hesabın var mı? giriş yap

  • orkestra şefiliği, müziğin yönetimsel alanını kapsar. orkestra şefinin tüm işi sağ elindeki batonu sağa-sola yukarı-aşağı sallamak, sol eliyle hareketler yapmak ve ritim tutmak değildir. teorik ve pratik olarak son derece donanımlı olması gereken bir insandır. çünkü orkestra şefi, orkestrayı çalıştırmakla yükümlüdür.

    basitçe açıklarsak:

    bir piyanist düşünün. bu kişinin çalgısı nedir? elbette piyano. bu kişi çalıştığı esere, eserin sundukları dahilinde kendi yorumunu da katmaktadır değil mi? örneğin "fazıl say'ın beethoven yorumları hüseyin sermet kadar başarılı değil" denildiğinde, ne anlaşılmaktadır? yorum tabii ki, teknik yeti ve beceri değil. bahsi edilen iki kusursuz tekniğe sahip icracıdır burada.

    orkestra şefinin de çalgısı orkestradır. şef temel olarak eserdeki giriş çıkışları, nüansları ve artikülasyonları, zaman içinde belli bir çerçeveye oturmuş hareketlerle belirtir. şef, orkestraya önceden ne yapması gerektiğini göstermelidir. örneğin son derece dingin bir ölçünün sonunda ani ve çok sert bir vurgu varsa, orkestradan önce şef hareketleriyle bunu gösterir, ardından orkestra icra eder. tabi bu önce-sonra meselesi milisaniyelerle ölçülecek bir zamanı kapsadığı için; söz konusu şefin çok temiz, anlaşılır, sağlam bir tekniği ve birbirinden bağımsız olduğu kadar şaşmaz bir eşgüdüme sahip kolları olmalıdır. bunlar yılların getirdiği uzun çalışmalar ve tecrübeler vasıtasıyla gerçekleşir. aynen bir piyanist ya da kemancı gibi.

    bu anlatılanlar, şefin görevleri arasında üçüncü kademedir. bir üst kademe şudur: orkestra şefi, orkestraya müziğin nasıl yorumlanacağını söyleyen kişidir. mahler ile bruckner'in karakteri aynı değildir, ya da şostakoviç yönettiğiniz gibi stravinski yönetemezsiniz. stilleri değiştikçe ve bestecilerinin anlatım dili farklılaştıkça, eserlerin bu bağlamda yorumlanması gerekir. tabiidir ki, şeften şefe de değişir müzik anlayışı. karajan'ın beethoven yorumları ile klemperer'inkiler çok farklıdır. hele svetlanov'un kayıtları, eserler aynı olmasına rağmen bambaşka tınlar.

    bunca işi yapmak için haliyle çok sağlam müzik-stil-literatür/repertuvar bilgisi ve icra pratiği gerekmektedir. orkestra şefi, yaylı, nefesli ve piyano olmak üzere üç daldan da enstrüman çalabilmelidir ve bu enstrümanlardan birinde yetkin şekilde icra kabiliyetine sahip olmalıdır. bununla beraber, orkestradaki tüm enstrümanların teknik özelliklerini teorik olarak bilmelidir. istediği tınıya göre çellistlere nasıl arşe kullanması gerektiğini gösterebilmeli; perküsyoniste hangi tür baget kullanacağını (besteci belirtmediği takdirde tabi) söyleyebilmelidir. gerekirse bakır nefeslilerin çalınan eserin karakterine göre nefeslerini-bağlarını yeniden düzenleyecek; yeri geldiğinde koroya, kelimeleri telaffuz önerilerinde bulunacaktır. yorum kabiliyetinin gelişmiş olması için tüm müzik tekniklerini de bilmelidir; armoni, kontrpuan, füg, orkestrasyon, yeni müzik (on iki ton, grafik yazı, spectral teknik vb). aslında eser yazabiliyor olmalıdır, hiç olmazsa besteleme sürecini bilmelidir orkestra şefi. fakat günümüzdeki çoğu şefin eksik yanı da budur; ya temel teknik eğitimleri yetersizdir ya da kompozisyon yönleri zayıf kalmaktadır.

