hesabın var mı? giriş yap

  • çağlar boyu "verba volant, scripta manent." değişiyle anlatıldı yazının kaderi. söz uçtu, bir kuş gibi kulaktan kulağa kondu, mesafeleri, rüzgara tutunmuşçasına aşıp geçti. vakarlı yazı ise olduğu yerde çağları aştı; kimi zaman bir taşın yahut tabletin üzerinde bir yara izi gibi, kimi zaman bir kâğıt ya da parşömenin üzerinde bir desen ya da dövme gibi. bazen yıpranmaya yüz tutmuş sayfalara hapsoldu, bazen de gezgin bir fermanı yazı. hepsinde insanlara bilginin ve duygunun özgürlüğünü sundu.

    "insan neden yazar?" sorusuna birçok cevap verilmesi mümkünken, insanın özgürlük istenci de bu cevaplardan biridir. insan, başlı başına duygulardan ve düşüncelerden oluşan bir dünya. bu dünyanın içinde hapsedilmiş fırtınalar, taşkınlar, depremler ve gelgitler insanı içten dışa tüketmeden dış dünyaya salınması gerekir bazen. kendinde hapsolmuş insanın kendinden bir parçayı dışa aktararak özgürleşmesidir yazmak; yazı da bu özgürlüğün belgesi. yoksa sözler uçar gider; belki yaşar kalplerde, zihinlerde. hâlbuki yazı, insana ait olanın abidesi gibi kalır. bu şekilde bir özgürlüğün getirilerinden biri olarak, bir çeşit varoluşu da tatmak mümkündür. insan yazı aracılığıyla, bir anını, zamanın ve mekânın ötesine taşıyabilir ve o anıyla varlığını yaşatır. bir bakıma yaşamaktır, yazmak. aynı zamanda özgürlüğüne kavuşturduğu her anını dış dünyada anıtlaştırırken, içinde öldürebilir insan —bu bir seçim meselesi. yazı, yok etmek istediğimiz parçalarımızın katili olurken kullandığımız bir cinayet aletidir kimi zaman.

    bunlara ek olarak, paraya olan ihtiyaç, günümüzde biz avam tabakasının aksine, entelijansiyada, yazmak için nedenlerin arasında kendine önemli bir yer bulmuş gibi görünüyor. yazıyı uzatmadan bir örnek vermek gerekirse, 1964 yılında nobel edebiyat ödülü'nü reddeden (ve yanılmıyorsam tarihte nobel ödülü' nü geri çeviren) ilk kişi, beş parasız kaldığı bir dönemde "freud üzerine yazması" teklif edildiğinde hiç düşünmeden kabul etmişti ki, kendisi de bilinçaltının üstadı üzerine bilinçaltını ömrü boyu reddeden birinin yazmasını komik bulmuştu. bana sorarsanız, yazmak için sebeplerin sayısı, insanların dünyalarının çeşitliliği kadardır. insan neye ihtiyaç duyuyorsa onun için yazar ve bu gereksinime giden yolda yazı bir araçtır.

    peki, kullanılan iletişim ve ifade araçlarının içinde yazıyı olduğu yere taşıyan neydi? insanlar arasında en etkili iletişim ve ifade aracı olan dile tutunmasıydı; sesin sembolleşmiş hali olması. yazı, seslerle gelen manayı da taşır ve bilinç düzeyinde dil ile birlikte var olur. müzik de bir nevi dildir, fakat varlığa ve manasına tutunmadığı için, ne kadar notalarla yazılabilse de, soyut bir evrene mahkûm kalır. bu ona duygular dünyasında sınır tanımaz bir özgürlük tanısa da, o da insanın kendi özünü yansıtabilmesinde yetersiz kalır. yazmak basittir ayrıca. dil, insanın varlığıyla neredeyse bütünleşmiş bir araçken, yazmayı öğremek için sıradanlığın ötesinde bir yetenek yahut yüksek seviyede bir eğitim gerekmez. tabii, imla kuralları konusunda kimi zaman eğitim bile işe yaramıyor, orası ayrı. neyse. bir diğer ifade yöntemi olarak resim düşünülürse, bu sefer kalıpların içinde sıkışmışlık söz konusu olacaktır. bir kurşun kalemle bir doğa manzarasını resmetmek yahut sözcüklerle bu manzarayı tasvir etmek mümkün. yapılan resme bakan izleyicinin içinde hoş duygular uyansa da, resimde hayal gücü çizgilerle sınırlandırılmış olacaktır. hâlbuki sözcükler ve onların manalarının değişkenliği ve çeşitliğiyle zenginleşmiş bir betim karşısında okuyucu, o manzarayı hayal dünyasında kendisi çizecektir. hâl böyle olunca, etki alanının ulaşabildiği evrenin sınırlarının büyüklüğü ve bir araç olarak hitap edebildiği insanların sayısı düşünülünce, yazının, bulunduğu yeri fazlasıyla hak ettiği kanaatindeyim.

