hesabın var mı? giriş yap

  • işini iyi yapamayan insanlar defolup gidecekse, kendisinin de dizi sektöründen elini eteğini çekmesi gerekir. nice tiyatro oyuncusu işsiz iken, "bak haluk" demekten başka yeteneği olmayan bu kadın dizilerde oynuyor. bu ne yaman çelişki anne?

  • desteklediğim ve insan haklarına saygısı olan herkesin desteklemesi gereken devlettir. kürt halkının çektiği zulüm yetti de arttı, onların da devletinin olması gerekiyor. insanca yaşayabilecekleri bu devlet kurma mücadelesinde faşist fransa devletine karşı bir türk olarak kürtlerin yanındayım.

  • servet ve esnaf düşmanıyım ne kadar zevklendim ne kaddaaarr zevklendim anlatamam size...
    edit: ne kadar çok avm tapar varmış mesaj kutum patladı...
    edit1: ironiden anlamayan nesle aşina değiliz ( bkz: bi üstteki entry )
    edit2: o avmlerin çoğunun arazisi aslında sizin depremde toplanma alanlarınız idi ( istanbul'da 15 yıl yaşadım )
    edit3: hala mesaj kutumdan küfredenler var ... ağır söverim geri bilginiz olsun ...
    edit4: sanırsın ki sözlük değil avm patronları derneğinde konuşmuşum bunları.. adamın parkı gitmiş yerine ucube bina dikilmiş; gelmiş oksijen ziyanları giden parkını toplanma alanlarını savunacağına bana küfrediyor...

  • ----------------------bende ciğer yok hacı-------------------------
    -----iyi oynamıyom ben pek--------adam lazımsa gelirim-----
    -------------------------hadi beyler hadi----------------------------
    -----a2 ligini ezbere sayarım---------beyler ben soldayım----
    ------------8-2 olmuş ne geri döncem artık amk----------------

  • hedefli harcama yapmaya özen gösterin.
    buna düzen ekleyin.
    eğer ki gerçek anlamda birikim yapmak istiyorsanız para biriktirmekten daha çok düzenli harcama yapın.

    sabit harcamalarınız olsun. ekstralarınızı ayın ortasından belirleyin.

    bir sigorta fonu gibi mantaliteniz oldun.
    yaşadıklarınızı yaşamınıza göre endestekleyin fakat risk oluşturabilecek her durum için fonlanma yapın.
    yani; atıyorum 100 lira kazanıyorsunuz diyelim.
    100 liralık bir kazanç size neler yapmayı, ne gibi yaşam sunmayı belirliyor? yaşam kalitesindeki etkisi nedir?

    atıyorum kazandığınız bu miktarda ideallerinizi beliyorsanız muhtemelen en güzel telefonu, en iyi ayakkabıyı kullanıyorsunuzdur. bu süreçte aksesuar veya seçenekleriniz çoksa bunlar muhtemelen eskimeye açık, kırılmaya, dökülmeye, kaybolmaya da meyilli şeylerdir. alım gücünüz ortalamanın gerisinde olup. fakat; ben her şeyin iyisini kullanırım mantığını yaşıyorsanız eğer...

    işte burada fonlama devreye giriyor.
    yani aldığınız her şeyin bozulma, çalınma, kaybolma ihtimali için köşeye ayrı bir para atın.

    diyelim ki atmadınız ve para biriktiremiyorsunuz.

    ne oluyor bu sefer?

    telefonunuzun camı kırıldı diyelim. direk biriktirdiğiniz paradan alıyorsunuz.
    arabanızın motorunda sıkıntı var ya da sigorta zamanı geldi.
    direk biriktirdiğiniz paradan çekiyorsunuz.

    bu gibi seçenekleri yaşam kalitesinin üstünde tutarsanız arada paranızın yetmediği ya da yetişemeyeceği dengesizlikler ortaya çıkıyor bu sefer eksiye düşüyorsunuz hatta gümünüzü kurtaramıyorsanız bile.

    sonrada karta yükleniyorsunuz. sonrada eksi de olduğunuz için para biriktirme hırsınız hiç oluyor.

    o yüzden yaşam standartlarınızı iyi değerlendirmek istiyorsanız. ideallerinizi paranıza göre; paranızı hedeflerinize göre, hedeflerinizi belirlediğiniz düzene göre sıralayın.

    bunu çok iyi yaparsanız paranız artıya geçecek ve siz bunu fazlalık olarak gördüğünüz de harcamak yerine biriktirmeyi seçerseniz çok daha iyi güvence sahibi olursunuz.

    insanın köşe de parası olması, kendisini güven de hissettirir.

    bu da duruşu. özgüveni, ve doğru kararlar almayı yeğler.