    bununla beraber, orkestra şefi aynen bir kemancı gibi, partitürüne çalışır. öncelikle, müziği kavrayabilmesi için, belki üçlü orkestraya yazılmış yirmi dizekli bir partitürü okuyabilmelidir. sonrasında, daha incelikli bir çalışma yapabilmesi amacıyla, esere bir piyano indirgemesi yapması gerekir; bu sayede müziği piyanoda bir icracı gibi yorumlayarak orkestraya ne şekilde yorumlatacağını kestirmiş olur. piyano indirgemesinin çalgısal sebebi de, bestecilerin piyano kullanmasıyla aynı amaçtadır; piyano, tüm orkestra çalgılarının ses aralıklarını -register- kapsamaktadır ve polifonik bir sazdır (klarinet gibi değildir). eseri çıkardıktan ve çalıştıktan sonra, ölçü ölçü şef olarak çalışması gereklidir; her ölçüdeki bağları, vurguları, ateşli ya da ağıtımsı karakterleri şeflik tekniğine bağlı hareketleriyle ifade etmek için alıştırma yapmalıdır. öyle partitürü önüne koyup tartıma göre baton sallamak değildir olay. efsanevi orkestra şefi fritz reiner'in güzel bir sözü vardır: "derecelendirmek basittir, dikkat ediniz; iyi şef partitürü kafasının içine sokmuşken, kötü şef kafasını partitürün içine sokmakla meşguldür."

    geldik en üst kademeye ve en önemli olana... tüm bu özelliklere sahipseniz fakat insanlarla nasıl konuşulması gerektiğini bilmiyorsanız, asla şef olamazsınız. orkestra şefi, müzisyenliğinin yanında tam anlamıyla bir yöneticidir; obuacının sorunu onun da sorunudur. iyi bir ordu komutanı gibi, tüm neferleri tek bir pota içerisinde ayrı ayrı düşünebilmesi gerekir. bir şefin asla unutmaması gereken şey, orada çalanların "mobil aletçalar" değil, insan olduğudur. moralleri bozuk ya da sinirli olabilirler, yorgun ya da telaşlı olabilirler. insandırlar; hayatları, aileleri ve bunların getirdikleri vardır. şef nabız tutabilmelidir; örneğin prova boyunca sessiz sessiz ağlayan flütçü kızcağızı dikkati dağıttığı gerekçesiyle azarlamak yerine, prova arasında yanına gidip bir arkadaş gibi sorununu dinlemeli, gerekirse onun için çözüm üretmelidir. bu sadece flütçünün değil, diğer üyelerin güvenini, saygısını ve takdirini kazandırır şefe. bu yüzden hoşgörü göstermeli, üyelerin nabzını yoklamalı, onlarla iletişim kurmalı fakat bunlarla beraber sıkı bir disiplin kurabilmeli ve meslektaş-saygı çerçevesini tutturabilmelidir.

  • babamın ufak bir şirketi vardı, vergisini ve çalışanlarının sigortaları düzenli ödeyip kimsenin hakkına girmezdi. bir zaman sonra işleri bozuldu ticaret sonuçta neyse baya vergi ve çalışan sigorta borcu birikti. onları toparlayım derken yorgun düştü yüreği ve çok erken kaybettik güzel yürekli babamı. sevgili devletimiz 1 dul 3 yetim kız çocuğundan 1 gün bile ertelemeden aldı bütün borcu, hepsini ödedik bitti şükür herşeyin üstesinden geldik. söyleceklerim bu kadar...

  • yıl 2006.

    bilgisayarın evlerimizde yaygınlaşmaya başladığı dönemlerin başı. belki de biz fakirdik, bilmiyorum.

    bir gün amcamlarda oturuyoruz. almanya’dan telefon geldi. duisburg’da yaşayan dayım kaybolmuş. tipik bir türk ailesi olduğumuz için hemen fantastik kehanetlerde bulunduk. herkesin tahmin yaptığı bir anda amcam aniden salondan kalkıp bilgisayarın bulunduğu odaya gitti. yengem arkasından bağırdı; “yine mi at yarışı sonuçlarına bakmaya gidiyorsun geberesice.” bu ifadeye takılmayın. yengemin sevgisini gösterme şeklidir.

    amcam odadan çıktıktan sonra ben girdim. daha bilgisayar tam açılmadan internet explorer logosuna 398 kere tıklamamdan mütevellit bilgisayar çöktü. itiraf edeyim tırstım. bilgisayar tekrar açılsın diye allah’a dua ettim. bir daha günah işlemeyeceğime dair söz verdim. bilgisayar açılır açılmaz internete girdim. tam bir şey yazacaktım ki o komik arama geçmişini gördüm. neler mi yazmıştı?

    mehmet şahin dürsburkta kaybolmuş
    mehmet şahin nerede
    dürsburkta kaybolan türkler
    mehmet şahin’i bulmam lazım
    mehmet şahin gazinoya mı gitti

    dipnot: dayım 2012 yılında aramızdan ayrıldı. devri daim olsun.

