hesabın var mı? giriş yap

  • new york knicks'in en büyük dezavantajı olduğunu düşündüğüm müthiş stat. lebron, wade ile oynadığı son maçtan sonra "son maçımız ya staples center ya da msg'de olmalıydı zaten." diye açıklama yapıyor; ölü nowitzki, tek bir isabet bile bulamadığı emeklilik öncesi seyirciyi selamlama maçlarından sonra biz daha ölmedik dercesine 5/7 isabetle 14 sayı buluyor. koca bir lig, bu stada gelip en iyi performansını göstermek için -çok afedersiniz- kamışı yağlamış bekliyor.

    knicks zaten berbat bir takım, orası ayrı konu ama madison square garden da onların bu boktan oyunlarına körük tutuyor. james harden, stephen curry gibi adamlar, kariyer sayı rekorlarını bu salonda kırmışlar. lebron, jordan, kobe gibi yakın zaman efsaneleri bu salonda en az bir kez 50'nin üstüne çıkmışlar. wilt chamberlain azmanını saymıyorum bile. yalnız benim için en ilginci, 2006-07 sezonunda 32 sayının üstüne çıkamamış richard hamilton'ın, bu salona gelmeden önce mesir macunu yemesi ve msg potalarına -aynı zamanda kariyer rekoru olan- 51 sayıyı bırakmasıdır.

    oynadığı stattan en olumsuz etkiyi gören takımlar diye sıralama yapılsa, trabzonspor'un önünde new york knicks birinci sırayı alır.

  • allah düşmanımı bile buna mecbur bırakmasın, olay karşılıklı flörtle çözülsün. valla bak. normalde cesurumdur, dışa dönüğümdür, lafımı da kimseden sakınmam ama şunu yapabilmek için 9 ay düşündüm, söylemeden . baktım olmuyor, çevremden de duyuyorum "bir şeyler olacak gibiymiş x'le y arasında.", eski kız arkadaşı sürekli konuşmaya çalışıyormuş bilmem ne, belki iki üç hafta sırf konuşmamı planladım ama nasıl stresliyim, nasıl gerginim. neyse en sonunda üç saniyeliğine beynimi kapatarak düşünceleri, endişeleri bir kenara ittim ve "konuşmamız lazım" dedim, doğru zamanı falan da beklemedim. planladıklarımdan aklımda kalabilenleri söyledim. arada düşünmüyor değilim, "bunu da söyleseydim, bunu da bilseydi, bana böyle dediğinde ben de şöyle deseydim ikna ederdim belki" diye ama sonra diyorum ki, ne değişecekti?insanların kalbini yarım saatlik bir konuşmayla veya bir cümleyle elde edemezsiniz sonuçta.

    o hayatına devam edip başka kızlarla çıktı, ben ise hep kendimdeki eksikliği merak ettim.

    2018 editi: ya siz ne güzel insanlarsınız, sene olmuş 2018 bana hala "kardeş kendinde eksik arama, onun kaybı" diye mesajlar geliyor. hızlı özet geçeyim, ondan sonra da hoşlandığım erkeklere açılmaya devam ettim. devam ettikçe daha kolay geldi, daha da devam ettim. ve yaşım ilerledikçe de daha kolay olumlu yanıt almaya başladım. olay ergenlikteymiş.

  • o günkü maçta gol atamayan takımın hücum oyuncularına bakalım;
    orhan çıkırıkçı (trabzonspor), ünal karaman (trabzonspor), mehmet özdilek (beşiktaş), hami mandıralı (trabzonspor), aykut kocaman (fenerbahçe), feyyaz uçar (beşiktaş), saffet sancaklı (kocaelispor).

    bilen bilir bunların hepsi o dönem ligin tozunu attıran adamlardı. o gün sahada ikinci lig'in son sırasındaki takım (bkz: boluspor)'un bile bırakın gol atmayı çok rahat yenebileceği bir takım olan san marino karşısında a milli takımın hayvani hücumcuları kariyerlerine kara bir leke sürmüşlerdir bana göre. (bkz: utanç) (bkz: ayıp).

  • "bugün orada toplanan kalabalık, binali yıldırım’a oy vermiş yüzde 48’e ne hissettirecek?"

    %48 olunca nasıl hissediliyormuş biraz da siz hissedin dedirten makale.

  • insanların içindeki derin ve kocaman yalnızlık korkusunun sonucudur. çevreye bakıldığında çoğu kişinin, birini gerçekten sevdiği için değil, yalnız kalmamak için ona katlandığı ve kahrını çektiği fark edilebilir. yalnızlığın artık çok acı verdiği insanın, başka birine tutunarak yalnızlığını gidermek istemesi, o insana bu yüzden çok bağlanması ve sonunda terk edilmesi durumunda faciayla son bulur. yalnız olmamaya alışan insan tekrar yalnız kalır ve bu dayanılmazdır..

  • son yıllarda türk futbolunun yetiştirdiği en modern sağ bek. geçen sezondaki istatikleri parmak ısırtıyor. 0 gol 0 asist ile sezonu tamamlamış, ondan önceki sezon ise 0 gol 1 asist. umarım es es'deki performasını gs'de de sürdürür.

  • flört dönemindeki bireylerin karşılıklı olarak ellerini birleştirmesiyle yapılan eylem. bu eşik flört dönemindeki önemli eşiklerden biridir ve sonucu %99.98 erkek tarafının elinin büyük olmasıyla sonuçlansa da hep bir şaşırma durumuyla karşılanır. buradaki asıl amaç pek tabii ellerin birbiriyle buluşması, birbirlerine bağlanmak isteyen ellerin bahane ile tutuşmasıdır. bireyler bir eşiği daha aşmış olurlar ve sevgilik müessesine bir adım daha yaklaşmış olurlar.
    not: 2006 senesindeymişiz gibi entry oldu, evet arkadaşlar siz bilmezsiniz eskiden buraya böyle entryler yazılırdı. hey gidi günler hey...

  • hakan ve doğukan gönüllüleri öyle bir yerin dibine soktu ki iki kelimeyi bir araya getirmeye zorlanan gönüllü zımbırtıları saçmalıyorlar şu an.

    turabi daha geçenlerde "onlar gülmesin hep biz gülelim" dedi röportajında şimdi diyor ki üzülüyoruz.

    hasan "yiyoruz ama sonra yine acıkıyoruz." ama onlar hiç yemiyor kafan basmıyor sanırım hasan? pama o kadar hamuru yedikten sonra protein eksikliği çok normal...

    hilmicem "önlerinden mi alıyoruz ödülü, kazanıyoruz gidiyoruz." adamlar hak etmediniz demedi ki? kaybettiğimiz için hem karnımız aç hem mutluluğa açız diyorlar. anlamak niye bu kadar güç?

    ulan sen dokunulmazlığı alamayasın diye turabi her türlü psikolojik savaşı yaptı, sen bile dayanamadın o kanka rolünden çıkıp turabi bir sus dedin, begüm seni desteklemedi çünkü sen kazanırsan onu yazacaklardı. karşı tarafa bakacağınıza kendi içinizdeki pisliklere bakın.

    doğukan'a soytarılık yap sana da bu yakışır diyen turabi, o adam hiçbir şey yapmasa sırf babası sayesinde saygıyla anılmayı hak ediyor. ki doğukan'ın da çok sağlam bir karakteri var. sen o adamın boku olamazsın. nasıl yetiştirmişler seni hangi hatalı gecenin ürünüsün anlamadım... beyinsiz maymun.