ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
canlı köpeği kaynar suya atarak öldürmek
-
şüphesiz eğer ki hayvanların dini olsaydı şeytanı insan şeklinde hayal ederdi.
(bkz: william ralph ınge)
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
ecnebia ülkesi sınır polisi;
- lütfen çıkış damgası için şu sayfayı kullanır mısınız?
- bu sayfa mı?
- evet.
- ok, iyi günler.
türk sınır polisi;
- merhaba giriş damgası için şurayı kullanır mısınız?
- burayı mı?
- evet.
- niye?
- çok dağınık pasaport.
- kaçak göçeğiniz mi var niye ille de burası?
- şimdi memur bey bu seyahatimde fazla giriş çıkış olcak, hepsinin fotokopilerini iletmem gereken yerler var da derli toplu olması gerekiyor uçakla çıktım karayoluyla giriyorum karayoluyla tekrar çıkcam uçakla gircem bu arada da başka bir ülkeye de gitcem hepsini toptan beyan etmem gerekiyor ondan yani.
- anlamadım ama.
- sizin için ne farkeder ki sonuçta basacaksınız mührü.
- tamam bura mı?
- evet.
- al. (mühre öyle bir asılmak ki sayfanın arkasına geçmesi)
4 gün sonra
türk polis;
- iyi akşamlar çıkış mührünü şuraya vursanız olur di mi?
- niye?
<4 gün önceki ile benzer diyaloglar yaklaşık 3 dakika>
- al.
ecnebia ülkesi hudut polisi:
- efenim giriş için şimdi geçenki giriş ve çıkışımda kullandığımız bir sayfa var onun tam arkasını kullansak olur di mi?
- olur tabi, gösterin.
ecnebi * hudut polisi:
- merhabalar giriş için şurayı kullanabilir miyiz?
- bura mı?
- evet lütfen.
- tabi sir buyrun
ecnebi * hudut polisi:
- iyi çalışmalar, çıkış damgasını girişin oraya basıyorsunuz di mi?
- tabey ki sir iyi yolculuklar.
türk sınır polisi:
- merhaba memur bey, giriş damgasını şu sayfaya bir yere vurabilir miyiz?
- niye?
- <ananınmı diye>, pasaport eskimesin istiyorum. <sana ne ibne sana ne>
- <mühre öyle bir asılmak ki sayfanın yamulması> al
- allah razı olsun abi, çok sağolun. çok özlemişim memleketimi.
- efendim?
- iyi çalışmalar abi.
kola var mı sorusuna karpuz var diyen anne
-
yine iyi annedir. bana 4-5 yaşındayken ev kolası diye pekmez içirirlerdi ulan, karpuz da yedirmezlerdi akşam, işemeyeyim diye.
barcelona türkiye liginde olsa olabilecekler
-
messi'nin ayağı kırılırdı.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...
ege: sonunda buldum valla...
romica:...
ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
romica:...
ege: neden biliyor musun?
romica: bir şey okumaya çalışıyorum
ege: öff!
salona giden ege'nin sesi duyulur...
ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
ilay: yeni kelime mi öğrendin?
inci taneleri
-
yılmaz erdoğan andropoz'da anlaşılan.
gerisi spoiler.
kendine öyle bir karakter yazmış ki yaşlısı genci herkes aşık oluyor.
pavyondaki borderline konsomatris aşık oldu buna.
sonra ders verdiği kızın evindeki 21 yaşındaki hizmetçi kızın bi anda kanı kaynadı buna.
en son da ders verdiği kızın anası rolündeki selma ergeç buna vuruldu.
dudağını ısırıyor falan.
of senaryo zaten sıkıntılı ama yönetmen de yönetememiş.
yılmaz'ım rambo okan gibi o daracık omuzlarıyla vurduğunu deviriyor boyuna posuna bakmadan.
testesteron falan alıp biraz kas yapsaydı da hapisteyken çalışmış kas yapmış derdik.
ulan andropoz sen neler yapıyorsun insana.
22 kasım 2009 tottenham wigan maçı
türk kahvesinin yanındaki su
-
eskiden, osmanlı zamanından günümüze ulaşan bir uygulama, bir çeşit gelenek.
osmanlı'da eve gelen misafire "aç mısın?" diye sormak ayıp sayıldığından hemen bir kahve pişirilir, yannda su ile ikram edilirmiş. misafir açsa suya uzanır, sudan içermiş. o zaman derhal sofra kurulur, yemek çıkarılırmış. toksa zaten mesele yok, keyifle kahvesini içermiş.
güzel bir gelenek ha!
ekleme; aldığım "kaynak nedir?" mesajları üzerine yaptığım eklemedir. bu bilgi kulaktan bilgidir. islam eserleri müzesi restoranı'nda katıldığım bir iftar programında, müzenin kahve köşesinde biz misafirlere kahve yapımı ve tarihçesi anlatılmıştı. kaynak budur.
debe editi: debeye girmiş ilk ve tek entrymi gecikmeli olsa da şöyle bir seveyim ben.
pablo neruda
-
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
o durgun, iri gözler sevilmez miydi ama
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana
artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
o ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
artık sevmiyorum ya severim belki yine
ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
belki bana verdiği son acıdır bu acı
belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona
pablo neruda
(sait maden çevirisiyle)
kaç renk görüyorsun testi
-
37 ile arı çıktım. anap'ı yeniden topluyorum birleşin.