ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
14 temmuz 2015 r. van persie imza töreni
-
beyler adamın oğlu selçuk sahinden daha iyi topçu. orta sahaya koy siritmaz
şeytan taşlama taşının parayla satılması
-
böyle bir şey, şeytanın bile aklına gelmezdi.
seçim kaybeden feyzioğlu'nun suratı
-
üzülmesin, cem garipoğlu'nun babasının avukatlığından kazandığı para ile gül gibi geçinir.
ingmar bergman
-
persona filmi hakkında (yukarıda bir kısmı alıntılanmış) şöyle bir itirafta bulunmuştur:
"persona, yaratıcısını kurtaran bir yaratıdır. iki kez zatürree ve antibiyotik zehirlenmesinden mustarip bir hastaydım. kelimenin tam anlamıyla üç ay boyunca dengemi kaybettim... hastanedeki yatağımda oturup tam önümdeki kara bir lekeye baktığımı hatırlıyorum çünkü kafamı kıpırdatsam bütün oda dönmeye başlıyordu. artık hiçbir şey yaratamayacağımı düşündüm. bomboştum, neredeyse ölüydüm... bir gün birden, iki kadının yan yana oturup ellerini karşılaştırdıklarını düşünmeye başladım. bu tek sahneyi muazzam bir güç sarfederek not edebildim. sonra, birinin konuştuğu ötekinin sustuğu iki kadın hakkında çok küçük bir film yapabilsem -belki 16 mm- benim için o kadar zor olmayacağını düşündüm. her gün biraz biraz yazdım. öyle hastaydım ki uzun metrajlı bir film yapmak henüz aklımdan geçmiyordu. ama kendimi buna alıştırdım. her sabah onda, yataktan kalkıp masaya geçtim, oturdum, bazen yazdım, bazen yazamadım. hastaneden çıktıktan sonra, deniz kıyısına gittim. hâlâ hasta olduğum halde senaryoyu bitirebildim ve planı gerçekleştirmeye karar verdik. yapımcı çok anlayışlıydı. sürdürmemi, pahalı bir proje olmadığı için kötü olsa bile her an bırakabileceğimizi söyleyip durdu. temmuzun ortasında filmi çekmeye başladım. hâlâ hastaydım, ayağa kalktığımda başım dönüyordu (…) bir gerçeklik krizi beni düşüncemi açıklamaya yöneltti. gerçek nedir ve kişi ne zaman gerçeği söylemelidir? cevabı o denli güç geldi ki sonunda gerçekliğin tek biçiminin sessizlik olduğunu düşündüm. sonunda, bir adım daha ileri giderek, bunun da bir rol, bir cins maske olduğunu keşfettim. ihtiyaç duyulan şey bir adım ötesini bulmaktır."
edit: güncelleme
bir erkek ile kadın arasında yaşanacak en güzel an
-
sarılmak, sarılırken koklamak. derin derin içine çekmek kokusunu. ne müthiştir.
not: erkeğim, ibneliğin lüzumu yok.
zengin iş adamı erkek adaya talip oldu
-
adam diyor ki 150 bin dolar aylık gelirim var, kadınlar soruyor evi arabası var mıymış? yokmuş ablacım, yemesine içmesine ancak yetiyormuş aylık 150 bin dolar.
allahtan sigortan var mı diye sormadılar.
17 mayıs 2021 memleket partisi'nin kurulması
-
seçim gecesi gibi artık sağır sultanın bile duymaktan bıktığı şeyleri bir kenara bırakıyorum ve ince'nin apaçık yalancı ve koltuk sevdalısı bir insan olduğuna kendi söylemleri vasıtasıyla emin oluyorum. kendisi cb adayıyken cb olamazsam genel başkanlığa aday olmayı düşünmüyorum dedi mi? dedi. üstüne genel başkan adayı oldu mu? oldu. ardından seçilemeyince siyasetle artık işim olmaz memleket hareketi ile insanlara derdimi anlatacağım dedi mi? dedi. ardından yine u dönüşü yapıp siyasete devam ederek partimden istifa etmem mücadelemi parti içerisinde yaparım dedi mi? dedi. şimdi parti kuruyor mu? kuruyor. bunlar şu an aklıma gelenler. geçmişi tezatlıklarla dolu birisine zaten katlanıyoruz. ikincisine lüzum duymuyorum.
6 nisan 2021 covid-19 vaka sayısının 49584 olması
-
bu sayının içine, testi negatif olup tomografisi pozitif olan hastalar dahil değil.
t: artmış günlük korona sayısı
edit: çok soran oldu. nerden biliyorsun, emin misin diye. eminim, türkiye’nin en büyük pandemi hastanesinden yani şehir hastanesinden bir doktor olarak bildiriyorum.
2 kasım 2022 kılıçdaroğlu'nun yayını terk etmesi
-
eşeklik etmiş sunucu. doğru tavır sergileyen kılıçdaroğlu'nu kutlarım.
nil erkoçlar
-
bugün itibariyle işten istifa etme kararımı uygulamama katkısı olmuştur.
ulan millet cinsiyetini değiştiriyor ben iş mi değiştiremiycem dedim bi anda.
teşekkürler nil. <3
tübitak'a yakınımı atadım neresi tuhaf anlayamadım
-
"kankamı atamayıp kimi atayacaktım? ilkokulda saçımı çeken hüseyin'i mi?"
böyle deseydi çocukluğuna verirdim en azından.
ankara metrosu'nda kılınan toplu cuma namazı
-
şimdi burda osursam, kokusunun 3 farklı camiye ulaşabileceği kadar çok ve sık aralıklarla inşaa edilmiş camiler barındıran bir ülkede, sakildir, showdur.
ibadet değildir.
sıçmak için yol kenarlarını değil tuvaletleri kullanıyoruz değil mi?
eğitim almak için okulları..
ibadet için de aynısı geçerlidir adap bakımından.. bu kadar bolluk varken...
edit: "orda düz ayak cami yok, kocatepe te yokuşun tepesi, yaşlılar nasıl çıksın" dendi mesajla.
buyrun, düz ayak camiler.. hepsi 2 sokak, 3 sokak arayla
https://www.google.com/…a3aae50d:0x1ce03f0f3e9d7dbb
edit2: aynı yerde kendi inancım gereği "nüdist şamanist" ayin yapmam mümkün değilse, kimse ibadet özgürlüğünden filan bahsetmesin. ibadetten, inançtan, kutsaldan anladığınız tek şey sünni islam amk!
öyle olunca onun adı "özgürlük" olmuyor
sırtına dokunan kişi sayesinde ölümden dönen adam
-
yoldan geçen adam kapağı göremez bu enteresan ama daha dikkat çekici olan bakkalın sol omzuna dokunuyor ama bakkal sağ tarafına dönüyor... yani sağ değil de sol tarafına dönse kapak adama çarpacak. vallahi değişik bi olay.
edit; bakkalın sırtına dokunan adam "arkana bak" demiş. bakkalın yerinde ben olsam dokunduğu tarafa, konuşana doğru dönerim kesin ölürüm amk. hatta adam beni tutup diğer tarafa çevirse ben yine inat eder adama doğru dönmeye çalışırım o kadar da bahtsız ve malım.*