hesabın var mı? giriş yap

  • eğlenceli bir mobil oyun. katil kim, köylü vampir gibi bir şey. 10 kişi uzay gemisi gibi bir yerde çeşitli görevleri tamamlamaya çalışırken aralarındaki hainler bu kişileri sabote etmeye çalışıyor. impostor denilen bu sabotajcı dilerse diğer oyuncuları yakalanmadan öldürmeye çalışıyor. her ölümden sonra ya da şüpheli durumda acil durum düğmesine basıldıktan sonra oyuncular aralarında istişare ederek katilleri bulmaya çalışıyor. oylama yapılarak katiller gemiden atılana kadar devam ediyor. katiller bulunursa oyunu gemi tayfası, bulunamazsa doğal olarak katiller kazanıyor.

    kim bilir neler yazdım yukarda acaba. neyse.

    e: oha oyun yürümüş gitmiş.

  • yeri geldigi zaman birlikte ibadet edilebilecek, pilavli, maklubeli sohbetler gibi sosyal aktivitelere birlikte gidilebilecek, hak yolundan sapmayan muminlerin arandigi ilanlardir.

  • son zamanlarda denk geldiğim en cringe işlerden birine imza atan kadın. vedat milor ile olan tartışmasını nasıl erkek egemen topluma bağladı anlamadım. kafayı yemiş sanırım.

  • türkiye için yapılacak en iyi hamleyi yaptı ümit özdağ. diğer egoist liderler gibi kendisini aday göstermedi. açık açık ülke için en iyi adayı söyledi.

    bu bile ümit özdağ'ın ülkesini ne kadar sevdiğini gösteriyor. adamın derdi kendisi değil ülkesi. 10 yıldır seçim kaybedip hala kendisini aday gösteren, koltuğu bırakmayan birini destekleyenler utansın.

  • kendisinin kel kafasını öptüğümü söylemiş miydim?

    fenerbahçe'den kovulduktan sonra, türkiye'den ayrılmadan 2 gün önce acarkent'te yer alan evine gittim. zar zor ulaşabildiğim aslanlı ev tariflerinden yola çıkarak evini buldum. kapıda nakliye için bir kamyon, 3-4 tane taraftar, bedri baykam ve asistanı vardı. benim boynumda boyunluk, 10 gün önce talihsiz bir kaza ile boynumu kırmıştım. sağa sola robocop gibi bakınıyorum. sonra kamyona eşya taşıyan alex de souza geldi kapıya, ayağında terliklerle.

    tanıştım. alex de souza ile tanıştım. ben adımı söyledim. merhaba ben alex dedi. mütevazı kelimesinin içini dolduran bir adam. kendisine dert yandım, başkan aziz yıldırım ve aykut kocaman hakkında serzenişte bulundum. problem yok dedi. sanki kovulan benmişim gibi, o kadar sakin ve vefalıydı. o kadar fenerbahçeliydi. ve bir o kadar mutsuz ve üzgündü.

    ben aslında ingilizce konuşuruz diye düşünüyordum ama başından itibaren bütün sohbet türkçe gelişti. çocukları, eşini falan sordum. alex de souza'ya bildiğin halini, hatırını sordum yani. kendisi için hazırladığım ufak bir hediye verdim. sonunda nasıl oldu bilmiyorum, bir anda eğil kafandan öpücem dedim. güldü ve kafasını eğdi. ben alex'in kafasından öperken, bedri baykam'ın asistanı fotoğrafımızı çekiyordu. sanki iki eski arkadaşmış gibi tokalaştık, beraber atkı açtık, sarıldık ve vedalaştık.

    o anlar hayatımın unutulmaz anları arasında yerini aldı. gecenin bir vakti fitbol dergi'de samet güzel'in yazısını okurken geldi aklıma ve yazmak istedim. bu adam kesinlikle bir futbolcudan fazlası. ciddi anlamda duygusal ve iyi bir insan. saha içi ve saha dışında kesinlikle aynı yapıda olan, hayatımda arkadaşım olarak temasta kalmasını isteyebileceğim bir insan. yolu hep açık olsun.