hesabın var mı? giriş yap

  • zamane cocugudur.
    izlerken icimiz ciz eder biz abilerin, etmez mi?
    bizim zamanimizda kinder surprise azdi, pahaliydi, anne babalarimiz alamazdi oyle cok cok. ayda bir falan toplu ali$veri$te ogretmenler kooperatifine gidilecek, anne iyi zamaninda olacak da 1-2 tane alacak. ancak o zaman kinder surpriseimiz olurdu bizim.
    onun cikolatasini binbir torenle yerdik. kirmadan ikiye bolerdik once, sonra ufak ufak yalardik, buyuk bir parca kopartacaz da zort diye bitecek diye korkardik... bissuru bissuru olsa da bissuru yesek diye hayaller kurardik, gercekle$mezdi bu cocukca hayaller.
    kagidini bile ozenle yirtmadan cikarirdik. aliminyumdu ya, boyle duzle$tirir, defter arasina koyardik falan, biriktirirdik.
    $imdiki veletlere bakiyorum, zart diye yirtarak acip, huptedenek su gibi iciyorlar cikolatayi, onlar icin ozel degil, onlar icin luks degil, onlar icin degerli degil...
    bizim icin neydi o kinder surprise biliyonuz mu siz?
    bir gun birinin kafasina cakacam yerken, ne nereden geldigini anlayacak, ne neden oldugunu kerata...
    aglayasim geliyor.
    hislendirmeyin beni...

    (bkz: bastigin yerleri toprak diyerek gecme tani)

  • açık ve net konuşmak gerekiyor; anayasa değişikliğinin ardından yeni hsyk'nın göreve başlaması ile türk yargı dünyası ve onlarca yıllık uygulamaları hallaç pamuğu gibi atılıyor. birazdan dinci kardeşlerimiz buraya gelip ağlamaya başlayacak yargının içindeki derin devleti bitirdik, yargı artık halkın hizmetinde, belirli bir elitin değil, kahrolsun ergenekon diye; sakın kanmayın, kazın ayağı böyle değil.

    allah'ın bildiğini kuldan saklamanın gereği yok; özel yetkili cumhuriyet savcılıkları ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, herkesin bildiği gibi, belirli bir görüşün egemen olduğu yerler; bunların gücünün önünde hiçbir şeyin durması da mümkün değil. sorun şu ki bu yapı, bu eşsiz gücünü, örgütlü suçlar ile müdadele için değil, mensup olduğu düşünce yapısına karşı muhalif gördüğü her kesimi ezmek için kullanıyor. bu durum önce ergenekon davası ile başladı, ardından balyoz davası ile devam etti, bunu oda tv davası izledi, aynı anda istanbul ve şimdi izmir'de devam eden askeri casusluk davaları ile sürüyor; kck davaları da aynı yapının eseri. işte şimdi gün geldi bu sefer aynı gücü muhalif sol dernekler üzerinde kullanıyorlar.

    arkadaşlar; dünyanın her yerinde kabul edilmiş temel ilkedir: yargı, üçlü bir sac ayağı üzerine oturur; savcı itham eder, tezi sunar; avukat savunur, anti tezi sunar; hakim de yargıya ulaşır, sentez yapar. bu nedenle her üç kurum hem birbirinden ayrı hem de birbirine saygılı hareket eder. modern toplumlarda, savunmayı temsil eden avukatlar son derece saygın olduğu gibi, kendilerine dokunulması da son derece sınırlı durumlarda mümkün olur; hele ki takip ettikleri davalar nedeniyle sanki o davanın bir parçasıymış gibi yargılanmaları kabul edilemez.

    yeni hsyk ile birlikte, bu saydığım davalar kapsamında, her seferinde avukatlık büroları basıldı, avukatlar göz altına alındı, tutuklandı, savunma gizliliği ihlal edildi; bugün artık geldiğimiz nokta korkunç; bahsettiğim yapı, özellikle sol kesime yönelik davalarda büyük etki gösteren avukatları bu sefer hedef almış gözüküyor; sabaha karşı onlarca avukatın bürolarının basılıp, kendilerinin yaka paça göz altına alınmalarının, faşist rejimler dışında, dünyada hiç bir örneği yoktur.

    bugün artık çok tehlikeli bir noktadayız; görüşlerini beğenin, beğenmeyin, avukatlık kurumu; sizi haksızlıklara karşı koruyabilecek son kaledir; eğer bu kale yıkılırsa yarın hiç birimizin ne olacağının garantisi yoktur.

    kendileri ile aynı görüşleri çoğu zaman paylaşmasam da, göz altındaki meslektaşlarıma dayanma gücü diliyorum; umarım bu soruşturmadan başı dik çıkarlar.

