ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilk turda ince'nin kılıçdaroğlu'nu geçme ihtimali
-
adamın köyünden kendisine çıkan oy rte'ye çıkan oyun yarısı lan. köy diyorum kööööy. aldığı toplam oyun çoğu da zaten chp tabanındandı.
arkadaşlar türkiye twitterdan ibaret değil, jahrein da kanaat önderi değil. bir büyüyün artık :d
çağdaş şeyde namaza pilates diyorlar
-
ebru şallı çağdaş şeyde peygamber o zaman.
miloş teodosiç
-
sırbistan milli takımının 1987 doğumlu 195 cm boyundaki guardı. halihazırda olympiakos takımın kadrosundadır. belki nba olamıyacak ama çok akıllı ve delici bir europlayer olacağı bugünkü sırbistan türkiye maçında belli oldu. bana göre çok daha tanınan takımdaşları novica velickovic milenko tepic ve uros tripkovic'den çok daha büyük bir oyuncu olacak. bu maçta sinan güler ve ömer onan tarafından savunuldu. her drive'ına yardım getirildi ama o boş oyuncuyu buldu. hem şutörleri hem de uzunları oyuna katmayı biliyor ve takıma tempo getiriyor ancak fiziksel olarak biraz zayıfça ve sinirli bir oyuncu. tecrübe kazandıkça durdurulamaz olabilir. izlemeye değer bir oyuncu.
1 mayıs'ta taksim'e değil cumaya giden insan
-
müthiş bir eyleme katılmış olan insandır.
patronla işçinin aynı safta dizilip, birlikte eğildiği bir yere gitmiştir.
sınıfsız, kaynaşmış, eşit...
arabayla okul bahçesine girip takla atan öğretmen
-
kadın olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım.
annenin payına düşen mirası hacılayan dayı
-
benim dayımdır. çok dindardır beş vakit namaz kılar.
matematiğe veda edilen an
-
polinomlar ile tanışılan andır. o günden sonra matematik ile sadece merhaba merhaba.
bu arada şimdi hatırladım o polinomlarla degil fonksiyonlar ile tanışılan an olacak, polinom nedir hiç bir fikre sahip değilim, buraya neden yazdım onu da bilmiyorum.
edit: (bkz: taban carpi yukseklik bolu iki) polinomlar ile fonksiyonlar aynı şeymiş. artık matematiğe ne kadar kafam basmıyorsa, konuları bile anlayamamışım.
editin editi: polinom ile fonksiyonlar aynı şey degilmiş, polinomlar lineer fonksiyonmuş.
cahillik editi: lise 1 de fonksiyonlarla tanıştıgım anmış.
isabetli karar editi: bu entry üzerine aldıgım mesajlardan sonra, anladım ki, matematiğe veda etmekle çok isabetli bi karar almışım.
tayland'da ormanda bulunan 200 türk
-
lan bunlar bizim uruguay mültecisi ekşiciler olmasın? yollarını kaybettiler zaar?
salvation mountain
-
dünyada insan eliyle yapılmış tek dağ ve belki de en güzel anıt/ibadet yeri. salvation mountain
36 yaşına kadar çeşitli işlerde çalışan knight mutsuzdur. dünyaya dair bir şeyler yapmak istemektedir ki, birgün kız kardeşiyle yaptığı bir konuşmanın ertesinde arabasında ellerini direksiyona dayamış halde düşünürken bir anda aydınlanma yaşar ve tüm insanlığa basit ama etkili bir mesaj vermek ister. sloganı da 'god is love'. bölgedeki dini kurumları ziyaret eder fikrini anlatır ama kiliseler bu fikrin çok basit olduğunu cemaate yeni üyeler katmada pek yararlı olmayacağını ifade edip leonard'ı geçiştirirler.
leonard knight
leonard sloganını bulmuştur gerçi ama nasıl bir şekilde bu mesajı insanlara ulaştırabileceğinden de çok emin değildir. sadece dünyadaki herkesin bunu bir saniye bile olsa görmesini ve mesajının insanlara barışı, sevgiyi ve tanrı fikrini bir anlık da olsa hatırlatmasını ve üzerinde düşündürtmesini istemektedir. sonunda üzerinde devasa koca harflerle (bkz: god is love) yazan bir balon yapmaya başlar. bu balon dünyadaki en büyük sıcak hava balonu olacaktır. çeşitli işlerden kazandığı tüm parayı buna yatırır ancak nebraska'nın sıcak iklimi balon fikri için uygun değildir ve balonun boyutları büyüdükçe iklimden kaynaklı çeşitli sorunlar ortaya çıkar ve bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanır.
leonard bu esnada nebraskayı terk eder ve güney california'ya yerleşir. burada slab city denen terk edilmiş bir amerikan deniz piyadesi üssü yakınlarında aynı mesajı taşıyacak farklı bir proje üstünde çalışmaya başlar. sadece kendi olanaklarıyla yapacağı ve tüm dünyanın mesajını görebileceği yapay bir dağ yapmaya karar verir. günlerce çöplüklerde dolaşıp çimento ve boya kutuları toplar. bulduğu malzemelerin çok azı kullanılabilir durumdadır ancak vazgeçmez ve üzerinde god is love yazan ilk dağını oluşturur, pek kimse tarafından bilinmez ve 4 sene sonra kum çimento oranını iyi ayarlayamadığından 4 sene sonra yapay dağı çöker.
leonard'ın yaptığı ilk salvation mountain
bu leonard'ın hatalarıyla yüzleşmesini sağlayarak daha çok motive eder ve bugün herkesin bildiği filmlerde falan gözüken 2. dağını oluşturmak üzere tekrar çalışmaya başlar. 1989 yılında başladığı dağını senelerce çalışarak inşa eder ve boyar. tüm bu süreçte insanlardan hiç bir maddi yardım kabul etmez bağış yapmak isteyenlerinse sadece boya bağışlamasına izin verir. kimi yerlerde 10 farklı boya katmanının üst üste geldiği dağ için leonardın 300.000 litre boya kullandığı tahmin edilmektedir.
