hesabın var mı? giriş yap

  • siyasal islam sözlüğü:

    kız-erkek birlikteliği haram,

    erkek-erkek birlikteliği haram,

    kız-kız birlikteliği haram...

    tarikat yurtlarında tecavüz helal,
    kadın cinayetleri helal,
    üç kelimeyle kadın boşama helal,
    kadının üstüne kuma getirme helal,
    amcanın yeğene tecavüzü helal,
    erbaşın köylü kıza tecavüzü helal,
    bilumum şerefsizlik ve ahlaksızlık helal...

  • tam 55 hafta önce ziyaret ettiğim yerdir. kendisi, hayatımda gördüğüm en etkileyici yerlerden biri olması dolayısıyla hakkında birkaç kelam etmek isterim ayrıca. şimdi versailles'ın bahçelerini inceleyeceğiz... harita okumayı sevenler elime mum diksin!

    burada bahçenin detaylı haritası mevcut, incelemek isteyenler büyütüp kurcuklayabilirler. harita okumaktan hoşlanmayanlar içinse şöyle bir güzellik yapacağım. spesifik olarak inceleyeceğimiz 3 farklı yer işaretledim, haydi başlayalım.

    şimdi öncelikle, haritada da gördüğünüz gibi sarayın devasa bir bahçesi bulunmaktadır ve hayatımda gördüğüm en başarılı peyzaj çalışmaları burada yapılmıştır. bahçe bölümlere ayrılmış. bölümler arasındaki yollar ise hep şu şekilde devasa labirentlerden oluşuyor. 1.68 olan şahsım, fotoğraftaki çitlerin dahi boyuna yetişemiyor, uzunluğunu oradan hesaplayınız. şimdi kırmızı işaretlenmiş yeri inceliyoruz, apollon korusu. kendisi benim bahçedeki favori yerim olmakla beraber, şöyle patikalardan geçerek ulaşılır. bu arada belirtmek iterim ki öğleden sonra bahçeye yerleştirilmiş sesi sisteminden klasik müzik verilir ve sizin o an tek dileğiniz üzerinizde barok kıyafetler olmasıdır... öyle bir ruh haliyle şu patikadan geçip şöyle bir alana çıkarsınız. belirtmek isterim ki fotoğrafın çekildiği nokta, kırmızıyla işaretlenmiş alanın tam ortasındadır ve o alanın yaklaşık 1/4ünü göstermektedir. varın bahçenin büyüklüğünü siz düşünün artık!

    geçelim sarı yere. burası da görüldüğü üzere aslında sadece bölümleri birbirinden ayıran biryoldur. fakat adamların estetik kaygıları o kadar fazladır ki yollar dahi fıskiyeler ve heykellerle süslenmiştir. heykeller, bahçe boyunca genelde kanala aşılan ana yollarda sıralanmıştır ve mitolojik karakterleri konu almıştır. zaten bahçe olympostan fırlama gibidir, suyun içinden yükselen poseidonlar* mı dersin, atlar arasından fırlayan apollon mu...

    neyse efendim, iyisi mi biz geçelim beyazlı yere. kemeraltı, fotoğrafta pek öyle gözükmese de sizi etkileyici bir girişle karşılar. hayalinizde burayı turuncu bir gün batımında yahut fenerlerin aydınlattığı bir gece yarısı hayal ediniz. girdiğinizde sağınızda ve solunuzda sizi böyle bir kemer karşılar. insanın dans edesi geliyor, değil mi?

    büyük haritaya bakarsanız kuzeyde marie antoinette bahçesini görürsünüz. oraya ulaşmak için uzun yollardan yürümeniz yahut ring yapan trenciğe binmeniz gerekmektedir. biz ısınalım diye yürüdük, fakat botun içinde ayağım ezilerek yara olmuştu. ha bu arada lütfen topuklu giyerek gidin ki millete eğlence çıksın biraz. oraya ayrı bir giriş vardır, bahçe turuna dahil değildir ve ekstra ücret alınır. fakat merak edenler -benim gibi harita kurcuklamayı sevenlerdenseniz- google mapsten o minik yuvarlak taraça ve aşk tapınağına göz gezdirebilirler. roma haritasından sonra hayatımda sahip olduğum en güzel harita da versailles bahçelerine aittir ayrıca. yöre halkıysa sabah koşularını kuzey korularında yapabilir, halk kullanımına açıktır ve insan kıskanmadan edemiyor azizim!

    versailles'a giden kime sorsanız 'aynalı salon harici pek de bir etkileyiciliği yok fakat bahçesi muhteşem' lafını duyarsınız, nitekim benim yorumum da budur. fakat sarayın etkileyiciliği de budur zaten... girişteki devasa sıraya, kendini beğenmiş güvenlik görevlilerine inat bahçeye çıktığınız an cennette kaybolmuş hissine kapılırsınız.

