hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: puantilizm)

    the art institute of chicago resmi 1924'te 24,000 dolara (2013 değeriyle 328,000 dolar) satın alır. 1930'da fransızlar resim için 400,000 dolar (2014 değeriyle 5,6 milyon dolar) önerir fakat chicago sanat enstitüsü kabul etmez. enstitü yöneticisi robert hashe'nin fikrine göre eğer bu resim fransa'ya 400,000 dolar değer ifade ediyorsa chicago'ya da eşit derecede önem ifade etmektedir. zaten resmi de sadece bir kez 1958'te new york modern sanatlar müzesi'ne* ödünç verirler. burada çıkan ve 1 kişinin de öldüğü yangında müzedeki 11,000 eserden ilk kontrollere göre beşi zarar görmüş. 11,000 eserin yer aldığı müzenin 1 milyon doları aşan değeriyle en değerli parçası olan bu resim bir daha ödünç verilmez.

    ayrıca columbus'da (ohio) resimdeki figürlerin budama sanatıyla* hayat bulduğu bir park bulunmaktadır.

  • hakan'ın arkadaşlarına şimdiye kadar kimsenin aklına bile gelmeyecek bir taktik önerdiği yarışma. 'hadi arkadaşlar çaktırmadan yeniyoruz'

  • "when i was a child, i had a fever,
    my hands felt just like two balloons.
    now i got that feeling once again.
    i can't explain, you would not understand."

    ...

    "çok hasta olduğum zaman, ateşim kırka yaklaştığı zaman, ellerim büyür. dev gibi ellerim olur. çoğunca çocukluğumda olurdu.

    - ellerim büyüyor, derdim.

    büyükanam yahut anam ellerimi soğumuş elleri içine alırlardı. 'yok bir şey, yavrum yok bir şey! bak benim elimde ellerin' derlerdi. sakinlerdim bir iki dakika, yine büyürdü ellerim.
    ellerim büyürdü ellerim. ellerim ne kadar büyürdü aman yarabbi! sokağa çıktığım zaman soğuktan ellerim küçülüverirdi. caddelerde idim. binlere karşı birdim. onbinlere karşı birdim."

    ---büyüyen eller/sait faik abasıyanık

  • kurtuluş savaşını değil de adnan menderes'in evli kadınlara sarkma maceralarını okumak isteyen cuckold sevdalısı ak-troll yazarın beyanıdır.

    katılanlar da en az onun kadar cuckold dur.

  • 15 nisan 1912'de buz dağına çarpıp batmış gemidir. daha sonra çekilen belgesellerde anlatıldığı kadarıyla;

    - telsizle yardım istenmiştir. ancak kimse bunu ciddiye almamıştır. "lan titanik batar mı be haha" tarzında konuşmalar olmuş carpathia isimli gemi olayın ciddiyetini kavrayarak tam yol kaza bölgesine gelmiştir.

    - kaptanın en son görüldüğü yer kendi odasıydı. oradan çıkmadı. filikalara yerleştirilen yolcuların organizasyonu 1. sınıf yolculardan bir albay yapıyordu.

    - yolcular yerleştirilirken orkestra hiç susmuyordu. en son zamanda "tanrıya yaklaşırken" isimli parçayı çaldılar. bu çok bilindik bir şarkıydı. *

    - filikalarla uzaklaşan yolcular titanic'in ışığıyla bütün olan biteni görüyorlardı. taki elektrik motorları patlayana kadar.

    - gemi ortadan (3. ve 4. bölümler arasından) bölündü ve ön taraf hemen battı. kuyruk (pervane) tarafı bir süre suda yüzmeye devam etti. yolcular kurtulduklarını sandılar. ama orasıda batmaya başladı. en köşede olanlar başlar bile ıslanmadan yüzdüler. sanıldığı gibi girdap oluşmadı.

    - filikalardan bir tanesi diğerlerine aktarıldı ve hayatta kalanları kurtarmak için geri döndü. bu dönüşten sadece 4 kişi kurtuldu. bunlardan biriside yolcuları yerleştiren albaydı.

    - çoğu insan boğularak değil donarak öldü.

    - tüm bunlar yaşanırken the times'in temsilcisi titanikteki konuşmaları yakaladı ve dünyaya ilk duyuran yayın organı oldu. ama kimse ciddiye almadı. white star yetkilileri olayı inkar ettiler ama bir kaç gün sonra yalanlayacak halleri kalmadı.

    - filikadaki yolcular kürek çekmek istediler. görevliler ilk başta karşı çıktı. ama denize atılmakla tehdit edildiler. çaresiz izin verildi. kürek çekenler arasında 1. sınıf yolcularda vardı. kürek çekmek istemenin 2 nedeni vardı. birincisi soğuktan üşümemek. ikinci ve asıl önemlisi; olan bitenden bir nebze olsun uzak kalmak, bir işle meşgul olmak.

    - carpathia olay yerine intikal etti. yolcuları ve filikaları denizden aldı. new york'a kadar hiç bir telsiz konuşmasına izin verilmedi. sadece kurtarılan yolcuların isimleri telsiz geçildi. askeri yardım teklifi bile geri çevirildi.

    - içeride biri daha vardı kurtarılmış. bruce ismeel. white star'ın kurucusu. bütün kurtarılan yolcular onun varlığından rahatsız olmuştu. halbuki titaniki tasarlayan adam titanik ile sulara gömülmüştü.

    - new york sularına yaklaşınca basın gemisi hemen carpathia'ya yaklaştı. mürettabata para teklif ettiler gemiye atlamaları için. ama kimse atlamadı. 1 basın mensubu carpathia'ya çıkabildi. o da hemen alıkonuldu ve gemi karaya çıkana kadar kimseyle görüştürülmedi.

    - new york'da tanıdığı olmayan kimse aşağıya indirilmedi.

    - hakkında çok spekilasyonlar oluşturuldu. bir çok kişiye (olayla bağımlı veya bağımsız) fatura kesildi. acı bir tarih yaşandı. kazadan çocuk yaşta kurtulup ileride baseball oyuncusu olan bir kazazede titanikte duyduğu sesleri "galibiyet vuruşundan sonra stadyumun sevinçle inlemesi" şeklinde benzetmiştir.

    - en önemli gerçeği titanik battıktan sonra öğrendiler. "insanoğlu hiç bir zaman doğayı yenemezdi."