hesabın var mı? giriş yap

  • bir röpotajından öğrendiğimize göre metin erksan'ın derdi, su ile toprağı anlatmaktır; toprağın itaatkarlığına karşılık suyun asiliğini: toprağı avucunuza alıp hapsedebilirsiniz fakat su buna müsaade etmez. yumruğunuzu ne kadar sıkarsanız sıkın, su parmaklarınızın arasından kendine bir yol bulur ve akar..

    ödülü veren jüri bundan habersiz mi bilinmez, ama ödülün verilme gerekçesi şu şekilde özetlenmiştir: "dünyanın en eski konularından birini, habil-kabil hikayesini, çok çarpıcı ve modern bir şekilde anlatması"..

  • ekonomi dersinin belki de en zevkli kısımlarından biridir. ilk duyduğum zaman, inanılmaz mantıklı bulup kendisine hayran olmuştum.

    tanım olarak; iki tarafın çıkarlı olabileceği ihtimaline dair neden işbirliğinin zor olduğunun anlaşılmasını sağlayan iki yakalanmış suçlu arasında geçen bir oyundur.

    gelelim oyuna; elimizde polis tarafından yakalanmış iki tane suçlumuz var. bunları mr. green ve mr. blue olarak adlandıralım. bu suçlularımızın iki tane suçu var, birincisi minor crime yani ufak bir suç olarak adlandıracağımız ruhsatsız silah bulundurma, ikincisi ise major crime dediğimiz yani asıl suç olan beraber işledikleri kuyumcu soyma eylemi.. polisin minor crime'ı kanıtlaması çok kolay, bu suçun cezası hapiste bir yıl geçirmek. ama polisin elinde kuyumcu soygununa dair yeterli bir kanıt yok, bu ikisinden şüpheleniyor ve olayı üstlenmelerini istiyor.
    bu yüzden polis, bu iki suçluyu farklı odalarda sorgulamaya karar veriyor. ikisine de şu anlaşma sunuluyor;

    "şu an elimizde seni bir sene hapise tıkacak delilimiz var. eğer kuyumcu soygununu itiraf edersen ve partnerinin de suçunu söylersen; partnerin sessiz kalmayı tercih ederse sen serbest kalacaksın ve partnerin yirmi yıl hapis yatacak. eğer partnerin de suçu kabul ederse bu sefer ikiniz de sekiz yıl hapis yatacaksınız."

    şimdi bu durumda mr. green'in düşüncesi şu yönde olacak;

    "mr. blue'nun ne yapacağını bilmiyorum. eğer sessiz kalırsa benim için en mantıklısı itiraf etmek olacak ve böylece boş yere bir sene hapiste yatmaktansa serbest kalacağım. eğer itiraf ederse benim için en mantıklı olanı yine itiraf etmek olacak çünkü o zaman da yirmi yıl ceza yemektense sekiz yıl ceza yiyeceğim. bu durumda mr. blue ne yaparsa yapsın benim için en karlısı itiraf etmek olacak."

    oyun teorisinde; bu durum dominant strategy olarak adlandırılır. yani oyuncu için diğer oyuncunun vereceği kararlardan bağımsız olarak kendi çıkarı açısından en iyi olanı seçmesi.

    bu durum mr. blue için de geçerli olacak. onun da itiraf etmesi kendi durumu için en çıkarlı olacağından en sonunda hem mr. blue hem de mr. green suçlarını itiraf edecekler. bu durumda ikisi de hapiste sekiz yıl geçirecekler, bu yine de kötü bir durum. eğer ikisi de sessiz kalmayı tercih etselerdi en çıkarlı durumda olup sadece bir yıl hapiste geçireceklerdi. ama ikisi de kendisi için en mantıklı olanı düşünüp kendi çıkarlarını düşündükleri için ikisi için de kötü olan yolu seçtiler.

    kısacası durumlar şu;
    -mr. blue ve mr. green sessiz kalırlar ve ikisi de sadece bir sene hapis yatarlar.
    -mr. blue itiraf eder, mr. green sessiz kalır bu durumda mr. blue serbest kalır, mr. green yirmi yıl hapis yatar.
    -mr. green itiraf eder, mr. blue sessiz kalır bu durumda mr. green serbest kalır, mr. blue yirmi yıl hapis yatar.
    -mr. blue ve mr. green itiraf ederler ve ikisi de sekiz sene hapis yatarlar.

    şimdi de bu ikisinin polise yakalanmadan itirafta bulunmama konusunda anlaştıklarını farz edelim. eğer bu anlaşmaya sadık kalırlarsa bu ikisi için de en çıkarlı durum olur. ama bu iki suçlu da birbirlerinden ayrıldıkları zaman sırf anlaşma yaptıkları için sessiz kalmayı tercih ederler miydi? yalnız soruşturmaya alındıkları zaman bencil düşünce onları ele geçirirdi ve ikisi de anlaşma yapmalarına rağmen itiraf ederlerdi.

