hesabın var mı? giriş yap

  • - petro,olum buz gibi lan yemin ediyorum taşşaklarım boğazıma kadar çekildi bak, bademcik taşşak oldum
    - alyoşka ne dedin sen?
    - dondum diyorum mna koyim, soğuğun göbeğinde tutturdun denize girelim diye
    - yok yok en son ne dedin?
    - boğazıma çekildi?
    - boğazlar alyoşka...tabi yaa...kurtulucaz olum bu çileden yürü sıcak denizlere iniyoruz
    - öyle ha diyince inemeyiz usta bi plan lazım bize
    - hmm truva matruşkası yapsak? kocaman bi bebek içine askerler doluşmuş hı?
    - abi çok rica edicem denizden çıkıp konuşsak, bak buzul yüzüyo yanında penguen dalıp çıkıyo,sen farkında değilsin durumun ciddiyetinin
    - içiçe geçen bebeklerin içinde koca bir ordu, kocaaa!
    - abi çıkıyorum ben
    - müthiş petro olarak anacak tarih beni! muhteşem petro! dahi petroooo!
    - hah tam orda ince bi çizgi var abi,dahi'nin hemen orda
    - amaaan petro,canııım petro artık sana sana muhtacım petroo diye şarkılar yapacaklar!
    - hah,sanırım geçtin abi o çizgiyi. gel hadi gel havlunu tutuyorum bak.

  • güvendiğim ve çok sevdiğim ve kendine sözde feministim diyen birinden bile "ben bir çocuğum, öyle kalmak istiyorum ama erkekte bunu istemem/aramam, şunu bunu isterim" gibi bir cümle duyduktan sonra kafamda perçinleşmiş tanımdır. kadınlar kendini kandırmasın diyeceğim fakat solipsist zihinleri yüzünden kandırmaya devam edecekler. özet olarak, bayanlar(en azından çoğunuz) güce tapıyorsunuz. sizi kişiler değil, tavırlar ve durum etkiliyor. tavır ve durum değiştiğinde siz de değişiyorsunuz. kesin ve net.

    yıllar boyu red pill öğretilerini çürütmeye çalıştım. fark etmeden yararlandım da ve sonunda hep aynı batağa saplandım. ve genelde bu davranışı test ederken o kişiden üzülerek, acı içinde vazgeçtim. inanılmaz bir şey, dark triad'ı bıraktığım anda hep aynı şey oldu. yani o kadın, geçmiş toplumların ona öğrettiği kolay vazgeçme, çarpık tümevarım yönetimi ile geride bırakma tavrını seçti. güçlü erkek duruşunu yeniden sağladığımda ise bana tekrar bağlandılar.

    inatla da bu tavrı bırakmayı seçtim, yahu ben bunu istemiyorum ki. böyle onlarca kadın var zaten. karşımdaki neden düşerken, zayıf anımda yanımda olmuyor? sanki onca yaşanan şeyi komşu yaşıyormuş gibi, bir anda yok oluyorlar. ne yaşadığınızın hiç bir önemi olmuyor.

    üstte bahsettiğim birinde daha yakalar gibi oldum ama olmadı. o pek farkında bile değil, kendince sebepleri var. oysa bilmiyor ki bir çoğuna inanmasını sağlatan bile bendim. söylemeyi çok istedim, "öyle olma, fark et" ima ettim ama malesef... olamayacağını anladığım anda da beta konuma soktum kendimi. yani açıklama yaptım, özür diledim, onu validasyonuna yanıt verdim. kendi fark etmese de gerçek yüzüyle tanışarak bitsin istedim. yoksa eminim, net olarak terk etsem, sert konuşsam, hiçbirini kabullenmeyecek, o ilişki sünecek ve sürdürülebilir olacak. yalan bir sevginin içinde sürüklenip duracağız.

    her defasında manipülasyonu değil, gerçek sevgiye inanmayı çok istiyorum ve hep hayal kırıklığına uğruyorum. yine de vazgeçemeyeceğim. malesef bir kadının gerçek yüzünü görmek, onunla tanışmak çok zor, ya bunu göze alacaksınız ya da hipergamiye inanarak, herşeyi kabulleneceksiniz.

    haklı olmayı sevmiyorum... evet belki de istisnayı arıyorum.

  • benim için bunun en temel nedeni karşıdaki kişinin seni adam yerine koymadığını hissetmesidir. kızın birine "nasılsın?" diye sordum, tamı tamına beş gün sonra cevap verdi. bu süre zarfında da defalarca whatsapp'a girmişti üstelik. üşenmeden girip bakıyordum arada bir. verdiği cevaba anında yanıt verdim, cevabı yine birkaç saat sonra oldu. sonra da bir şey yazmadım. bir hafta sonra utanmadan gelip de bana "küstün mü, hiç yazmıyorsun." gibi abuk bir soru sordu. bana böyle davranan biri ile neden konuşayım ki?

    kadın kısmının biz erkekleri odun olarak gördüğü bilinen bir gerçek, ancak bizim de hislerimiz var be. ağaç gövdesi değiliz, hissediyoruz. size, sizin bize davrandığınız gibi davranınca bizi kötülüyorsunuz.

    kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yaparsan, gün gelir karşındaki kişi senin tarafından kendisine yapılmasını istemediği şeyi, sen daha ona yapmadan önce sana yapar.

  • şu hayatta cevabını en çok merak ettiğim şeylerden biri de bu. diğeri de kitapların önsözünün birileri tarafından okunup okunmadığı. ben, kitabın sahibinin de, editörün de, yayıncının da okumadığını düşünüyorum.

    peki neden övgü bekliyor çayı şekersiz içenler. ne yapmamızı istiyorlar. madalya mı takalım, ayağa kalkıp alkışlayalım mı, torpil mi patlatalım, kızkaçıran mı yakalım, çatapat mı gömelim ne yapalım istiyorlar. böyle bir vakur duruşlar, poz kesmeler, takdir beklemeler falan. gerçekten çok sinir bozucu. hayır 2 tane küp şeker harcamadık diye memleket mi kalkındı. peki benim şeker pancarı üreten köylüm ne yapacak, nasıl geçimini sağlayacak. üç beş tane entel mutlu olacak diye köylümüzü yedirmeyiz arkadaş. şekerli çay içmiyorsanız gidin dağda yaşayın.

  • yıllardır dikkat ederim piyasadaki tüm biralar arasında bu tombul efes pilsen'e has bir tat var. fakat bu tadın çok da övünülecek bir yanı yok. benzetme yapacak olursak da çocukken balkondan aşağıya bakarken ağzına balkon demiri denk gelmiş herkes anlayacaktır. kesinlikle efes pilsen içtikten sonra ağızda kalan tat işte bu balkon demirinin keskin ve metalik tadı gibi arkadaş.