1994 yılında toprağa zehirli maddeler yaydığı ve doğaya zarar verdiği iddiasıyla bölge müfettişi tarafından dava edilir ve salvation mountain'ın yıkılması gündeme getilir. yüzlerce insan imza toplayarak yıkımı engellemeye çalışır. leonard yine kendi imkanlarıyla başka eyaletlerdeki bağımsız labaratuarlara dağından numuneler yollayarak çevreye zarar vermediğini kanıtlamaya çalışır ve başarılı da olur.
ilerleyen yıllarda dağın yakınında kendine has üslubu ve mimarisiyle the museum'ı inşa eder. the museum dünyanın en büyük balonunu inşa etmekle başlayan süreci anlatan bir mekan olarak inşa edilir.
1998 yılındaysa onu güney california'nın sıcak ikliminden koruyacak ve dağına daha yakın olup her gün ilgilenebilmesini sağlayacak olan evini inşa eder. ev de tabiki dağın bir parçasıdır ve ona eklemlenmiştir. kızılderililerin geleneksel kerpiç ev yöntemleriyle inşa ettiği evine de navajo yerlilerinin dilinde ev demek olan the hogan adını verir.
2014 yılında ölmeden önce onunla röportaj yapan national geographic muhabiri leonard'ı gerçek bir aziz, güney california çölündeki mistik güçleri olan bir amerikan hindu bilgesine benzetmiştir. gerçekten de leonard söylevleriyle ve adanmışlığıyla amerikan rüyasının dışında bir adamdır başka bir çağa belki de başka bir coğrafyaya aittir. 36 yaşında arabasında düşünürken yaşadığı aydınlanmayı, tanrı ve sevgi fikrini hayatının merkezine koymuş ve bütün ömrünü de buna adamıştır.
güney california'nın zorlu iklim koşullarında varlığını sürdürebilmesi mümkün olmayan salvation mountain için salvation mountain inc. adında bir vakıf kurulmuş ve gönüllüler tarafından leonardın rüyası devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
http://www.salvationmountaininc.org/
leonard&salvation mountain
leonard çalışırken
basamaklar
her şey rengarenk boyanmış ve çeşitli figürlerle süslenmiş
the hogan
kral_baba_koyar mail adresi ile iş aramak
-
türkiye'deki yapısal işsizliğin sebeplerinden biri, belki de en önemlisidir. counter-strike zamanlarından kalma bu doğa olayını ilk olarak kim, hangi kafayla ve ne amaçla nick olarak kullanmış; yetinemeyip bir de mail adresi almış, gerçekten o kişiyle tanışmak istiyorum..
ek: sahibi bulundu..
ya evlenelim ya da ben ayrılmak istiyorum
-
"demo sürümden tam sürüme yükseltin" diyen gelin adayı beyanatı.
münevver karabulut
-
böyle saf, sürekli gülen çocuklar olur ya, münevver öyleydi işte. suratından gülücük eksik olmazdı.
tanıyan tanımayan herkes melek diyor ya hani, gerçekten melek gibiydi. bir tövbe tövbeee demesi vardı, sırf onu söyletmek için sınıfta saçma saçma şeyler söylerdim. he bir de sürekli saçlarıyla oynardı, bir parmağı sürekli saçlarının uçlarındaydı. elleri de minicikti. sonra hadi fal bakalım diye tuttururdu, meraklı melahat derler ya münü'ye uygun bir lakaptı bence. konuşmaya başlayınca yanaklarını sıkası gelirdi insanın. böyle bıcır bıcır... bir gün sınıfa elimde browni falan girdim sırada oturuyordu, pislik yapayım dedim. gittim yanına bak münü şimdi ne yapcam dedim, baktı, browniden koca bir parça ısırdım çiğnedim, o da meraklı gözlerle bakıyor, sonra açtım ağzımı ööö diye, bir ıyy diyerek kaçışı vardı kopmuştuk sınıftakilerle.
o kadar iyi niyetliydi ki, herkesi kendi gibi sanardı. kuşummm kuşumm diye ortalıklarda gezinirdi. parça parça bunları hatırlayıp, onu düşününce bir gülümseme yerleşiyor suratıma. unutmuyor insan sesini, gülüşünü. keşke diyoruz ama...
okuldaki son günü de dün gibi düşününce.
doğum günü için yer ayarlamaya gideceklerdi onunla birlikte. yine o parlak sarı ugg'larını giymişti. çok dalga geçerdim o ayakkabısıyla da. o gün geldi kuşum dedi sence pantolonumu ugg'ların içine sokayım mı yoksa üstünde mi kalsın. bende dalga geçtim yine kızım o ne ayakkabı ya çıkar bence komple diye. ya söyle hadi dedi. söyledim. meğer son kez dalga geçmişim münü'yle. hayatında ilk kez, sevgilisi dediği adamla doğum günü için yer ayarlamaya gidecekti. içi içine sığmıyordu, mutluydu, nişantaşında olacak, bir yer var diyip duruyordu. sürekli sırıtıyordu. sonra ders bitti. okuldan çıktık. o çıkışta bekliyordu, taksi geldi, binip gitti...
insanın aklının alamayacağı şeyler vardır ya hani, bu da onlar biri. böyle bir insana, böyle bir kader mi diyim ne diyeyim bilemiyorum... ama bildiğim tek bir şey var, onu tanıyan biri kesinlikle onu unutmayacak. hep gülücükleriyle hatırlayacak.