hesabın var mı? giriş yap

  • iki açıdan kısaca değerlendirmek istiyorum, biri öznel deneyimime dayanıyor, diğeri daha çok sosyokültürel anlamıyla ilgili. ancak temelde ikisi iç içedir.

    türk, espresso, americano, filtre vb. kahvelerden bir ya da birkaçını içmeden günü geçmeyen biriyim, bunun yanında farklı kafelerin kendilerine has farklı kahve sunumlarını da deniyorum. istanbul'un farklı semtlerinde, hatta istanbul dışında farklı birçok kafeye girmiş çıkmışlığım var. temel gözlemim şu:

    starbucks'a dönük temel eleştirilerden olan "çok para veriyorsunuz, altı üstü bir kahve" tespiti esasında starbucks ve benzer kahveci zincirlerinin (nero, kahve dünyası ve caribou coffee ilk aklıma gelenler) hepsini kapsamak durumunda, aralarında bahsettiğim kahveler bağlamında büyük bir fiyat farkı yok, sadece ziyadesiyle malzemeli, sütlü, şuruplu ürünlerin (normal bir kafede "altı üstü bir kahve" sayılmayacak ürünler bunlar) büyük boyutlarında fiyat daha fazla gibi ama diğer zincirlerde de muadil ürünler ilgili tespitin sahibine ucuz görünmeyecek ölçüde. kaldı ki, üçüncü dalga kahvecilerde de durum farklı değil, kadıköy ve karaköy ağırlıklı olmak üzere gittiğimiz bu tür kahveciler de kendilerine has özel ürünler için nispeten az para alıyor değil. fiyat politikası bağlamında genel bir eleştiri yapılabilir, starbucks özelinde böyle bir eleştirinin haksız olacağı kanaatindeyim. elbette iş hanlarındaki çaycılarda 2 liraya nescafe içmek mümkün, ancak aynı mantıkla 50 kuruşluk nescafeye de 2 lira verilmez ya da insanlar nescafe içmek istemeyebilir.

    kimi insanların starbucks'a girip çıkarken, hatta içindeyken tuhaf davranışlar sergilemesi, havaya girmesi, vb. durumların senelerdir herhangi bir örneğini görmedim, ki dediğim gibi, birçok kafeye ama özellikle de starbucks şubesine girmiş çıkmış biriyim. belki ilk dönemlerinde olan bir durumdu, birileri böyle bir mekanı statü kanıtlama aracı olarak gördü ve buna göre davrandı, ancak ne starbucks'ın artık böyle bir araç olabilecek kapasitesi ne de buna "düşebilecek" insan kalmış olmalı. neticede bir yerde en az 4.50 liraya yüksek statü sahibi olunduğunu göstermek mümkünse, bu gösterimden etkilenecek insanın tüm bu yaşam tarzından tümüyle uzak olması ve bir o kadar ona öykünmesi gerekir, ki bunun karşılığı 4.50 lira olabilsin. mümkün değil. ilgili tespitin bir önyargıdan ya da eskimiş uğursuz bir trendden kaynaklandığını düşünüyorum. kaldı ki birileri starbucks kahvesi ile yüksek statüsünü göstersin, bunda ne sakınca var? herkes statüsünü herhangi bir şekilde belli etsin, ekşi'ye entiri bahanesi olur.

    starbucks'ın sosyokültürel tarafına geçeyim. bir yere gittim, acil kahve içmem lazım, starbucks ve başka kahveciler var, hangisini tercih ederim? kişisel olarak cevaplıyorum: diğer kahvecilerle ilgili olumlu deneyimim yoksa her koşulda starbucks'ı tercih ederim, moda'daki mambocino ve nero'yu aksi duruma örnek olarak gösterebilirim, zira bilhassa ilkinin mekanı dar olmasına rağmen kahve çekirdekleri ve sunumları gerçekten iyi. peki, niye starbucks'ı tercih ederim? birçok şubesinden edindiğim tecrübeye göre, temel gerekçem starbucks'ta belli bir ölçünün tutturulmuş olması ve kahve konusunda macera istememem. fiyat, tat ve mekan bakımından üç aşağı beş yukarı neyle karşılaşacağımı biliyorum.

