hesabın var mı? giriş yap

  • aşmış bir adamdan geliyor, adam üşenmemiş hesaplamış abi:

    "şimdi en büyük euro banknotu 500.. 30 milyon euro'yu bölersek 500'e, toplam 60.000 banknot olduğu ortaya çıkar.. ki hepsi 500 euro ise..

    o da 600 tane 100'lük 500 euro destesi eder..

    bir 500 euro banknotunun uzunluğu 160 mm, genişliği 82 mm, destenin yüksekliği yazmıyor da o da 100 mm civarı olsa..

    basit bir hesapla *, bir 500 euro destesinin hacmi 160x82x100=1312000 mm3 eder.

    600 tane desteyi hesaplarsak da 1312000x600=787200000 mm3 eder..

    basit bir çevirme ile bu da 787200 cm3 eder..

    bir bay ayakkabı kutusu 34 cm x 18 cm x 13 cm olduğundan, bir ayakkabı kutusunun hacmi 7956 cm 3 eder..

    demek ki bilal erdoğan'ın evi araştırılsa 787,200 / 7956 dan yaklaşık 99 tane ayakkabı kutusu bulabilme ihtimalimiz var..

    ben bu hesabı neden yaptım peki??

    kafayı yedim sabah sabah da ondan..

    30 milyon euro nedir abi yaa.. orada kimlerin hakkı var kimlerin..

    daha neyin mazlumiyetini yapıyorlar utanmadan..."

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • puronun hatunlarin bacaginda sarildigi gibi bir geyik mevcuttur. nasil oloor da oloor diye gormek icin gezdigimiz havana'daki puro fabrikasinda bunun dogru olmadigini gorduk, puroyu sarmak oldukca zor ve zahmetli bir is (sarmaya baslamadan once sirf bu is icin dokuz aylik bir kurstan geciyorlarmis), bacak gibi duz olmayan bir yuzeyde kotarilmasinin imkani yok. ama bacaklarinin uzerinde tutun yapraklarini yayip, ayiriyorlar, ayni boy ve renkteki tutun yapraklari birarada olacak sekilde. butun markalar ayni fabrikada yapiliyor, ama hangi markaya hangi tutunden ne kadar konacagi vs. ayrintilari degisiyor, sarilmalari bittikten sonra ayri bir bolumde paketlenip, cicileri giydiriliyor. fabrikanin bir bolumu de kalite kontrol, ki herhalde burada calisanlar puro meraklilarinca dunyanin en sansli insanlari olarak nitelendirilebilir; adamlarin tek isi, yapilan purolardan ornekleri deneyip, olmus mu olmamis mi karar vermek. akciger-girtlak kanseri gibi bir riski vardir herhalde ama olacak o kadar... ne kadar zor ve emek isteyen bir is oldugunu gorunce puronun neden korkunc fiyatlara satildigini da anlamis olduk.

    ayrica (bkz: partagas)

  • acun ile çalışan çoğu kişinin aile düzeninin bozulması ve boşanmaları tesadüf olabilir mi?

  • toplu taşıma araçlarında okunması durumunda sağdan soldan okuduğunuz şeylere göz ucuyla bakmaya çalışan kişileri görmeniz pek mümkündür. hayatımızdaki figüranlarla bizi bir noktada buluşturmuştur kendi çapında. yıllardır aynı çizgiyi sürdürebilmek, "nerden buluyor bu adam bunları yaaa" cümlesini bu kadar çok haketmek ne büyük bir şans kendisi için. sağolsun varolsun hayatımıza kattığı kıkırdamalar için.

    müşteri: merhaba sevgili bakkal... al sana 350 kuruş, bana ekmek ver.
    bakkal: orda dolaptan al.
    müşteri: teşekkürler.. işte bu netliği çok seviyorum. ekmeğimi alıyorum, karşılığını ödüyorum.. hayatta her şey bu kadar net olmalı..
    bakkal: üç tane alırsan dördüncüsü bedava
    müşteri: ve işte ibnelik çanları çalmaya başlıyor...

  • kesinlikle altına imzamı atacağım önerme.

    " cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir..."

    ha sen başka bir şey mi kastettiydin bacım?

    edit: başlık başa kalmış ya da ilk entry sahibini engellemişim. ikisi de ihtimal dahilinde.

