hesabın var mı? giriş yap

  • http://m.t24.com.tr/…rkiyede-ilk-kez-goruldu,280428

    1874 yılından sonra ilk kez ülkemizde görülen kuş türü, uçan penguen.

    sulak alanların kuruması ve doğal kaynakların tahrip edilmesi kuşların anadolu'ya küsmelerine neden olmuştu.

    bir an önce yola koyulmalarinda fayda var bence. çünkü insanlarımız doğuştan avcılığa meraklı "kutuplardan uçan penguen mi ne gelmiş, gidah vurah..."diyebilirler.

  • tarsus'ta ikamet eden bir yazarın olay yerine gidip bilgi alması, olmadı gizli gizli içeri girmesi, vurulursa da hayatının son saniyelerinde telefondan entry girerek bizi bilgilendirmesi gerekiyor.

    bu gerçekleşirse kendisi ayrıca ilk ekşi sözlük şehidi olarak anılacaktır. birkaç yüzyıl sonra ekşi dininde aziz olarak bile kabul edilebilir. önemli bir mertebe. hatırlatmak isterim.

  • 5-6 yaşlarında iken [1992-93] yaşadığım ve hayatta garibanlık sebebiyle başıma gelen en acı olaylardan birini paylaşmak isterim.

    izmir'in küçük bir ilçesinde yaşayan 5 çocuklu fakir bir aileydik. babam iş bulunca çalışan ama beş çocuğa yetişeyemen bir badanacı [duvar boyacısı] ydı.
    elektriksiz, susuz farklı evlerde aralıklarla 7-8 sene kadar rezilce yaşadık. ailecek yoksulluğun ve muhtaçlığın her türlüsünü gördük. camiden, mezarlıktan su taşıdık, pazar bitimi ucuz sebze meyve almaya, toplamaya gittik. daha neler neler...

    neyse, bir yaz akşamı annem ve 5 kardeşimle parktan eve dönmüştük. koşup oynadık derken o kadar susamışım ki, eve girer girmez hemen koşup tahta dolabın içindeki bulduğum ilk şişeyi kafama diktim. zira evde buzdolabı bile yoktu.

    ansızın içime bir ateş düştü, boğazıma bir bıçak saplanmış gibi oldu. can acısından ve boğazımdaki yanmadan sesim bile çıkmadı, gözlerimden kanlı bir yaş gelmeye başladı, boğuk sesler çıkara çıkara köpürmeye başladım. meğer evde aydınlanmak için kullandığımız gaz yağı bitmiş, annem de bakkaldan gazyağını yeni alıp gelmiş ancak aceleyle evden çıkarkan ulaşamayacağımız bir yere koymayı unutmuş.
    içtiğim suya benzer sıvı gazyağıymış. gırtlağım ve ses tellerim oracıkta parçalandı...

    annem durumu farkedince çığlık çığlığa beni kucağına alıp büyük ablamla birlikte hastanaye koştu, taksi vs çevrede yok, arabalarsa tek tük geçiyor. yolda babama ve sarhoş bir arkadaşına rastladık, onlar da geri dönüyorlarmış. bu kez onlar da peşimize takıldı bir süre sonra acil servise vardık. ben olanı biteni fragmanlar halinde hatırlıyorum. acilde önce litrelerce suyla midemi yıkadılar, daha sonra yine belki bir litre kadar zeytinyağını mideme bastılar ve ambulansla behçet uz çocuk hastanesi'ne bizi sevk ettiler.

    birkaç gün hastanede yatmışım, uyandığımda babam ve ablamın çok acıktıkları, simit alacak kadar bile paraları olmadığı ve benim kurtulduğuma dair sevindirici haberi ilçedeki anneme verecek bir telefonu edemediklerine dair bir yürek burkan bir konuşmaya şahit oldum. ikisi de yoksulluktan canlarindan öyle bezmişlerdi ki ben ayılınca önce usul usul sonra da hüngür hüngür ağlamaya başladılar. zavallı annem kim bilir o iki gün zarfında ne hissetti, nasıl kendini teskin etti bilemiyorum.

    kendimi toparladıktan sonra hastaneye babamın bir senet imzalayıp bırakarak bizi çıkardığını, ilçeye giden dolmuşlara yalvar yakar veresiye binerek eve geldiğimizi hatırlıyorum. boğazım ve ses tellerim aylarca kendine gelemedi, konuşamadım. az buçuk sesler çıkarmaya başladığımda da sesim ergenlik çağına yeni girmiş akordsuz bir oğlan çocuğu gibi çıkıyordu. fakat katı gıdaları belki bir sene kadar rahatça çiğneyip yutamadım.

