hesabın var mı? giriş yap

  • kargo çalışanı taşıdığı değerli kargoyu kendi akrabasıyla birlikte hacılasın, kargo şirketi bu duruma kayıtsız kalsın. taşıdığın kargonun sorumluluğunu alamıyor isen kapat git o şirketi. çok rezalet başlığı gördüm ama bu rezalet ötesi bir durum.

  • ben yeni atanacak kişinin yerinde olsam enflasyonu ve diğer araştırma sonuçlarını olduğu gibi açıklardım. ne yaparlarsa yapsınlar görevden alınıyorlar çünkü. bari halk gerçekleri öğrenmiş olur.

  • bir gün korku filmi izleyip salonda uyuyakaldım. sabaha karşı beyaz bir şey üstüme atlayıp beni uyandırdı. resmen altıma sıçtım. bir baktım bembeyaz bir kedi. acıktı herhalde benimki dedim kalktım. ayılınca hatırladım benim kedim yok ki! sokak kedisi olamayacak kadar temizdi. ben de kapıcıyı arayıp evimde kedi var dedim. o da sabahın beşi aq banane dedi. doğru dedim. sonra yan komşunun kapısındaki paspasda kedi resmi olduğunu hatırladım. bir iki saat sonra gittim kedilerini geri verdim. balkondan benim eve zıplamış manyak.

    bir kaç gün sonra duştan çıktım, bir baktım kedi gene benim evde. kapı çaldı verdim direkt.

    1 günlüğüne şehir dışına çıktım. geldiğimde kedi gene bendeydi. kapı çaldı, kediyi verirken kadın sizin evi çok seviyor, sürekli size geldi dün biz de balkondan geçip aldık dedi. ben de ehüehü diye gülüp kapattım kapıyı. sonra bir dakika lan dedim bunlar benim eve girmişler! bunu bana söyledi ben de mal gibi gülüp uğurladım kadını.

    aynı gün kapıcıya anlattım durumu abi dedim ailecek bana musallat oldular, önce kedi alıştı sonra komple yan daire bana geliyorlar dedim. o da çok yanlış, özel hayat diye bir şey var belki ben birini öldürdüm kuvvette saklıyorum demesin mi!

    o günden beri balkon kapısını kitlerim. kedi neyse hadi yan komşu da neyse ama kapıcı girerse büyük sıkıntı.

  • saltanat meselesi gibi, cumhuriyet'in ilanını da atatürk bizzat ileri görüşlülüğü ve doğru zamanı bekleme stratejisiyle halletmiştir. bu da eylül sonundan itibaren mecliste başlayan büyük bir buhran devresinin sonrasında olmuştur.

    1923 ekim'inde başvekil fethi okyar'a karşı cephe alanlar çoğalır. zaten ismet paşa'nın dışişleri bakanlığına da ısınılamamıştır. lozan görüşmelerinde rauf orbay-ismet inönü çekişmesinin ardından inzivaya çekilen rauf'un tarafını tutanlar vardı. fethi bey'in başvekillik ve içişleri bakanlığından istifasının ardından da başvekilliğe rauf'u önerdiler, muhaliflerden sabit bey de içişleri bakanlığına teklif edildi. tarih 25 ekim...

    kaos arttıktan sonra atatürk, kabinenin, ordunun başındaki fevzi paşa haricinde, tamamen istifasını ister ve meclis içindeki muhaliflerin tonlarca liste oluşturup dağılmaları ortamını hazırlar. artık kaos tamdır, başvekil olarak rauf orbay gibi, ali fuat cebesoy'un da olduğu bazı listeler ortada dolanmaktadır (bu sırada olayları istanbul'dan takip ediyorlar). özellikle atatürk, nutukta bu ortamı bilerek hazırladığını, bu kişilerin bir hükümet teşkil edemeyeceğini, etseler bile memleketi idareye iktidar gösteremeyeceklerinden emin olduğunu söyler.

    o günler için bir alıntı, (falih rıfkı atay, çankaya, sf. 436):
    ---
    ...ankara'da ve istanbul'da düşünebilen, görebilen ve duyabilen herkes biliyordu ki, hiçbir yerde benzeri olmayan orejim öyle gidemez. bir şey olacağı, bir şey hazırlandığı belli idi. devlet şeklinin cumhuriyet ve mustafa kemal'in cumhurreyisi olmasını istemeyenler, halk efkarını kendileri ile beraber sürükleyeceklerine inanmakta idiler ve bu inanışlarında haklı idiler. eski türkiye'de "cumhuriyet" sözü "şapka" sözü kadar kötü ve korkulu idi. yobaz lügatindeki manası ile "gavurluk" mahiyetinde idi...

