hesabın var mı? giriş yap

  • twitter'da görüntüleri paylaşan arkadaşın gönderisi altına haber muhabirlerinin "ben bilmemkim, görüntüyü paylaşabilir miyim?" diye izin istemesi ve bu muhabirlerin yabancı olması; öte yandan türk medyasının izin almadan-sormadan görüntüleri kafalarına göre alıp paylaşması daha trajikomik.

    yabancı abi, medeniyetin gözünü seveyim.
    kaza için: çok geçmiş olsun.

  • bugün fransız carrefour marketinden alışveriş yaparak 100 avroya ne alabiliyoruz (bkz: satın alma gücü paritesi) inceleyelim.

    öncelikle carrefour.fr sitesine mini bir ziyaret yapıyoruz.

    sepetimiz kalem kalem aşağıdaki gibidir:

    1 litre sızma zeytinyağı: 5,99 €
    1kilo et: 18 €
    5 adet 1lt süt: 4,5 €
    1 kilo keçi peyniri: 8 €
    60'lı ultra prima bebek bezi: 14 €
    825 gram nutella: 4,5 €
    24'lü tuvalet kağıdı: 7,70 €
    1 kilo mandalin: 2 €
    1 kilo elma: 2€
    1 kilo havuç: 1 €
    2,5 kilo patates: 1,70 €
    2 kilo soğan: 2,30 €
    1 kilo tavuk: 6,70 €
    1 kilo barilla makarna: 1,79 €
    ariel 43'lü kapsül çamaşır deterjanı :13 €
    750 gram bulaşık deterjanı: 1,5 €
    5 ekmek (1 kilo) : 3 €
    6'lı litrelik tropicana portakal suyu : 10 €

    yukarısı hesaplanırsa kabaca 108 avroluk bir fatura ile karşılaşıyoruz. fransa'da asgari ücretin ortalama 1500 avro olduğunu biliyoruz. bu alışveriş sepeti bize maaşın 15'te 1'ine neler alabiliyoruz onu gösteriyor.

    peki bu sepeti türkiye'de ele alalım bakalım ne olacak: yine carrefour'a gidelim fakat türk versiyonuna.

    1 litre sızma zeytinyağı: 86 tl
    1kilo et: 100 tl
    5 adet 1lt süt: (kampanya varmış): 50tl
    1 kilo peynir: 85 tl
    60'lı ultra prima bebek bezi: 181 tl
    825 gram nutella( 2 kavanoz 400'er gram): 45 tl
    24'lü tuvalet kağıdı: 90 tl
    1 kilo mandalina: 10 tl
    1 kilo elma: 10 tl
    1 kilo havuç: 4 tl
    2,5 kilo patates: 25 tl
    2 kilo soğan: 5 tl
    1 kilo tavuk: 30 tl
    1 kilo barilla makarna: 20 tl
    ariel 43'lü kapsül çamaşır deterjanı :200 tl
    750 gram bulaşık deterjanı: 10 tl
    5 ekmek (1 kilo) : 15 tl
    6'lı litrelik tropicana portakal suyu : 45 tl

    toplamda 1010 tl'ye ulaşıyoruz. asgari ücret alan kalpten gitmesin de napsın. açız ama yine de ah parti gızım diyenler çıkacaktır elbet. sözümüz onlara değil gerçi, beyin ölümü gerçekleşmiş faniler meclis dışına.

    türkiye'de asgari ücret 4250 tl olduğu bilindiğine göre birileri çok fena yalan söylüyor. fransa'da sepet görüldüğü üzere 100 avroya neler alıyor türkiye'de hemen hemen aynı ürünler ne kadara alınıyor. 750 avroya sepetin zor dolduğunu iddia edenlere duyurulur.

    edit 1: bir yazar carrefour'un aslında fransa için bile pahalı bir yer olduğu bilgisini vererek şu fiyatları gönderdi: 5kg soğan 2.90€. kıyma kilo 7€, antrekot 18€.

    edit 2:öncelikle özelden yazarak eklemeler yapmamı sağlamış arkadaşlara teşekkürler. yukarıda hem türkiye'de hem de fransa'da zincir olan iki marketi kıyaslamak istediğim için carrefour örneğinden yola çıktım. fakat görüyorum ki carrefour 'dan değil de bizdeki şok versiyonlu başka örneklerle yola çıksak belki bu sepet 70-80 avro düzeyine kadar gerileyecekti. fakat türkiye'de carrefour nispeten ucuz marketler seviyesinde olduğundan yine de asgari maaş alan kişinin maaşının neredeyse 4'te 1'i tek market alışverişinde buharlaşacaktır.

    edit 3: asgari ücretin fransa'da bu yıl %0,9 artışla 1600 avro seviyesine geldiği iletildi.

    edit 4: bir yazarın özelden hatırlatmasıyla şu bilginin de eklenmesi gerekiyor. asgari ücretli çalışanların tüm iş gücündeki oranı fransa'da 2018 istatistiklerine göre %11 dolaylarında. görsel ayrıca: eurostat

    buna paralel türkiye bu oranda avrupa'da birinci ve oranın %40 civarında olduğu biliniyor. euronews

  • eğer adam kız alıyorsa haklı bir ifadedir, madem alıyorsun bakacaksın o zaman arkadaşım.

    ama yok sen kız almıyor, bir kızla hayatını birleştiriyorsan hayat müşterek birader.

