hesabın var mı? giriş yap

  • fatih- çarşamba'da büyüyen bir adamım.
    cemaatin merkezi durumunda ki ismailağa camiinde az namaz kılmadım.
    hatta abdest alırken kalabalık bir grup geldi, yanıma bir ihtiyar oturdu, herkes başında.
    sonradan sordum; kim bu?
    mahmut efendi, dediler. ilkokul talebesiyim o zaman.

    hala mümkün mertebe namazlarımı kılarım.
    ben ihsan eliaçık hoca'nın ne demek istediğini anlıyorum.
    dünyada ki kan ve göz yaşının en büyük sebebi yoksulluk, yoksulluğun da en büyük sebebi sermayenin baronları. ihsan hoca mücadeleye en tepeden başlamış.
    tipik türk dincisi, hatta islamcısı anlamaz onu.
    allaha kulluk edecekken, kula kulluğu adet edinmişlerin öğrenmesi gereken çok şey var.

  • bence ayar değil. cevapta şunlar da yazıyor:

    "niye biz topladığımız vergileri eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe, ar-ge'ye harcıyoruz? şimdi bize söylesin, hangi harcamayı kısacak? eğitimi mi kısacak, sağlığı mı kısacak, maaşları mı düşürecek? hayır. yoksa çıkarsınız, seçim arefesinde vaatlerde bulunursunuz ama o vaatlerin içini doldurmanız lazım. yoksa milletin gözünün içine baka baka yalan atamazsınız."

    vallahi klozeti altından, sabunluğu granitten, aylık elektrik faturası 750 bin tl olan bir saray yapmazsan, bir yerden bir şey kısmana da gerek kalmaz. bir hırsıza oy vermektense, gerçekleştiremeyecek olsa bile amacı topluma fayda sağlamak olan birine oy vermeyi tercih ederim.

  • 20 bin lira maaşla nasıl 3 araba sahibi olunuyor ve ayda bir yurtdışına gidilebiliyor ve üzerine hediyeler alınıyor acaba. abla 20 bin liradan o kadar uzak ki bu parayla ne yapılabileceğini bile bilmiyor :)

  • “pirim” yazan, üç nokta yerine iki nokta ile cümleyi bitiren, “falan” diyen bir ceo'nun verdiği cevap. üstelik hacettepe'de master yapmış. muhtemelen aynı bir durumda mahalle bakkalının vereceği tepki şu metinden daha usturuplu olurdu. durumu toparlama şansı varken çok daha kötü hale getirmiş. tam bir streisand etkisi olacak.*

  • haluk bilginer'in başrolde oynadığı, toplumsal ve siyasi pek çok olaya göndermeler yapan harika bir yerli dizi. kısa, öz ve oldukça manidar olmuş.

    beğendiğim bir replik:

    ‘’bu burçlar falan var ya astroloji yani, prensip olarak çok saçma bir defa. insanın kişiliğini doğum tarihinden anlayamazsın. hele geleceğini tahmin etmek, doğum tarihiyle olacak şey değil o. o nasıl olur ancak biliyor musun? doğum yeriyle. insanın geleceğini de kişiliğini de doğum yeri belirler. esasında bu burçları doğum yerine göre ayarlamaları lazım.

    bak, insanın doğum yerine göre kehanette bulunsalar mesela onu anlarım. sonuçta trablus'ta, peşaver'de ya da angola'nın herhangi bir köyünde doğmuş bir çocuğun hayatının neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil. eh… toronto'da, oslo'da, tokyo'da doğmuş da az buçuk ne olacağı belli. bizim anadolu insanı bunu bilir mesela. onun için de yeni tanıştığı bir kişiye “burcun ne?” diye sormaz. “memleket nere?” diye sorar.

    bir de yükselen burç meselesi var. o da vatandaşlık oluyor, yani hangi ülkenin vatandaşı olduğu. o da önemli. suriye'de doğmuş bir suriyeliyle suriye'de doğmuş bir fransızın kaderi aynı olmuyor tabi. burcum halep ama yükselenim fransız. o zaman iş değişiyor tabi. ya da burcum kongo yükselenim belçika. durum farklı. işte benim burcum da kambura. benim kaderim de kambura. ben eğer bugün buralara geldiysem, sırf kambura'da doğduğum içindir.’’

    cemil, şahsiyet, 6.bölüm

  • şansınızı çok zorlarsanız benzin pompanızın canına okuyacak olay. özellikle kullandığınız araç 2000 cc ve üstü motora sahipse, üzerine birde septronik-otomatik vitesliyse depodaki benzine güvenilmemesi gerektiğini gösteren uyarı ışığıdır. gittiğiniz güzergahtaki birkaç yokuş, trafik yoğunluğu ve dur-kalklar bile sizi yolda bırakmaya yetebilir. en yakın benzinciye ulaşmaya çalışın aksi takdirde olmayan benzini vakumlamaya çalışan yakıt pompanız yanar olmadı en iyi ihtimalle yakıt deposunun dibindeki pisliklerden dolayı pompanın filtresi tıkanır. benzine vereceğiniz paranın birkaç katını çekiciye, tamirciye, parçaya vermenize neden olabilir.

