hesabın var mı? giriş yap

  • avukat suçu savunmaz, suçlu olduğu iddia edilen kişiyi savunur. başlık hatalı, dolayısıyla tanım da.

    ekleme: mesaj yoluyla bolca sorulan bir soruya cevap olarak yazma ihtiyacı hissettim, sanık bir suç işlediğini bizzat itiraf etse dahi hala iddia düzeyindedir. savcının iddiasının yanında sanığın iddiası olarak kabul edilir. mahkeme(özelinde de hakim) tarafların iddia ve beyanlarıyla bağlı değildir. iddiaları, savunmaları ve delilleri serbestçe takdir eder, maddi gerçeğe ulaşmaya çalışır. bu anlamda sanığın ikrarı da (itirafı da) bir delildir ama kesin delil kabul edilemez. suçu bir menfaat karşılığı ya da psikolojik sorunlarından dolayı dahi üstlenmiş olabilir. mahkeme, yargılama sürecinde bütün delilleri tarafsızca değerlendirerek sonuca varır. sanık hakkında hüküm verir ve bu hüküm de istinaf, temyiz gibi deracattan geçerek kesinleşirse kişinin suçu sabit olmuş olacağından ancak o aşamada suçlu diyebiliriz. dolayısıyla "ben bu suçu işledim" diyen adama dahi şüpheyle bakmak, itirafın/ikrarın ise somut, net, objektif delillerle desteklenmesi gerekir. aksi halde "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereği, suçu işlediğini kabul/itiraf eden kişi hakkında dahi beraat verilebilir.

    ekleme-2: yukarıdaki cevaba esas soruyu düzgünce sorabilen yazar/çaylak arkadaşlara insanlık namına teşekkür ediyorum. mesaj yoluyla doğrudan söven, hakaret eden, okuduğunu anlamaktan ve dahası düşünmekten aciz yazarımsılar; yazık size. bunları yazar yapan/yazar olarak devam etmelerine imkan sağlayan sözlük yönetimi, size de yazık. eh, bize de yazık.

    ekleme-3: yine de fav sayısının, ilk enrtyninkinden fazla olması genelde ülkeye, özelde sözlüğe, daha özelde ise sözlük yazarlarına dair umudumu tazelemiyor değil. hatalı bir başlık ve tanım olmayan bir tanım hakkında yazdıklarımın bu kadar fav almasının beni umutlandırması da hayatın ironisi*

  • özdemir asaf'ın bekle dedi şiirinde geçen enfes dizeleridir efendim...

    geleceğim, bekle dedi, gitti
    ben beklemedim,
    o da gelmedi
    ölüm gibi birşey oldu.
    ama kimse ölmedi

  • yıl 2011, o zaman lise üçüncü sınıftayım. izlediğim bir filmin sonunda çalan şarkı baya hoşuma gitmişti. o zamanlar shazam falan da yok, google’a kelimeleri yazıp öyle buluyorsun şarkıyı. bunun kelimeleri yazıyorum hiçbir şey çıkmıyor. filmin müziklerinin yapımcısı kim onu aratmak sonradan aklıma geldi. film düşük bütçeli izlanda yapımı bir filmdi, çok bilgi yok hakkında internette. neyse, bir şekilde buldum şarkıyı ve söyleyen adamı. adamın diğer şarkılarına da baktım baya hoşuma gitti. araştırdım adamı, kendi ülkesinde ünlü bir şarkıcıymış. baktım facebook’ta* 4 bin tane falan takipçisi var sadece, oradan mesaj attım. ilginç bir şekilde adam cevap verdi. bir şarkısı için gitar tabları var mı, çalmayı öğrenmek istiyorum dedim. adam tab yok ama müsait olduğumda senin için nasıl çalındığının videosunu çekip atabilirim dedi. tabii şok oldum o an, vay aq dedim. nitekim adam hakikaten attı da iki ay sonra, 15 dakikalık bir video çekmiş nasıl çalındığını gösteriyor falan. ben de adama inanılmaz minnet duydum, bir hediye göndermek istedim. ev adresi yazıyordu profilinde. o adrese kendimce ufak bir hediye gönderdim. sonradan yazıp teşekkür etti, gerek yoktu vs dedi falan.

    ben aradan geçen 12 yılda adamı fazla takip etmedim. geçen baktım bir tane albüm çıkarmış, birkaç tane de farklı projesi olmuş vs. daha da meşhur olmuş. geçenlerde instagram’da görüp bir story atmış, üzerine yazdım, cevap verdi. gönderdiğin hediyeyi hala kullanıyorum dedi fotoğraf falan attı. o kadar sevindim ki. reis yaşlanmış sadece baya, ona üzüldüm biraz.

  • efkan ala iğrenç bir adam.

    "o adamın kapısını kırıp evine girip alacaksın" demiş bir adam kendisi, az önce çıkıp basın toplantısında hak ve hukuktan bahsetti. hatta "seçim bürosu basmış" olan bu herif demokrasiden, halkın kararına saygıdan, sandıklara sahip çıkacağından falan bahsediyor.

    utanmadan "ingiltere gibi büyük ülkelerde böyle dinlemeler olsa ne olurdu" diye de soruyor.
    seçmenlerin bilmez belki ama yeni türkiye'den 40 yıl önce amerika'da watergate skandalı var. 1972'de başlayan skandalın sonunda nixon amerikan başkanı olarak tarihin ilk istifa eden başkanı olarak anılıyor. sonra da adı "düzenbaz nixon" olarak kalıyor.

    nixon bu soruşturma süresinde savcıyı görevden almaya çalışıyor ama amerikan adaleti buna izin vermiyor.

    aynı olayın bir benzeri türkiye'de 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanıyor. çalınan paranın, yapılan yolsuzluğun haddi hesabı yok. hırsız oğlu hırsızları korumak için yerinden sürülen ve görevden alınan savcı-hakim-memur sayısı 700'ün üzerinde.

    tapelerde "gidip o kapıyı kırıp alacaksın adamı" diyen herif savcı onaylı dinlemelere hukuksuz deyip, "başbakan tercümanlarını terör örgütü mensubu olarak" gösterilmesine taş vuruyor. bu ülkede genelkurmay başkanı terörist olarak yargılanmadı mı?

    bunların yanı sıra bahsettiği suç savcı onaylı dinlemelerde ortaya çıkan gerçekler korkunç.

    başbakan ve ailesi çete gibi ülkeyi soymuş, türkiye tarihinin en büyük yolsuzluğu yapılmış, bahsedilen rakamın etki değeri 80 milyar dolar, ülkenin istihbarat şefi vatan hainliği ile suçlanıyor, belediye başkanlarının yaptığı imar usülsüzlüklerinin haddi hesabı yok ama hasbam o kadar suçun içinde "bizi dinlediler" kısmına takılmış.

    bi gözünü kapatıp düşün bakalım şu yukarıdaki olaylar ingiltere'de, amerika'da, fransa'da olsa ne olurdu? bu adamlara para ve çıkar için oy verenleri anlıyorum ancak fanatiklikle oy verenler nasıl bir gönül körlüğü içinde, anlayamıyorum.

    sen şu suçların hesabını ver de sonra usülsüz dinlemelerin hesabını alırız.

    allah hepinizin belasını versin.

    lig başlasa da kurtulsak şu politikadan.