hesabın var mı? giriş yap

  • mangonun kurucuları isak halfon ve nahum andıç'ın hedeflediği gibi son modayı takip edebilecek ekonomik gücü olmayan kadınları bile günün modasına uygun giydirebilmektir. hızlı moda, modadaki yaz ve kış sezonlarının arasındaki uzun zaman dilimi içindeki en yeni moda sayılan ürün yelpazesini genişletmeyi amaçlamaktadır. bu durum tamamen tüketiciyi en son moda ürünlerini daha uygun fiyata satın alabilecekleri bir yarışa sokmaktır. bunu bugün dünyada en iyi başaran holding inditextir, zara, pull and bear, massimo dutti, bershka, stradivarius, oysho, zara home, uterqüe gibi markaları uygun fiyatlarla, alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratacak tarzda şık mağazalarda tüketiciye sunmaktadır. pazarlama stratejisi olarak hızlı moda yaratan markalar aslında global düşünüp yerel hareket etmektedirler. eskiden küçük balıkları yutan büyük balıkların yerini artık yavaş hareket eden balıkları yutan küçük ve hızlı balıklar almaktadır. avrupa'nın en büyük moda firması olan marks&spencer bile, ingiltere ve avrupa hazır giyim pazarındaki pazar payını h&m, gap ve zara gibi yabancı fast fashion zincirlere kaptırmaya devam etmektedir. müşterinin nabzını her an elinde tutan, doğru ürünü, doğru zamanda, doğru fiyatta, doğru pazara sunan firmalar başarılı olmakta ve hızla büyümektedir. her geçen gün tüketiciler daha da bilinçlenmekte, onları tatmin etmek daha da zorlaşmaktadır. bu sebeple hızlı moda üreticileri sürekli mağazada satılan ürünlerin takibi yapmak en çok talep gören ürünleri ve beklenilen alternatiflerini değerlendirip müşteri telebini karşılamaya yönelik bir çaba içersinde olmaktadır.

  • işin aslı bekarların evli arkadaşları ile az görüşmesidir.
    üç aşamadan oluşur.
    giriş: özellikle evlilik hazırlıkları sürecinde araya soğukluk girmeye başlar. mobilyalarından, yemek takımından, hayalindeki gelinliğinden, düğün organizasyonundan, vb ıvır zıvırdan başka hiç bir şey konuşmazlar. sabırla dinlersin. ne de olsa kaç yıllık arkadaşlık, dostluk var, vefalı olmak lazım, heyecanını paylaşalım dersin.

    gelişme: evlendi hadi gözümüz aydın dersin "kocişko" hikayeleri bitmez. vıcık vıcık romantizm hikayeleri, yeni gelin ablaklıkları, koca nasıl eğitilir, kayınvalde, görümce nasıl yola getirilir taktikleri hikayeleri hiç bitmez. evliliği sadece iki kap yemek ve hijyenik barbie evi gibi algıladığından hep yoğundur. sürekli evinden ve evliliğinden bahseder kısıtlı sürede. şikayetler bitmediği gibi bir de iyi biri karşına çıkarsa evlen akılları bitmez. sürekli dedikodu. tahammül etmek zorlaştığından mesafe koyarsın.

    sonuç: arkadaşınız o muhteşem evliliğini bir bebekle taçlandırmak ister. sohbetlere artık bebek yapma çalışmaları da eklenmiştir.
    hamilelik gerçekleştikten sonra nasıl ki erkeklerin askerlik anıları bitmez kadınların da hamilelik ve doğum anıları bitmez. bebek cinsiyet duyurma partisinden sonra bir daha görüşülmez.

    eğer görüşmeye devam ederseniz daha baby shower, doğum organizasyonu, kokulu sabunlar, çiçek kurabiyeler, bebek mevlidi, diş partisi, doğum günü, ilk kaka partisi vb. bir çılgınlık dünyasında bulursunuz kendinizi. yol yakınken kaçın kurtulun.

    işin garibi bunları sadece varoş, sonradan görme kezbanlar yapar sanıyordum. festivalden festivale koşan, sergileri gezen, kariyer delisi eğitimli, kültürlü kadınlar da bunları yapıyor. galiba yüzük takınca bir yerimizde bir şeyler aktive oluyor sözlük, çok korkuyorum.

  • eserlerine kendi sesini de katmış, içinde yaşadığı acıyı, ızdırabı,bunalımı öyle yansıtmış bir besteci.
    bunalımlı dönemlerinde ki hayatının çoğu evresi öyle geçmiştir, bir dere kenarına yaptırdığı sessiz sakin bir yerdeki evine çekilip bestelerini yaratmıştır.
    eşiyle mutlu bir evliliği olmadı, bunalımları, eşiyle arasına girdi. daha sonraları gustav mahler'i anlatan bir kitap yazmıştır eşi ama kendi tarafından baktığı, kendini haklı gördüğü şekliyle yazmıştır. bir 10 yıl öncesinde the real mahler isimli kitap, mahler'i gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmış, eşinin yazdıklarına karşı çıkmıştır. türkçe'de yayınlanmadı bu kitap maalesef.

  • “kadın da kendini bilecek. ‘benim çocuğum var’ diyor, arkasından da ‘beni taciz etti’ diyor. tutarsızlığa bak. söyleme o zaman!”

    ''benim de annem kadın.''

    ''ben nurgül’ün nesini taciz edeceğim? beyonce mi o? bilime aykırı, akla aykırı.''

    ***********************************************

    bence kendisinin de milyonlarca sperm arasından birinci gelmesi bilime ve akla aykırı.

  • o çocuk ben olabilirdim.
    sizi temin ederim..

    5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.

    ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
    işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
    bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
    gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
    mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
    daha ne besleneceksem artık?
    neyse..
    son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
    finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
    bu çocuk türk değil ki!!
    sarı saçlı maviş bir şey..
    annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
    ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..

    o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..

    ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
    1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.

    not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!

  • -ne okuyorsun?
    +moleküler biyoloji ve genetik
    -bana bi brad pitt klonlar mıssın?
    +yapabilsem kendime bi angelina jolie klonlarım.

    ekleme.

    şunu da gerçekten yaşadım.

    izmirde halamlardan eve dönüyorum. bi eshot otobüsüne atladım. şöfore iyi akşamlar dedikten sonra geç şu yakın koltuğa otur muhabbet edecek kimse yok dedi. peki deyip hemen kapının yanındaki koltuğa geçtim.

    -öğrenci misin ?
    +yok mezunum. yeni iş buldum. bi dahaki ay çalışıyor olacam inşallah.
    -ne mezunusun?
    +moleküler biyoloji ve genetik.
    -ha sen bilirsin o zaman, söylesene çocuğunun erkek ya da kız olması için ne yapman lazım çiftleşme anında?
    +dölleyen sperme bağlı. birşey yapamazsın.
    -allah'ın işi demek.
    +yani öyle de denebilir.
    -ama tüp bebekte seçebiliyorlar spermi değil mi? bi makine var. oraya koyuyolar, x ve y kromozomu taşıyan spermleri ayırıyor.

    dumura uğramıştım bunu duyunca. vay amk adam flow cytometry i (ya da diğer adıyla fluorescence activated cell sorting) biliyor lan. benim 3. sınıfta öğrendiğim tekniği.

    +valla abi aynen öyle.

    edit: sperm ayrımı yapılmıyor diye mesaj atanlar oldu, buyrun https://en.wikipedia.org/…iki/sperm_sorting#methods