    1923 yılının o haftalarında büyük millet meclisi'nde cumhuriyetçilik akımı var mıydı? hayır! mustafa kemal ne yapsa ona itirazsız razı olacaklar dahi, içlerinden "- keşke bunu yapmasa" diyorlardı. mustafa kemal o mecliste fikir tartışmaları ile tabii bir "ekseriyet" elde edemezdi. ince politika taktikleri ile bir teslimiyet havası yaratmalı idi"
    ---

    o teslimiyet havası da buhran sayesinde yaratıldı.
    buradan sonrasını şevket süreyya aydemir anlatsın (tek adam, cilt 3, sf 146) :
    ---
    kabinenin 27 ekim'de istifası açıklandı. çeşitli kabine listeleri ve bu arada ali fuat paşa başkanlığında, hariciye vekaletine ismet paşa yerine yusuf kemal beyi koyan bir kabine tertibi işi de yürümedi. halk fırkası grubu kaynıyordu (27 ekim öğleden sonra). kulis faaliyetleri 28 ekim'de de geç vakte kadar devam etti. grupta birçok mebuslar, gazi'nin çağrılmasını, durumu onun incelemesini ve onun tavsiyelerde bulunmasını istiyordu. zaten artık gazi'nin, grup karışıklığına kendisinin bir yön vermesinden başka da çare görünmüyordu. çünkü grupta "muhteris hizipler" olsa bile, hakim hizipler yoktu. gerçi gazi, grupta bazı beyanlarda bulundu. fakat işi grup çalışmalarına bıraktı. o, işin ve an'ın, daha da olgunlaşmasını bekliyordu. hazırlığını tamamlayarak, çankaya'ya döndü. bazı arkadaşlarını da akşam için çankaya'ya davet etti...

    o gece çankaya'da ismet paşa ile milli müdafaa vekili kazım, eski kolordu kumandanlarından sinop mebusu kemalettin sami ve milli mücadelede kocaeli grubu kumandanı halit paşalar bulunuyordu. gazi, rize mebusu ekrem ve afyon mebusu ruşen eşref beyleri de yemeğe alıkoydu. işte bu yemektedir ki arkadaşlarına:
    "- yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz," dedi.

    hemen bazı tertipler alındı. bu arada ertesi günkü grup toplantısında kemalettin sami paşa'nın bir takrir vererek, gazi'nin gruba davet edilmesi ve duruma bir çare bulmasını istemesi de vardır. misafirler çabuk gittiler. gazi yalnız ismet paşa'yı alıkoydu ve hemen bir masa başına geçildi. 20 ocak 1921 tarihli teşkilatı esasiye kanununun bazı maddelerini tadil eden bir tasarı hazırlandı.
    ---

    29 ekim günü grup kabine üzerinde çözüme yine ulaşamaz. kemalettin sami bey atatürk'ü meclise davet ettirir. gazi, görüşlerini belirtmeden evvel bir saat müsade ister, öğleden sonra cumhuriyet teklifi verilir. görüşmelerde doğrudan kimse cephe almaz cumhuriyete, hatta çıkıntılık yapan genç muhalifler de bu tasarının yanındadır (sonuç olarak cumhuriyetin geleceğinde kendilerine görev düşeceğinden, bir kenara itilme korkuları bir şekilde tatmin edilmiş olur).

    yunus nadi (cumhuriyet gazetesi'nin kurucusudur. mazhar müfit kansu, erzurum'dan ölümüne kadar atatürk'le beraber, cilt 1, sf. 596):
    "- birinci türkiye büyük millet meclisi, teşkilatı esasiye ile şarkta yeni ve mühim bir devlet kurmuştur. birinci türkiye büyük millet meclisi'nin hangi ahval ve şerait içinde içtima ettiği malumdur. harbi umumi hitamından sonra, mondros mütarekesiyle devlet bir mütareke safhasına geçmiş fakat devletlerin bizimle imza edenler, daha mütarekenin imzası kurumadan bütün ahitlerini payimal ederek bizi parçalamağa teşebbüs ettiler. memleket taraf taraf işgallere uğradı, istanbul'un işgaliyle de suikastin hitam bulduğu kanaatinde idiler.