  • olay basit, paniğe kapılan yatırımcı küçük borsalardan coinlerini çekip başka yere aktarmak istiyor.

    ama bu coinler zaten bu borsalarda mevcut değil. herkesin aynı anda çekmeyeceğini düşünerek olması gerekenden çok daha az coin var ellerinde. insanlar çekmek istediklerinde piyasadan alıp gönderiyorlar.

    herkes birden çekmek istediğinde ise o kadar coini alacak paraları yok.

    klasik bir bank run olayı.

  • bilim adamları boş durmuyor sevgili bilimseverler. her geçen gün bir davranışımıza daha isim buluyorlar. normatif yaklaşımlarla makale bile yazıyolar, durduramıyoruz.

    kelime anlamı "ekmek kırıntısı" olan bu kavram flirting özelinde insan ilişkilerini tanımlamaktadır. yani, muhatabın 'bir öyle bir böyle' davranarak, çelişkili hareketlerde bulunması. istememesi ama bunu söylememesi. istemesi ama o kadar da çok istememesi. arandığında sıcak konuşması fakat kendi asla aramaması. istekramdan iletişime geçmesi ama vatsaptan bi gülücük bile atmaması. istemiyorum dememesi çünkü 'lazım olur' diye düşünüp yedekleme yapması. daha kısa ifade edecek olursak, flörtü sevgili olmadan kısık ateşte tutma hareketi. tek kelimeyle anlatmak gerekirse ise puştluk, yavşaklık, şerrrefsizlik. *
    kavram anlaşıldı diye umuyorum. eğer ki further reading adı altında kaynak göstereceğimi sanan varsa beni hiç tanımamıştır. kutsal bilgi kaynağı mı la burası?

    konuyu dar pencereden değerlendirip kısıtlı bir görüşe sahip olmamızı istemem. günümüzün "özel hayattan kolayca insan silme" artizliği dolayısıyla insanlar derin duygusal ilişki beklentisini yitirdi. haliyle bunu yapan da çok, kendisine yapılmasını önemsemeyen de. fakat bu mevzu sadece sevgililik müessesesiyle karşımıza çıkmaz. en yakın arkadaşımız da yapabilir, yöneticimiz, anamız, bacımız da... onları silmek o kadar kolay değildir. narsizm öğeler barındıran bu kişilik özelliğine uyanılması yeterlidir. sonra su yolunu bulacak. uyanış önemli.

    bu bilgiler ışığında, yine kendi tarihime bakıyorum. breadcrumbing yani puştluk yapmış mıyım diye? uzun uzun baktım da yapmamışım. ben insanları kaybetmek pahasına sınırlarımı çekmişim, kimseyi 'bakarız yeeaw' diye oyalamamışım, ne hissettiysem bedelini ağır şekilde ödesem de söylemişim, insanları kırmamak için söylememeyi değil de nazik bir şekilde söylemeyi öğrenmiş, ebeme dedeme bile torpil geçmemişim, çocuklarım ve 2 haftalık kedim bile sınırlarımı öğrenmiş, sürprizsiz, dümdüz bi insan olmuşum. nerde isteyeceğim, nerde pes edeceğim, nerde ne tepki vereceğim net. kimseyi verdiğim yanıtla şaşırtmaz hale gelmişim, yeri gelmiş köyün delisi o söylesin diye maşa olarak bile kullanılmışım. günümüze bakıyorum elimizde ne var? net olmayan, ne istediği, ne yapmayacağı belli olmayan insanlar. dolayısıyla hayalkırıklığı, karında şişlik, genizde yanma, uçurumun kenarına gidip çatlayana kadar bağırma arzusu.

    peki ben mi sorumluyum bu dünyada dürüstlüğün hüküm sürmesinden? ben miyim iyi niyet temsilcisi? bana mı kaldı ilkeli davranmak? empati kraliçesi miyim ben? bu kadar ahlaklı olmakla ne yapmak nereye varmak istemekteyim?
    ...ve karar verdim ben de puşt olacaktım artık. tabi insan yeni başlayınca biraz acemilik çekiyor. insanlar üzerinde yapacak kadar 'the' şerrrefsizlik mertebesine ulaşamadığım için ilk aşamada ilgili kurum, kuruluş ve tüzel kişilikler üzerinde denemeliydim.

    emeğimi sömüren, yaptıklarıma değil de yapmadıklarıma odaklanan eski iş yerimi seçtim bunun için. işten ayrıldıktan sonra hiçbir excel belgesini ve raporları atmadım ama onlara da vermedim. ara ara bilgi için aradılar yardım ettim. sonra işe mi dönsen diye çıtlattılar, ayy bilmem ki dedim. sonra ciddi teklif verdiler, ay isterim ama maaş biraz düşük dedim. en son patron çıldırdı, nolursan ol gel, ne istersen vericem noluuur diyor. ben de "ya ben de çok istiyorum ama bu aralar kafam biraz dağınık" diyorum, "sgklı ciddi bi işe hazır değilim, biraz takılıp kendimi keşfetmek istiyorum" diyorum. "yoğunum başka işlerim var ama hep aklımda orası, bana biraz süre verin" diyorum.

    parayla değil puştluk. isteyen herkes olabilir. yeter ki insanın içinde olsun.