    bazı ekonomist-psikologlar bu durumu genel olarak "starbucks güveni" şeklinde özetliyormuş. ne yiyip içtiğimize, ne zaman çalıştığımıza ve eğlendiğimize, paramızı ve zamanımızı nasıl harcadığımıza dönük genel yaşamsal tercihler silsilesinin bir parçası olarak starbucks kendi rolünü oynamaktadır. koltuk rahatlığı, beleş internet ve tuvalet (her şubede yok) gibi avantajlar, mekanın çekiciliğini arttırabilir, ancak asıl önemli olan, yukarıda da belirttiğim gibi, starbucks'ın bir macera olmaması, kendi kültürünü bir güven unsuru olarak sunuyor görünmesidir.

    bunun kapitalist bir aldatmaca olduğunu düşünebilir ve savunabilirsiniz, muhtemelen haklısınızdır, ancak bu, rakipleriyle kıyaslandığında starbucks'ın bulunduğu kulvarda başarılı olduğu gerçeğini değiştirmez. nitekim batıda starbucks'a dönük, aynı aldatmacaya dayalı olarak, rakiplerini yuttuğu yönünde bir eleştiri de vardır. ferrel's - fraedrich'in "business ethics. ethical decision making and cases" çalışmasına baktım batıdaki starbucks değerlendirmeleri için, orada diyor ki, "starbucks'ın düşüncesi şu: eğer kahvemizin tadını seviyorsanız, bizim pop kültürdeki tadımızı da seveceksiniz." bu tat, yukarıda da dediğim gibi, genel yaşamsal tercihler silsilesinin bir parçası. bir noktadan sonra bir davranış tarzı olarak kişisel karakterin de bir parçası, evet, youtube'dan da müzik dinleyebilir, mp3 indirebilirsin ama bazı insanlar spotify'a aylık para veriyor. kahveni çekirdek olarak alıp evde çekerek bir ay boyunca işe gitmeden önce kendi kahveni içebilirsin ama bazı insanlar işe giderken starbucks'a uğrayıp para veriyor, bu anlamsız bir tercih değil, kurulu ekonomik sistemde konfor ve güvene dayalı, muhtemelen aldatmaca dolu, anlamlı bir tercih.

    son olarak, 10 sene önce de ekşi'de böyle konular tartışılıyordu, hala tartışılıyor, kalırsa, on sene sonra da tartışılır. bunda hiçbir sorun yok, sorun starbucks'ta artislik yapanların olduğunu düşünenlerden çok "altı üstü kahve lan, amma çok tartıştınız, isteyen alır, istemeyen almaz" yılgınlığına gömülmüş insanlarda. bu tür yılgınlar beraberiyet kurulamayacak insanlardır, kahveyi sütle içerler, çaya şeker atarlar.

  • - korelilere saldırdınız mı?
    + yok.
    - maraş'ta alevi katlettiniz mi? *
    + yok.
    - beyazıt'ta bomba attınız mı? *
    + yok.
    - tip'li öğrencileri siz mi öldürdünüz? *
    + yok.
    - inek ne içer?
    + yok.

  • ölümü ölümle kıyaslamadan samimi duygularla: masum hayatını şerefsiz ellerce kaybeden dünyanın mazlum çocuklarından bir diğeri.. güzel uyusun masum çocuk..

    berkin elvan da güzel uyusun..
    mısırlı esma da güzel uyusun..
    israil'in plajda vurduğu 3 masum güzel filistin çocuğu da güzel uyusun..
    hamas'ın katlettiği 3 isralli genç de güzel uyusun..
    yasin börü de güzel uyusun..