  • çalışıp kazanmaya alışık olmayan aktrolleri şaşırtan olay.

    hayır gören de kadın akp zenginleri gibi kamu arazisine rezidans dikti zanneder.

    edit: sevgili akpliler size cahil dediğimizde kızıyorsunuz ama yani niye böylesiniz

    1- chp son 20 senedir hiçbir şekilde sol değil, cayır cayır liberal.
    2- sol ve sosyalizm çok farklı şeyler. yani "solcu fakir olur" gibi bir önerme, "reza zarrab hayırseverdir" önermesiyle aynı geçerliliğe sahiptir.
    3- avukat dediğin insan selam vermeye bile 200 tl alır. bu durumda kılıçdaroğlunun gidip belle vue yerine kümük bi rezidanstan alması da saçmaymış

  • suriye sınırları içinde olup adı ayn-el arab olan şehre ayn-el arab demektir. bir ülkedeki yönetim boşluğundan faydalanıp, o şehri ele geçirip, adını değiştiriyoruz demekten çok daha insalcıl ve makuldur.

  • dünyanın en büyük firmalarından birisi olan shell'in türkiye'de yaptığı muazzam kampanya. ortalık yıkılıyor su anda. biliyorum; haberini alır almaz shell istasyonlarına koşmamak elde değil ama sakin olun biraz.
    kampanya şu;
    https://i.hizliresim.com/o6qo0k.jpg
    https://i.hizliresim.com/g9vo2r.jpg
    https://i.hizliresim.com/9dwmgk.jpg

    bakmayanlar için özetliyeyim. shell mobil uygulamasını yükleyip listede adı geçen shell istasyonlarından birisine gidersen ve uygulamnın sana verdiği kodu istasyon görevlisine söylersen, ülker çikolatalı gofret 0,75 tl. evet kampanya bu. ayrıca her telefonla yani her kodla bir tane alabiliyorsunuz. ve bu kampanyayı yapan dünyanın en büyük şirketlerinden birisi. alay etmek gibi bir şey diyeceğim de ben de olsam bu milletle alay ederim zaten.

    arkadaşlar tam olarak emin değilim ama bu ülker çikolatalı gofret bim veya a101 de zaten 50 kurus falan. olmadı carrefour'dan 0,70 tl'ye hiç zahemetlere girmeden alabilirsiniz. üstelik sayı sınırlaması yok. istediğiniz kadar alın.
    https://www.carrefoursa.com/…gofret-40-g-p-30098860

    sonuç olarak shell gibi dünyanın en büyük şirketlerinden birisinin yapmış oldugu çok özel bir kampanya. teşekkürler shell.

  • vallahi beter olsunlar zerre üzülüyorsam insan evladı değilim.
    kısaca örnek vereyim.
    adam 10 yıllık personel adam kalifiye eleman , adam demir çelik sektöründe çalışıyor aldığı maaş 14.500 tl -eline geçen net- müdürün yanına çıktı abi dedi 10 yıllık elemanım bu işi bu fabrikada öğrendim 14.500 tl maaşım var insan gibi mesai yapmıyoruz- adamin ek mesai dediği 8 saat yani günde 16 saat çalışıyor- tek istediğim zam dedi olmazsa ben gitmek istiyorum dedi. peki müdürün verdiği cevap ne ? işini ayarladıysan gidebilirsin ama tazminat isteme.

    ben o gün o odanın içindeydim adam bildiğin boynunu büktü çocuk gibi çıktı.arkadaş kalktı 3 gün sonra müdürün yanına gidip işten 7 gün sonra çıkacağını söyledi peki sonra ne oldu ?
    arkadaş 7 gün sonra kapıdan çıktı karşı fabrikaya 36 bin tl karşılığında anlaştı. adamın çalıştığı vardiya o gün çalışmadı 14.500 tl karşılığında o adamın yerine personel bulamadık. o adamı mumla arıyoruz.
    o adamın vardiyasini tamamlamak için diğer arkadaşları hayvan gibi mesai yaptı -ekstra 8 saat- işin sonunda iş kazası oldu dunya kadar da tazminat ödediler. beter olsunlar hiç üzülmüyorum. emekçinin yanındayım.

    edit: mumla ariyoruz
    edit2: sendika mevcut lakin öyle birşey ki az hakkını arayanı kapı önüne koymakta patrondan daha patroncu.