  • (bana yeniden sevmeyi öğret... ellerinde bir pencere camı gibi kırılacağım... anadilimin son harfi ol... senden sonra hiçbir sözcüğe başlamayacağım...) diye başlayan öyküsü ugur ozakinci'nin; z, son harf, birçok kelimenin ilk harfi, askta olmayan harf.

  • filmin sonunda, august wilson'ın bir oyunundan uyarlandığı yazısını okuyunca ''haa...'' diyorsunuz ve bazı taşlar yerine oturuyor. ufak araştırma ile ma rainey's black bottom'ın da 10 bölümlük bir tiyatro eserinin yalnızca bir bölümü olduğunu görüyorsunuz. 1900'lerden başlayarak 1990'lara gelene kadar her 10 yıllık bölüm için yazılan toplam 10 bölümden oluşan bir eser. eserin bütünü the pittsburgh cycle, ''yüzyıl döngüsü'' olarak da biliniyor. temelinde de siyahilerin 20. yüzyıl boyunca yaşadıkları var. tahmin edileceği üzere ma rainey's black bottom 1920'leri anlatıyor.

    yerine oturan taşlardan biri, bazı anlarda yoğun şekilde gelen ''parodi mi izliyorum acaba, ne izliyorum böyle?'' hissi. tiyatro uyarlaması olması buna biraz anlam kazandırıyor. bir diğeri de ''aslında derdimiz ırkçılık değil ama yine de dayanamayıp araya sıkıştırdık'' havası alınan kısımlar. filmde bu kısımların olup olmaması tartışma konusu değil. sadece filme yedirsek mi yedirmesek mi diye kararsız kaldıklarını hissediyor oluşunuz. bu kendi başına rahatsız edici. ancak uyarlama uyarısı ile birlikte biraz daha az rahatsız edici hale geliyor.

    biraz oyunculukların sırtına binen filmlerden olmuş. viola davis ve chadwick boseman çok iyi. davis öyle bir oynamış ki ma rainey karakterine yer yer gerçekten sinir oluyorsunuz, ama biraz empati yapınca o sinir hemen kayboluyor ve ''ne yapsan hakkındır ablam, iki de lahmacun söyle'' durumuna gelebiliyorsunuz. chadwick boseman muhtemelen adaylık alacak ve bu adaylığı ister istemez zamansız vefatına bağlanacak, ama bence her şekilde iyi bir performans ortaya koymuş. bugün aramızda olsaydı da adaylığından bahsedebilirdik. genel olarak senenin ortalama üstü performanslarından biriydi. ve izlediğimiz son performansıydı. ruhu şad olsun.

  • ortamlarda sorsan da hepsinin en sevdiği film de fight club'tır ha!

    kişisel gelişim kitaplarında okudukları zırvaları kendi yaşanmışlıkları, fikirleri ya da hayat prensipleriymiş gibi anlatıp profesyonel görünmeye, prim yapmaya çalışan bir avuç beyaz yakalı kölenin tiyatrosu

    karakterler:
    tülay : ofiste klima savaşlarını yapan kişi .
    salih : meslekteki 20. yılına rağmen hala müdür olamamış, tecrübeleriyle egosunu tatmin eden ofisin deneyimlisi.
    arzu : hergün meeting set edip konsörnleri konuşan mba'lı abla.
    haldun: stajyerliği yeni bitmiş ve şirkette yer edinmeye çalışan yalaka.
    nazan : linkedin'in yılmaz özdil'i... ... ...
    belma : başka şirketten yeni geçiş yapmış ve otorite kurmaya çalışan yönetici adayı.
    ferhat: iş ortamında efendi adamlar yerine tercih edilen piç bu.
    hasan: şirketin badem bıyıklısı.
    adem: fizik okurken kafayı sıyırıp sonra iş bulamayınca finans sektörüne giren adam.
    mutlu: en alt tarafta en yapıcı yorumu yapan adam gibi adam.
    aykut: bariz ekşici.