    çocuk ölümlerinden siyasi saldırı, siyasi malzeme yapan bu zihniyet de yere batar umarım! sizin zihniyetiniz dünyaya hakim oldukça ölümler devam eder insanlığını bırakmış tuhaf yaratıklar sizi.

    "bana her berkin diyene senin adını söyleyeceğim" diyor. samimiyetine sıçayım senin.

    edit: ulan ölen her çocukta sizin zihniyetinizin benzeri zihniyetlerin payı var. insanlığınıza, vicdanınıza ayrı ayrı sokayım. paramparça olmuş çocuk bedenlerinden nemalanmaya çalışmayın. alevi ölünce susup sünni ölünce konuşmayın. noldu, zoruna mı gitti israilli, alevi, senin dininden olmayan gençleri korumam? çocuğun dini mi olur, ırkı mı olur yüreğine tükürdüklerim?

  • olay gerçek
    iranlı: türkiye ne güzel azadlık, rakı içiyor musun?
    türk: hayır!
    iranlı: vay salak.neden içmiyon.serbest değil mi?

  • "ya bu futbolcuların benimle derdi ne?" diye sormuş hanım ablamız. neden olacak cern'de atom üzerine yazdığın makalelerden etkilenmiş onunla ilgili görüşmek istiyordur büyük ihtimal.

  • sivil pilotluk için seçenekler şu şekildedir;

    1) anadolu, özyeğin gibi pilotaj bölümü olan üniversitelerin pilotaj bölümlerini bitirebilirsiniz. haliyle dört sene sürer lisans düzeyinde olduğu için.

    bu okullarda okuduktan sonra direkt havayoluna zıplayamazsınız tabii ki. aldığınız temel uçuş eğitiminin üzerine bir de uçuracağınız yolcu uçağının tip eğitimini almanız gerekir. bazı havayolları tecrübesiz pilotların tip eğitimi ücretini onlara borçlandırarak eğitimini verir ve işe başlatır. çalıştığınız sürede maaşınızdan kesilir ücreti. dışarıdan kendi başınıza almak isterseniz yaklaşık 30 bin euro civarı bir para ödemeniz lazım.

    2) havayollarının pilot akademilerine başvurabilirsiniz. cebinde pilotaj eğitimi alacak parası olmayan, üniversitede de pilotaj okumayan insanlar için en iyi seçenektir. şu anda türkiye'de thy, pegasus ve sunexpress yetiştirilmek üzere pilot adayı (cadet pilot) almaktalar.

    bu akademilere başvurduktan sonra belirli aşamalardan geçersiniz ve başarılı olursanız bir sözleşme imzalarsınız. bu sözleşme uyarınca eğitime bir para ödemezsiniz. sizin eğitim ücretiniz şirkette çalıştığınız süre boyunca her ay maaşınızdan parça parça kesilir.

    temel uçuş eğitimi de 1.5 yıl sürer yaklaşık, üzerine tip eğitimi alırsınız. şirkete göre değişmekle birlikte genelde yaklaşık 2 yıl sonra sağ koltukta olursunuz. hepsinin masrafını şirketiniz öder. sizden sadece eğitimde başarılı olmanızı bekler. çalışmaya başlayınca da her ay maaşınızdan eğitim ücretiniz için kesintiler yapılır.

    bu seçeneğin en güzel yanı iş garantiniz vardır. eğitim bittikten sonra işe girip girmeme gibi bir korkunuz yoktur. hatta bazı şirketlerde belli bir yıl çalışma zorunluluğu vardır. örneğin on yıl boyunca o şirket için çalışacağınız öngörülür sözleşmede. bu durumda en az on yıl iş garantiniz var denilebilir. türkiye gibi bir yerde mükemmel bir şeydir bu.

    bu seçeneğin elbette dezavantajları da mevcut. fakat onları şirket özelinde yazmam doğru olmaz sanıyorum.