    türk devleti bu suikastlara karşı ankara'da bu meclisi aliyi kurdu. ve, türk milleti olarak, "ben varım" die dünyaya ilan etti. teşkilatı esasiye de türk milletinin hareketinin bir vesikasıdır. ve bugünkü zaferi temin eden heyet de tbmm'ne vücut veren türk milletidir.

    tbmm, tarihinde eşi nadir görülür bir harika ibda etmiştir. kendisinin masdarı olan milletinin azmiyle... teşkilatı esasiyeye merbutuz. fakat ikinci meclis, şimdiki tadilatı ile o esasatı teyit ve takviye edecektir.

    teşkilatı esasiye kanunu'nun aslının şerefi birinci meclise ait ise, ikinci meclis de takviye ile şeref bulacaktır. tadilatın birincisi, tbmm hükümetinin beynelmilel ünvanını tesbittir. meclis, hakimiyeti bila kaydü şart millete veren bir şekil hükümet kabul etmiştir ve onun için yaşamaktadır. bu şekli hükümetin adı, cumhuriyet'tir."

    ardından bir hoca da dine en uygun yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu iddiasıyla biten konuşmanın ardından meclis "yaşasın cumhuriyet" nidalarıyla dalgalanır. osmanlı döneminde de nazırlık yapan abdurrahman şeref bey, konuşmasıyla işi özetler:
    "- hakimiyeti milliye, kayıtsız şartsız milletindir... kime sorsanız sonuç, bu, cumhuriyet demektir. doğan çocuğun adıdır. ama, bu ad bazılarına hoşgelmezmiş... varsın gelmesin."

    cumhuriyet tasarısı, oy birliğiyle kabul edilir.
    kabine üyelerinin tek tek seçilme meselesi de cumhuriyet tasarısıyla ortadan kalkıyor, cumhurbaşkanı'nın tayin ettiği başvekil, kendi bakanlar kurulunu oluşturup meclisin onayına sunacaktı artık.
    sorun gerçekten falih rıfkı'nın dediği gibi, ince politika teknikleriyle bir teslimiyete dönüştürülerek, oy birliğiyle halloldu.

  • hayalini kurdugum tim.

    tamamen gonullu olarak bir sosyal platformda orgutlenip, edebiyattan bilime kadar, turkcesi olmayan bircok sayfayi turkceye cevirebiliriz,

    bunun icin hem vakti, motivasyonu olan arkadaslarin varligina eminim, biz yapmazsak kim yapacak ki bunu?

    hem bir sosyal sorumluluk projesi, hem turkceye hizmet, hemde genel kulturun artmasi adina guzel bir girisim.

    ben kendimce, sayfalari kisa kisa ceviriyorum, en azindan wikipedianin sol frameinde turkce gorunsun diye, ama bir elin nesi var? bugune bugun 2000 kisi 5 er sayfa cevirse 10.000 sayfa yapar ki, inanilmaz bir gelisim,

    belki wikipedianin turk modlariylada entegre calismak gerekiyor, uzerine dusecek arkadaslari tesvik icin herseyi yapmaya hazirim, kalabaliklastikca motivasyonumuz da artacak.

    ----------------

    edit:

    evet arkadaslar, sayenizde hem katilim cok fazla, hemde isteklilik, hepinize tesekkur ederim, oncelikle bir facebook grubu altinda toplaniyoruz,

    bu grupta hem kim ne ceviri yapmis onu paylasacagiz, hemde talep ettigimiz, imece usulu ile cevirecegimiz sayfalari belirliyoruz,

    bu gruba katilin, daha sonra kapali gruba donusturulecek.

    ayrica google docs sayfasinda da toplaniyoruz, hangi yol sizin icin daha verimliyse katilmaniz yeterli,

    illa ingilizce ceviri degil, herhangi bir turkce ansiklopediden 2 sayfa aktarsaniz bile cok verimli, dil bilmenize gerek yok,

    oncelikli amacimiz, wikipediadaki turkce madde sayisini artirmak.

    ilginize cok tesekkurler.

  • 1.90 boyunda zeki, yakışıklı, aylık en az 10bin tl maaşı olup devamlı türkiyeden kurtulmaktan bahseden mühendisler.