  • elektrikli sandalyeyi icad eden de kendisidir.aktaralım:
    1886'da new york valiliği, ölüm cezasının insani yöntemlerini (!) araştırmak üzere bir yasama komisyonu kurar.
    o tarihe kadar yaygın kullanılan "asılma" yöntemi ağır ve acılı bir yöntem olarak görülmektedir.

    aynı yıllarda westinghouse ve tesla ile edison arasında genç elektrik techizatı endüstrisine hakimiyet alanında kıran kırana bir mücadele yaşanmaktadır. önce yola çıkmış olan edison elektriğin doğru akım* istasyonları vasıtasıyla dağıtımı için bir şebeke kurmaya başlamışken westinghouse yeni geliştirdiği alternatif akım* ile buna kafa tutmaya başlamıştır.

    alternatif akımın doğru akıma karşı ekonomik ve lojistik üstünlüğü vardır. kalın bakır kablolara ihtiyaç duyan doğru akımın akıbeti bakır fiyatlarının giderek artmasıyla daha da meçhul bir yön çizmektedir.
    öte yandan doğru akımın birkaç milden öteye ciddi kayıp olmaksızın taşınması da imkansız olduğundan her küçük yerleşim veya endüstri birimine bir istasyon tesis etmek mecburiyeti vardır. bu noktada yenilginin kaçınılmazlığını büyük ihtimalle kendisi de bilen edison bilimsel etiği bir kenara bırakmakta sakınca görmez.
    1887'de west orange, new jersey'de westinghouse'a karşı bir karalama kampanyası başlatır. 1,000 voltluk bir westinghouse ac jeneratorüne bağladığı bir metal plaka ile bir düzine masum hayvanı katleder. basın olan biteni yakından takip etmektedir. "electrocution" terimi böylece doğar.

    bu esnada new york'ta kurulan yasama komisyonu ünlü mucid edison'dan yeni idam cihazının yöntemi açısından yardım ister. edison'un ilk tepkisi bir bilim adamı olarak ölüme alet olmayacağı şeklidedir. ancak bir süre sonra westinghouse karşısındaki yılgınlığı onu yeni bir mektup yazarak kendinde böyle bir method bulunamayacağı ancak westinghouse'un elindeki yeni enerjinin acısız ani ölüm için elverişli olduğu konusunda görüş bildirmeye iter. edison alternatif akımın öldürücü olduğu kamuya yayılırsa insanların bunu evlerinde kullanmak istemeyecekleri düşüncesindedir.

    bu esnada 4 haziran 1888'de "electrocution" new york'un yeni idam infaz yöntemi olarak kabul edilir. ortada henüz iki teori ve iki elektrikli sandalye tasarımı vardır. edison haliyle bunlardan alternatif akımla çalışacak olanak destek vermektedir.

    1888'in ikinci yarısında edison araştırma tesisleri harold p. brown ve asistanı dr.fred peterson'u doğru akımla çalışan bir elektrikli sandalye tasarımı için tutarlar. tesadüf odur ki brown yakın zamanda new york post'a bir yazı göndererek küçük bir çocuğun alternatif akım kaçıran bir telgraf teli yüzünden öldüğünü rapor etmiştir. brown ve peterson tasarladıkları cıhazı köpekler, atlar ve ineklar üzerinde bir dizi deneyde (!) kullanırlar ve basın önünde işkence edilen zavallı hayvanların büyük acılarına rağmen hayatta kaldıkları gözlemlenir. aslında edison'un amaçladığı da budur.

    bu esnada hala edison company bordrosunda bulunan dr.fred peterson valilik komitesine en uygun infaz metodunun seçilmesi açısından danışmanlıkla görevlendirilir. bu nedenle komitenin alternatif akımdan yana karar almasına şaşırmamak gerekir.

    1 ocak 1889'da tasarı yasalaşır. westinghouse tepki gösterir ve kendi markasını taşıyan alternatif akım
    jenaratörlerini new york eyaleti hapishane yönetimine satmayı reddeder. edison ve brown bir yolunu bularak westinghouse'u aşarlar ve ilk elektrikli sandalyelerde kullanılacak jenaratörleri temin ederler.

    westinghouse elektrikle idamın "vahşice ve alışılmadık" oluşuna dayanan temyiz itirazlarına maddi destek verir.
    edison ve brown ise alternatif elektrigin "hızlı ve acısız" olduğu konusunda tanıklık ederler.

    ancak kaderin cilvesidir ki böylece gerçekleştirilen ilk infaz başarısız olur. zavallı idam mahkumu, izleyenlerin gözleri önünde dakikalarca süren işkence ardından üçüncü derece yanıklar ve sinir sistemi arazlarına rağmen hayatta kalır.

    bu edison'un planının geri tepmesi demektir. kamu oyu edison'u lanetlemekte geçikmez. öte yandan westinghouse'un alternatif akımına ne olduğunu yazmaya gerek yok sanırım

    kaynak:
    http://inventors.about.com/…ary/weekly/aa102497.htm

  • başlık: beyler bu başlıkta yadsınamaz kelimesini
    entry 1: cümle içinde kullanıyoruz

    entry 2: yadsınamazını kaçırdım kaza edicem

  • kendime sürekli olarak "oğlum, sen türkçe biliyorsun; alt yazıları okumana gerek yok" diye telkinde bulunsam da aksini yapamadığım yarışma.