hesabın var mı? giriş yap

  • iddia ediyorum pastırma makinesi bu kadar ince kesemez.
    cimrilik, adam kazıklama, üç kuruşluk malı 33 kuruşa iteleme, aç gözlülük ve nicesi neler yaptırıyor insanlara.

    yurdumun standart esnafı işte.

  • boş derste camdan aşağı ceket atıp alt katta derste olan hocanın bakmasını sağlamak, ceketi köşeye atıp üstünde ceket olan bir arkadaşın üstünü başını silkeyerek yürümesi, hocanın sen atlayan çabuk yukarı gel demesi, üstünü silkeleyen arkadaşın koşarak kaçması, müdür yardımcısının ertesi sabah sırada, dün üçüncü kattan atlayan çabuk kürsüye çıksın demesi.

  • bununla yüklü ortamlarda gezinip de çarpılmaktan bıkanlar için tavsiyelerle geliyorum, yaz arkadaşım:

    öncelikle, ortamdaki elektrikli aletlerden, bilgisayardan vs kurtulamayacağımıza eminsek, ofis vs gibi bi ortamsa yani, iyonize klima almamız gerekir. bu klimalar ortama negatif iyonlar saçıp sonra bunları geri toplama özelliğine sahip. bu şekilde hem havayı temizleyip nemlendiriyor, hem de odaların elektriksel dengesini düzenliyor. klimayı satın alacağınız yerde size daha afilli cümlelerle bunları anlatırlar.

    üzerinizde mümkün olduğu kadar az statik elektrik birikmesi için, mümkün olduğunca pamuklu giysi giyin. laylonlu donlar sütyenler giymeyin. elbiseleriniz de yine mümkün olduğu kadar sentetik karışımı az kumaşlardan olsun.

    ortamda bitki bulundurun. kaktüs, devetabanı filan.

    evcil hayvanlarla daha çok temas edin. kedi ve köpekler, sizin üzerinizde biriken statik elektriği atmanıza yardımcı olurlar.

    toprakta yürümek ve sık duş almak da bir çözümdür. su ve toprak, üzerinizde biriken elektriği atmada size yardımcı olur.

    ama en önemlisi, özellikle ofislerde sürekli çarpılanlar için söylüyorum, klima ve bitki. bu ikisini ihmal etmeyin.

  • bu adam canlı yayında "ne demek kardeşim prime time'a başörtülü koyamassın, günümüz gerçeğiyse koyacağım, istemiyosan sen kırp dizinin o bölümlerini" demiş adam.

    dindar insanların hakkını da savunmasını bilir yani. akepeli arkadaşlar söylenmeden önce düşünsün kendileri 10 yıldır kaç kere başörtüsü hakkını bu şekilde savunmuşlar?

    pis tırsaklar.

  • atatürk'ün ölümünden sonra çivi çakılmadığı komedisini geçelim. hiç değilse, işi osmanlı'dan sonra noktasına taşımadığına tabii sevinmek lazım arkadaşın. atatürk döneminde yapılanları öğrendiğine göre, atatürk'ün ölümünden sonra yapılanları da öğrenir bir gün diyelim.

    gelelim hırsızlık meselesine.

    arkadaş, senin o yol, havaalanı dediğin şeyler var ya. işte hırsızlık onların üzerinden oluyor. farkında değilsin. o yol, havaalanı, normalde yapılabileceğinden kat kat pahalıya yapılıyor, karşılığında da işte yoldan fazladan para kazanan adam, bakanlara hediye olarak kol saatleri alıyor.

    ki hırsızlık işin sadece bir yönü. akp kendisinden olmayanların futbol bir yana, ülkede her yerden her konumdan silmek isteyen bir parti. ülkede herkesin sağladığı her konumu kendisinin sağladığına inanıyor. kimse vasıfları ve kendi özellikleri ile bir yere gelmiyor akp'ye göre, o nedenle herkes, yediği lokma için bile akp'ye minnet duymak zorunda, çünkü akp o insanın o lokmayı akp'nin lutfu sonucunda kazandığına inanmasını istiyor.

    işte hırsızlıktan daha vahimi bu zihniyettir, insanları değersizleştiren, onların ellerindeki herşey için kendilerine şükretmesini isteyen zihniyet.