  • recep ivedik 4'un 1 milyon 641 bin kisilik rekorunu sarsmis ama kiramamistir. buradan anlasiliyor ki nuri bilge'nin sahan gokbakar gibi olabilmesi icin on firin ekmek yemesi ve spor yapmamasi gerekiyor.

  • tatilya projesinde yer almış olan adamın konuşmasını izlemiştim. tatilyanın neden battığını hatırladığım kadarıyla şöyle açıkladı:

    + türk ailesi çocukları için hiç bir şey yapmaz. tatilya projesi amerikan aile yapısına göre tasarlandı, her çocuk için iki yetişkinin de geleceği düşünüldü, neredeyse şehir dışına yapılması da sorun olmayacaktı çünkü aile taa beylikdüzüne kadar gitmeye çekinmeyecekti.

    oysa anladık ki türk ailesi çocuğu için o kadar uzağa gitmez. türk ailesi alış veriş merkezine kendi ihtiyacı için gider çocuğunu da avm'deki ufak oyun parklarına bırakır, kendi ihtiyacı yoksa sadece çocuğu için gitmez.

  • helal olsun dediğim cömert hareket.
    siyasete böyle aileden zengin adamlar gelecek ki gözü tok olsun. yoksa 1 yüzükle yola çıkanlar sonra bir fena oluyor…

    4000 yoksul aileye et göndermiştir.

    https://mobile.twitter.com/…417884755090186253?s=08

    edit: aktroller ve muhalif görünümlü paralı köpekler kudurmuş. neymiş yardım gizli yapılırmış. düşündüler düşündüler bir kulp bulamadılar, ulan adam cebinden yapıyor, ne gizlisi, koca koca holdingler bile dernekler üzerinden açıktan yapıyor, bir de bu adam siyasi. dededen zengin. tabii ki yapacak, cömertliğini gösterecek. aşağıda bir arkadaşın dediği gibi yardım alan aileler gizli tutulduğu sürece mükemmel bir hareket. ki gizli tutuldu.
    inamoğlu gelecek cb. bunu seve seve kabul edeceksiniz.

    not: ayrıyeten türkiye’nin en başarılı belediye başkanıdır. akp, tunç soyer’le hiç uğraşmazken ve mansur yavaş’ı parlatırken kendisine ise topuyla tüfeğiyle saldırıyor. kredi bile vermiyor. bu adam her şeye rağmen metro yapmaya devam ediyor. hizmete devam ediyor. biz de diyoruz ki, topunuz gelin…

  • akp'nin bir başka atraksiyonu. malum, seçimler yaklaştı, düşman yaratmak, mağdur olmak lazım. ben akp için uğraştım, bütün marjinal(?) örgütleri tek bir bayrak altında topladım, bundan sonra bu bayrağı kullanırlarsa daha çok mağdur olurlar.

    http://imgur.com/kdttdsy

  • --- spoiler ---
    kaza, saat 22.30 sıralarında aksaray-ankara kara yolunun 12’nci kilometresinde meydana geldi.

    ...

    ardından jandarma ve polis ekipleri çağrıldı. ekipler, muhammed melih'in üzerinden geçen araç veya araçların belirlenmesi için çalışma başlattı.

    --- spoiler ---

    gece karanlığında ailenin kendisinin sebep olduğu cinayet için bebeği o karanlıkta ezenleri bulacaklarmış...

  • motosiklet sürücülerinin en büyük sorunu istedikleri yerden geçebileceklerini sanmaları.bir motorlu taşıt olarak sende şeritini takip etmek durumundasın.öyle iki otomobilin arasından geçmeye çalışmayacaksın.efendi gibi kurallara uyacaksın sonra başkalarını uyaracaksın.

    tanım:iki adet trafik kurallarını ihlal eden sürücü barındıran vidyo.
    not:motosiklet sürücüsüyüm.

    debe editi:öncelikle entry bu kadar oylandigi ve beğenildiği için herkese teşekkür ederim.ancak, söylemek istediğim şey farkli.bir okula labaratuvar kurulmasina yardim edebilirsiniz. bu konuda oluşturulmuş ve eksi duyuru üzerinden devam eden bir yardim kampanyası zaten mevcut `http://www.eksiduyuru.com/…/bilgisayar-laboratuvari` buradan gerekli bilgiyi alabilirsiniz. kampanyanin nihayete ulaşabilmesi içinse az bir miktar daha gerekli.daha fazla bilgi için lechery adli yazara ulasabilirsiniz.