    sonraki yıllarda hayatı toparlamak ve ailemin güçsüzlüğüne inat güçlenmek için elimden geleni yaptım, babamın babası, ablalarımın abisi rolüne büründüm, küçük yaşta çalışmaya başladım. para, pul, itibar, kariyer vs hepsini tek tek söke söke kimsenin de hakkına girmeden çekip aldım. ailemi yoksulluk girdabından bir şekilde çıkardım.
    ramazan ayları başta olmak üzere büyüdüğüm semtlerde tıpkı bizim gibi yoksul ailelere elimden geldiğince son 8-10 senedir yardım etmeye çalışacak bir hale geldim.

    kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış derler. soğuk su işi bende yıllar geçtikçe takıntıya dönüştü, o günden sonra asla ılık ve sıcak su içmedim, içemedim. yaz kış dolapta her daim soğuk su bulundurdum. beni yakından tanıyan evine gittiğim veya evime gelen herkes mutlaka soğuk su ikram etmeye yoksa da mutlaka ılık su dolu bardağın içine buz atıp getirmeye başladılar. zira kimseye açıklayamasam da o soğuk suyu içmezsem sanki yine içimin yanması başlayacakmış gibi hissediyorum...

    kıssadan hisse çevrenizde yardıma muhtaç birileri varsa mutlaka bir şeyler yapmaya çalışın, kimin hayatına nasıl dokunacağınızı bilemezsiniz...

  • bir psiko-cerrahi türü. geliştiren, insanlar üzerinde ilk uygulayan ve hatta bu çalışmaları için 1949 nobel ödülü kazanan antonio egas moniz'dir. beyindeki bir takım bağların kesilmesi işleminin köpek ve maymunlar üzerinde uygulandığını duyan moniz, portekiz'de çalıştığı akıl hastanesinde bu işe girişmeye karar vermiştir. ilk hastası 63 yaşında, yoğun depresyon ve anksiyete yaşayan bir bayandır. ameliyatın hastanın şikayetlerinde kesinlikle iyileşme sağladığını kaydetmiş, ne ki hastayı takip etmek ya aklına ya da işine gelmemiştir. moniz'e yöneltilen eleştirilerden biri de, kayıt kuyut tutmaması dolasıyla da lobotominin uzun vadeli etkilerinin en çok uygulandığı yıllarda karanlıkta kalmasıdır.
    günümüzde ancak diğer tüm tedavi yollarından bir sonuç alınamazsa uygulanmaktadır.
    daha ayrıntılı bilgi için okuyunuz: opening skinner's box

  • türk televizyonlarının unutulmak istenen ama unutulamayan adamı savaş ay production gururla sunar,

    bir kaç ay önce atv ana haber'in "savaş ay oradaydı" adlı bölümünde savaş ay'ın narkotik ekibiyle terör bağlantılı bir şebekeye baskın yapmaya gitmesi, polislerin kapıyı kırmalarını ve savaş ay'la birlikte içeriye girmelerinin kameraman tarafından evin içinden görüntülenmesi..

  • bir kiz arkada$ oldugunu oğrenmi$, ya da zaten bilen ama sonucta kizi veya zaten kulliyen bir kizla ili$kiyi tasvip etmeyen annedir. bu anne bir zamandan sonra artik her firsatta sevgiliye veya ili$kinize laf sokar.
    [televizyon seyrederken] - aynen ya$anmi$tir-
    - ne zaman cikacaksin?
    - cikmayacam. evdeyim.
    - cikarsin cikarsin sen. $imdi bir telefon gelir cikarsin.

    stop.
    burada lafi dikkatli inceleyin "- telefon gelir cikarsin!" yani kiz seni donunda salliyor demeye getiriyor.

    - yok. cikmayacam.
    - sen gene de cikarsan gec gelme. azittiniz iyice. o'nun da anasi babasi var, merak ederler kizi.

    stop.
    "- gec saatlerde kizi opup yaladigini biliyorum." diyor burada acik acik. ana babasi sallamiyor bu kizi, o kizdan hayir gelmeze getiriyor.

    - cok gec birakmiyorum ki anne eve, 11'de en gec ak$am cikarsak.
    - biliyorum ben sizin 11'inizi.
    - neyse sen takma bu i$leri annecim. filmi seyrediyoz bak.
    - yok canim sen istersen git gene o kiza.

    stop.
    "- beni satip satip elin kizinin pe$inden gidiyosun, bunlari yaziyorum bir kiyiya..." diyor burada da.

    - anne cikmayacam yahu.
    - zrrrrrrr.
    .
    .
    .
    .
    - anne cikiyom ben.

    (bkz: anneler bilirler)