ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zelda sayre
-
24 temmuz 1900'de alabama'da doğdu. annesi aşırı sevgi dolu, babası ise aşırı katı ve mesafeliydi. çocukluğu bu iki duygusal uç arasında gidip gelerek geçti. daha çocuk yaşlarda polise gelen bir ihbar üzerine polis dama çıkan küçük zelda'yı güçlükle de olsa kurtardı. ama işin gerçek yüzü daha farklıydı. karakola gelen ihbar telefonunu açan zelda'nın kendisiydi. daha o zaman ilgiye olan açlığı gözler önüne serildi. ünlü yazar f. scott fitzgerald ile dillere destan büyük bir aşk yaşadı ve 3 mart 1920'de evlendiler. birbirlerini çok sevdiler ama en baştan beri ikiside birbirini birer rakip olarak gördü. bu da beraberinde kavgaları getirdi. üstelik ikisi de alkol bağımlısıydı. şiddetli kavgaları ikisine de zarar verse de birbirlerinden hiç vazgeçmediler. fiziksel ve sözlü şiddet hiç eksik olmadı hayatlarından. birbirleriyle yapamadıkları gibi ayrıda yapamıyorlardı. takip eden senelerde scott fitzgerald çok başarılı kitaplar ortaya çıkardı ancak işin ilginç bir yanı vardı zelda , scott'un yarattığı karakterlerin evde kendi kendine tuttuğu günlüklerden kopya edildiğini iddia ediyordu. senelerce aralarındaki bu tartışma sürdü. zelda çok kıskançtı ve çeşitli kıskançlık krizlerinde elbiselerini yaktı, evdeki tabloları kırdı, hatta bir partide kendisine ait olan mücevherlerle birlikte başkalarının mücevherlerinide alıp kaynar suya atıp çorbaya yapmaya kalktı. öfkesine hakim olamıyordu. gene kocasını kıskandığı bir gün kendini merdivenlerden attı. kocasının edebiyata ayırdığı zamanı kıskanmaya başladı. o yazarken dikkatini dağıtmak için elinden geleni yapıyordu. kavgalar giderek daha da şiddetleniyordu. 1930 yılında zelda fitzgerald şizofreni teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. bu dönem sürekli yazdı. kocasıda onun kaldığı kliniğe yakın ev kiraladı ve görüşmeye devam ettiler. 1940 yılında scott fitzgerald kalp krizi geçirerek öldü. 8 sene sonra akıl hastanesinde yangın çıktı ve zelda fitzgerald yanarak öldü.
(bkz: bir garip aşk hikayesi)
12 haziran 2006 abd çek cumhuriyeti maçı
-
bugüne kadar filmlerde izlediklerimiz doğruysa devre arasında abd soyunma odasında:
oyuncu 1- lanet olsun, adamlar bizi yendiler!!
oyuncu 2- hey keller ikinci golü yerken aklın nerdeydi dostum ha??
keller- hey hey hey sen kendi işine baksana dostum, adam şut çekerken sen napıyordun ha??
oyuncu 3- hey kavga etmeyi bırakın tanrı aşkına, adamlar resmen kıçımıza tekmeyi bastılar, biz gidelim de evde nba izleyelim...
bruce arena- hey, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz tanrı aşkına?? dünya kupası'ndayız. dünya üzerindeki her futbolcunun olmak istediği yerde... iki gol yemiş olabiliriz, bu işi beceremiyor da olabiliriz, çok kötü de oynamış olabiliriz, ama bizler amerika birleşik devletleri milli takımıyız, sahaya çıkıp elimizden geleni yaparız, [ müzik hafiften yükselir ] onlara kim olduğumuzu gösterir, onları evlerine yollarız!!
oyuncular- [ hep birlikte ] hadi çocuklar onlara kim olduğumuzu gösterelim heyo heyo heey...
gibi diyaloglar yaşanacaktır
sonuç ise: 4-0
(bkz: hayatın amerikan filmlerindeki gibi olmaması)
topla saçlarını rapunzel deyyus merdiven kullansın
heyecanımı kaybettim diyen sevgiliye yapılacaklar
-
- heyecanimi kaybettim...
+ o degil de, sayisal loto'yu tutturdum ben...
- aa gercekten miii?
+ bir an heyecan yaptın itiraf et
20 ağaç için ülkeyi 27 milyar dolar zarara sokmak
-
zamanın başbakanının yanlış ve saldırgan politikalarının sonucudur.
fatih üniversitesi 2013 mezuniyet balosu
-
- merhaba, parti ne güzel değil mi?
+ öyle :)
- bi zemzem daha?
+ lütfen ;)
2 eylül 2019 ibb'nin 175 araç kiralaması
-
iptal edilmiş bir ihale. iett'nin istifa eden akp'li genel müdürü tarafından açılmıştır
ilçede yaşanılabilirliğin kedilerden öğrenilmesi
-
hangi ilçe olursa olsun huzurun, refahın, barışın ve insan kalitesinin anlaşılmasında en önemli rolü kediler oynar. kediler bir ilçede inaan gördüğünde korkmuyorsa o ilçenin insanları iyi insanlardır. o ilçe yaşanılabilir bir ilçedir. şayet insan gördüğünde bir kedi, kendini kaybedip mahalle değiştiriyorsa oradan uzak durmak gerekir. kendi yaşadığınız il ve ilçeyle bu durumu karşılaştırıp da kendi gözlerinizle görebilirsiniz sonucu.
büyük barış yürüyüşü'nün yasaklanması
-
nerede ne patlayacağı belli olmayan şu ortamda mantıklı bulduğum karardır.
bak yemezsen amcaya vericem
bim'de kasiyerin daima diğer kasaya çağırması
-
askerde yokuş yapmak diye tabir edilen durum. günlük hayatta da sıkça örneğine rastlanır bunun. mesela bir devlet dairesinde basit bir iş yaptırırken çoğunlukla işi yokuşa sürerler, yardımcı olmak istemezler. hatta senin zorlanmandan sadistçe bir zevk alanları bile vardır. sen gidince bıyık altından gülerler. çoğunluk olarak birbirimizin hayatını zorlaştırmaktan ilginç bir şekilde keyif alıyoruz. milletçe en büyük eğlence kaynağımız bu sanki. bim'deki durum da bunun bir örneğinden başka bir şey değil.
bir üniversitede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.
ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."
oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.