  • bu da böyle bir nesil işte. çok abartmamak lazım.

    gerekli doneler:

    -bayatlamaya yüz tutmuş, istiflenmekten ezilmiş bir somun ekmeğin yarısı
    -dün akşamdan kesilmiş domatis
    -az yağlı bol sulu peynir
    -kağıt inceliğinde üç dilim salam
    -arzuya göre zeytin ezmesi, salça
    -yanına fruko ya da kahverengi cam şişede tamek
    -sandviçi oturup yemek için kapı önünde konuşlanmış meyve kasası (yandan çivi fırlayanından)

  • bitmiyor, sessizliği en son ne zaman tattım bilmiyorum. yaz günleri pencere açık, daha kötüye gidiyor. susmuyorlar. devasa ama kulağa hoş gelmeyen bir orkestra gibiler. sabah kuş sesleri yapıyor açılışı. uyandıklarında tüm odak kendilerinde ama saatler ilerledikçe arka plana geçiyorlar. hani huzurlu denir ya bu sesler için, değil işte. sabahtan akşama kadar duyunca değil. yavaştan ikişer üçer sokağa çıkan çocuklar başlıyorlar hayvan gibi bağırmaya. kuşları kıskanmış olacaklar ki bizim onlardan ne eksiğimiz var dercesine enerjileri bitene kadar tepiniyorlar kendi ses tellerinin üzerinde. tabii bu arada sırası gelen her araç repliğini söyleyip çekiliyor ansızın. külüstürden moderne tüm araçların motor sesi geliyor kulağıma. her otuz dakikada bir ise motor sürücüsü motorunun çıkardığı o mide bulandırıcı sesiyle çevredeki gürültüyü yararak gidiyor bir anda. bir ok gibi bulanıklaştırıyor her şeyi ön plana geçmek için ve lütfen bana söv diye yalvarıyor sanki. bazı külüstür araç sürücüleri ise benim aracım yeterince gürültülü değil dermişcesine eline hoparlör alıp bağırarak geçiyor sokaktan. kimisi, dinleyenlerin bu kadar yüksek ve berbat gürültüyü kimin çıkardığını merak ettiğini düşündüğünden kendini tanıtma ihtiyacı hissedip, eskiciyim ben diyor. kimisi ise dolaylı yoldan anlatıyor. dolmalık biberim var diyor. o sırada karşıdan da akrabası geliyor herhalde. o da, benim de çileğim var diyor. hava kararmaya başladıkça annesini sevmeyenler grubu giriş yapıyor lobiye. arabalarımızdan açtığımız bu iğrenç şarkıları hepinize dinleteceğiz sloganıyla birlikte başlıyorlar işe. eskiden bu grubu susturmak için polisi arayan ben ve diğer site üyeleri artık tenezzül bile etmiyor. daha az önce suçluların dışarıda dolaştığı ülke haberlerine bakan site üyeleri bunun bir işe yaramayacağının geç de olsa farkına varıyor. ben ise aşağıdaki hıyarın güzel gönlü ne isterse onu dinliyorum. bazen bağırıyor bazen kalabalık gelip hayvan gibi konuşuyorlar ama ses etmiyorum. allahın belası ülkeden ya şu an kurtulayım ya da geberip gideyim diye iç geçiriyorum sadece. tabii karanlık çöktüğünde zaten var olan, serengeti düzlüklerinde askerlik yapmış olan başıboş köpekler; “belki burada olduğumuzu bilmeyenler vardır” diye düşünmüş olacaklar ki başlıyorlar havlamaya. normalden daha yavaş konuşan caminin imamı ezan okuduğunda, kendilerine ilahi bir gücün seslendiğini düşünüp cevap verme gereği hissettikleri için aniden kurt moduna geçiş yapıp uuuluyorlar. neyse ki saat sabah dört olduğunda sessizliği yakalıyorum. tek tük araba sesleri çok da rahatsız etmiyor artık. kafamı dinliyorum çünkü nadiren o saate kadar uyanık kalıyorum. az sonra günün en pis, en eski ve en iğrenç sesli motorunun geçeceğini bilmeden anın tadını çıkarıyorum. ama istinasız o an geliyor ve motor, tüm kuşları uyandırıp döngüyü tekrar başlatıyor. ben de bundan kurtuluşum yok deyip kafamı yastığa koyuyorum ve uyumaya çalışıyorum.