    ...

    bir de bu prisoner's dilemma'ya firma gözünden bakalım; eğer iki firma aynı müşteriyi çekiyorsa prisoner's dilemma'ya benzer bir problem yaşarlar. ele alacağımız firmalar marlboro ve camel olsun ve bu sefer reklamlar üzerinden gidelim. (bir de şimdilik meydanda sadece bu iki sigara markası varmış gibi farz edelim)

    eğer bu iki marka da reklam vermezse, markette ikisi de parayı bölüşürler. eğer iki marka da reklam verirse, yine markette parayı bölüşürler ama bu sefer ikisinin de kazancı daha az olur çünkü reklam ücreti ödemek zorunda kalırlar. dört durumu inceleyelim;

    -iki marka da reklam verdi, camel 3 milyar dolar, marlboro da 3 milyar dolar kazandı.
    -camel reklam verdi, marlboro reklam vermedi. camel 5 milyar dolar, marlboro 2 milyar dolar kazandı.
    -marlboro reklam verdi, camel reklam vermedi. marlboro 5 milyar dolar, camel 2 milyar dolar kazandı.
    -iki marka da reklam vermedi. camel 4 milyar dolar, marlboro 4 milyar dolar kazandı.

    bu seferki durumda reklam vermek firmalar için dominant strategy olacak. iki firma da reklam vermeye yönelecek ve aslında reklam vermeden daha karlı çıkacaklarken reklam verdikleri için daha az bir kazanç elde edecekler.

    ama televizyonlarda sigara reklamlarının yasaklanması aslında sigara firmalarının içinden çıkamadıkları prisoner's dilemma'yı çözmüş oldu. bu sayede reklam veremediklerinden ikisi de reklam verip daha az kazanacaklarken ikisi de reklam veremeyip daha çok kazanmış oldu.

    *kaynak: mankiw, n.g., taylor, m.p. (2011). economics (second edition), south-western cengage learning.

    edit: imla.

  • diyelim ki siyasi mesaj iceriyor, ne var bunda?
    ulan konusmak suc, twit atmak suc, sokakta hak aramak suc, insanca derdi dile getirmek suc..birakin da sarkilar serbest olsun..
    yeter aq..
    üstüne alinan alinsin, bir bok yapamazsiniz!

  • "giydikçe açılır" diyen tezgahtar, "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför, "zamanla unutursun" diyen arkadaş... bunların hepsi aynı örgüte üye..

  • niye kan dondurması gerektiği anlaşılamayan twit. illa kanın donsun istiyorsan berkin'in 14 kilo olarak gömüldüğü gerçeğini hatırla, yeter sana.

  • tübitak başkanı prof. dr. a. arif ergin'in yeniçağ gazetesi yazarı arslan bulut'a gönderdiği mektupla ortaya çıkan skandal: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…atti-36357yy.htm

    mektuba göre tübitak, kendi yayınlarından bugüne kadar çıkan bütün kitapları 2014'ten beri geçmişe dönük "kültürel uygunluk ve yerlilik testi"nden geçiriyor ve buna göre kitapları imha etmeye karar veriyormuş. bunun sonucu olarak sadece 2015 yılında 50.000'den fazla kitap imha edilmek üzere toplatılmış!

    evet, tübitak kitaplarının bazıları gerçekten sorunlu. konuyu gündeme getiren arslan bulut, tübitak yayınlarından çıkan ve çocuklara siyonizm aşıladığı belirtilen gökkuşağının tüm renkleri adlı çocuk kitabına itiraz etmişti: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…-var-36211yy.htm zira tübitak gibi aklın ve bilimin ışığını yayması gereken bir kurumun, çocuklara herhangi bir dine ait değerleri aşılaması kesinlikle kabul edilemez. ama bunlar bahane edilerek, başka kitaplar da toplatılıyor ve yok ediliyor demek ki. çünkü 2011 yılında yayımlanmış bir çocuk kitabının piyasada 50.000 baskısının kalacağını sanmıyorum.

    bu mektup sayesinde, tübitak yayınlarınca senelerce yayımlanan tüfek, mikrop ve çelik, kör saatçi, gen bencildir, modern insanın kökeni gibi kitapları şimdi neden bulamadığımız ortaya çıktı.

    bundan sonra "kültürel uygunluk ve yerlilik" adına piyasadan evrimci bütün kitapları toplatıp namaz hocası falan yayımlasınlar artık.

  • alın evinizde besleyin çok meraklıysanız yettiniz artık.

    sikiğin teki de güya bana laf sokmuş amk andavalı cahreyn kekosu siksin seni kendini bir bok sanan dangalak.

  • şu fotoğrafta da fantastik duran akp'li bakanın garip açıklamasıdır.

    tamam anladık, tanrınız o adam olmuş da, her söze başlayınca onun adıyla başlamanız da suyunu çıkarıyor artık.

    +sayın nebati, bugünkü sporunuz nasıldı?
    -öncelikle liderimiz, önderimiz, biricik varlık nedenimiz olan sayın cumhurbaşkanımızın destekleriyle sporumuzu yaptık. onun talimatları doğrultusunda kültür fizik hareketleri yaparak, yine onun gözlemleri, bakın altını çiziyorum: sayın cumhurbaşkanımızın bizzat kendi gözleriyle bizi izlemesi yoluyla sporumuzu çok şükür tamamladık. bu konuda sayın cumhurbaşkanımıza liderliği için sonsuz şükranlarımı sunuyorum. o yarattı bizi.