  • başar'le pelin'in düğünü için davetli listesinde yorgo 'nun tanıdıkları vardır:

    -(ihsan) ver bakiyim şu listeyi bana. bu ne be, neyin listesi bu! yunan ikinci piyade alayının mı! daha birinci sayfada 10 tane alex, yirmi tane nikos var
    +(feraye) onların çoğu yorgo'nun akrabaları, ihsan.
    -nerde bizim akraba listesi?
    +(sevinç) ne yapacaksın bu saatten sonra listeyi?
    -ekleme yapacagım. askerlik çağına gelmiş, eli silah tutan tüm tanıdıklarımızı.

    bonus:

    -senin için bir türk atasözü var. yorgo gitti kavga bitti.

  • `1976 yılı haziran ayında cumhuriyet savcılığından hakimliğe geçmiştim. çaycuma'ya tayin olmuştum. adli tatilden önce göreve başlamıştım. her yeni atananlar gibi adli tatilde nöbetçi kalacaktım. hukuk hakimi arkadaş tatile çıkacaktı. adli tatilde asliye hukuk davalarına çok az bakılır. kadastro davaları adli tatilde görülürdü. bana " iki dava var,ikisi de kararlık." dedi. kadastro davalarını hiç bilmiyorum.ne yapacağım dedim. "davanın kabulüne karar ver,ben tatilden dönünce gerekçesini yazarım" dedi.o kadar süre karar bekler mi,taraflar kararı temyiz edecekler diye itiraz edecek oldum. "bizim mahkemelerde temyiz süresi kararın tebliğinden itibaren başlar,merak etme " diyerek yatıştırdı beni.
    derken günü geldi ,o iki davanın duruşmasını yapıp " davanın kabülüne" karar verdim.adli tatil bitti. hukuk hakimi arkadaşa " kararları verdim gerekçelerini yaz" dediğimde "kararı sen verdin arkadaş,sorumluluk senin kararları gerekçeleri ile senin yazman gerekir" deyip kestirip attı. kadastro davaları uzmanlık işi.ben savcılıktan yeni geçmişim hakimliğe .ceza davası olsa kolay. ama bu davalar öyle değil. meğer arkadaşım bana şaka yapıyormuş. kararları gerekçesi ile yazdı. kararlar temyiz edildi.
    aradan epey bir zaman geçti. çevreye,arkadaşlara,davalara alıştım. asliye ceza mahkemesi duruşmalarını bitirmiş çay içiyordum odamda.hukuk hakimi arkadaşım uğradı. "gözün aydın" dedi. ne için dedim." kararların tasdik geldi" dedi. hangi kararlar dedim." kadastro kararların" deyince hatırladım.kararları yazan o idi ama ben imzaladığım için kararlar benim oluyordu.
    "yalnız nasıl oluyor 9 kiloluk bir dosyayı 14 ayda inceleyip karar verebiliyor yargıtay anlamadım " dedi. bu defa şaşıran ben oldum ; karar sırasında normal dosyalar vardı.aşırı hacimli dosya görmemiştim. ben o kadar kalın bir dosya filan görmedim dedim. "dosyanın büyük kısmı bir çuvalda duruyor,sadece duruşma tutanaklarını ayrı bir dosyaya koymuştuk,taraflar ve vekilleri durumu biliyor" diye cevapladı. merak ettim.yargıtaydan dönen dosyayı gördüm.gerçekten bir çuval dolusu evrak vardı içinde. yargıtayın onama kararını gösterdi arkadaş. o arada eski yazı (arapça harfler) ile yazılmış bir takrir notu düştü.demek ki dosyayı yaşlı bir yargıtay üyesi incelemiş. medeni kanunun kabulünden (1926) önce ölenlerin mirası eski yasaya göre çözüldüğünden (o tarihte bu tür davalar vardı elimizde) eski yazıyı bilen bilirkişimize (müftü) müracaat gerekti. bilirkişi eski harfle yazılmış notu okudu : "dosya çok hacimli,tasdikten başka çare yoktur"

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.