  • aynı fotoğraf için erkek ve kadının cinsiyetlerini/yaşlarını değiştirip bakın.

    kız çocuk ve erkek yetişkin bir adam için böyle bir fotoğraf sizi rahatsız eder miydi?

    şimdi yorum yapmanıza izin veriyorum, göreyim sizi...

  • iki sene önce.
    cerrahpaşa'ya yatıyorum.
    teşhis kötü, tanı kötü..

    cerrahpaşa geceleri karanlık, ıssız. aylarca yatıyorum, duvara görünmez çentikler atarak. on adım sayıyorum odamda, ayağa kalkabilsem on adım atarım odadan çıkmak için. ayağa kalkabilsem, şu pencereyi olsun açabilsem, yıldızları görebilsem... oysa odam çamaşırhaneye bakıyor, biliyorum.

    gece ıssız, gece uğursuz gibi sessiz. telefonuma bir mesaj düşüyor, tanrı'nın tesadüfler yoluyla benimle eğlendiğini düşünüyorum. deliler gibi ağlıyorum sonra, sonra gülmeye başlıyorum halime.

    "volkan konak- cerrahpaşa şarkısını xx kontöre cebine indir" diyen bir spam telefona düşen. inanır mısınız indiriyorum sittin kontöre, zil sesi yapıyorum. " cerrahpaşa'ya koydum canımın yarısını " diyecek kimsem olmadığı için o vakit, anamdan başka, daha bir ağlatıyor şarkı...

    orada öyle ince, öyle derinden anladım ki ben bu adamı. acısını acıma karıştırıp öyle bir ağladım ki, kimseler duymadan öyle feryatlar çıktı ki ağzımdan.

    şimdi her halta inat ayaktayım, şükür. cerrahpaşa'da değil, evimdeyim ama.. öyle bir anladım, öyle bir sevdim, öyle bir acısına ortak oldum, öyle bir ağladım ki bu adamla. işte bu yüzden tüm sikko anketlerde, ne zaman kim sorsa "en sevdiğin sanatçı kim?" diye, hep volkan konak derim. içten, yürekten söylerim, öyledir.

    az evvel cerrahpaşa'yı söyledi yine.
    öyle güzel söyledi ki...

  • bu konuyla ilgili öyle yorumlar yapılıyor ki,
    - sonuçta o akademisyen, bir sürü makale zart zurt, problem yani soyadı değişikliği
    - sonuçta isim yapmış avukat, zorluk çekicek..., gibi gibi, uzatmaya gerek yok.

    ne akademisyenim, ne de isim yapmış avukat. sadece şunu diyorum: benim kimliğim neden 26 yaşında değişip başka bir şey olmak zorunda? ("zorunda" kelimesinin altını çizerim.) buna itiraz etmek için neden birtakım zorunlu ve mantıklı sebepler üretmek zorundayım ki millete haklı olduğumu kanıtliyim? sadece adımın ve soyadımın değişmesini istemiyorum çünkü ben ona alıştım, ben "o"yum. dileyen değiştirir, dileyen kendininkinin sonuna kocasınınkini ekletir, dileyen apaynı halde bırakır. aksini iddia edenin yaptığı apaçık faşistliktir.

    sevgi, saygı, aile olmak gibi zırvalamalara gidilmesin lütfen. o zaman yeni kural çıkarıyorum: isminin sonuna kocasının ismini ekleme kuralı. mesela hayriye'ysen, kocan da kamil'se bundan sonra adın hayriyekamil. soyadın da gül olsun kocanınki de hayrettinoglu. oldun hayriyekamil gül hayrettinoğlu. aksini iddia ediyosan aile olma kavramını anlayamamışsın demektir canım benim. o zaman evlenmeseydin. oldu mu şekerim? feministlik yapma bana.

    bu arada zannedersem artık mümkün bu sadece kendi soyadını kullanabilmesi mevzusu. ancak büssürü bürokrasisi var.

    edit: hızımı alamıyorum. kocasının soyadı ile babasının soyadını kullanması arasındaki fark şudur: kıza babasının soyadı doğduğu andan itibaren verilmiştir. kız da o soyadı kimlik olarak bellemiştir. değiştirilmesine zorlanması faşistliktir. kocasının soyadı doğumdan itibaren verilebilecek bir soyad olsaydı, o zaman derdin "babasınınkini alıcana kocasınınkini alsın, ne fark edecek ikisi de erkek neticede, feminist havaların kime" diye. illa her şeyi defaultta erkeğin kadına üstünlüğüne karşı bir başkaldırı olarak algılamaya pek meraklısınız.