inadı gibi yokuş felaket dik. neyse iki kişi geçtik arabanin arkasına geberiyoruz ama milim milim ancak gidiyor. sonra ne oldu bilmiyorum buzadam herhalde daha kuvvetli itneye başladı, araba bayağı hareket etti. zaten dişımizi sıkıp rampanın başına çikarsak yeter, diye düşünüyoruz.
uzatmayayım rampanın başına gelip son bir kuvvetle ittirdik araba iyice hızlansın diye. aynen düsündüğümüz gibi rampa aşagı cilgınlar gibi gitmeye basladi hurda ama hala çalişma emaresi yok. ben var gücümle direksiyonda olan arkadaşa bagirdim "fefe 2 ye tak kontaği aç, vurdur laaannn"
ve sevgili dostlar bağirmami muteakip çizgi filmlerde olabilecek bir efektle birbirimize baktık ki, direksiyonda olmasi gereken fefe, kanli canlı yanimizdaydı ve mal mal yüzumuze bakıyordu.demek arabayi bu kadar rahat itebilmemizin sebebi de buydu...
yokuş aşağı son sürat ormana dalan arabayı keder ve gülme krizi arası bir hisle izliyorduk. araba önce ağaçlara vurdu sonra takla atmaya başladı, takla atma sesleri kesilince fefe'den 'kurtulduk en azından aq' tarzı bir cümle çıktı. kimse konuşmadı, kimse kimseyi suçlamadı. mangalı tekrar yaktık, biraz daha bira içip gülme krizi bitince eve döndük.
vito corleone sözlük yazarı olsa olabilecekler
-
amerigo bonasera - ekşi sözlüğe güveniyorum. karmamı ekşi sözlük sayesinde yaptım. ve entrylerimi de bir ekşi sözlük yazarı gibi girdim. aramaya inandım. forum yapmadım. anket başlıklara entry girmedim. gerektiğinde ayar verdim ama diğer yazarların onurunu zedeleyecek bir şey yazmadım. iki serseri iki gün önce bir entrimi kötülemişler. altına ayar bakınızları verip, mealini yazmışlar. sözlüğe girdiğimde gördüm ki entrim geçen haftanın en kötü entrileri listesinde. ben iyi bir ekşi sözlük yazarı gibi moderatörlere gittim. bana illegal hiç bir şeyin olmadığını söylediler. monitörün başında aptal gibi kalakaldım. ve o iki serseri bana smileyli mesaj gönderdi. o zaman dedim ki "adalet için don corleone'ye gitmeliyiz".
vito corleone - neden moderatörlere gittiniz? neden daha önce bana gelmediniz?
ab - benden ne istiyorsunuz? herşeye razıyım. ama sizden istediğim şeyi yapın.
vc - neymiş o?
ab - o iki serserinin sözlükten uçurulmasını istiyorum don corleone.
vc- ben bunu yapamam.
ab - size istediğiniz her şeyi veririm.
vc - sen uzun zamandır badilistimdesin. ama sen ilk kez bana bir şey danışmak ya da yardım istemek için geliyorsun. başlığıma en son ne zaman entry girdiğini hatırlamıyorum bile. çaylakken sana kefil olmama rağmen. bence artık dürüst olalım. sen badiliğimi asla istemedin. ve bana borçlanmaktan korktun.
ab - başımın derde girmesini istemiyordum.
vc - seni anlıyorum. sen ekşi sözlük'te cenneti buldun. karman iyiydi. çok şükela alıyordun. moderatörler seni koruyordu ve sözlüğün kuralları vardı. benim gibi bir dosta ihtiyacın yoktu. ama şimdi yanıma gelip bana "corleone; adaleti sağla" diyorsun. ama bunu saygıyla yapmıyorsun. dostluğunu önermiyorsun. bana "baba" demek bile aklına gelmiyor. onun yerine bana geliyor ve benden sözlükten yazar uçurmamı istiyorsun. değil mi?
ab - senden adalet istiyorum.
vc - bu adalet değil ki. sen hala sözlükte yazarsın.
ab - o halde entryleri kötülensin. benim gibi. bunun için ne ödeyeceğim?
vc - bonasera; bonasera... bu kadar saygısızca davranman için sana ne yapmış olabilirim? eğer bana dostça gelseydin entrylerini mahveden o serserilerin entrileri kötülenmiş olurdu. eğer senin gibi dürüst bir adam tesadüfen düşman kazansa bile onlar da benim düşmanım olurdu. o zaman senden korkarlardı.
ab - dostum olur musun? baba...
vc - güzel... bir gün -tabi o gün hiç gelmeyebilir- senden benim için bişey yapmanı isteyeceğim. ama o güne kadar bu adalet meselesini bir armağan olarak kabul et.
ab - grazie grazie baba!
vc - prego
nobel edebiyat ödülü
-
evet bu ödül “genel olarak” yazarların tüm çalışmaları gözden geçirilerek verilir. mesela bizim ülkede orhan pamuk'un kar ile ödül aldığı söylenir durur. halbuki pamuk'un tüm kitaplarının arkasına bakarsanız nobel imzası var çünkü tüm çalışmaları onaylanmış gibi bir şey oluyor. hatta söylenene göre akademiyi en çok etkileyen kitabı kara kitap olmuş.
neyse yani yazarın tüm çalışmaları gözden geçirilip veriliyor dedik ama bunun istisnaları da var.
knut hamsun sadece growth of the soil eseriyle ödül almıştır. thomas mann sadece buddenbrooks'un başarısıyla almıştır. john galsworthy, the forsythe saga ile ve roger martin du gard ise les thibault ile almıştır. bunların dışında ernest hemingway'e meşhur the old man and the sea için ve son olarak mikhail sholokhov'a meşhur ve durgun akardı don serisi için ödül verilmiştir. tabi dediğim gibi bu 6 isim istisnadır. 121 yıl içinde sadece bu 6 yılda esere ödül verilmiştir. detaylı olarak araştırmak isteyenler nobel'in sitesinde facts kısmına bakabilirler.
edit: tabi ödül verilirken bu 6 yazarın tüm çalışma hayatı mutlaka etkilidir ama spesifik olarak belirttiğim eserleri nobel komitesi tarafından öne çıkarılmıştır.
g20'de kameraya takılan ilginç herif
-
(bkz: fuat avni)
nejat işler'in sesi
-
nejat işler'in gırtlağında bulunan ses tellerinin akciğerlerinde bulunan hava ile titreşmesiyle oluşandır. aynı işlem bende de gerçekleşiyor ama hayat işte. onun sesi hüzne davet ediyor benim sesim gece 10-11 halı saha maçına.
kocişimin aldığı 37 bin liralık koltuk takımı
-
bu tarz paylaşımların kocişimin bana soktuğu sik noktasına gelmesi yakındır.
ek 2.1: mesaj ile beni terbiyeye davet eden arkadaşlar oldu, ama ben bazı konularda çirkinleşmeden kendimi ifade edemiyorum, idare edin.
lost
-
dizideki ada facebook'a benzemektedir. olmus babanizi, senelerdir gormediginiz ilkokul arkadasinizi bulmaniz an meselesidir bu adada.