    3) zenginseniz parayı basıp uçuş okuluna kaydolabilirsiniz. uçuş okullarının ücreti ortalama 70-80 bin euro civarındadır. bu kadar parayı okula verirsiniz, başarılı olup mezun olunca da 30-40 bin euro tip eğitimine verirsiniz veya ilk seçenekte bahsettiğim gibi tip eğitimini işe girdiğiniz şirkete borçlanarak da alabilirsiniz (eğer o şirketin öyle bir işe alım ilanı varsa tabii).

    bu seçeneğin boktan yanı iş bulamama ihtimali var tabii ki. o kadar parayı verdikten sonra işsiz kalmayı kimse istemez. yine de pilot ihtiyacı çok fazla olduğu için işsiz kalma olasılığı çok yüksek değil. yine de böyle bir opsiyon var tabii ki.

  • lütfen bu entry beğenin. yarın debede durursa daha çok insanın görmesi sağlanabilir. debe zor ama yinede denemekten bir zarar gelmez. ya olursa?
    peşin edit: başlıkta bir çok kişi bu konuda mutabık. bunu beğenin diğer tüm yazılarımı eksileyin, gerçekten sorun değil.

    edit:
    debe olmuş, herkese çok teşekkürler. şu an 60bintl (düz hesap) toplanmış durumda. bu da 4 aylık tedaviye denk geliyor. 8 aylık daha toplanması lazım. hadi bakalım biraz daha asılalım hakan için :)

    "hakan bebek 2.5 yaşında. doğumunun 3. gününde sarılık nedeniyle beyin felci geçirmiş.

    duyamıyor, konuşamıyor.
    ayrıca kronik akciğer hastası.
    yutma refleksi yok, karnından besleniyor.

    doktorların dediğine göre tedavi olmazsa 5 yaşına kadar yaşayabilirmiş. aileyle konuştum. aylık tedavi giderleri 15.000 tl ve aralıksız 1 yil tedavi görmesi gerekiyormuş. "

    facebook linkinde ayrıntıları var.
    https://www.facebook.com/…cinsendebiradimat/?_rdr=p

    bu da adına açılmış sayfa ve hesap bilgileri.
    http://hakandemir.info/

    edit: neler yapılabilir?

    arkadaşım,
    yılbaşında sevgiline hediye almak için ayırdığın para varya. heh o parayı hakan bebeğin yardım hesabına yatır ve yılbaşında sevgiline onun adına bir çocuğun hayata tutunması için yardımda bulunduğunu söyle.
    bu yardımın en güzel parfümden daha güzel koktuğunu,
    en pahalı takıdan çok daha görkemli olduğunu,
    onun adına bir çocuğa iyilik yapmanın ise tarifsiz bir duygu olduğunu söyle.
    havale veya eft yaparken açıklama kısmına sevgilinin ismini yaz ve sevgiline bu işlemi gerçekleştirdiğin dekontu hediye et.
    siz hayatınız boyunca verdiğiniz en güzel hediyeyi vermiş olun. sevgiliniz ise bugüne kadar aldığı en güzel hediyeye kavuşsun ve bunu hayatı boyunca unutmasın.

    bu arada az önce baba ile facebook'tan kısa bir yazışma gerçekleştirdik.

    --- babadan mesaj var ---

    hepinize çok teşekkür ediyorum güzel insanlar oglumu iylestirecez ınsallh rabbim ayağınıza taş değdirmesin

    --- babadan mesaj var ---

    ayrıca: "şuan sabahtan beri toplam 2 bin oldu 45 bin lazım 3ay icinde. yani bir sene içinde 347bin toplanması gerekiyor ameliyat olup duyabilmesi için birde bi kaç sene iyi bir tedavi gorebilmesi için 5 yaşına kadar iyi bir tedavi olabilirse çok iyi konuma gelecek başını tutabilecek en önemlisi ağzından yemek yiyebilecekçok zor benim oğlum bırakın ağzından yemek yemeği şuanda ağzından içmek için suya muhtaç."

    bu uyarıya dikkat lütfen. yılbaşı gelmeden bu paranın çok daha üstü toplanır burada. hadi hanımlar beyler pamuk eller cebe!