  • servis şoförü bir abimiz var, çok iyi bir insandır.
    hiç kimseyi kıramaz, nerede olursan ol görevi olmasa da hızır gibi yetişir gelir.
    kurban bayramından önce müdür beyi sorup duruyordu odasında mı onunla bir şey görüşeceğim diye.
    her gün soruyordu bir türlü denk gelemiyordu, bir gün aradım abi gel yalnız şu an müdür bey dedim.
    utana sıkıla girdi odaya. ne konuşuldu bilmiyorum, araya epey bir zaman girdi nasıl oldu hatırlamıyorum o abinin bir hafta boyunca 2 bin lira için bayram arifesi utana sıkıla müdürü sorduğunu öğrendim.
    öyle üzüldüm ki, boğazım düğüm oldu resmen.
    onun üzerinden de epey zaman geçti abiyle bir yerde rastlaştık bi emrin, arzun var mı diye sordu estağfurullah dedim gözleri dolu doluydu sustum kaldım.
    dün akşam beni eve bırakırken insanın rızkı için rezil olması çok ağır be kızım dedi.
    kıytırık bir sebepten fırça atmış müdürlerden biri.
    bir kolim vardı zorla aldı elimden kapıya kadar taşıdı.
    böyle iyi bir insanın bin türlü eziyetle iki kuruş kazanmaya çalışırken kötü hissettirilmesini sindiremiyorum.
    eczacılık ve hukuk okuyan iki kızı olan emekli bir öğretmen bu adam.

    edit: entry' i okuyup burs göndermek isteyen bir sürü kişi oldu, var olun. ne diyeceğimi bilemedim, yardımcı olmak isteyen herkes sağ olsun.

    nicklerini paylaşmayı uygun bulmuyorum(zaten isimlerini, kim olduklarını ben de bilmiyorum) birkaç yazar cüzi olarak olarak tanımladığı fakat öğrencinin şu an ihtiyaçlarını karşılamaya gerçekten yardımcı olmuş paylaşımlarda bulunmuş, yardımcı olan herkes sağ olsun.

  • bu toplumda absürdizm ile optimistik nihilizmi sürekliliği sağlanmış halde benimsenmek zordur. sadece tahmin yapmıyorum çünkü optimistik nihilizmi benimsemeyi denedim. zihinsel olarak seviyelerini de ilerletmeye çalışıyordum ama ne yazık ki elimde patlayıverdi. seviye konusunu iskambil kağıtlarından kule yapmaya benzetirsek eğer bu kuleyi, bu toplumda ve içerisinde bulunduğunuz çevrede sağlam inşa etmek pek hayli zor. kırılganlığı fazla. optimistik nihilizm temelinin sağlam atılabilmesi için refah bir toplum/çevre gerekiyor. veya kişinin doğuştan gelen mutluluk hali on üzerinden en az 5-7 seviyelerinde olması gerekiyor. mesela "x" kişisinin doğuştan gelen mutluluk hali 7 fakat refah bir toplumda yaşamıyor. hastalıklı toplumun kişi üzerinde etkisi -1 veya -2 olsa, "x" kişisinin neşesi düşer 5'e. optimistik nihilizmi kısmen de olsa benimseyebilir. "y" kişisinin doğuştan gelen mutluluk hali 2-3 ise, refah bir toplumda yaşamıyorsa ve mutluluğu -1,-2,-3 puan geri çekilirse bu kişi optimistik nihilizmi benimseyemez. optimistik nihilizmin süreklilik sağlayabilmesi için toplumun, kişinin mutluluğu üzerinde puan arttırması lazım. mesela "f" kişisi bir iskandinavya ülkesinde 5 puan ile doğdu. toplumun refahı kattı +1, güven duygusu kattı +1, toplumdaki insan karakterleri kattı +1, ekonomik güç kattı +1. "f" kişisinin mutluluk puanı oldu 9. bu kişinin yüksek farkındalığı olsa bile ne yacak bu birey? zaten huzurlu bir yaşamı var. ya absürdizm ya da optimistik nihilizm. veya tanrılara manrılara inanacak. uzun lafın kısası bu toplumda optimistik nihilizmi benimsemek zordur. evden dışarıya adımın attığın andan sonra eylemleri anlamlandırılamaz insanlarla karşılaşıyorsun. trafikte araba sürerken camdan çöp atan tipler, haksız olduğu yerde mekanda garsonla tartışan tipler, trafik serserileri, gecenin üçünde yüksek sesle müzik dinleyen şarlatanlar, takım elbiseli maymunlar, sabahın beşinde okunan ezan, çakallık yapan esnaflar, turist kazıklayan taksiciler vs. vs. uzar gider. zor yani zor. farkındalık, dinden bağımsız ahlaki değerler, detaycılık, hassaslık, adalet duygusu da varsa optimistik nihilizm elinizde patlayabilir bu toplumda. özetle optimistik nihilizm ile tanışıldı, gözlemlendi, idrak edildi, benimsenmeye çalışıldı, tükedildi ve işlevsizleşmeye başladı. şimdi ne yapıyoruz? işlevsizleşmeye başlayan her düşünceyi terk ediyoruz. böylelikle kişinin, hiçliği yeniden şekillendirme denemesi başarısız oldu.