ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sorites paradoksu
-
sorites paradoksu, yığın paradoksu olarak da bilinir. esası dilin nesneleri sınırları ya da miktarları ile belirleyen bir yapıda olduğu inancını sorgulamaya dayanır. "kimlere kel deriz?", "saat kaçta çok geç olur?", "tepe ile dağ arasındaki fark nedir?" gibi exact sınırları olmayan amma velakin kullandığımız dil içerisinde sık sık başvurduğumuz bu kavramlar(nitelemeler) bizi net ifadelerden uzaklaştırır. örneğin bir kamyon dolusu kum gördüğümüzde, miktarının çok fazla olduğunu söyleriz, peki ya içinden bir zerre kumu alırsak ne olur? kesin olan birşey vardır ki, demin belirttiğimiz çok fazla miktardaki kum artık bir adet de olsa azalmıştır. ama yine de biz onun çok fazla miktarda kum olduğunu söyleriz. halbuki mantık bize bir şeyden bir şeyin çıkması neticesinde, miktarın azaldığını ve onu eskisinden daha az olarak nitelendirmemiz gerektiğini buyurur. sonuç olarak mantık, bu tarz yargılarımızı kapsayacak kadar faydalı bir araç değildir. bu paradoksta asıl olarak bu sorun ortaya çıkarılmak isteniliyor.
güneş sistemini tartışan gençlik
-
bilgileri yanlış ya da yetersiz olsa da uğraşları on numara.
baba esprileri
-
üniversiteden sevgilimle tanıştırınca şöyle demişti;
- dersler nasıl gençler?! okulda aranızda okuma yarışı filan yapıyor musunuz ehehehe...
(bkz: oo espri)
şehadete yürümek için tereddüt etmezdim
sokakların kömür koktuğu yıllar
-
2014'lü yıllardır. her allahın günü oha bu ne sis diyorum pencereden kafamı uzatmamla olayın sis olmadığını anlamam bir oluyor.
bir tek ben mi doğalgazla ısınıyorum oğlum memlekette?
synecdoche new york
-
sinemadansa evde yatar vaziyette izlenmesi gereken bir film. biraz izleyip karşısında uyuyakalınmalı, sonra uyanınca biraz daha ve biraz daha ve de bu işlem bir kaç kere tekrarlanmalı. filmin sıkıcı olduğunu söylemiyorum ama sinemada izlemek için fazla yorucu.
herkesin kendine göre çıkarımlar yapmasını sağlıyor ayrıca. hakkında konuştukça yeni bir şeyler farkediyorsunuz.
-charlie kaufman da http://nymag.com/…ment/2008/10/charlie_kaufman.html adresindeki röportajında da benzer bir şey söylemiş zaten:
" i don't really talk about what the movie's about, because it's about what it's about to you...."
viski denince aaa jack daniel's hocam diyen adam
-
izmir denince "aaa boyoz yiyeceksin" diyenle, urfa denince "aaa kebap yiyeceksin" diyenle, portakal denince de "aaa vaşinton hocam" diyen aynı adam. dünyanın en aklına ilk geleni söyleyen insanı. yani tırtın allahı. öeeh. viskiye kola da katar bu. pfff .ss
ayıp olmasın diye yenen ya da içilen tuhaf şeyler
-
yeni kaynatılıp hafif ılıtılmış süt
tam bir çocukluk dönemi travması. üst kat komşumuzda misafirlikteyim. evin annesi hacer teyze sağolsun öküz doyuran boy bardakta süt getirdi.
ben normalde süt içmem, hele sıcağa yakın asla.
kendi kızına (benden 4-5 yaş büyük) döndü dedi ki, "bak nilüfer, sen içmek istemiyorsun ama .... nasıl içiyor gör de örnek al" diye uzattı sütü bana.
ya ben görev bilinci insanıyım yazık günah değil mi bana?
sütün tepesinde de kaymak oluşmuş yeni kaynadığı için.
ben o görev bilinciyle diktim sütü kafama nefes almadan içmeye çalışıyorum.
içtim de.
(gördün mü nilüfer içtim? pislik nilüfer.)
midem ağzıma geliyor, kustum kusacağım tutuyorum kendimi.
kapı çaldı annemler almaya geldi beni. ben nasıl koşuyorum kapıya, aşağı eve ineyim de orada kusayım ayıp olmasın hacer teyzeye diye.
annemle hacer teyzenin muhabbet edesi tuttu mu... kapıda bık bık konuşuyorlar. annemi iteliyorum gidelim diye, dur diyor. ben kusma suratı emojisi gibi durdum durdum. en sonunda bir patlamışım, ortalık suç mahalline döndü.
duvar, yerler, tüm antre süt içinde.
"aaaa" diyorlar.
ne "aaaa"??? ben elimden geleni yaptım, suç sizin! nilüfer de odasından çıkmış bana bakıyor.
(bok iç nilüfer.)
daha da ılık süt içmedim ben.
edit: "ışık ılık süt iç" diyerek beni yeşillendiren ve yeşillendirmeyi düşünen, ilkokul fişleriyle cebelleşmiş tüm arkadaşlara selam ederim.
o gün şampanya patlatanla mı rabbine şükredenle mi
-
ikisi de olacak yavrum bebegim benim ikisini de yapacak halk. akp'den kurtulmayi isteyen istedigi gibi kutlayacak.
rooney'nin oğlunun galatasaray forması giymesi
-
mauro icardi'nin oğlu da giyiyordu bir ara. bayern münih'in sol beki david alaba'da galatasaray maçları izleyen, tezahürat filan bilen bir taraftar. dexter reyiz michael c. hall ve mad man'in başrolü de ayrıca galatasaray'lı olduklarını söylemişlerdi. dünya kulübü olmak böyle bir şey oluyor işte.
eski thy çalışanından şok açıklamalar
-
büyük bir rezalettir.
aramızda hala böyle güzel insanların olması ise küçük bir tesellidir.
taksim'de pakistanlıların kaçırdığı nepalliler
-
nepal'den ailelerinin polise haber vermesi üzerine, üç gündür tutuldukları evden beyoğlu emniyeti tarafından kurtarılmışlar.
evlerinde çok sayıda satır bulunan pakistanlılar nepal'deki ailelerden 10 bin euro istemiş.
düşünsene taa nepal'den turist olarak geliyorsun, pakistanlılar kaçırıyor seni taksim'de...
hababam sınıfı'ndaki tereyağı
-
(bkz: açmayın patates püresi)