    üstünden 55 hafta geçmesine rağmen entryi yazma sebebime gelirsek...

    fakat elbette ak-saray versailles'dan daha büyüktür! estetik algılarına sıçtıklarım ya...

  • kulağından koku aldığı için değildir. acaba kokunun kaynağı olan yerden herhangi bir ses, bir kablo cızırdaması, bir ocak üstü taşması vs söz konusu mu diye yokluyordur. nesini anlamadınız ki amk. beyin kıvrımları biraz gelişmiş olduğu için sen daha kokuyu almadan adam çoktan proaktif davranarak kaynağına inmeye başlamıştır. zeki insan özelliği bunlar. hızlı düşünen insan işi.

  • altın portakalda az önce galasından çıktığım mükemmel film. ağrı'da kar, istanbul'da eski beyoğlu -ah kaldırımlar artık öyle değil- kaş'ta yalnızlık. insanlar tanıdık. varoluş kanıtlaması için kullanılan kadın ki serap. ve hiç gelmeyen bahar. filmden sonra tek yapılması gereken sırılsıklam ıslanarak yürümekti az bilinen bir şehirde. antalya 'iklim'ine bana bu olanağı sağladığı için teşekkürü bir borç bilirim.

  • simdi en son gittigim metallica konserinden sonra kesinlikle tescilledim ben bunu. yabanci bir grubun elemani ne derse desin bizim seyircimiz hep ayni mecbur cevabi veriyor. bir kac ornek 27 temmuz 2008 metallica istanbul konserinden:

    james hetfield: istanbuuuuulll
    seyirci:yeah

    james hetfield:metallicaaaa
    seyirci:yeah

    james hetfield:istanbuuuuulll
    seyirci:yeah

    james hetfield:metallicaaaa
    seyirci:yeah

    james hetfield:how are you doing tonight?
    seyirci:yeah???

    james hetfield:you guys are incredible
    seyirci:yeah???

    james hetfield:i think that's enough for today.
    seyirci:yeah???

    ilerde cakalin biri cikacak:

    -istanbuuuulll....
    -yeah
    -are you responsible for the armenian genocide?
    -yeah!!!

    o zaman sicicaz iste. serefsizim avrupa gazeteleri baslik atar, elli bin turk kendi agziyla itiraf etti diye.

  • aşktan tam olarak ne anladığınıza göre değişebilen bir durumdur.

    lise aşkları biraz farklıdır ve hormonların yeni yeni etkisini göstermesiyle başlar. bir şekilde delicesine aşık olursunuz. onu düşünmeye, sürekli hayaller kurmaya başlarsınız. yeme-içmede bir azalma olur cidden iştahtan düşersiniz. bir çeşit güçlü bir takıntıya dönüşür bu aşk. onu düşünmeden yapmazsınız her şeyiniz bir kişi olur. öylesine güçlü bir istektir ki gözünüzü karartırsınız bu açıdan lise aşkı insanın hayatında ciddi bir iz bırakır. lise aşkı, aşkın çok vahşi ve içgüdüsel bir yönüdür.

    üniversite aşkı ise daha farklıdır aşk duygusundan ziyade sevmek ön plandadır. onu seversin ve ona dair şeyler hoşuna gider. birlikte zaman geçirmeyi, delicesine bir şeyler yapmayı istersin. ortak anılar biriktirirsin her şey daha çok netleşmeye başlar. sevgililiğin en güzel dönemleridir lise aşkı kadar kaotik değildir mantıkta işin içine girmeye başlamıştır. pek çok şeyi sevgilinle öğrenirsin ve yaşarsın.

    iş hayatına atıldığında ise artık hayatın gerçekleri yüzüne daha sert çarpıyor demektir ayakların yere sağlam basmaya başlar. ne istediğini iyi bilirsin hatta daha önemlisi ''ne istemediğini''. yorucu bir ilişkiye ve aptal oyunlara tahammülün kalmamıştır. aşkı, sevgiyi ve daha önemlisi uyumu aramaya başlamışsındır. olgunlaşırsın gerçekten seveceğin birisini ararsın geceleri ve boş zamanlarında... kendini anlatabileceğin, beraber dünyayı gezebileceğin, hayata karşı elini tutabileceğin birisini sevmek istersin. 25 yaşından sonraki aşk bir anda olmaz lise aşkı gibi ya da üniversiteli sevgisi gibi değildir. 25 yaşından sonra aşk zamanla gelişir bir anda birisine bir şey hissedemezsin. detayları bilmen gerekir, zevklerini görmen gerekir, kendini nasıl ifade ettiğini bilmen gerekir. bu açıdan aşkın en kaliteli halidir ne istediğini bilen iki insanın birbirine kavuşma serüvenidir.

    bana göre 25 yaş sonrası aşk > üniversite aşkı > lise aşkı.