  • ya menüden geçtim. niye araplar gibi yerde yiyorsunuz kardeşim? ne bu arap özentiliği?
    masa var sandalye var insan gibi otursanıza.

    mide bulandıran görüntü.

  • bence bu açık sağ-sol mevzusundan ziyade, uykulu olmak ve uykusuz olmanın aynı manada kullanılmasıdır.

    çok uykulu hissediyorum: uykum var

    çok uykusuz hissediyorum: uykum var.

    bundan büyük açık mı olur?

  • ısı ve sıcaklık; futbol ve şiddet, saygı ve yalakalık gibi arasında belli bir fark olan iki kavram değil, iki apayrı olgudur ama aynı futbol ve şiddet, saygı ve yalakalık örneklerinde olduğu gibi sürekli birbirleriyle karıştırılırlar. dolayısıyla fark, ancak iki olgunun ayrı ayrı tanımını yapmakla açıklanabilir.

    ısı, bir enerji türüdür. diğer enerji türlerine çevrilebilir. her madde de belli bir miktar ısı içerir. ısı birimi olarak enerji birimleri kullanılır (joule, kalori, vs).

    sıcaklık ise maddenin bir hal özelliğidir. madde ısı enerjisi aldığında sıcaklığı genellikle artar. aslında madde herhangi bir şekilde enerji aldığında sıcaklığı genellikle artar. dizel motorda piston havayı sıkıştırdığında havanın sıcaklığı mazotun yanma sıcaklığına ulaşacak kadar artar, mazot silindire püskürtüldüğünde elektrik kıvılcımı olmadan yanar. bir ataşı alıp belli bir noktasını deliler gibi bükerek veya bir bozuk parayı elinize sürterek sıcaklığını artırabilirsiniz. sıcaklık birimi derecedir, fizik, kimya vb erbabı arasında "derece celcius", "derece fahrenheit" diye okunur. (not: 20 santigrad derece 10 santigrad derecenin iki katı sıcak değildir, isteyen 10 ve 20 santigrad derece sıcaklıkları fahrenheit'a çevirip görebilir. 1000 joule 500 joule'ün iki katıdır.)

    fark herkes tarafından anlaşılabilsin diye bu iki kavram arasındaki bazı nüansları söyleyelim: iki farklı maddeye aynı ısıyı verdiğinizde sıcaklıkları aynı miktarda artmaz. iki madde arasında ısı farkı olması ısı akışına yol açmaz, sıcaklık farkı olması ısı akışına yol açar. ısı akışının hızı maddelerin arasındaki ısının değil, sıcaklığın farkına göre değişir. 10 derecede 10 gram suyla 20 gram suyun sıcaklıkları aynıdır, ama 20 gram suyun ısısı 10 gram suyunkinin iki katıdır. bir maddenin ne kadar genleşeceği o maddenin sıcaklığına bağlıdır, ısısına değil. (hesaplarken genleşme katsayısı sıcaklık artışıyla çarpılır, ısı artışıyla değil.)

    bakın burada iki kavramın birbirine karışmasına zemin hazırlayan bir duruma şahit olmaktayız. üçüncü paragraf boyunca sıcaklık artar, sıcaklığı artırabilirsiniz falan yazdım. halbuki başka yerde olsa ısınır, ısıtabilirsiniz derim, değil mi? sıcaklığın artmasına ısınma denmesinin de bu iki kavramın birbirine karıştırılmasında payı vardır.

    gündelik hayatta fark önemli değildir. "ısı 40 derece" denildiğinde herkes anlar. bir şeyin sıcaklığını artırmak istediğimizde genellikle ısı uygularız, uygulamadığımız zaman da yapılan işin adı 'ısıtmak'tır. zaten fizik profesörleri bile kütlelerinin değil ağırlıklarının 70 kilo olduğunu söyler. ancak fark vardır ve sadece gündelik hayatta önemli değildir. dükkan sahibine gidip "kestiğin faturayla tuttuğun stok kaydı arasındaki fark da çok gereksiz bir detay yani, ikisinde de malın senden çıktığı belli" dediğinizde dükkan sahibi size kafa atabilir, ya sabır çekebilir veya doğrusunu anlatıcam diye adamda kafa bırakmayabilir. aynı adam bilimle, teknikle ilgili bir iş yaparken "ısıyla sıcaklık arasında fark mı olurmuş" dediğinizde de aynı seçenekleri önünde bulacaktır.

    (bkz: kutle ile agirlik arasindaki fark)